Bakan Çelik: Huzursuzluk ortamı oluşturuyorlar
Abone olÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kıdem tazminatıyla ilgili olarak, “Bu Kasım ayı içerisinde bir uzlaşı söz konusu olur ise bun...
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kıdem
tazminatıyla ilgili olarak, “Bu Kasım ayı içerisinde bir uzlaşı söz
konusu olur ise bunu TBMM’ye sevk etmeyi ama uzlaşı gerçekleşmez
ise maalesef bu kadar önemli konu başlıkları son derece önemli bir
ortam olmasına rağmen değerlendiremezsek yazık olacak inancı
içerisindeyim” dedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ankara Ticaret
Odası’nın (ATO) Ekim ayı meclis toplantısına katıldı. Komite
üyeleriyle müşterek gerçekleşen meclis toplantısında konuşan Bakan
Çelik, 2008 yılında bir küresel krizin yaşandığı ve krizin devam
ettiği bir sürecin içerisinde olduklarını ifade etti.
“KALKINMA ÇABALARININ ANTİ DEMOKRATİK MÜDAHALELERLE NE YAZIK Kİ
SEKTEYE UĞRAMIŞTIR”
Batıdaki ve İslam dünyasındaki gelişmeleri değerlendiren Çelik,
sanayileşme konusunda batının gösterdiği gelişimi İslam dünyasının
gösteremediğini söyledi. 1923 yılında bu eksikliğin fark edildiğini
ifade eden Çelik, o yıllarda önemli kararların alındığı İzmir
İktisat Kongresi’nin toplandığını kaydetti. Sanayi ve ticareti
geliştirmeyi amaçlayan politikaların İzmir İktisat Kongresi’nde
alındığını sözlerine ekleyen Çelik, 1923 yılından buyana 5 defa
İzmir İktisat Kongresi’nin yapıldığını vurguladı. İlk kongrenin
ardından sanayi teşviklerin çıkarıldığını ve ülkenin dört bir
yanında sanayilerin kurulduğunun altını çizen Bakan Çelik,
“Türkiye’nin hem demokrasisinde hem de sanayide gösterdiği kalkınma
çabalarının anti demokratik müdahalelerle ne yazık ki sekteye
uğramıştır. 1960 darbesinden sonra 1961 yılında ilk kez IMF’den
borç aldık ve uzun süre IMF’nin vesayetinde ekonomiyi yürütmek
zorunda kaldık. Ne zaman, 1961’den bugüne kadar” diye konuştu.
“ONLAR BACA TÜTTÜRÜRKEN BİZ İDAMLARLA UĞRAŞTIK”
2. Dünya Savaşı’ndan sonra 15 yıl içerisinde toparlanan Avrupa’nın
Türkiye’den iş gücü talebinde bulunduğuna dikkat çeken Çelik,
şunları dedi:
“Türkiye’de o esnada başbakanların ve bakanların idamıyla meşgul
idi. Onlar baca tüttürme biz ise gerçekten çok daha başka işlerle
meşguldük. Neden 16. ekonomiyiz diye soruyoruz. Niye 6. değiliz
dünyada. Tabi ki geçmişe baktığımız zaman sebeplerini bulacaksınız.
Birileri bacalarını tüttürmeye, kendisi için yeterli olmayan
kendisi iş gücene dışarıdan iş gücü ve bizden işgücü talebinde
bulunma noktasına gelmişken biz o dönemde idamlarla meşgul idik.
Bittimi onlar 1969’da aya gitme hesabını yaparken, biz 1971’de
muhtıra ile meşguldük. Onlar Avrupa Birliği’ni işte genişletme
konusunda mücadele verirken 1980 ihtilali gerçekleştirildi
ülkemizde. Böylece Avrupa Birliği sürecimizde ciddi zora
girdi.”
“DEMOKRASİYE VURULAN DARBE EKONOMİYE DE DARBE DEMEKTİR”
Demokrasiye darbe vurulmasının aynı zamanda ekonomiye darbe
vurulması anlamına geldiğini vurgulayan Çelik, bunun en canlı
göstergesinin Türkiye olduğunu ve Türkiye’de yaşananlar olduğunu
aktardı. Özgürlükten taviz vererek gelişmek ve demokrasiden taviz
vererek büyümenin sürdürülebilir olmadığına dikkat çeken Çelik,
ekonomide yakalanan ivmelerin vatandaşa yansıdığının net bir
şekilde görüldüğünü vurguladı.
