Bahçeli’nin bize vereceği hukuk dersi yoktur”
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu çözüm sürecinde attığımız adımları hukuk devletinin çizdiği çerçeve neyse o çerçeve içinde atarız, bunun ...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu çözüm sürecinde attığımız adımları hukuk devletinin çizdiği çerçeve neyse o çerçeve içinde atarız, bunun dışına çıkmayız. Bu konuyla ilgili olarak Bahçeli’nin bize vereceği hukuk dersi yoktur” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyareti öncesinde Ankara Esenboğa Havalimanı’nda düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına cevap verdi. Başkan Erdoğan, bu güne kadar attıkları adımları hukuk devleti ilkeleri içinde attıklarını belirterek, hukuk devleti ilkeleri dışında adım atmadıklarının altını çizdi. Erdoğan, MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye yönelik olarak, “Bunlar Bahçeli’nin kendi geçmişinde olan şeyler olabilir. Veya o yönetimin kendi anlayışı içinde buna benzer şeyler olabilir. Biz terörle mücadelede hangi adımı atmamız gerekirse şuanda bu adımı atıyoruz. Terörle mücadeleye yönelik bugüne kadar ne ana muhalefetin ne yavru muhalefetin en ufak bir çözüm önerisi olmamıştır. Şuanda biz bir çözümün peşindeyiz. Bu çözüm sürecinde attığımız adımları hukuk devletin çizdiği çerçeve neyse o çerçeve içinde atarız, bunun dışına çıkmayız. Bu konuyla ilgili olarak Bahçeli’nin bize vereceği hukuk dersi yoktur. Bu hükümet bunları gayet iyi bilir. Çizilen çerçeve neyse anayasamızda, yasalarımda bunun gereğini aynen yerine getiriyoruz, yapmakta olduğumuz da budur” diye konuştu.
“ŞAM’DA İLLEGAL BİR YÖNETİM VAR”
Bir gazetecinin “Suriye yönetiminden bir açıklama daha geldi Reyhanlı saldırısıyla ilgili olarak. Özellikle bu saldırının Türkiye ile Suriye halkları arasındaki ilişkiyi sabote etmeyi hedeflediği belirtiliyor. Şam yönetiminin saldırı ile Ankara ile birlikte ortak soruşturma yürütme konusunda anlaşmaya oldukları yönünde açıklamalar var, bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Saldırının asıl hedefinin Ankara olduğu yönünde elinizde bilgiler olduğunu söylemiştiniz” şeklindeki sorusuna cevap veren Erdoğan, “Bunların hepsi birer dedikodu. Ankara veya başka bir şehir olabilir. Şam’da bana göre legal bir yönetim yok, illegal bir yönetim var. Halkın kabullendiği bir yönetim yok. Oradaki hükümet tamamen bitmiştir, düşmüştür, halkı ile savaş halinde olan bir rejim var. Elindeki gücü şuanda halkını öldürme istikametinde kullanan illegal bir yapı vardır. Eline geçirdiği füzeleri ile, uçakları ile bombardıman etmek suretiyle 100 bine yakın insanı öldürdü, 3 milyona yakın insan ülkesinin dışında farklı yerlerde yaşamakta. 1 milyonun üzerinde Suriye dışında yaşayan Suriyeli var. Suriye’deki bu mesajı gönderenler ‘evet bu işi biz mi yaptık diyecekler’. Bunu mu bekliyoruz onlardan, biz müşterek çalışmaya hazırız, orada bizimle müşterek çalışacaklar mı var? Şuanda bunların en ileri gelen istihbarat örgütlerinin başlarına varıncaya kadar hepsi ülkeyi terk etmiş durumdalar. Halkının kabul etmediği bir yapıyı biz kalkıp ta kabul edebilir miyiz? Biz şuanda bütün bu gelişmeleri hassasiyetle takip ediyoruz, elimizdeki belgeler bilgiler, şuanda gözaltı olan 13 kişi, bu süreç bu şekilde devam edecek. Öyle zannediyorum ki, gelene kadar çok şeyler değişecektir” şeklinde konuştu.
