Bakan Çelik'ten İmam-Hatip çıkışı
Abone olİmam-hatipler üzerinden siyaset yapmakla suçlandıklarını belirten Bakan Çelik sert çıktı: Biz türban ve imam-hatip üzerinden siyaset yapmayı basitlik kabul ederiz...
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "bazılarının Açıköğretim Lisesi Yönetmeliği’nin adını İmam Hatip Lisesi Yönetmeliği koyduğunu" belirterek, "Sonra bizi imam hatipler üzerinden siyaset yapmakla suçluyorlar. Biz türban üzerinden, imam hatipler üzerinden siyaset yapmayı küçüklük kabul ederiz, basitlik kabul ederiz" dedi. Çelik, Ankara Sanayi Odası’nda düzenlenen İstihdama Hazırlama Eğitimleri Projesi ile ilgili toplantıya katıldı. Toplantıda konuşan Çelik, tüm sektörlere, sanayi dünyasına vasıflı eleman yetiştirmenin eğitim kurumlarının borcu olduğunu kaydetti. Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olduğuna işaret eden Çelik, AB’ye üyeliğe hazırlanan Türkiye’nin bu genç nüfusu iyi eğitmesi gerektiğini belirtti. AB ile tarama sürecinin devam ettiğini anımsatan Çelik, AB ülkelerinin nitelikli elemanlara kapılarının açık olduğunu söyledi. Çelik, "İyi bir bilgisayar operatörüyseniz, iyi bir tekstil işçisiyseniz kapılar şimdiden size açıktır" diye konuştu. "Hükümet olarak, Milli Eğitim Bakanlığı olarak mesleki ve teknik eğitim alanında ne yapıyorlarsa aklın gereği olarak ve AB kriterleri bunu gerektirdiği için yaptıklarını" söyleyen Çelik, "Biz eğitime hiçbir zaman ideolojik gözlüklerle yaklaşmadık ve bundan sonra da yaklaşmayacağız" dedi. AÇIKÖĞRETİM LİSESİ YÖNETMELİĞİ Son günlerde Açıköğretim Lisesi Yönetmeliği’nin tartışıldığına işaret eden Çelik, adının doğru konması gerektiğini ifade etti. Anadolu Üniversitesi tarafından yıllardan beri Açıköğretim programları uygulandığını, uzaktan eğitim yoluyla insanların ikinci bir diplomaya sahip olabildiklerini anlatan Çelik, bu sistemin dünyanın birçok yerinde uygulandığını kaydetti. Çelik, şöyle konuştu: "İnsanlara eğitim alanında alternatifler sunmak, yaygın eğitimi yaygınlaştırmak, ilköğretimde 6, 7 ve 8. sınıfa gidememiş, ilkokulu bitirmiş ama ikinci kademeye gidememiş kişilere açık ilköğretim imkanı veriyoruz. Çalışan, ailesini geçindirmek zorunda olan ama bir taraftan da eğitimini sürdürmek isteyen insanlara açık lise uygulaması yapıyoruz. Lise mezunu fakat hiçbir mesleği yok, biz buna mesleki ve teknik açık lise imkanı veriyoruz. Bugün bu uygulanmaktadır. Lise mezunları mesleki ve teknik açık liseye kayıt olarak, fark dersleri vererek, aynı zamanda bir meslek lisesi diploması alıyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı 144 alanda meslek eğitimi vermektedir. Bunların herhangi birisinden mezun olabilir. Ama şunu da diyebilir: ’Ticaret lisesini bitirdim ama ben hukuk fakültesine gidip hukuk okumak istiyorum.’ Bunu dediği zaman bu insanın önüne engel koymanın eğitimle pedagojiyle, üniversel anlayışla kesinlikle bir ilgisi yoktur. Açıköğretim Lisesi Yönetmeliği’ni yayınladık birileri bunun adını İmam Hatip Lisesi Yönetmeliği koydu. Bazı insanlar kendileri bir yalan üretirler, bir yalan ortaya atarlar ve sonra bu yalana inanmaya başlarlar. Eğer mesleki ve teknik eğitimi imam hatip ekseninde tartışırsanız, bu kısırdöngü devam eder. İmam hatip liselerinin genel ortaöğretim içerisindeki oranı yüzde 3’tür. Biz bütün yaptıklarımızı bu yüzde 3 ekseninde tartışırsak, yanlış şekilde bu tartışmayı sürdürüyoruz demektir." "DERDE DEVA OLMADI" Katsayı uygulamasının üniversitenin önündeki yığılmanın önlenmesi ve gençlerin meslek yüksekokullarına yönlendirilmesi amacıyla başlatıldığını söyleyen Çelik, şöyle devam etti: "1998 öncesindeki mesleki ve teknik eğitimin oranı yüzde 47’dir. Bugün kaç? Peki siz bu amaçla bunu yaptınız da üniversiteye olan talebi azaltabildik mi? Üniversite kapılarındaki yığılmayı önleyebildiniz mi? Üniversiteye olan talep azalsın, meslek liselerine talep artsın düşüncesiyle sözüm