Bakan Çelik'ten kızdıracak Türkçülük çıkışı!
Abone olBakan Çelik Türkçülük ve milliyetçilik kavramları için kızdıracak açıklamalar yaptı.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik Türkçülük ve milliyetçilik kavramlarının sonradan üretildiğini açıkladı.
Agos gazetesinden Rober Koptaş'a konuşan Çelik Türklük adına ırkçılık üretildiğini belirterek "Türklerin bile hafızalarında karşılığı olmayan bir Türkçülük ve milliyetçilik üretildi" dedi.
Geçen ay Moskova’da,“Geçmişte azınlıklara karşı yapılan bazı yanlışlıklar artık söz konusu değil. Türkiye, tüm kimlikleri, tarihsel mirası koruyan bir demokrasi haline gelmiştir” diyerek ‘dönün’ çağrısı yaptınız.Biz de Agos olarak, gidenlerin geri dönmek konusundaki kaygılarına dikkat çekmek için “Dön demesi kolay” sözlerini manşete taşıdık. Geçmişin acılarını taşıyan bu insanlar güvence ve somut adım bekliyor. Bu konuda hükümetin bir programı var mı?
Böyle bir çağrı yapmak zorunda kalmak bile üzücü aslında. Geçmişte travmatik bazı olaylar yaşanmış. Ama bu travmaları yaşamayan kesim hemen hemen yok. Herkesin bir anısı var.
Neden yaşanmış bu travmalar?
Devlet kurulurken, ulus devlet mantığı içinde, tektipleştirici bir devlet kurulmak istendi.Bu yapı içinde de hiçbir ihtilaflı alan kalmasın istendi. Türklerin bile hafızalarında karşılığı olmayan bir Türkçülük ve milliyetçilik üretildi. Ve bunun somut siyasi uygulamaları oldu. Batı’da ulus devlet modernleşmenin sonucunda, muazzam bir sosyolojik değişim sonucunda oluştu. Bizde ise ulus devlet, bir “devlet ulus” olarak oluştu.
Yani?
Yani, devlet kendisine yönetecek bir ulus oluşturmak istedi. Tek parti döneminde bu tektipçi anlayış her kesim için travmalar yarattı. Biz en güçlü olduğumuz dönemleri hep kozmopolit bir yapıyı koruyabildiğimiz zamanlarda yaşamışız. Kozmopolit yanımızı ne kadar eksiltmişsek, bünyemizi o kadar kırılgan hale getirmişiz. Bu işin sosyolojik tarafı… Bir de ahlaki ve vicdani tarafı var. Anadolu’da doğmuş, eşit hakka sahip, aidiyet dünyası bu topraklar olan insanların, çeşitli Özel Harp taktikleriyle veya başka sebeplerle gönderilmiş olması, bu insanlarla helalleşme dediğimiz bir ihtiyacı ortaya çıkarıyor. Yaptığımız çağrı, bugün Türkiye’nin geldiği noktada kendiliğinden olgunlaşmış bir çağrı.
Nasıl tepkiler aldınız yurtdışından? “Dönelim ama geçmişte yaşanmış acılar var, onların tekrarlanmayacağını nereden bilelim?” diye sordu insanlar genellikle.
Evet. Onlara şunu dedik: Unutmayın ki, sizin yaşadığınız acıların yakın zamanlarda benzerini yaşamış bir kadro yönetiyor Türkiye’yi. Birtakım darbe teşebbüsleri eğer başarıya ulaşsaydı, bugün pek çoğumuz belki hayatta olmayacaktık. Bu kadronun bunu söylüyor olması başlı başına bir güvencedir zaten. Açıklamamdan sonra, Avrupa’daki Süryanilerden mektup geldi. Bazı Yahudi gruplardan mektuplar geldi. Ortak özellikleri şu: Çağrı doğrudur, dönüşe dair niyet var ama bir tereddüt de var. Çünkü geçmişte yaşanmış çok acı var. Eski Türkiye’nin geride kalıp kalmadığı konusunda şüpheler var.
İnsanlar yasal güvenceler bekliyor.
