Bakan Lütfi Elvan: FETO çocuğunu öldür dese öldürürler!
Abone olFETÖ ile IŞİD arasında bir fark olmadığını belirten Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, "Bunların birine, bunların başı dese ki, benim için çocuklarını feda edeceksin, öldüreceksin. Öldürürler. O derece sapkınlar" ifadelerini kullandı.
İnternethaber Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık ve
İnternethaber yazarı Süleyman Özışık'a konuşan Kalkınma Bakanı
Lütfi Elvan, FETÖ ile ilgili çarpıcı tespitler yaptı.
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, FETÖ'nün bir üst akıl tarafından yönetildiğini belirterek, "Bu öyle ilkokul mezunu olup olmadığı belli olmayan birinin tek başına yapacağı bir iş değil. Hele Fetullah Gülen'in, bu teröristbaşının kendi aklıyla, kendi metodolojisiyle yapılacak bir şey değil. Maşalık yapan, kuklalık yapan bir Gülen var" dedi.
FETÖ'nün olaylara yaklaşımı ile IŞİD'in yaklaşımı arasında bir fark olmadığını söyleyen Elvan, "Bunların birine, bunların başı dese ki, benim için çocuklarını feda edeceksin, öldüreceksin. Öldürürler. O derece sapkınlar" ifadelerini kullandı.
İşte Lütfi Elvan ile yaptığımız
röportajdan çarpıcı bölümler:
ÜST AKIL OLMASA BU KADAR UZUN
YAŞAYAMAZLAR
- Bir tarafta FETÖ, bir tarafta PKK, bir bakıyorsunuz bir hafta öncesinde 13-14 yaşlarında bir çocuğun bedenine bomba yerleştiren IŞİD/DEAŞ, bombalar patlıyor ve bu özellikle FETÖ... 15 Temmuz'dan sonra PKK'da azdı IŞİD de azdı. Bu sürede muhalefete yönelik de saldırılar başladı. Özellikle FETÖ operasyonlarından sonra terör eylemlerinin hızlanmasını neye bağlıyorsunuz?
FETÖ veya Fetullahçı Terör Örgütü'ne, PKK'ya, DAEŞ'e bu tür terör örgütlerine baktığımızda bunların amaçları üç aşağı beş yukarı ortak. Cumhurbaşkanımızın sıklıkla kullandığı bir ifade var, işte bir üst akıl tarafından bu terörist grupların yönetildiği. Bu hainler bir üst akıl tarafından yönetilmese, bu terör örgütlerinin bu kadar uzun yaşaması mümkün değil.
FETÖ'NÜN DİĞER ÖRGÜTLERDEN FARKLI METODOLOJİSİ VAR
FETÖ'nün diğer terör örgütlerinden farklı bir metodolojisi var. Aslında belki dünya tarihinde çok rastlanmamış bir metodolojisi var. Aşağı yukarı 40 yıl boyunca barış, hoşgörü ve sevgi ifadeleriyle birçok kişiyi kandırdılar. Kandırırken üst akıl marifetiyle de çalışmışlar. Küçük hücreler halinde istihbarat veya terör örgütlerinin hücreleri halinde bunlar yavaş yavaş ama sabırlı bir şekilde 40 yıl bu sistemi, bu mekanizmayı genişleterek böyle bir yapı oluşturmuşlar.
İLKOKUL MEZUNU BİRİNİN TEK BAŞINA YAPACAĞI BİR İŞ DEĞİL
Bu öyle ilkokul mezunu olup olmadığı belli olmayan birinin tek başına yapacağı bir iş değil. Hele Fetullah Gülen'in, bu teröristbaşının kendi aklıyla, kendi metodolojiyle yapılacak bir iş değil. Maşalık yapan, kuklalık yapan bir Gülen var. Dini kullanıyorlar, istismar ediyorlar ve neticede birileri bunları, FETÖ türü yapılanmaları, yeri ve zamanı geldiğinde kullanılabilecek bir malzeme olarak tutuyor ellerinde.
DÜNYADA LİDER SIKINTISI VAR AMA BİZDE ERDOĞAN VAR
Öyle bir ortam oluştu ki, dünyada ciddi bir lider sıkıntısı yaşanıyor. Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinde böyle bir sıkıntı var. Böyle bir ortamda gerçek anlamda lider olan ve tüm kitleleri yönlendirebilen kararlı, dik duruşlu bir Cumhurbaşkanımız var. Üst akıl dünyanın birçok yerinde talimatla iş yapmaya alışmış. Ama gerçekten Cumhurbaşkanımız, ülke olarak, hükümet olarak, devlet olarak almış olduğumuz kararları bağımsız olarak uygulayabileceğimiz bir yapıya dönüştürdü. Bu, o üst aklı ciddi şekilde rahatsız etti. Ülkemize yönelik saldırıların temel nedenlerinden birisi de bu.
