Bakan Aydın'dan kadro savunması

Devlet Bakanı Mehmet Aydın, makamında düzenlediği basın toplantısında, Diyanet İşleri Başkanlığı'na 15 bin kadro verilmesine ilişkin kanun tasarısı hakkındaki haberler üzerine açıklamalarda bulundu. Mehmet Aydın, Diyanet İşleri Başkanlığı'na 1984 yılından 1991 yılına kadar 34 bin 762 kadro tahsis edildiğini, bu tarihten sonra nüfusun ve din hizmetleri ihtiyacının artmasına rağmen tek bir kadro bile verilmediğini belirterek, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadro talebinde haklı olduğunu söyledi. Türkiye'deki yaklaşık 75 bin camiden bininde din görevlisi bulunduğunu, 1997 yılında 16 bin 667 kadro talep edildiğini anlatan Aydın, bunun Plan Bütçe Komisyonu'ndan geçtiğini ancak seçime gidildiği için yasalaşmasının mümkün olmadığını söyledi. Aydın, ''Bizim şu andaki talebimiz, 1667 kadro eksiği ile 1997'deki durumu yenilemekten ibaret. 15 bin rakamını 13 senedir hiçbir kadronun verilmeyişine bağlamak lazım'' dedi. Aydın, tasarının henüz yasalaşmadığını ve TBMM Genel Kurulu'nda ele alınacağını hatırlattı. "Kafasına göre doldurabiliyor" Din hizmetlerinin siyasetten ayrı düşünülmesi gerektiğini anlatan Devlet bakanı Aydın, şunları kaydetti: ''Biz siyaset yapmayı ön plana almış olsak, farklı bir program uygularız. Biz oraya devletin atadığı görevli olsun istiyoruz. Eğer orada bir cami varsa, o cami boşsa, birisi gelip orayı kendi kafasına göre doldurabiliyor. Onun ne konuştuğunu, çocuklarımıza ne anlattığını bilmemiz de mümkün değil. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bizim evvela kendi yetiştirdiğimiz personelimizin olması lazım ki, biz ona göre bir hizmet felsefemizi götürebilelim ve kontrol edebilelim.'' Memur alımı için bu yıl öngörülen 35 bin kadro arasında diyanete ayrılan tek bir kadro bulunmadığını ifade eden Devlet Bakanı Aydın, çok acil durumlarda kullanılmak üzere Başbakan'dan 500 kadro ricasında bulunduğunu bildirdi. Mehmet Aydın, bir gazetecinin ''O zaman bu yıl 500 imam mı atayabileceksiniz?'' sorusu üzerine, ''Kendimizi çok şanslı addederiz eğer o kadar atama yapabilirsek'' yanıtını verdi. Bir başka soruyu yanıtlarken de Aydın, ''Bütün eksikliklere rağmen, Türkiye'de yüz akı bir din hizmeti veriliyor'' dedi. "Yanlış dini eğitim" Din hizmetinin çok hassas olduğunu, en ufak hatayı kaldıramayacağını vurgulayan Aydın, ''Pek çok yanlış din eğitimi ve öğretimi camiler kullanılarak yapılabilir, yapılabiliyor. Bizim orada görevlimiz varsa bunun yapılması mümkün değildir'' diye konuştu. 2002 yılına kadar 3900 vekil imam atadıklarını, bunların 200 milyon lira gibi açlık sınırında rakamlarla çalıştıklarını belirten Aydın, yakın bir zamanda bunların atamalarını yapmaya çalışacaklarını, bunun Maliye Bakanlığı'nın iznine bağlı olduğunu söyledi. Aydın, imamların da öğretmenler gibi askerliklerini imam olarak yapması konusundaki görüşlerin hatırlatılması üzerine, daha önce böyle bir teşebbüs olduğunu ancak bunun sonuçlanmadığını bildirdi. Mehmet Aydın, ''Bu toplum insanının imama ihtiyacı varsa, biz o görevi yerine getiririz. Bundan gelecek siyasi prime tenezzül etmeyiz'' diye konuştu. Aydın, ''Bu, 15 bin kadronun siyasi amaçlı kullanılması tartışmalarını gündeme getirmez mi?'' sorusuna şu karşılığı verdi: ''Biz zaten 15 bini de olsa, burada size söz veriyorum, siyasette vatandaşın namazını kıldırması için atadığımız bir imamı siyasi malzeme olarak kullanmayız. Benim partimin buna tenezzül etmesi mümkün değildir. Namaz kıldırmak için bir insan tayin ediyorsun. Gidip onu oya çevireceksin... Milletten utanmak, Allah'tan korkmak lazım.'' Dinin siyasete alet edilmesi Bazı köylerde imam bulunmadığı için cenaze namazı kıldırmanın ciddi sorun haline geldiğini, bu tür şikayetlerde bulunulduğunu anlatan Aydın, ''Biz imam tayininden, cenaze yıkanmasından oy çıkarmayı düşünebilecek bir kadro değiliz. Siyasete girişimiz, gelişimiz öyle değildir. Benim en mukaddes vazifem, dinin siyasete alet edilmesini önlemektir. Dinin din olabilmesi için, siyasetin dışında olması lazım, siyaseten kullanılmaması lazım'' dedi. Aydın, bunun sistemini kurduklarını ve bütün atamaları buna göre yapacaklarını söyledi. Devlet Bakanı Aydın, gazetecilerin olayları doğru yansıtması gerektiğini vurgulayarak, ''Eylemlerimizi değerlendirin, niyetlerimizi Allah bilir. Niyetlerden dolayı Tanrı bile insanı sorgulamıyor'' diye konuştu.