Balbay, kendini Tayyip sanınca!
Abone olErdoğan'ın "sevdiği yazarlar" listesine Altaylı'yı sokan Balbay, bakın Erdoğan'ın ağzından neler yazıyor:
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY 'Keşke Atina da Seçim Bölgesi Olsaydı...'
Ohh nihayet günlüğüme kavuştum... Uzun süredir yazamıyorum. Oysa
bir sürü konu birikti... Seçimlerden alacağımız neticenin ne olması
gerektiğine henüz tam olarak karar vermedim. Verseydim bunu
halkımızdan gizlemez, açık açık söylerdim. Benim prensibim budur...
Seçimlerin kapsama alanına Atina, Brüksel, Berlin gibi şehirlerin
girmemesi kötü oldu. Olsaydı, kampanyayı yürütmek fazla zor
olmayacaktı. Zira o kentleri yeterince memnun ettim. Hatta
arkadaşlarıma bunun mümkün olup olmayacağını söyledim, olamaz
dediler. Böyle bir adımın erken olduğu konusunda görüş belirttiler.
Tabii bizim icraatımızın hızına herkesin yetişmesini
beklemiyorum... Medyanın ne yaparsam abartarak duyurması, bana
övgüler düzmesi elbette hoşuma gidiyor, ama bazen dozu kaçınca ben
bile rahatsız oluyorum. Geçen gün hepsini topladım, kahvaltı
yaptırdım... Masayı da aşiretlerin barışma yemeği gibi ince uzun
düzenlettim ki kendilerine çok da önem verdiğimi düşünmesinler...
Medyadan, adadan gelen haberleri yazmamalarını istedim. ''Sansür
uygulayın'' dedim. Sağ olsun, büyük çoğunluğu bu isteğimi ''rica''
olarak duyurdu. Aslında bu hoşuma gitmedi. Ben birinden bir şey
rica etmem ki, yapılması gerekiyorsa yapın derim... Ancak bu sansür
lafı meğer basın tarihi açısından pek iyi değilmiş. Onu kapatmak
için ricayı da hoş gördüm... Seçim için aday belirlemekte
zorlandım. Hayli yüklü bir başvuru vardı. Ama içlerinde bana en çok
benzeyenini, sözümü en çok tutacak olanını bulmak zaman aldı. Meğer
ne kadar çok bana benzemek isteyen varmış! Kimileri ikinci soyad
olarak benimkini almayı bile önerdi. Önce cazip geldi, ama azapsuya
danıştım, ''Siz bir tanesiniz, taklitlerinizden sakınmak gerekir''
dedi, haklı buldum... Tarih yazacağız... Annan 'la dostluğumuz
giderek gelişiyor. Önümüzdeki ay ona çok iş düşecek. Boşlukları
dolduracak... Bunu seçim propagandası için de kullanmayı
düşünüyorum. Mademki Annan bütün boşlukları doldurmayı kabul etti,
bu iş planla bitmez. Gelsin, memleketteki boşlukları da doldursun!
Bunu sürpriz bir adım olarak saklıyorum... Seçim meydanlarında
gençlere sesleneceğim: ''Sınav kâğıdınızda boşluklar mı var, hiç
dert etmeyin. Bizim iktidarımız her şeye çözüm bulur... Onları da
Annan'a doldurtacağız...'' Annan'ın bir tek muhalefet boşluğunu
doldurmasına izin vermeyeceğim. Böylesi daha iyi... AB ile
ilişkilerimiz son derece güzel gidiyor. Bu yılın sonunda bir tarih
vermelerini bekliyoruz. Geçenlerde Almanya Başbakanı geldi. Açıkça
söyledim, ''Arkadaş'' dedim, ''ne isterseniz verelim, karşılığında
siz de bize bir tarih verin'' . Tarih verirlerse devamında tam
üyelik için tarih vermeleri gerekirmiş. Alman kafası tabii eksik
çalışıyor. Bu şart değil ki. Biz, memlekete tarih aldık diyelim
yeter. Başka bir şey almamıza gerek yok. Varsın, sonu tam üyeliğe
gitmesin... Tarihi alacağım, bir yere yazacağım, halkıma
sesleneceğim: ''Bakın, tarih yazdık...'' Amerika da bastırıyor...
İlle de sizi Büyük Ortadoğu Projesi'ne alalım diyor... Olur, dedim.
Başkan, önümüzdeki günlerde adamlarını gönderecek, ayrıntılarını
konuşacağız... Kimileri çıkmış, ''Hani bizim hedefimiz AB'ydi.
Öteki projelerde ne işimiz var'' diyor. Adamların anlamadıkları şu;
aynı anda iki yerde birden olunabilir... Yöntemini bile buldum. AB
ile papaz nikâhı yaparız, Ortadoğu ile imam nikâhı, oldu bitti...
Şunu da itiraf etmeden geçemeyeceğim... Kendimi en mutlu
hissettiğim yer seçim meydanları... Halkımın bana yönelik
teveccühüne layık olmaya çalışıyorum. Onlarla çok iyi bir diyalog
kurdum. Bana, ''Sen ne yaparsan yap, biz sana inanıyoruz''
diyorlar. Bunu arada test ediyorum, gerçekten öyle... Geçenlerde
seçim meydanında seslendim: - Akaryakıta ufak bir zam yapacağız...
Herkes alkışladı, ''Yaşa, var ooool'' dedi. Keşke büyük yapacağız
deseydim... "