CUMHURBAŞKANI FETÖ'YÜ FARKEDİNCE SALDIRILAR BAŞLADI
Dikkat ederseniz 2010 yılından itibaren, o dönemde
Başbakanımızdı, Cumhurbaşkanımız, Sayın Erdoğan'ın bu FETÖ'nün ne
kadar tehlikeli ve derin bir yapılanma olduğunu farketmesiyle
birlikte Cumhurbaşkanımıza yönelik bir itibarsızlaştırma kampanyası
başladı. Bu Avrupa'da, ABD'de ve dünyanın değişik ülkelerinde
başlatıldı. Tüm gazetelerde Cumhurbaşkanımız aleyhine
inanılmaz bir kampanya oluşturuldu. Bu kampanya ile bir taraftan
partinin yıpratılması bir taraftan da Cumhurbaşkanımızın
yıpratılması amaçlandı. Ama farklı bir lider vardı bunu
göremediler. Ki o dönemde başta Economist dergisi olmak üzere
Türkiye aleyhine manşetler attılar. Birçok gazetede tamamı bu üst
akıl tarafından verilen talimat çerçevesinde bir itibarsızlaştırma
kampanyasına başladılar. Fakat öngöremedikleri bir şey vardı,
Cumhurbaşkanımızın kararlılığı ve milletle olan bütünleşmesi, o üst
aklın başarılı bir netice alamamasına neden oldu. Bu dik duruş
onları daha da hırçın hale getirdi. Hala şu süreçte bile
karalama kampanyasına devam ediyorlar.
TÜRK HALKI GİBİ
DAVRANMIYORLAR
- Bu ruh halini siz analiz edebiliyor musunuz?
Türk halkının ortalama davranış şekli bellidir. Herhangi bir olay karşısındaki tavrı, reaksiyonu bellidir. Ama bunların davranış şekilleri, kafa yapıları tamamıyla bizim kendi kültürel değerlerimizden uzak.
IŞİD'İN YAKLAŞIMINDAN FARKLI BİR YAKLAŞIMLARI YOK
- Bu biraz şuna benziyor, IŞİD teröristlerinin öldürdükten sonra Allah-u Ekber demesi ya da bazı fanatik Yahudilerin "bize hizmet etmeyen kişilerin öldürülmesi gerekir" tavrı var. FETÖ'nün tavrı da bunun gibi mi?
Şimdi bunlarda kendisine hizmet edilmesini esas alan, kendi adamı dışında başkalarını insan yerine koymayan ve kendi oluşturmuş olduğu örgüt yapısı dışına kesinlikle çıkmayan, IŞİD'in yaklaşımından farklı bir yaklaşımı yok. Allah adını kullanıp, İslam'ı kullanıp amaçlarına ulaşmak adına her yolu mübah görüyorlar. En önemli özellikleri liderlerine olan bağlılıkları. Onu haşa Allah gibi görüyorlar. Onun yaptığı pislik bile onlar için kutsal görülebiliyor. Böyle bir anlayış var.
Ayrıca bu hain FETÖ, 5-6 yaşından itibaren çocukları alıyor, bu çocukların birçoğu da annesiz- babasız büyümüş, öyle bir tezgahtan geçiriyor ki, uzun bir eğitim sürecini tamamlattırıyor ve sonrasında da bir kuruma yerleştiriyor. O çocukları kendi amaçları doğrultusunda kullanmak için uyuyan hücreler olarak gizli tutuyor. Yeri zamanı geldiğinde de bu hücreleri uyandırıyor. Bunu 17-25 Aralık darbe girişimi sürecinde ve 15 Temmuz hain darbe girişiminde açık ve seçik olarak gördük. Ve işin en ilginç tarafı bu teröristler kendisinden makam olarak altta olanlardan talimat alabiliyorlar.
IŞİD'İN YAPISI KADAR TEHLİKELİ BİR YAPISI VAR
Aslında bunların IŞİD'in yapısı kadar tehlikeli bir yapısı var. Ben IŞİD'den çok farklı bir yapı görmüyorum ama böyle bir yapıyı uzun süre bir dış güdüm çerçevesinde yönetmeleri son derece önemli ve anlamlıdır. Ve düşünün ki, Harp Akademisi'nde okumuş, iyi bir eğitim almış, çok iyi yabancı dil öğrenmiş, belki doktora yapmış bir insan çıkıyor, uçağa biniyor ve kendi vatandaşını bombalıyor. Bu o kadar sakat bir anlayış ki, dünyanın hiçbir yerinde olamaz. Yani bir taraftan sen son derece nitelikli bir eğitim alacaksın, diğer taraftan da sapıkça bir eylemde bulunacaksın. İkisini bağdaştırmak mümkün değil.
AK PARTİ'NİN DEVLETİ-MİLLETİ BÜTÜNLEŞTİREN BİR YAPISI VAR
- Geçen bir vatandaşın söylediği söz çok etkiledi. Vatandaş "Biz hep yıllarca Tayyip Erdoğan ve iktidarının laikliği iktidarı ortadan kaldıracağını inandık, 15 Temmuz'a kadar böyle geldik. Erdoğan'ın darbe girişiminden önceki söylemlerini bir intikam hırsı içinde söylendiğine inandık. Güvenemedik. Atatürk veya laikliği yok etmenin aslında perde arkasında FETÖ'nün olduğunu gördük. Bu eylemlerini de hükümete mal ettiklerini gördük" dedi. Siz bu açıklamayla ilgili ne söylemek istersiniz?