“2. CENEVRE BİZE İPE UN SERMEK GİBİ GELİYOR”
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, “Bu seyahat sırasında Obama ile görüşmenizde Suriye rejimine karşı daha agresif bir politika izlemesini isteyecek misiniz Amerika’dan? Irak ile Türkiye’nin enerji alanında işbirliği gündemde, acaba bu seyahate nasıl bir etkisi olacak?” şeklindeki sorusu üzerine, “Suriye ile ilgili tabi ki masamızda bir numaralı konu. Bu noktada geleceğe dönük neler yapabiliriz. Daha aktif ne gibi adımlar atabiliriz bunları konuşacağız. İşin siyasi noktada atılması gereken adımlarında 1. Cenevre Anlaşması’nda oradaki çalışmalarda atılan adımlar netice vermedi. Daha sonra 2. Cenevre gibi yaklaşımlar bize bunlar bu işe un sermek gibi geliyor. Bu konuları görüşeceğiz. Daha kestirme yoldan netice almak için bunları bir müzakere fırsatını bulacağız. Onun için Amerika dönüşü bir yol haritasını belirlememiz gerekir diyoruz. Şuanda Suriye ile ilgili konuda mutazarrır olan birinci derecede ülke biziz. Bizim 910 kilometre sınırımız var. Burada Ürdün, Lübnan onlarda sıkıntıda ama Türkiye’nin sıkıntısı daha fazla. Uzaktan bu işe bakış, yorum bunların hepsi çok farklıdır. Buradaki birinci derecede sıkıntı Türkiye’dedir. İkinci sorunuza gelince bu konuda Irak ile bizim münasebetlerimiz bellidir. Bunlar yeni münasebetler değil. Burada Kuzey Irak yerel yönetiminin bizden talepleri vardır. Dünyanın değişik yerlerinden ülkeler Irak’ta gelip petrol aramadan çıkartmaya, bunu uluslararası petrol piyasalarına sürmeye varıncaya kadar adımları atıyorlar da burada kapı komşumuz olan Irak ile her türlü desteği veren Türkiye’nin karşılıklı çıkar esasına dayalı bir adım atmasından daha doğal ne olabilir? Burada herkes kendi hesabını yapıyor, Türkiye’de kendi hesabını yapacaktır. Hele hele Kuzey Irak yönetimi ‘ben size ham petrol vereyim, sizlerde bana bunun karşılığında benzin, mazot verin’ dediği zaman ‘hayır ben sana vermem’ mi diyeceğim? Tabi ki vereceğim. Bir diğer işin boyutu Kuzey Irak yerel yönetimi anayasal olarak yüzde 17 tasarruf yetkisi var. Böyle bir tasarrufu olduğuna göre böyle bir tasarrufu Türkiye ile paylaşmak onun hakkıdır. Karşılıklı olarak bu tür anlaşmaları yapmamız mümkündür. Bazı lobiler burada ilginç bir şekilde çalışıyor. Bunları açığa çıkartmak bizim görevimizdir, biz bu konuda dikleşmeyeceğiz ama dik duracağız” ifadelerini kullandı.
“AMERİKA ZİYARETİNİ GÖLGELEMEYE YÖNELİK BİR GİRİŞİM OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM”
“Reyhanlı saldırısının ardından birçok yorumcu zamanlamanın dikkat çekici olduğunu söyledi. Bu seyahatle Reyhanlı saldırısı arasında bir Bağ görüyor musunuz, Obama ile görüşmenizde bu saldırı 2 Cenevre Anlaşması’nda çerçevesinde varılan anlaşmadan Türkiye’nin duyduğu rahatsızlığı gündeme getirmede elinizi güçlendirecek mi?” şeklindeki soru üzerine Erdoğan, “Reyhanlı ile ilgili konuyu gündeme getirmemize gerek yok, Amerikan yönetimi gündeme getirdiği gibi, onlarda zaten gündeme getirecekler. Getirdiği zaman herhalde üzerinde biraz karşılıklı bir alış verişte bulunacağız. Bunları konuşmamızdan daha tabi bir şey olamaz. Ama bunun bu seyahat ile ilintili haline getirilmesine katılmıyorum. Bu farklı bir olay, aslında çözüm süreci ile ilintili hale getirseler o benim için daha anlamlı olabilir. Çünkü şuanda çözüm sürecinde attığımız adımları, bunun önünü kesme adımları olarak görebilirim. Fakat Amerika ziyaretini gölgelemeye yönelik bir girişim olduğunu düşünmüyorum” dedi.
