Bakan Avcı'dan Osmanlıca açıklaması
Abone olMilli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Osmanlıca'nın Türkçe öğreniminin bir parçası olduğunu söyledi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Osmanlıca'nın
Türkçe'nin daha iyi öğrenimi için gerekli olduğunu söyledi.
Öğrencinin Osmanlıca ile kendisine olan güveninin artacağını
söyleyen Bakan Avcı, Sosyal bilimler liselerinde Osmanlıca
Türkçesi’nin zorunlu olarak 10 yıldır okutulduğunu
hatırlattı.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerine "medya, siyaset ve iletişim" konulu konferans verdi, öğrencilerin sorularını yanıtladı. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar'ın açılış konuşmasını yaptığı konferansta öğrencilerle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Avcı, özellikle öğrencilerle sohbet etmek için geldiğini ancak salonun mimarisinin karşılıklı sohbete uygun olmadığını dile getirdi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerine "medya, siyaset ve iletişim" konulu konferans verdi, öğrencilerin sorularını yanıtladı. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar'ın açılış konuşmasını yaptığı konferansta öğrencilerle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Avcı, özellikle öğrencilerle sohbet etmek için geldiğini ancak salonun mimarisinin karşılıklı sohbete uygun olmadığını dile getirdi.
"İNGİLİZCE'Yİ ÖĞRETEMİYORUZ"
Salondaki mimari sorununun benzerini okullardaki İngilizce
derslerinde de yaşadıklarını belirten Avcı, İngilizcenin okullarda
öğretilmediğinden şikayet edildiğini söyleyerek, "Doğru
öğretemiyoruz. Bunun sebeplerini araştırırken karşımıza çıkan en
önemli sebeplerden birinin sınıf düzenimiz olduğunu gördük. Sıra
düzeni olduğunda çocuklar, birbiriyle diyalog kuramıyorlar.
Öğretmen bir şey söylediğinde onlar sadece alıcı durumundalar.
Halbuki özellikle yabancı dil derslerinde yanlış yapmak çok
gerektiği için konuşacaklar, yanlışlar yapacaklar ve böylece ders
pratiği yapılacak. Sınıflarımızı hızlı biçimde özellikle yabancı
dil eğitimine uygun U sınıf düzenine geçirmeye çalışıyoruz" diye
konuştu.
Bakan Avcı, siyasetçi ve hatta akademisyen sınıflarının
tartışmalarında ortak bir referans çerçevesinin oluşturulamaması
gibi bir zaafın bulunduğunu vurguladı.
"İYİ NİYETLİ GİRİŞİM AMA..."
"İYİ NİYETLİ GİRİŞİM AMA..."
Bunun önüne geçmek için ilkokullarda, ortaokullarda ve
üniversitelerde ortak bir kültürel zemin oluşturmanın gerektiğine
işaret eden Avcı, "100 temel eser" gibi iyi niyetli girişimlerin
yapıldığını, ancak bunlardan çok verimli sonuçların alınamadığını
söyledi.
Nasrettin Hoca'nın bile zaman zaman ortak bir zemin olmaktan
çıktığını belirten Avcı, "Siz hocanın bir fıkrasına gönderme yapmak
istediğiniz zaman o fıkradaki nükteyle karşınızdakini bir şey
anlatmak istediğinizde bile önce fıkranın kendini anlatmak zorunda
kalıyorsanız, burada ciddi bir sıkıntı var demektir" dedi. Avcı,
tüm bu nedenlerle ortak bir okuma kültürünün oluşturulmasının
önemine değindi.
AVCI'DAN GÜLDÜREN ESPRİ
Milli Eğitim Şurası'nda tartışılan liselerde Osmanlıca
dersinin zorunlu olarak okutulmasıyla ilgili bir soru üzerine
Avcı'nın, Goebbels'in "kültür deyince elim artık tabancaya gidiyor"
sözlerine gönderme yaparak, "Şimdi ben de Osmanlıca deyince
şöyle bir yokluyorum kendimi" esprisi öğrencileri
güldürdü.
Sosyal bilimler liselerinde Osmanlıca Türkçesi’nin zorunlu
olarak 10 yıldır okutulduğunu hatırlatan Avcı, şuranın ardından bu
dersin nasıl okutulacağına dair tartışmaların yaşandığını dile
getirdi.