“BİZ ‘GAZI, FRENİ, VİTESİ’ İYİ AYARLADIĞIMIZ KANAATİNDEYİZ”
ABD’de ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşanan krizlere rağmen işsizlik
oranını düşürmek için çalışmalarına devam ettiklerini sözlerine
ekleyen Bakan Çelik, “Kriz bütün haşmetiyle ortada. Yok deme
şansımız yok ve kriz bir şekilde devam ediyor. Türkiye olarak bu
tabloyu iyi okunması gerekiyordu, yerli yerinde ve zamanında
kararlar almamız gerekiyor idi. Hani çok meşhur ‘gazı, freni,
vitesi iyi ayarlayayım’ diye tartışma olmuştu ya biz ‘gazı, freni,
vitesi’ iyi ayarladığımız kanaatindeyiz. Türkiye yeni ufuklara,
mevcut muhtemel sıkıntıları aşacak düzenlemeleri aldı. Dolayısıyla
bu krizden en az sevide etkilenenler arasında yeri almış
bulunmaktadır. Büyüme ilk 6 ayda yüzde 3.7 olarak gerçekleşti”
şeklinde konuştu.
“4 YILDA 4 MİLYON 500 BİN KİŞİNİN İSTİHDAMINI GERÇEKLEŞTİRDİK”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın son derece önemli bir
bakanlık olduğunu ve 76 milyonun bir şekilde irtibatlı olmak
zorunda olduğu bir bakanlık olduğunu ifade eden Bakan Çelik, kendi
bakanlığı döneminde yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Yapılacak olan çalışmaları ‘efendim yaptık oldu, bitti’ şeklinde
ele almanın doğru olmadığını ve sürekli yeniden ele almayı
gerektiren bir alan olduğunu sözlerine ekleyen Çelik, AK Parti
hükümetleri döneminde yapılan çalışmaları anlattı.
4 yılda 4 milyon 500 bin kişinin istihdamını gerçekleştirdiklerini
kaydeden Bakan Çelik, nitelikli eleman konusunda işyerlerine
yardımcı olmaya çalıştıklarını ve bu konuda sıkıntının
yaşanmamasını istediklerini söyledi.
“KIDEM TAZMİNATINDA UZLAŞI OLMAZ İSE YAZIK OLACAK İNANCINDAYIM”
Gerek genelde gerekse çalışma hayatında gerçekleştirilen
hususlardan bahseden Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
“Çalışma hayatıyla ilgili önümüzde birkaç husus var. Bunlardan bir
tanesi taşeronluk dediğimiz alt işverenle ilgili sorunun çözümü.
Alt işverenin yanında çalışan işçilerin sorunlarının çözümü ve yine
çalışma hayatının öteden beri en önemli konu başlıklarından biri
olan kıdem tazminatı meselesinin çözümü kavuşturulması noktasında
şuanda taraflarla yoğun bir şekilde çalışma devam ediyor. Bu Kasım
ayı içerisinde bir uzlaşı söz konusu olur ise bunu TBMM’ye sevk
etmeyi ama uzlaşı gerçekleşmez ise maalesef bu kadar önemli konu
başlıkları son derece önemli bir ortam olmasına rağmen
değerlendiremezsek yazık olacak inancı içerisindeyim. Çünkü kıdem
tazminatından çoğu işadamlarımız muzdarip. Ağırlıklı olarak
işçilerimiz, çalışanlarımız da muzdarip. Çünkü çalışanların yüzde
90’nı da bunu alamaz noktada. Yaşanan bir çok ticari sıkıntılardan
dolayı işçilerinde karşı karşıya kalmış olduğu sorunlar var. Bu
sorunlar artık işçi işveren arasında bir mesele olmaktan çıkarılıp
direk aylık ücret öder gibi fon hesabına, bireysel hesabına bunu
yatırılması ve bunun bir kavgaya, bunun bir tartışmaya, bunun bir
hak kaybına neden olmaması konusunda bir çıkış yolunu birlikte
bulalım noktasındaki ifadelerimiz bazen medyada farklı şekilde
çarptırılıyor. ‘Yok efendim işveren şöyle zarara uğratılmak
isteniyormuş’, ‘işverenin üzerine şöyle yükler getirilmek
isteniyormuş’, ‘yok efendim işçinin hakkı şöyle şöyle elden
alınıyor’ gibi değerlendirmeler yapılıyor. Biz kimsenin ne hakkını
almaya ne kimseye yük yükleme noktasında değiliz. İşçilerin
toplantısında açıkça ifade ediyoruz. Rekabet edemeyen bir sanayi,
rekabet edemeyen bir ticari faaliyet neyi üretecek. Artık ülke
sınırlarından ibaret değil ki… Pazar dediğiz şey 780 bin
kilometrekareden ibaret değil ki pazar dediğiniz dünya. Bütün dünya
ülkelerine ulaşmışız. Eğer ürettiğiniz mal orada rekabet edebiliyor
ise satılacak demektir. Satılınca çalışacaksın demektir. Fabrikanın
kapısı açık olacak demektir. Rekabet edemiyordur. Rekabet olmazsa
satılmayacak demektir, fabrika kapanacak demektir. Burada işverenle
işçiyi birbirinden ayırmak mümkün mü? Rekabeti göz ardı etmek
mümkün mü? Bu mümkün değil”.