Bir kere bizim parti olarak geleneksel yapımıza baktığımızda kim ne derse desin, devlet ve milleti bütünleştiren bir yapımız var. Millete olan sadakat var. Vatana olan bağlılık var, ülke sevgisi var. Bayrağa olan sahiplik var. Vatan, devlet, millet ve bayrak kavramlarının aslında bizim partimizin özüne baktığınızda gerçekten içselleştiğini görüyoruz. Sadakat sahibi bir partiyiz. Aslında bu yapı hiçbir zaman bozulmadı. Bir 15 yıl öncesine dönecek olursak. 2002 öncesinde milletimiz demokratik haklar konusunda çok sıkıntı çekti. Biz parti olarak, tüm kesimleri de gözeterek demokrasinin önündeki engelleri kaldırdık.
CHP'ye baktığımızda, CHP'de de Atatürk vurgusu vardır, Laiklik
vurgusu vardır, Cumhuriyet vurgusu vardır. Onların geneline
baktığımızda da vatan, bayrak ve millet konusunda bizim sahip
olduğumuz hassasiyet onlarda da vardır. Bizim ülke olarak
hassasiyetimiz aynıdır. FETÖ ve diğer terör örgütlerinin en önemli
özelliği ise bunların vatan, millet, devlet ve bayrak
anlayışlarının olmamayışı. PKK bunu açık bir şekilde yapıyor ve
sosyalizm vurgusu üzerine inşa edilmiş bir altyapı çerçevesinde
vatandaşa bunu sunmaya çalışıyor. Zaten gençleri toplarken
eşitlikten, eşit ücretten, adaletten, haktan ve hukuktan bahsederek
gençleri çekiyor ve daha sonra bunları teröre kanalize ediyor. Her
biri bir terörist haline geliyor. Ve bu terör eylemlerini de bunlar
açık seçik yapıyorlar. Böyle bir neticede bunların kendi
içlerindeki yapılar, üyeleri her şeyleri belli. Fakat bu FETÖ'nün
yapısı çok daha farklı. Onlar din üzerinden çocukları topluyor ve
oradan terör potasının içerisine atıyor.
FETÖ'YÜ HAŞA ALLAH GİBİ KAFALARINA ENJEKTE
EDİYORLAR
- Yüzde 99'u müslüman olan bir vatanın savunduğu değerler üzerinden yapıyor değil mi?
Evet ama bu değerler üzerinden yaparken önemli bir ayrıntı var burada, belki bize görünüşte saygı gösteriyor gibi yapıyorlar ama bu yapının dışındaki kişileri düşman olarak görüyorlar. Gözaltına alınanların veya itirafçıların ifadelerine baktığınızda, ele geçirilen belgelere baktığınızda bunu açıkça görebiliyorsunuz. İnsanları bizden veya bizden değil diye ayırmışlar. Kurdukları kumpaslar zaten ortada. Bir de haşa Allah gibi bu terörist başını kafalarına enjekte etmişler. Hatırlayın bu terörist başının ağzını sildiği peçeteyi yiyenlerden bahsediliyor. Böyle bir din anlayışı olabilir mi? Bunun ne dinde yeri var, ne insanlıkta yeri var, ne Türk örf ve adetlerinde yeri var. Bunların tamamı aslında bizim geleneksel yapımızla örtüşen bir yapı değil. Ben burada bizim geleneksel değerlerimizi çok kendi içlerinde kullandıklarını düşünmüyorum. Geleneksel değerlerden çok bunların dini ön plana çıkarıp, din üzerinden sapık bir başka din anlayışına dönüştüren bir anlayışı var. IŞİD yapısı gibi.
15 TEMMUZ SONRASI DAHA NET GÖRÜLDÜ Kİ BUNLAR KAPIYI KİLİTLEYİP NAMAZ KILAR, ÇIKAR İÇKİ İÇERLER
Bu yapının en tehlikeli yönü ise takiye. Kendilerini gizlemekte, bukalemun gibi renkten renge girmekte bunların üzerine yok. Bizim düsturumuz nedir? Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün. Mesela normal bir vatandaşımız namaz kılacaksa açık bir şekilde kılar. Veya başka bir vatandaşımız içki içiyorsa bunu açık bir şekilde yapar. Ama bu hain FETÖ'nün, mensuplarına kendilerini gizlemeleri için her yolun doğru olduğunu söylediğini görüyoruz. Bu hain terörist başı 28 Şubat sürecinde başörtüsü için füruat kavramını gündeme getirmemiş miydi? 15 Temmuz sonrası daha da net görüldü ki bunlar kapıyı kilitler namaz kılarlar, ardından da kendilerini gizlemek için çıkar içki içerler. Böyle bir anlayış içindeler.
- Bakanım bir din icat etmişler, Fetullah Gülen dini. Yani FETÖ'nün verdiği talimatlara göre bir din üretmişler. Bugün yakalanan önemli bir kişi şunu söylüyor "Evet ben Gülenciyim. Gülen Kur'an-ı Kerim'in eksikliklerini tamamlayan bir liderdir" diyor.