Osmanlıca Türkçesi’nin öğretiminin neticede bir alfabe
öğretimi olduğunu söyleyen Avcı, şöyle konuştu:
"Yani 1928'den önceki alfabeyi tanısınlar. Matematik, kimya,
biyoloji ne menfaatimize? Tartışmalarının sonu yok. Ama bir özgüven
gelir çocuğa. Bir lise talebesi okuyabilse de okuyamasa da Hüseyin
Rahmi'yi orijinal baskısından okumanın verdiği cesareti görecek.
Bu özgüven bize lazım. En çok ihtiyaç duyduğumuz şey
özgüvendir. Tarih sahnesine yeni zuhur etmiş bir ülke olmadığımızı,
geriye dönük pek çok birikimimiz, zenginliğimizin olduğunu
hissetmesi önemli bir kazanımdır. Çocuk bunun üzerine
başka şeyler inşa edebilir. Osmanlıca öğrenmek Türkçe öğrenmenin de
bir parçası."
Bir öğrencinin, iletişim mezunlarının istihdamı ve medya
okuryazarlığı dersine ait sorusu üzerine de Avcı, medya okur
yazarlığının hangi kademede, nasıl okutulması gerektiğiyle ilgili
çalışma yürüttüklerini belirtti.
Alanda çok fazla mezun ve fakülte bulunduğunu dile getiren
Avcı, bakan olduktan sora yeni iletişim fakültesi açılmasına izin
vermediğini bildirdi.
Başka bir öğrencinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
Amerika'nın keşfiyle ilgili sözlerini hatırlatması ve Batı'nın
bilim anlayışından müfredatın ne zaman kurtulacağını sorması
üzerine ise Avcı, bu tezin Fuat Sezgin'e ait olduğunu, yazarın bu
ve benzeri pek çok başka kuramı da bulunduğunu söyledi.
Avcı, bu konuya ilgi duyanlara "Doğu'nun Bilgisi Batı'nın
Bilimi" kitabını da okumalarını tavsiye etti.
Başka bir akademisyenin de öğrencisinin atanmasından sonra
kendisine gönderdiği mailde "kuru kuruya ders anlatıp geçen bir
öğretmen olmaktan korktuğunu" aktarması ve öğretmen yetiştirmede
yeni bir çalışma yapılıp yapılmayacağını sorması üzerine Avcı,
Öğretmen Strateji Belgesinin 2011 yılında Ömer Dinçer döneminde
Antalya'da yapılan çalıştayla tartışıldığını hatırlattı.
STRATEJİ BELGESİ REDAKTE EDİLİYOR
MEB'in öğretmenlik alanındaki tüm sorunları göz önünde
bulundurduğunu belirten Avcı, belgenin Milli Eğitim Şura'sından
sonra açıklanacağını söylediklerini hatırlattı. Şurada öğretmen
niteliğinin artırılmasına ait onlarca tavsiye kararının alındığını
hatırlatan Avcı, "Tavsiye kararları ışığında Öğretmen Strateji
Belgesine son şeklini veriyoruz, yakında açıklayacağız. Orada 4
temel hedef, onların alt hedefleri ve onlara bağlı eylemler var.
Planladık, bitmek üzere, redaksiyonunu yapıyoruz" dedi.
Öğretmen yetiştirme düzenini yeniden elden geçirdiklerini
belirten ve bununla ilgili bir akademi projeleri bulunduğunu
belirten Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"En azından bazı uzman öğretmenlerimizi yetiştireceğimiz bir
akademi. Bu daha önce düşünülmüş sonra vazgeçilmiş. Tekrar onu da
gündemimize aldık. Belki bir akademi üzerinden... Bunu, aynı
zamanda mevcut eğitim fakültelerinde yeni öğrenci almaktan çok
mevcut öğretmen kadrolarımızın hizmet içi eğitiminde, yani öğretmen
niteliğinin arttırılmasına yönelik olarak değerlendirmeyi ümit
ediyoruz."
Bir akademisyenin, bulunduğu konumu, Türk medyasını ve daha
önce yaptığı köşe yazarlıklarını değerlendirmesi istemesi üzerine
de Avcı, akademisyenlerden hocalığın kıymetini bilmelerini
isteyerek, siyasi ve bürokratik görevlerden de kaçınılamayacağını
dile getirdi.
Artık eskisi kadar kitapçılara, sinemaya, tiyatroya
gidemediğini anlatan Avcı, bir öğrenci veya öğretmenin sorununu
çözdüğünde çok mutlu olduğunu dile getirdi.
Avcı, köşe yazarlığı yaptığı dönemle ilgili ise en çok Molla
Kasım'ı özlediğini söyledi.