“ZALİM İLE DİKTATÖR İLE AİLE FOTOĞRAFLARI ÇEKTİRMEYİ NE İLE İZAH EDECEĞİZ”
Başbakan Erdoğan, “Suriye konusunda en çok Türkiye’nin sesi çıkıyor. Hem Amerika hem BM neden bu kadar geride kalıyor?” şeklideki soruya ise şu yanıtı verdi:
“Sorunuz altı aslında doldurulması gereken bir soru. BM Güvenlik Konseyi’nin yapısı bu tür maalesef adımların atılmasına vesile oluyor. Bu tür çekimserliklere vesile oluyor. Bu Güvenlik Konseyi’nin yapısı böyle olduğu sürece daimi üyeler içinde bir ülkenin bu işe hayır demesi BM Güvenlik Konseyi’nin karar almasını önlüyor. Rusya ve Çin aldıkları tavır ile atılabilecek her türlü adımları engelliyorlar. Atılan adımlar, bize söylenenler bütün bunları baktığımız zaman’ haklısınız biz Suriye’nin avukatı değiliz’ demelerine rağmen şuana kadar ne Rusya ne Çin şuana kadar adım atmadılar. Bu sürece olumlu bakan, bu vahşetin karşısına dikilen ülkelerle çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Batı ülkeleri içinde bizimle yaptıkları görüşmelerde ‘haklısınız, bize ne düşüyor, ne yapmamız lazım’ diyenlere ne yapmaları gerektiğini de söylediğimizde burada beklediğimiz neticeleri henüz almış değiliz. Onun için bu seyahati önemsiyorum. Bu seyahat ile çok daha farklı bir yol haritamız önümüzdedir. Burada Türkiye’nin dışındaki dünya bu tür bir yaklaşımın içine girerken Türkiye’de ana muhalefet ve yavru muhalefetin takındığı tavırlar, buradan gidip böyle bir zalim ile diktatör ile aile fotoğrafları çektirmeyi ne ile izah edeceğiz. Bir defa böyle bir zamanda bir ülke kendi içinde birlik içinde, beraberlik içinde olur. 910 kilometre sınır ve bu sınırı paylaştığımız bu ülkede akrabalık bağları olmak üzere her tür bağlarımız var. Bütün bunların olduğu bu ülke Türkiye’ye karşı takındığı tavır ki, biz daha tavırlarımızı takınmadık, onu da söyleyeyim. Yarın ne olur, ayrı bir konu. Biz şuanda insani tavırlarımızı aynen devam ettiriyoruz, çünkü biz Suriye halkını seviyoruz. Bizim sıkıntımız rejim ile. Şuana kadar bu adam kendi halkını sevseydi, terk eder giderdi ve Suriye halkı kendi iradesini ortaya koyan, yönetimini belirler ve böylece bölgede bir sükun hakim olurdu. Bunları Amerika ile, Avrupa ülkeleri ile, Arap ligiyle de İslam Konferansı Örgütü ile de. Ona göre yeni bir değerlendirme ile adımlarımızı atacağız.”
“BAHÇELİ’YE BOZKURTLARINLA SINIRLARI KORUMA ALTINA AL DEMEK LAZIM”
“Acaba Türkiye’nin yol haritasında Arap liginde olduğu gibi Suriye muhalefetinin BM’de temsil edilmesine dönük adımlar mıdır acaba kafanızdan geçenler?” şeklindeki soruya cevap veren Erdoğan, “Yapacağımız görüşmelere göre, bu görüşmelerden sonra diğer ülkelerle yapacağımız görüşmelere göre ekibimizle konuşacağız, sonra atacağımız adımları belirleyeceğiz” dedi.
Çözüm süreci ve PKK’nın sınır dışına çekilmesiyle ilgili sorulan bir soruya ise Başbakan Erdoğan, “Bu 15 midir, 25 midir 50 midir 100 müdür bunları bilemem. Bu soru Bahçeli’ye hizmet eden bir sorudur. Biz hukuk devleti içinde çalışıyoruz. Hukuk devleti içinde çalışan bir yönetim, çağrımız silahını bırakarak çıkmaktan bahsettik. Bunlar bu ülkeye nasıl girdiyseler çıkış yollarını da zaten kendilerini bilirler. Bahçeli’ye söylemek lazım sen çok güçlüsün, hadi adım başına senin bozkurtların var, bu bozkurtlarınla sınırları koruma altına al demek lazım” cevabını verdi.
“RESMİ PROGRAMDA FETHULLAH GÜLEN İLE GÖRÜŞME YOK”
Bir gazetecinin “Geçtiğimiz Aralık ayında Fethullah Gülen bitsin artık bu hasret diyerek bir çağrıda bulunmuştunuz, resmi programınızda görünmüyor ama acaba fırsat olursa görüşme ihtimaliniz olabilir mi?” sorusuna Başbakan Erdoğan, “Şuanda resmi programımızda böyle bir şey yok. Ama gökten ne yağar ki yer kabul etmez, bu ayrı bir konu. Bu arada geçen gün Taliban tarafından kaçırılmış olan 4 inşaat mühendisi teknikerden bahsetmiştik. Diğer 4 Türk’ü de serbest bıraktılar. Onlarda büyükelçiliğimize gelecekler, teslim aldılar. Böylece 8’i de serbest bırakılmış oldu” şeklinde cevap verdi.