Bakan Çiçek'in en zor günü
Abone olAdalet Bakanı Cemil Çiçek, önündeki bildiriyi okuyunca ne diyeceğini bilemedi. Çiçek, durumunu, 'Beş hükümette görev aldım. Hiç böyle zorlanmadım' sözleri ile açıkladı.
Sabah Gazetesi'nden Yavuz Donat, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı'nın 4 sayfalık bildirisi eline ulaştığında, Cemil
Çiçek'in yanında idi. Donat, o anı Cemil Çeçek'e sordu, aldığı
cevabı ve izlenimlerini yazdı: Sıcağı sıcağına Allah rahmet
eylesin, eski bakanlardan Veysel Atasoy'un cenaze namazından sonra
gazetede, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'le birlikte, öğle
yemeğindeydik. Yemeğin ortasında önümüze bir "açıklama" geldi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 4 sayfalık "bildirisi." Herkes
çatalı, bıçağı bıraktı. Üzerinde çok çalışıldığı ve her kelimesinin
özenle seçildiği anlaşılan "tebliği" okumaya başladı. - Sayın
Bakan... Sıcağı, sıcağına ne diyorsunuz? - Boğaz 9 boğum... Laf da
öyle. Çiçek konuşmak istemiyordu. "Konuşun" dedik. Konuştu: - Beş
hükümette görev aldım... Parlamentoda en uzun süre bakanlık yapan
kişiyim... Ama bugün zorlandığım kadar hiç zorlanmadım. Cemil
Çiçek'e "neden" diye sorduk: - Söyleyecek söz mü bulamıyorsunuz -
Söyleyecek söz bulamamaktan değil... Kelimeleri seçememekten
değil... Düşüncemi ifade etmekte sıkıntı duymaktan da değil. -
Öyleyse - Çok farklı bir durumla karşı karşıyayız da ondan. Cemil
Çiçek "siyaset adamı olduğu için" bu konuya pek girmek istemiyor: -
Zira konular kendi çerçevesinden çıkarsa ve hele siyasi zemine
kayarsa, sorunların çözümü zorlaşır. "Hakimler Savcılar Yüksek
Kurulu Başkanı olduğu için" yine konunun dışında kalmak niyetinde:
- Yurdun her yerinde fedakarca görev yapan 10 bin kişilik adalet
camiası bu tartışmalardan rahatsızlık duyar. Ve "konu yargıya
intikal ettiği için" fikir beyan etmeyi doğru bulmuyor. Yani "laf 9
boğum." Bakan "konuşamıyor." Bir yandan yemeğe devam ediyoruz. Bir
yandan da 4 sayfalık "beyanname" ye göz gezdiriyoruz. Ve "Neşter"
bölümünün altını çiziyoruz. Neşter soruşturmasının sonucu
"kamuoyunu tatmin etmemişti." "Başsavcılık makamı" diyor ki: -
Yargı ve Yargıtay camiasını da tatmin etmedi. Buna "eleştiri" mi
demek lazım "Özeleştiri" mi? Yargının, kendisini ilgilendiren
konulara "neşter vurması" mı Ve yemektekilere "bir dakika" diyoruz.
Odamızdan "iki dosya" alıp geliyoruz. Biri "247 sayfa." Diğeri
"106." İkisi de "Neşter iddianamesi." 15 Haziran 2004 tarihli olan
iddianamenin "bir cümlesinin" altını daha önce renkli kalemle
çizmişiz. (Sayfa 103) O cümleyi masadakilere okuyoruz: "Yargının
zan altında kalmamasının yolu, kendi içinde veya kendisine yönelik
olumsuzlukları bertaraf edebilmesinden geçmektedir." İşte "işin
özü" bu. Yargı "kendi sorununu kendi çözmeli." Kendi kapısının
önünü "kendi temizlemeli." "Kendi göbeğini kendi kesmeli." "Neşter
üzerine" aylarca çalışan savcı Ömer Suha Aldan'ın, 103. sayfadaki
sözlerine "herkesin kulak vermesi gerek." Öyle anlaşılıyor ki
"Neşter yarası" olmasaymış, "Yargıtay- MİT-Çakıcı krizi" bu kadar
derinleşmeyecekmiş. Kimbilir "Neşter" örtülmeseydi... Belki "bu
işler" bu noktalara kadar gelmezdi. Yazı: Yavuz Donat Kaynak: Sabah
Gazetesi