Ben yasal güvenceden daha önemli olanın zihniyet değişimi olduğunu düşünüyorum. Bugün eski Türkiye mentalitesi büyük ölçüde marjinalleşmiş durumda ve bu bize eski zenginliğimizi üretme şansı veriyor. Bunları, biz Türklerin zihniyet dünyasında olmayan sentetik bir Türkçülük adına devletin içinde birtakım kesimler yaptı. Ki bunu yapanlar, Türklüğe ve Anadolu’ya aidiyeti de sorunlu kimselerdi. Bunun sebebi de, devlet içindeki bir çeteleşmeyi, bir iktidar oluşumunu sürekli kılmaktı. Üretilen travmayla devlet içindeki çeteleşme birbirini besledi.
Gelen mektuplara cevaben somut olarak ne diyorsunuz? Vatandaşlık hakkı veya başka projeler var mı?
Bugün bile İçişleri Bakanımızla bir eski vatandaşımızın işlemleriyle ilgili istişarede bulunduk ve sorununu çözeceğiz. Geçmişte sorun olan şeyler artık sorun değil. Geçmişte devletin başarısı gibi sunulan azınlık mallarına el koyma gibi uygulamalar bugün tam aksi yönde, mülklerin iadesiyle geri çevriliyor. Hiçbir şey bir paketle halledilmeyecek. Zihinsel dünyadaki dönüşümle birlikte somut adımlar da paralel olarak gelecektir.
ANADOLU DAİMA KOZMOPOLİTTİ
Az önce, İttihatçı zihniyet diyebileceğim bir yaklaşımın köklü bir eleştirisini dile getirdiniz. Bunu, sizin şahsi duruşunuzun ötesinde bir hükümet tavrı olarak değerlendirebilir miyiz?
Yüzde yüz. Benim bahsettiğim uygulamalar, hükümetin ortak iradesidir. Sayın başbakanımızın bu konuda çok net açıklamaları olmuştur. Türkiye’de, bu tip bir özgürlükçü tavır, başka partilerden, özellikle sosyal demokrat partilerden beklenirken, bizde muhafazakârlardan geliyor. Çünkü Anadolu’daki tarihsel akış, daima kozmopolitti. Türklerde, Göktürkler hariç hiçbir devlette etnik isim kullanılmadı. Türk kültürü sadece Türk etnisitesine ait bir kültür olarak ortaya çıkmadı, çoğulculuğu kuşatan bir kültür olarak ortaya çıktı. Türkler, Türk milleti kavramını hiçbir zaman etnik veya ırkçı anlayışla kullanmadılar.
Aksine, toplumu tektipleştirmeye çalışan oligarşik oluşumlar bunu ırkçılığa veya etnik radikalizme dönüştürdüler.
Geçmişte, Türklerin tarihi Ermenilerden, Ermenilerin tarihi Türklerden bağımsız yazılamazken, Türklük adına ırkçılık üretenler, Türk kimliğinin çoğulcu yapısını ortadan kaldırarak, kimliği reaksiyoner bir kimlik haline getirmeye çalıştılar. Bunun içerisine de, Ermeni kimliğini ve diğer bazı kimlikleri öteki kimlik olarak koydular.
Buna reaksiyon olarak da Anti-Türk bazı kimlikler doğdu. Burada, halklar arasında bir kavga yoktu; siyasi elitlerin kendi aralarındaki kavgalarının aşağıdaki izdüşümüydü. Tarih ve geçmiş arasında bir ayrım yapmak lazım.Tarihi, belgeler ve bilgilerle, bilim adamlarının araştıracağı bir şey haline dönüştürmek gerekir.
Soykırım lobisinin “Soykırımcı Türk’ kavramını üreterek, bunu Türk kimliğinin mütemmim cüzü olarak sunması,tüm Ermeni diasporasının “Soykırım lobisi”ne indirgenmesiyle eş anlamlı bir şey. İşin içine radikal kimlikler girdiğinde ayrımlar gözden kaçıyor. Önümüzde somut bir problem ve karar var.