Bakan Aydın'dan Avrupa değerleri
Abone olDevlet Bakanı Mehmet Aydın, ''Hiçbir ülke, kendi kültür farklılıklarını öne sürerek AB'nin dayandığı temel değerleri zedeleme hakkına sahip değildir'' dedi.
Devlet Bakanı Mehmet Aydın, ''Hiçbir ülke, kendi kültür
farklılıklarını öne sürerek AB'nin dayandığı temel değerleri
zedeleme hakkına sahip değildir'' dedi. ''Türkiye-AB ilişkileri''
konulu bir konferansa katılmak için iki gündür İspanya'nın başkenti
Madrid'de bulunan Aydın, Türkiye'nin AB'ye giriş sürecinde sıkça
gündeme gelen kültür ve din farklılıklarıyla ilgili olarak, AA
muhabirine özel bir demeç verdi. Aydın, ''Avrupa ülkeleriyle
farklılıklarımız da, benzerliklerimiz de, ayrılıklarımız da var.
Türkiye AB'ye girecek diye, bu farklılıklarını ortadan kaldıracak
değil. Çünkü o farklılıklar, kendi milli karakterinden, tarihi
deneyiminden geliyor'' dedi. Kültürel farklılıkların birlikte
yaşamaya engel, evrensel politik değerleri zedeleyen farklılıklar
olup olmadığına bakmak gerektiğini vurgulayan Aydın şunları
söyledi: ''Eğer siz politik kültürünüzde, mesela kadın erkek
eşitliğine inanmıyorsanız, bu sizin özelliğinizdir diye adam size
müsamaha göstermez. Yani politik alanda kabul edilemeyen bir durum
ortaya çıkar. O halde hiçbir ülke, kendi kültür farklarını öne
sürerek, AB'nin dayandığı temel değerleri zedeleme hakkına sahip
değildir. İşte o değerleri zaten olmazsa olmaz şart olarak görüp
yola çıkıyorsunuz. Eğer toplumunuza ait olan değerler bu değerlerle
çelişmiyorsa, bunları zayıflatmıyorsa, hiçbir başka milletin bu
değerlerden vazgeçmenizi, öğretmemenizi talep etme hakkı yoktur.''
Bakan Aydın, Kopenhag kriterlerindeki insan haklarına saygı, hukuk,
adalet, açıklık, hesap verme gibi temaların tartışma konusu
edilemeyeceğini, bunların ''evrensel olarak kabul edilen,
demokrasinin de, AB'nin de üzerine oturduğu ana çerçeve'' olduğunu
söyledi. CAMİYE GİDEN İNSANLAR Türk kültürünün AB ile uyuşmayan bir
konusu olmadığını kaydeden Aydın, konuşmasına şöyle devam etti:
''Biz Kopenhag kriterleri olarak adlandırılan o değerlerin
tamamıyla ilgili hukuki mevzuatı bitirdik ve bu hukuki mevzuata
Türk toplumunun hiçbir kesiminden hiçbir itiraz yoktur. Ne
muhafazakar, ne sosyal demokrat, ne de kendilerini dindar olarak
gören kesim, 'Bu yasaları neden çıkardınız' demiyor. O halde bizim
bir defa anlaşmak durumuzda olduğumuz ana çerçevede bir ihtilafımız
kalmadı artık. Onun dışında, falan Avrupa ülkesinde kiliseye giden
insanların sayısı yüzde 20 diye, benim de Türkiye'de camiye giden
insanların sayısını yüzde 20'ye düşürecek halim yok. Yüzde 70'i
yüzde 80'e çıkarmak isterim ve bu hiçbir Avrupalıyı da
ilgilendirmez, ilgilendirmemelidir. Eğer ilgileniyorum derse, yani
bundan endişeleniyorsa, işte o zaman bu bindiği bütün dalların
hepsini kesmek durumunda kalıyor. Çünkü hukukun üstünlüğü, özgürlük
diyor. Bu bir ülkede diyelim ki gayri safi milli hasıla gibi gayri
safi inancı tartsanız, bu ülkede ayrı, o ülkede ayrı olacaktır.
Bunun tartışma konusu edilememesi lazım.'' Devlet Bakanı Aydın,
Türk toplumunun Avrupa toplumundan önemli farklılıkları bulunduğunu
ve Müslümanların hassas olduğu değerlerin dikkate alınmak zorunda
olduğunu söyleyerek şöyle dedi: ''Mesela futbol maçında İngilizler
kızdıkları zaman vücudunun bir parçasını gösterirler. Türkler
elhamdülillah göstermiyorlar. Ama gösterecek olsalar, herhalde o
parçayı göstermezler. Çünkü o en ayıp şeydir. Tenezzül etmez. Onun
erkeklik anlayışına, yiğitlik, babayiğitlik anlayışına ters düşer.