Şimdi bu tamamıyla sapık bir anlayış. Bu aslında yine bir üst aklın, Kur'an-ı Kerim'in bozulmadığı, ve en son dinin İslam olduğu gerçeğini yıkmaya yönelik oluşturmaya çalıştığı algının tezahürüdür. Bu adamın, bu FETÖ'nün oluşturmak istediği bir din anlayışı var. Bir anlamda İslam'ı yozlaştırıcı, ortadan kaldırıcı, bozucu bir mekanizmayı öngördüğü bir durum var. Sonra bunların işte bakıyorsun eğitim ayağı, finansman ayağı, kendi içinde hücresel yapılar, hepsi aslında son derece profesyonel, sistematik ve uzun vadeli bir çalışmanın ürünü olduğu ortada.
"ÇOCUĞUNU ÖLDÜR" DESE GÖZÜNÜ KIRPMADAN ÖLDÜRÜR
Bakın, yani aslında bu sapık bir anlayışı öyle bir yerleştirmişler ki o insanların kafasına, bunlar bir süre sonra hani dersiniz ya 2+2=4 yok efendim 2+2=3 diyebilecek bir yapıya dönüşmüşler. Ben hep şu örneği veriyorum. Bunlardan bir tanesine bunların başı dese ki, benim için çocuklarını feda edeceksin, öldüreceksin. Öldürürler. O derece sapkınlar. Yapıları bu.
15 TEMMUZ OLMAZA UZUN YILLAR
TEMİZLEYEMEZDİK
Şunu da söylemeliyim. Bu 15 Temmuz darbe girişimi sonrası , evet o gece gerçekten zor günler yaşadık sıkıntılı anlar yaşadık, ama bunu fırsata dönüştürebilecek bir ortam da ortaya çıktı. Nedir bu? Birincisi siyasal partiler milli bir dayanışma içine girdiler. İkincisi bu FETÖ teröristlerini mevcut yapı içerisinde, yasal mevzuat içerisinde temizlemek yıllar alırdı ve çok çok zor olurdu. Ki hatırlayın, biz bunların benim Ulaştırma Bakanlığım dönemimde bir çoğunu görevden aldık, mahkeme kararıyla geri geldiler. Birçok kurumda da bu sıkıntı yaşandı. Özellikle bu FETÖ'cü hakimlerin atılması, savcıların atılması, kamudan temizlenmesi için 15 Temmuz darbe girişimi hadisesi önemli bir vesile oldu. Yani bir anlamda ülke için fırsata dönüşecek bir yapı ortaya çıktı. Uzun vadede yapılacak bir şeyi kısa vadede yapma imkanı ortaya çıkmıştır. İnsanları inandırmak zordu, 17-25 Aralık'tan sonra Cumhurbaşkanımız defalarca demesine rağmen birçok kesim tarafından, muhalefet partileri tarafından dikkate alınmadı hatta yeri geldi bu yapıya destek olanlar oldu.
ÜST AKIL, FETÖ İLE PKK'YI AYNI ÇİZGİDE BULUŞTURDU
- Şimdi seçim oldu HDP yüzde 13 oranında bir oy aldı. Daha sonra ne olduysa oldu çözüm süreci sona erdirildi ve PKK-HDP'nin erimesini görmesine rağmen Türkiye'nin heryerinden bombalar patladı. Bu aslında 15 Temmuz'un bir sinyali değil miydi?
Dikkat ederseniz, 7 Haziran seçimlerinde bu FETÖ HDP'yi
destekledi. Ziyaretler oldu. Ben bunların bir rastlantı olduğunu da
düşünmüyorum. Bu karşılıklı ilişkinin, PKK ile HDP ilişkisinin,
işbirliğinin bir üst akıl vasıtasıyla yönlendirildiğini
düşünüyorum. Bir tarafta tamamıyla ateist yani dine inanmayan, işte
sosyalizm söylemi üzerine terör oluşturmaya çalışan bir yapı var,
diğer tarafta da din üzerinden gitmeye çalışan bir uç var. İki
farklı ucun bir araya getirilmesi çok basit bir mesele değil bence.
Birilerinin tavsiyesiyle bunların oluşturulduğunu düşünüyorum.
Buradaki temel hedef Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti hükümetidir.
Bunu nasıl ve ne şekilde ortadan kaldırabilirizin arayışı var. Ve
birileri bu amaca ulaşabilmek için ellerindeki tüm terör
örgütlerini aynı anda harekete geçirmiş durumda. Bir terör
örgütünün işi bitiyor, ardından bir başka terör örgütü devreye
giriyor. Şimdi bunların tesadüfle açıklanması mümkün mü? PKK'nın
HDP'nin yok olacağını bile bile terör eylemlerine girmesi yine bir
üst aklın FETÖ ile bunları buluşturmasının bir sonucu olabilir diye
düşünüyorum.
İÇERDEKİLERİN KÖKÜ
KAZINACAKATIR
- Bu arada FETÖ temizliği devam ediyor ama vatandaşın kafasındaki soru da şu: Bunlar bitecek mi? 100 bine yaklaştı açığa alınanlar, gözaltına alınanlar ve tutuklananlar. Bitecek mi ve bitecekse ne kadar sürer? Mesela o kadar temizliyorsunuz, Genelkurmay'ın adli müşaviri gidiyor bir başkası geliyor o da gözaltına alınıyor.