ona yapılan bu düzenleme üniversiteye olan talebi azaltmadı ama meslek liselerine olan talebi azalttı." Türkiye’deki ortaöğretim gençliğinin yüzde 72’sinin sektörle hiç ilgisi olmayan alanlara gittiğini kaydeden Çelik, "O zaman demek ki ortaya koyduğumuz reçete bu derde deva olmadı, demek ki yanlış teşhis ettik ve tedavisini de yanlış yaptık. Sonuçta hasta daha da kötüleşti" dedi. "Meslek yüksekokullarına sınavsız geçiş hakkı getirilmesine karşın bunun da derde deva olmadığını" söyleyen Çelik, "Şu anda Türkiye’deki kağıt üzerinde kurulu olan meslek yüksekokullarının 3’te 1’i kapalı durumdadır, öğrenci bulamamaktadır" diye konuştu. Çelik, çoğu meslek lisesinin meslek yüksekokulundan daha kaliteli durumda olduğunu kaydetti. Bir taraftan sektörün ihtiyacı olan meslek sahibi gençler yetiştirmek, diğer yandan da yükseköğretim görmek isteyenin buna devamını sağlayabilmek için gayret gösterdiklerini ifade eden Çelik, şöyle konuştu: "1998 yılında katsayı uygulaması başlamadan önce bütün yollar, her türlü ortaöğretim mezununa açıkken bile meslek lisesi mezunlarının ancak yüzde 2’si yükseköğretime gidebiliyordu, üniversiteyi kazanabiliyordu. Bütün engelleri ortadan kaldırsanız, bu yüzde 2’dir. Buna takılıp kalmanın bir anlamı var mı? Ama bu büyük bir psikolojik sınır getiriyor. İletişim meslek lisesi öğrencisi iletişim fakültesine gidemiyor. Ülkede bilen bilmeyen, bu konuda bilgi birikimi olan olmayan herkes ideolojik bir gözlükle konuşuyor veya yazıyor." Mesleki eğitimi AB kriterlerine göre yeniden düzenlediklerini kaydeden Çelik, bu konuda sosyal taraflarla her türlü işbirliğine açık olduklarını ifade etti. Çelik, şöyle devam etti: "Yapılan her işin altında mutlaka bir art niyet aramak aslında bize, entelektüel derinliği olan insanlara yakışmaz. Türkiye bazı kısır tartışmalardan kendisini artık soyutlamalıdır. Bazıları kendileri Açıköğretim Lisesi Yönetmeliği’nin adını İmam Hatip Lisesi Yönetmeliği koyuyor, sonra bizi imam hatipler üzerinden siyaset yapmakla suçluyor. Biz türban üzerinden, imam hatipler üzerinden siyaset yapmayı küçüklük kabul ederiz, basitlik kabul ederiz. Bizi bununla itham eden insanlar aslında bize karşı bunun üzerinden muhalefet yapıyorlar. Bazı basın yayın kuruluşları, bazı muhalefet partileri bunları kullanarak bize karşı muhalefet yapıyorlar." ÖĞRETMENEVLERİNDE KILIK-KIYAFET Bir gazetede, "Öğretmenevleri ile ilgili yönetmelikte yapılan düzenleme ile buralara türbanla girilmesi yolunun açıldığı" şeklindeki işaret eden Çelik, Türkiye’de 833 öğretmenevi bulunduğunu, bu yerlerin öğretmenler ve kamu çalışanlarının yanı sıra diğer vatandaşlara da hizmet verdiğini anlattı. Bakan Çelik, şöyle konuştu: "Ankara Başkent Öğretmenevi’ni gözünüzün önüne getirin, burada kim gelir de kalır? Bütün eğitim çalışanları, kamu çalışanları ve diğer vatandaşlar bu hizmetten yararlanabilir. Şimdi öğretmen emekli olmuş, rahat bir kıyafetiyle öğretmenevinde oturmak istiyor... Biz orada toplantılar yapıyoruz. Öğretmenevinde benim yaptığım bu toplantıya, orada devlet memurlarının sahip olması gereken kılık kıyafet şartını koyduğunuz zaman bu gazeteci arkadaşların büyük bir kısmı oraya giremez. Veya hafta sonu öğretmen rahat bir kıyafet giyerek, kendisi için kültür ocağı olan, bir sosyal merkez olan öğretmenevine gidip çoluk çocuk yemek yiyecek, ’senin kravatın yok, sen kot pantolonlusun’ diye almamamız lazım. ’Efendim türban için yapıldı’ diyorlar. Oraya sadece türbanlı eşini getirip de kapıdan çevrilen öğretmen yok ki. Zaten bunun bu manada bir uygulaması yok. Uygulaması olmayan şeyi kağıdın üzerine yazarak kendi kendinizi niçin kandırıyorsunuz. Buraya herhangi bir vatandaşımız gelebilir. Bir sanayicimiz gelir, bir tüccarımız gelir, köylü Mehmet Ağa gelir ben buradan yararlanmak istiyorum dediği zaman onlara kapılar kapalı değil. Bunu bir kıyafet ekseninde tartışmanın bir manası var mı?"