Bu anlayış farklılığıdır. İngiltere'de herkes bunu yapmıyor tabii
ki, ama yapan birisi oldu mu da kıyamet kopmuyor. Biz de bir genç
böyle bir şey yapsa, ertesi gün Mardin'de, Urfa'da, Artvin'de ona
selam veren çıkmaz. Bu mümkün değil çünkü. Oradaki değer düzeyini
tamamen altüst eder.'' AB'YE GİRİŞ Bakan Aydın, ''Türkiye AB'ye
girdiğinde, sizce Türk toplumunun olumsuz yönde etkilenmesi söz
konusu olabilir mi'' sorusuna da şu karşılığı verdi: ''Hem olumlu,
hem de olumsuz yönde etkilenecek. Olumlu olarak, tartışma konusu
etmememiz gereken o temel merkez değerler konusunda çok daha etkili
konuma geliriz. Yani Türk demokrasisi kesinlikle çok daha sağlam
bir zemine oturur, hürriyet alanı, bugünkü demokrasi genişleme
gösterir ve bunların tabii her alanda, ekonomiden eğitime, kültüre
ve aile hayatına kadar çok olumlu etkileri olur. Ama aynı zamanda
kabul etmek lazım, Türkiye'de toplumun büyük bir kesimi için çok
önemli olan bazı değerler daha insafsızca eleştirilebilir ve bunlar
incitici de olabilir. O yüzden Türkiye'nin, sadece AB'ye girersek
ekonomimiz, tarımımız ne duruma gelir sorusunu değil, aynı zamanda
kültürümüz, değer dünyamız nasıl etkilenir sorusunu da sorması
lazım. Mesela bunların başında Türkiye'de çok önemli bir aile
dayanışması var. Benim deneyimim belki sınırlıdır, ama Türkiye'de
hiçbir Avrupa ülkesinde görülmeyecek boyutta bir aile dayanışması
var. Yani bugün çocukları çok iyi eğitim görmüş ailelerde bile
ebeveyn çocuk ilişkisi oldukça farklı. Mesela benim gibi
düşünenler, biz bu özelliğin devam etmesini istiyoruz. Yani ben,
16-18 yaşındaki çocuğuna 'Git kendi başının çaresine bak' diyen bir
baba olmak istemem. Benim çocuklarımın biri 30, diğeri 20'nin
üzerinde, ama bugün hala onlar benim bir gün sesimi duymazlarsa son
derece mutsuz olurlar ve onların kişiliklerini, özgürlüklerini
kısıtlamamak şartıyla, onlar bizim halen üzerinde titrediğimiz,
nerede yardım etmemiz gerekiyorsa hemen yardım ettiğimiz
varlıklarımız.'' ''İngiltere'de yaşadığı dönemde bir hanım
arkadaşının, annesi ve babası profesör olmasına rağmen, harçlığını
çıkarmak için gece sabah 4.00'e kadar bebek baktığını'' ifade eden
Aydın sözlerini şöyle sürdürdü: ''Avrupa gençliğinde bu şekilde bir
büyümeden dolayı inisiyatif gücünün yüksek olduğunu, ama bu arada
bazı şeylerin sıkıntıya girdiğini düşünüyorum. Benim nazarımda
anne, çocuğuna uzun süre vakit ayırmalıdır, bir çocuk bakıcısına
uzun süre bırakmamalıdır. Çocuk ağladığında bakıcı da emzik veriyor
belki, ama annenin emzik vermesi ve 'Ağlama yavrum' demesi çok daha
önemlidir. Bu tıbben de önemlidir. Ben istiyorum ki Türk ailesi hem
modern olsun, çocukları inisiyatif sahibi olsunlar, ama bu
değerleri de korusunlar.'' LAİKLİK YAVAŞ YAVAŞ YERLEŞİR Aydın,
''Türkiye AB'ye girdiğinde, Türkiye'deki laiklik nasıl etkilenir''
sorusunu da şöyle yanıtladı: ''Batı, laikliği farklı anlıyor. 'Batı
laik değil' denilemez. Batı laik. Laikliğin Batı'daki birinci
tanımı din ve vicdan özgürlüğüdür. İnsanlar, inançlarını yerine
getirebilme özgürlüğüne sahip olmalıdırlar. Bundan dolayı sosyal
hayatlarında herhangi bir zarar görmemelidirler. Dinlerini sadece
yaşamaları değil, dinlerini örgütlenerek öğretmeleri konusunda
özgürlüğe sahip olmalıdırlar. Batı laikliği böyle anladığından,
eğer sizin laikliğiniz böyle değilse eleştiriyor. Ama bu yasa
değiştirme meselesi değil. Yani laik bir ülkenin yasalarında laik
olup olmamaktan daha çok, o ülkenin hayatında din ve vicdan
özgürlüğünün hangi düzeyde olup olmadığı düşünülür. Türkiye'nin AB
üyesi olmasıyla laiklik şu şekilde etkilenir: Batı'da gördüğümüz,
uygulandığı halinde bir laiklik Türkiye'de yavaş yavaş yerleşir.