Şimdi bunun 2 boyutu var. Bir yurt içi boyutu bir de yurt dışı boyutu. Yurt içinde bunların kökü tamamıyla kazınacaktır. Bu kripto dediğimiz, uyuyan hücreler diye bir kesim olabilir. Bu tür kişilere yönelik de ciddi bir inceleme yapılıyor ve inanın hepsini tek tek temizleyeceğiz. Yani ben özellikle Türkiye'de bu FETÖ'nün artık kökünün kazınacağını söyleyebilirim.
ÜST AKLIN BUNLARI NASIL YÖNLENDİRECEĞİ ÖNEMLİ
Açıkcası o üst aklın bunları nasıl ve ne şekilde yöneteceği de önemli. Hiçbir şey desteksiz olmaz, parasız olmaz. Bugün PKK'ya dahil olan teröristleri kim besliyor, nasıl ayakta duruyorlar? Bunların gelir kaynağı uyuşturucu diyorlar. Ne kadar süreklilik arz ediyor bu durum. Bir tarafta en modern silahlar elinizde olacak, bir taraftan 3-5 bin kişiyi besleyeceksiniz, onlara bazı imkanlar sunacaksınız ve bu terör faaliyetlerini sürdüreceksiniz. Bunun bir dış kaynaktan beslenmedikçe devamlılığı mümkün değil. FETÖ için de bu geçerli.
TEHLİKELİ GİRİŞİMLERDE BULUNABİLİRLER
- Biraz daha DHKP-C tarzı, infaz tipi tarzı bir yapı oluşturabilirler mi?
Onu bilemem, oluşturabilir. Ama içeriyi biz tamamıyla temizleyeceğiz. Öyle ya da böyle kökünü kazıyacağız. Özellikle yöneticileri bunların yurt dışına kaçtılar ve orada bunların değişik bağlantıları var. Bunların özellikle yurt dışı organizasyon yapılarının orta ve uzun vadede ülkemize yönelik tehlikeli girişimlerde bulunacağını düşünüyoruz. Lobi faaliyetlerinin ötesinde bir takım daha ileri düzeyde girişimleri söz konusu olabilir. Yarın ne bileyim, bir taraftan ASALA'nın yapısını biliyorsunuz, nasıl kurulduğunu biliyorsunuz. Bu tür durum ortaya çıkabilir veyahut bunlar değişik ülkelerde siyasi arenada rol sahibi olmak isteyebilirler. Siyaset üzerinden Türkiye'yi vurmaya çalışabilirler. Varsayım olarak söylüyorum bunları. Belirli pozisyonlara getirilme gibi böyle elde edebilecekleri siyasi gücü ülkemiz aleyhine kullanmaları gibi bir girişimde bulunabilirler. Ama yurt dışındaki bu terör örgütü mensuplarına yönelik mücadelemizi sürdüreceğiz.
- Bazı yabancı medya ve kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye karşı gibi. Bunun arkasında FETÖ olabilir mi?
Bakın dünyada bize karşı önyargılı olan kuruluşlar var, medya organları var. Özellikle şu son 14 yılda Economist dergisi hep Türkiye'nin aleyhine olmuştur, yalan yanlış senaryolar çizmiştir.
Standart &Poors tamamıyla ön yargılı tutum içerisinde. FETÖ'yle ilişkisi var mıdır bilemem ama Türkiye'de darbe girişimi olmuş, daha 2 gün geçmeden, gelip buradaki yöneticilerle, bakanlıklarla istişare etmeden, ekonomistlerin Türkiye'deki bir takım insanların görüşlerini almadan, "Türkiye'de ayrışma ortamı başlamıştır." diyorlar. Halbuki Türkiye'de tam tersi bir durum var. İnsanlar birbirine kenetlenmiş durumda, siyasi alanda bir birliktelik oluşmuş durumda. Şimdi S&P'nin bu kararı çifte standart değil de nedir?
YURTDIŞINDA MÜCADELE İÇİN PROFESYONEL YAKLAŞIM ŞART
- Sayın bakan, şu anda bir mutabakat var. Ancak yurt dışında kendini anlatamama durumu var. Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin (UETD) üzerine düşen görevi yaptığına inanıyor musunuz? Yurt dışını nasıl ikna ederiz?
Tabi kendi gücü nispetinde samimi olarak bir takım şeyler yapmaya çalıştılar ama bu mesele farklı bir mesele. FETÖ ile mücadele etmek yurt dışında çok daha profesyonel yaklaşım tarzını gerektiriyor. Profesyonel firmaların görev alması gerekiyor. Siyasi partiler, iş adamları yani toplumun tüm kesimlerinin görev alması gerekiyor.
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNDEN NASIL HABERİ OLDU?
- 15 Temmuz FETÖ'nün darbe girişiminden nasıl haberiniz oldu?
Ben bakanlıkta çalışıyordum arkadaşlarımla, bir sonraki gün Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantımız olacaktı Başbakanımızın başkanlığında. Güneydoğu'daki projeleri ele alacaktık. Son hazırlıkları gözden geçiriyorduk ki 21.30 civarında TSK'daki çatışmalardan haberdar olduk. Bizim bakanlıktaki makamımız tam Genelkurmay'ın bahçesine bakıyor. Aşağı yukarı saat 23.00'e kadar biz bakanlıkta kaldık. Çatışmaları, helikopterlerin ateşini her şeyi orada yaşadık. Bağrışmalar, çatışmalar, silah sesleri hepsini yaşadım.