“‘İŞÇİNİN HAKKI BENİM REKABETİMİ ENGELLEYEN TEK UNSUR’ GİBİ
YAKLAŞMAKTA DOĞRU DEĞİLDİR”
Rekabet edebilen bir sanayi, rekabet edebilen bir üretim
anlayışının mutlaka Türkiye’de korunması gerektiğin altını çizen
Bakan Çelik, bunu sağlamak durumda olduklarını vurguladı.
Türkiye’de refah düzeyi yükselirken işçinin durumunun da rekabette
birinci engel olarak görünmemesi gerektiğini belirten Çelik, “İş
adamları bunu söylüyor; ‘İşçinin hakkı benim rekabetimi engelleyen
tek unsur’ gibi yaklaşmakta doğru değildir. Böyle bir yaklaşımı da
kabul etmek doğru değildir. Başka bir çok kalemler vardır rekabeti
vardır. Bütünlük içerisinde bunun üzerinde çalışıyor. İşçiyi 803
liralık asgari ücrete mahkum edelim hayat devam etsin gibi bir
yaklaşım önce kendimize sormamız gereken bir yaklaşımdır. 803
lirayla geçin arkadaş aylarca, yıllarca gibi bir yaklaşımı hiçbir
işverenimizin vicdanına sığdıracağı inancı içerisinde değilim. O
halde bu denge mutlaka korunmalı. Çalışma hayatıyla ilgili önümüzde
duran bu sorunda çözüldüğünde büyük ölçüde mevzuat açısından
sorunlar önümüzden kalkmış oluyor” şeklinde konuştu.
“KAFALARIN TASINA DEĞİL HASINA BAKMALIYIZ”
Türkiye’nin ilerlemeye devam ettiğini ancak TBMM’de insanların
kıyafetleriyle ilgili tartışmaların yaşandığına dikkat çeken Çelik,
“Bunlar çıkmamız gerekiyor. Bana göre biz ‘kafaların artık tasına
bakmaktan vazgeçmeliyiz, kafaların hasına bakmalıyız.’ Kafanın
hasına bakarsak bu işi çözülecek ama tasla meşgul olur isek bu işi
aşamayacağız demektir. Onun için üreten, taş üstüne taş koyan kim
varsa ona yol aşmak hükümetlerin görevidir. Bu arkadaşların yanında
olduğumuzu belirtmek istiyorum” ifadesini kullandı.
“ADIM ATMIYORUZ GİBİ BİR YAKLAŞIM DOĞRU DEĞİL”
Konuşmaların ardından Bakan Çelik, sanayicilerin sorunlarını
cevaplandırdı. Kıdem tazminatıyla ilgili bir soru üzerine Bakan
Çelik, “Bu kıdem tazminatıyla ilgili sorunun bütün tarafları
bağladığını artık sürdürüle bilir olmadığını görüyoruz. Fakat işte
herkesin tarafı var. Bir taraflar oluşmuş. Bir şeye baş olduğunuz
zaman size bağlı sizden çözüm bekleyen kesimler var. Geçmiş
yıllarda bir şey söylenmiş bir tavır ortaya konmuş şimdi oradan
vazgeçilemiyor. İyide çalışma hayatı dinamik bir hayat dedik. Dün
çok iyi olan, hak olan bir durum bugün olumsuz arz ediyor ise
değişmesi gerekiyor. Farklı bir yoruma tabi tutulması gerekiyor ise
farklılaşması gerekiyor. ‘hayır efendim bir adım atmıyoruz’ gibi
bir yaklaşık, doğru bir yaklaşım değil. Onun bu konuların çözülmesi
gerekiyor” diye konuştu.
“KAMUOYUNDA HUZURSUZLUK ORTAMI OLUŞTURULUYOR”
Kıdem tazminatı ile ilgili tarafların bugünlerde son
değerlendirmelerini yaptığını ifade eden Çelik, “inşallah
uzlaşılır. Köklü bir şekilde çalışma hayatına engel teşkil eden bu
hususları gündemimizden çıkartırız. Ben bakanlık olarak bu konuda
kararlı olduğumuz bilmenizi istiyorum. Yüzeysel olarak işçilerimize
şunlar söyleniyor; ‘haklarınız gasp edilecek’ ve ‘haklarda geri
gidiş var’ bunu nereden çıkartıyorsunuz diye soruyoruz onun cevabı
yok. Bu sürekli kamuoyuna yayılıyor ve huzursuzluk ortamı
oluşturulmaya çalışılıyor” dedi.