Bakan, işverene çıkıştı
Abone olÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, işveren rekabetini sürdürürken, ’daha çok kazanayım’ değil, ’beni kazandıran işçim de kazansı...
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, işveren
rekabetini sürdürürken, ’daha çok kazanayım’ değil, ’beni
kazandıran işçim de kazansın’ anlayışı içinde olması gerektiğini
belirterek, "100 kazanmaya devam edeyim’ değil. 10 kazan. Öteye mi
götüreceksin. İşçi de kazansın. Onun da refah düzeyi yükselsin. Bu
dengeleri kurmak zorundayız. Rekabet eden bir sanayici, emeğin de
alın terini düşünen onun hakkını severek veren bir iş dünyası ve
müteşebbis anlayışı oturttuğumuz an masada kavganın yapılmayacağı
görüşündeyim" dedi.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Ekim ayı meclis toplantısının
konuğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik oldu.
Demokrasi ile kalkınmanın birbirine bağlı olduğunu ifade eden Faruk
Çelik, kalkınmanın en büyük unsurunun ileri demokrasi ve siyasi
istikrar olduğunu söyledi. 2008’de başlayan ekonomik krizin
etkilerinin devam ettiğini dile getiren Çelik, "2013 yılındayız
kriz bitmedi. Gazı freni ve vitesi iyi ayarlamalıyız. Bu kriz
döneminde gerçekten en az etkilenen ekonomilerden birisinin başında
geldiğimizi hepimiz biliyoruz. Türkiye’deki durum ortada. 2013
ikinci çeyreğinde 4.4 büyüme, ilk 6 aylık büyüme 3.7, İMF’nin
raporu 3.8 olarak gösteriyor. Biz orta vadeli programda 3.6 olarak
gösteriyoruz. Eski zihniyet olsaydı ’4.7 deyin gitsin’ derdi.
İhracatta 152,5 milyar dolara geldik. Kiminle geldik ? Sizlerle
geldik. Küresel krize rağmen ihracatın artmasında pazar çeşitlemesi
olduğunu biliyoruz. İhracat yapmadığımız ülke yok. Bize yakışan bir
durum. Yani yumurtaların hepsini aynı sepete koymadık. Koysaydık,
son derece yanlış yapardık" diye konuştu.
"TÜM ÇALIŞMA HAYATI AKTÖRLERİ BİZİM MUHATTABIMIZ"
Bakan Çelik, çalışma hayatının düzenlemesi ile ilgili
çalışmalarının sürdüğünü, 75 milyonun tüm meselelerini dert
edindiklerini anlatarak, "Bakanlık merkezi yönetim bütçemizin
yarısını kullanıyor. İşçi ve işveren, memurlar da dahil oldu. Tüm
çalışma hayatı aktörleri bizim muhattabımız. Aklınıza hangi konu
geliyorsa bu sorunlarla iç içeyiz. Sosyal güvenlik reformu çok
önemliydi. İnsanlar arasındaki farklılaşma ortadan kalktı"
ifadelerini kullandı.
"100 DEĞİL, 10 KAZAN İŞÇİ DE KAZANSIN"
Toplu görüşmelerin çalışma barışı için çok önemli olduğunu ifade
edene eden Çelik, iş dünyasına işçiye bakış açısı ile ilgili
seslenerek, "İşveren var işçi var. Karşılıklı hakkaniyet
çerçevesinde bu toplu sözleşmeler yapılıyor. Patronun ne yapması
gerekiyor. Standartlar bellidir. Bunu dikkate alarak işveren
rekabetini sürdürürken, ’daha çok kazanayım’ değil, ’beni
kazandıran işçim de kazansın’ anlayışı işverende hakim olması
halinde bir masada anlaşmamak için herhangi bir neden yok. Ama
böyle bir bakış açısı değil, 100 kazanıyordum. 100 kazanmaya devam
edeyim’ değil. 10 kazan. Öteye mi götüreceksin. İşçi de kazansın.
Onun da refah düzeyi yükselsin. Bu dengeleri kurmak zorundayız.
Rekabet eden bir sanayici, emeğin de alın terini düşünen onun
hakkını severek veren bir iş dünyası ve müteşebbis anlayışı
oturttuğumuz an masada kavganın yapılmayacağı görüşündeyim"
ifadelerini kullandı.