İyice saldırı artınca ve Başbakanlık'tan da Çankaya'ya gidilmesi yönünde bir telkin gelince Çankaya Köşkü'ne geçtik. Bir sivil araca bindik, arka yollardan Çankaya Köşkü'ne geçtik. O arada Engin Altay'ı aradım, işte CHP'nin açıklama yapmasını, Meclis'e gelmeleri gerektiğini söyledim. Meclis'e geleceğiz dedi. İşte Çankaya Köşkü'nde arkadaşlarla konuştuk, tartıştık. O arada Mersin'de sıkıntı patladı. Valiliği işgal etmeye kalktı Tuğamiral, böyle bir talimat göndermiş. Sizi tutuklayacağız, artık sıkı yönetim komutanıyım demiş. Biraz da doğal olarak bürokratları, Vali'yi motive etmek gerekiyor. Emniyet Müdürü, Jandarma Alay Komutanını, darbeye karşı dik duran kim varsa çağırması gerektiğini söyledim.
VATANINI MİLLETİNİ SEVEN HERKES O GECE ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVİ YAPTI
Ben askeri havaalanlarının bulunduğu illerin Bakanlarını veya Valilerini aradım. Baktım Samsun, Merzifon var. Çağatay Kılıç Bey'i aradım, dedim havaalanını kullanıyorlar mı diye sordum. Bülent Tüfenkçi'yi aradım Malatya için. Gece boyunca kanallara bağlandık, valileri aradık, parti içindeki kesimleri aradık. Askeri havaalanı olan yerleri aradım ki engel olsunlar. Ben 12 Eylül darbesini yaşadım, o dönemde üniversitedeydim. Ülkemizin bütünlüğü ve çocuklarımızın geleceği için bu girişimin önüne geçmemiz gerekiyordu. Çok şükür, milletimizle birlikte 15 Temmuz gecesi gerçekleşen hain darbe girişimini püskürttük. Vatanını, milletini seven herkes o gece üzerine düşen görevi yaptı.
- Az önce kim ne yaptı dediniz ya. Herkes görevinin başında mıydı?
İnsanlar o an böyle bir pozisyonla karşı karşıya kaldığı anda, ben ne yapabilirim diye düşünüyorlar. Anında İçişleri Bakanımızı aradım, ulaşamadım. Ve şimdi 81 ili de bir anda İçişleri Bakanımızın koordine etmesini düşünemezsiniz. Dolayısıyla şunu yapalım, şöyle olsun böyle olsun dedik. Bu arayış içerisinde sabaha kadar bir şeyler yapmaya çalıştık. Birçok arkadaşımızın üzerine düşeni yaptığını biliyorum. Yapmayan var mıdır, bilemem. Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla insanlar döküldü sokağa.
PARTİLER ARASI AYRIŞMA OLURSA ÜLKE KAYBEDER
- Milli dayanışmayı bozmak için ciddi adımlar atılıyor. Bu dayanışmayı bozmamak için ne yapmak gerekir?
Ben şunu ifade edeyim, hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem de Sayın Başbakanımız bu süreci mükemmel yönetti. Mesele Türkiye meselesi. Eğer siyasi ortamda, daha doğrusu partiler arasında, STK'lar arasında böyle bir ayrışma söz konusu olursa Allah korusun bu ülke kaybeder.
MHP'Lİ VEKİL SANKİ BİR AK PARTİ MİLLETVEKİLİ GİBİYDİ
- 15 Temmuz gecesi ve sonrası siyasi liderler çok güzel şeyler yaptılar. Özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Sayın Bahçeli'nin bu tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
15 Temmuz hadisesinden sonra Sayın Bahçeli son derece ciddi bir duruş sergilemiştir. Mesele Türkiye, gerisi teferruattır demiştir. Bu konuda da hiçbir çatlak ses çıkmamıştır. Ben yurt dışına özellikle FETÖ'yü anlatmaya yönelik gittiğimde mesela benimle birlikte gelen MHP'den bir milletvekili vardı. Sanki bir AK Partili milletvekili gibi Cumhurbaşkanımızı, hükümetimizi ve demokrasimizi savundu. FETÖ'ye karşı ağır eleştirilerde bulundu. Nitekim CHP de aynı şekilde. Yani milletimiz meseleyi kavramış durumda, meselenin gerçekten Türkiye'nin hem istiklali hem de istikbaline yönelik bir mesele olduğunu kavramış durumdayız.
HDP'Yİ AYRI TUTUYORUM
- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun darbe girişimi ve sonrasındaki tutumu hakkında ne söylemek istersiniz?
Sayın Kılıçdaroğlu bu süreçte, özellikle birliği bütünlüğü savunan bir tavır sergilemiştir. Ama zaman zaman CHP'nin içinden de çatlak sesler çıktığını biliyorum. Umarım bunların oranı artmaz, bu süreci gerçekten birlikte aşmamız son derece önemli. Bu sürecin devam etmesi gerektiğine inanıyorum. Gerçekten bu FETÖ yapılanmasının temizlenmesi, Türkiye'nin üzerindeki risklerin kaldırılması aşamasında hiçbir siyasi partinin bir takım küçük hesaplar peşinde olmaması gerektiğini düşünüyorum. Ama HDP'yi ayrı tutuyorum.