Yani insanlar okul açacaklarsa ve modern bir program uygulayacaksa,
herhangi bir kimsenin ya da devletin, 'Efendim bu okulu açanlar
dindardır' diye karşı çıkmaları diye bir şey olamaz. Laiklik adına
böyle bir şey yapılamaz.'' Aydın, konuşmasına şöyle devam etti:
''Türkiye AB'ye girdiğinde, Batı'da hayat nasıl düzenleniyorsa,
Türkiye'de de öyle düzenlenecek, yani mutlaka tıpatıp aynı
olmayacak. Türkiye'nin özel şartları var. Ama her durumda çağdaş
bir eğitim İspanya'da, İngiltere'de nasılsa Türkiye'de de öyle
olmalıdır. Bir yerde ilahiyat fakültesi kurulacaksa, bunun onu
kurmayı hedefleyen grup açısından değerlendirmesi var, toplum
açısından değerlendirmesi var. Herkes her istediğini Avrupa'da da
okutamıyor. Eğer kadın erkek eşitliğine inanmamayı öğreten bir
eğitim programınız varsa, buna elbette izin verilmez. Bu mümkün
değil. Dolayısıyla Türkiye'de bu alanda birtakım zorluklar var.
İşte bu imam hatip okullarıyla ilgili tartışmanın zaten başka bir
mecraya girmesinin arkasında da bu var. Benim kanaatimce Türkiye
bugün AB'ye üye olsa, YÖK yasasıyla ilgili değişiklik konusundaki
tartışmaların yüzde 90'ı anlamsız olur. Adam çok sağlam bir din
eğitimi görmüş bakandır, validir, kime ne? Siz onun kaymakam
olarak, vali olarak yaptığı işin doğruluğuna yanlışlığına bakmakla
yükümlüsünüz. Yani insanları değerlendirirken kendi inancını
katıyor mu, ayrım yapıyor mu, siz ona bakarsınız. Adamın iç
dünyasında neyi bilip neyi bilmediği, neyi öğrenip öğrenmediği gibi
bir şeyi sorgulamak zaten mümkün değil.'' Devlet Bakanı Aydın,
Türkiye'nin AB'ye girişiyle birlikte Avrupa'dan etkilenebileceği
diğer bir unsurun, sadece İslam'la ilgili görüşlerin değil, İslam'a
karşı olan görüşlerin de medyada, kamuoyunda ortaya çıkması
olacağını ifade etti. Her koşulda AB'ye katılımla birlikte değişik
bir ortam ortaya çıkacağını kaydeden Aydın şunları söyledi: ''İslam
düşüncesi, daha fazla, daha rahat bir ortam bulursa doğrudur,
bulacaktır. Ama bu düşünceye karşı, düşünceler de aynı rahatlıkla
ifade edilebilecektir. Bunu sadece İslam'a bağlamak yanlış olur.
Yani eğer AK Parti 'Aman AB'ye girelim, çünkü İslam'a dair
düşünceler mekan kazanır, onun karşılığında olan düşünceler de yok
olup gider' gibi düşünseydi o zaman ya acaba gizli bir gündem mi
var diye sorulabilir. Ama zaten AK Parti Türkiye'yi öyle bir yere
taşıyor ki orada düşünce haysiyeti, onuruna sahip her beyin
kımıldanışı belli bir özgürlük ortamı bulacak. Dolayısıyla ne var,
yani inşallah İslam düşüncesi çok daha özgür bir ortam bulur ve çok
daha iyi gelişir, çağdaşlaşır, bugünkü sorunlarımıza da cevap
verecek duruma gelir.''