"MESLEKİ EĞİTİM KONUSUNDA EMRİNİZDEYİZ"
Mesleki eğitim konusunda bakanlık olarak desteğe hazır olduklarını
anlatan Çelik, şöyle devam etti:
"Bursa’daki özellikle mesleki eğitimle ilgili rakamlara baktığımda
son derece yetersiz. Ne kadar kaynak gerekiyorsa var. Biz vermeye
hazırız. Yeter ki siz burada talep edilen iş gücünü yetiştirme
adına gerekli alt yapıyı oluşturun. Sanayicimizin ’arıyorum
bulamıyorum’ mazeretlerini kaldıralım. Bu konuda emrinizdeyiz. İş
sağlık güvenliği yasası ile ilgili 40 maddelik talebinizle
ilgileniyoruz. İş dünyamızın bu konuyu çok serin kanlı
değerlendirmesini istiyorum. Gelişmiş ülkelerde 100 bin işçide 3
kişi ölüyor. 2002’de bizde bu rakam 16. Şimdi bu 2012’de sayı 8’e
indi. Bu sayı fazla. 2013 rakamlarına bakarsak, şimdi 6’ya indi.
Sağlıklı bir ortamda insanımız çalışsın."
Türkiye’nin 2023 hedefine ulaşmasında iş dünyasına da görevler
düştüğünü dile getiren Çelik, "İhracatımızın gayri safi milli
hasılaya oranı yüzde 19. Almanya’da yüzde 42. 2023 yılında 500
milyar dolar hedefi gerçekleştirsek de bu pay yüzde 25 olacak.
Dünyada 1 milyar dolar cirosu olan şirket sayısı 8 bin. Türkiye’de
ise 30. Bir şeyler yapmamız gerek. İhracatta ortalama kilogram
birim fiyatı hesaplarsak 90 milyon ton. Bölüyorsunuz. 1.8 dolar. 2
dolar değil. Almanya 4 dolar. Kore 3.5 dolar. 100 firmamızın marka
değeri 31 milyar dolar. Ama uluslararası bir firmanın marka değeri
50 milyar dolar. Bu alanlarda da yapmamız gereken var" dedi.
"BİZ İNSANLARIN KAFATASINA DEĞİL, KAFA HASINA BAKARIZ"
"ABD’de kamu borcu tavanda. Karşılıksız para basılıyor. Biz onları
kaldırdık" diyen Çelik, bu uygulamanın sürdürülebilir olmadığına
işaret ederek, "Eski anlayışlara dönen yaklaşım içinde olsak, vay
halimize. Tasarruf bazı sanayicileri ürkütüyor. Tasarruf yapılacak
alanlar belli. İsrafa dönük çok gereksiz alanlar var. Bu alanlarda
alınması gereken önlemler var. Enerjide yıllık 60 milyar dolar
ithal ediyoruz. Cari açığımız ne kadar? 48 milyar dolar. Eğer
enerjide israfı önlersek, verimliliği artırırsak, bir an için
düşünün. 60 milyar doları vermiyoruz ve üretiyoruz. Sermayenin
rengi ve hiçbir şeyi önemli değil. Biz insanların kafalarının
tasına değil, kafalarının hasına bakarız. Bizim insanımız iyi ya.
Güzel. Doğusu ve batısıyla iyi. Kafa tasamızın değil, hasımızın
hangi noktada olduğunu gözden geçirmemiz gerekiyor" açıklamalarında
bulundu.
BTSO Başkanı İbrahim Burkay, Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını
belirterek, "Türkiye büyümekte. Başarmamız gereken bu büyüme hızını
daha da artırmak. Avrupa’ın bir parçası haleni gelen Türkiye’nin
dünyada çok etkili bir duruşu vardır. Geçtiğmiz hafta AB raporuna
baktığımızda İMF’nin görünüm raporunda ülkemiz büyüme sürecinin
istikrara kavuştuğunun belirtmesi, Türkiye’nin o eski Türkiye
olmadığının belirtisidir. Ortak hedefimiz sahip olduğumuz
potansiyeli ortaya çıkarmaktır" dedi.