YABANCI YATIRIMCIYI KORKUTMAYA ÇALIŞIYORLAR
- Yabancı yatırımcılarda bir tedirginlik oluştu. Siz teminat verdiniz. Bu konuda bir gelişme var mı?
Evet bir tedirginlik söz konusu oldu. Özellikle FETÖ'cülerin yurtdışındaki algı operasyonu. Cumhurbaşkanımızı ve hükümetimizi itibarsızlaştırmaya yönelik girişimleri, bazı kesimlerin girişimleri bunda etkili oldu. Dışarıdan Türkiye'ye gelip yatırım yapmak isteyenler üzerinde bir etkisi oldu. Bana bir mektup geldi. Mektupta iş adamı yatırım yapmak istiyor. "Yatırım yapacağım ama OHAL var ne yapacağımı bilemiyorum. Türkiye'yi özellikle çok seviyorum" diyor ama bir tereddüt var. Türkiye'ye gelmekte bile bir tereddüt olduğunu görüyorum mektupta.
Böyle bir havayı FETÖ oluşturmaya çalışıyor ama biz de mücadelemizi sürdürmek zorundayız. Aklı başında rasyonel düşünen kesimler var. İşte örneğin eski İsveç Başbakanı'nın açıklaması var. IMF Başkanı'nın açıklaması var. Rasyonel düşünen, tarafsız bir tutum içerisinde olan yurt dışındaki bazı kesimlerin Türkiye'ye haksızlık yapıldığını ve darbe girişimine rağmen ekonominin çok sağlam olduğunu söyleyenler var. Ama buna rağmen ağırlıklı kesim Türkiye aleyhine, ekonomi aleyhine yabancı yatırımcıların gelmesini engelleyici tarzda yazılar yazmaları, yazdırmaları, değişik basın ve yayın yoluyla bunları kamuoyuna yayıp kamuoyu üzerinde bir baskı oluşturduklarını görüyoruz.
Romanya'ya gittiğimde sayın büyükelçiye sordum basının ne kadarı bu darbe girişimini kınıyor diye. Sayın Büyükelçi yüzde 80'inin bizim aleyhimizde olduğunu söyledi. Biz bunun mücadelesini sürdürmeliyiz ve bu takdirde başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu bir inanç meselesi, siz doğru yaptığınıza inanıyorsanız, mücadelenizde kararlıysanız başarırsınız.
EKONOMİ NEREDEYSE HİÇ ETKİLENMEDİ DİYEBİLİRİM
- İnanılmaz bir süreçten geçiyoruz, bir yanda darbe oluyor sokağa çıkıyor. Sokağa çıkmakla yetinmiyor 2,5 milyon doları elinden çıkararak ekonomiye katkı sunuyor. Darbe girişimi sonrası projeler devam ediyor ve bir ay sonra sınır ötesi operasyon yapıyor. Bu devletin bir tarifi gerekiyor. Siz dışarıdan böyle bir devlet görseniz nasıl tarif ederdiniz? Bu operasyonun bir dönem reddedilmesi ve bu zamanda yapılmasında FETÖ'nün etkisi var mı?
Ekonomiden başlayalım. Birincisi şu, devlet kim ne derse desin çok köklü, çok sağlam temellere sahip. Bu hadise herhangi bir gelişmiş ülkede olsaydı borsalar kapanırdı, finansal hareketliliğe kısıtlama getirilirdi. Döviz fırlardı. Tüm ekonomik göstergeler allak bullak olurdu. Ama bizde böyle olmadı. Bizim aynen dediğimiz gibi mevduatımız arttı. TL mevduatımızda artış oldu, borsamız kapanmadı. Sermayeye kısıtlama getirilmedi. Dövizdeki artış Sultanahmet patlaması sonrasındaki artıştan daha az oldu. 25 Eylül 2015 tarihindeki FED'in faiz artırımı haberinden sonra dolardaki artış 15 Temmuz sonrasındaki artıştan daha yüksekti. Ekonomimiz kısa süre içerisinde normalleşti.
Şimdi bunlar devam ederken Türkiye'de fabrikalar üretime devam ettiler, yatırıma devam ettiler. Hatta bir çok ülkede Türkiye'den ihracat yapan, mal alan birçok firma arıyor diyor ki siz gerçekten üretiyor musunuz yoksa stoktan mı veriyorsunuz? İşadamlarımız diyorlar ki biz üretime devam ediyoruz. Facetime'dan birçok işletmemiz üretim yaptıklarını göstermek zorunda kalmış. Böyle bir ortamda gerçekten ekonomi neredeyse hiç etkilenmedi diyebilirim. Son derece sınırlı bir etki söz konusudur.
FETÖ'NÜN TÜRKİYE'Yİ KRİZE SOKAN İŞLERİ ARAŞTIRILMALI
Ben tabi bu FETÖ'nün özellikle 15 Temmuz öncesi Güneydoğu'daki bazı hadiselerin içerisinde ne kadar olup olmadığının detaylı şekilde araştırılması gerektiğini düşünüyorum. İşte koordinatların ne derece doğru verildiği, ne kadar yanlış verildiği, hainlik derecesinin ortaya çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Güneydoğu'da. Ve belki bizim yaşadığımız sıkıntılar Suriye'nin kuzeyinde yaşanan sıkıntılar, Güneydoğu'daki sıkıntılar bu boyutta olmayacaktı. Belki bu şerefsizler, Türkiye'yi çıkmaza sokacak, darboğaza itecek bir takım eylemleri de yapmış olabilirler. Kapsamlı bir şekilde araştırılması lazım. Benim şahsi kanaatim kesinlikle parmağının olduğunu düşünüyorum. Bunun somutlaştırılması gerekiyor.
SEMİH TERZİ DENEN TERÖRİST...
Şu bir gerçek TSK içerisindeki bu terörist yapılanmanın, PKK ile işbirliği yaptığı biliniyor. FETÖ - PKK ile işbirliği yapıyorsa PYD ile de işbirliği yapmıştır. Semih Terzi denilen terörist hain özellikle sınırda Kilis bölgesinde sorumlu olan komutandı. İşte onlarca roket atıldı Kilis'e, yani bilemiyoruz belki koordinatları o aktardı. Çünkü bunlar hain, 15 Temmuz gecesi vatandaşların üzerine silah doğrultan adam bunu da yapar.
TSK ZAYIFLADI DİYENLERE GÜZEL BİR CEVAP OLDU
Fırat Kalkanı Operasyonu, gerçekten Türkiye'nin kendi öz iradesiyle karar verdiği bir harekat. Bu elbette işte ABD ve diğer ülkelerle bu durum konuşularak buraya gelinmiştir ama bir taraftan Türk ordusunun kısa süre içerisinde neler yapacağı görülmüştür. İşte TSK aleyhine zayıfladı, gücünü kaybetti diyenlere güzel bir cevap oldu. Bizim için önemli olan ülkemizin bütünlüğü, sınırımızın güvenliği. Gereken her türlü tedbiri alacağız.
ÜLKENİN BİRLİĞİNİ BOZMAK İSTEYEN YAYINLARA İZİN VERİLMEZ
- Özgür Gündem gazetesi nedeniyle tutuklanan Aslı Erdoğan için ne söylemek istersiniz? Sosyal medyada özellikle bu konu çok tartışılıyor.
Bu gazete, Özgür Gündem gazetesi PKK'nın propagandasını yapan bir gazeteydi. Şimdi düşünün Fransa'da, Almanya'da, İngiltere'de IŞİD'in propagandasını yapan bir gazeteye izin verecekler mi? Geçen İngiltere'de kendisini din adamı olarak ifade eden bir kişiyi tutukladılar. Söylem olarak IŞİD'in propagandasını yapıyormuş. BBC'den izlediğim kadarıyla söylüyorum. Şimdi, İngiltere'de IŞİD'in propagandasını yapan bir gazete çıkarsınlar da izin versinler bakalım. Vermezler. Kimse kusura bakmasın, basın özgürlüğünü savunuruz, özgür olmalı, çok seslilik olmalı ama bizim ülkemizde birliği - bütünlüğü bozmaya çalışan üst akıl gruplarının olduğu bir ortamda terör örgütlerinin propagandasını yapan, alanen yapan, bir basın ve yayın organının olmaması gerektiğini düşünüyorum. Hiçbir ülke kendi ulusal güvenliğini tehlikeye sokacak bir basın kuruluşuna izin vermez.
GÜNEYDOĞU'DA CAZİBE MERKEZLERİ OLUŞTURULACAK
Doğu ve Güneydoğu'ya yönelik bir çalışmanız var mı, bundan da kısaca bahseder misiniz?
İlgili tüm Bakanlıklarımızın katılımı ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki illerimizde kalkınma sürecinin daha büyük bir ivmeyle devamını sağlamak amacıyla reform niteliğinde bir paket üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyoruz.
Bölgenin yatırım ortamını daha cazip bir hale getirmek amacıyla; yatırımcının fikir aşamasından yatırım, işletme, pazarlama ve ihracat aşamasına kadar olan tüm yatırım süreçlerinde, bütüncül bir bakış açısı ve birbirini tamamlayan destek mekanizmasını önümüzdeki günlerde Sayın Başbakanımız açıklayacak. Böylelikle bölgeye daha çok yerli ve yabancı yatırımcı çekilmesi mümkün olacak, istihdamda artış sağlanacak, gençlere ve kadınlara yönelik istihdam imkanları oluşturulacak ve üretimdeki artış halkımızın refahını artıracaktır.
Bu bölgelerimizde, büyüme merkezi işlevi görecek kentsel merkezlerin geliştirilmesi ve desteklenmesi uygulama araçlarından biri olacaktır. Cazibe merkezi olacak bu merkezlerin fiziki ve sosyal altyapısı güçlendirilecek, rekabet gücü ve potansiyeli olan yatırım alanlarına odaklanılarak üretim ve istihdam kapasitesi geliştirilecek, bu bölgelerdeki illerimizin turistik potansiyel taşıyan tarihi kent dokuları da kültürel ve ekonomik bir değer olarak ortaya çıkarılacaktır.