Bahçeli’den sert açıklamalar
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 17 Aralık operasyonu üzerinden hükümete sert sözlerle yüklendi.<br/>TBMM’de partisinin grup toplantısında...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 17 Aralık operasyonu üzerinden
hükümete sert sözlerle yüklendi.
TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet
Bahçeli, 2013 yılının Türk milleti adına kayıp bir yıl olarak
tarihe geçtiğini belirterek, Türkiye’nin 2013 yılında krizlere
boğulduğunu, kaoslarla boğuştuğunu söyledi. “Milletimizi maneviyat
sömürüsüyle aldatmayı alışkanlık haline getiren, basit
istismarlarla gözleri boyamayı sıradanlaştıran AK Parti iktidarı
2013 yılını baştan ayağa harabeye çevirmiştir” açıklamasında
bulunan Devlet Bahçeli, Türkiye’nin ilkesiz ellere, vicdansız
emellere, vefasız yüzlere 1 yıl daha katlanmak zorunda kaldığını
ifade etti.
Ak Parti hükümetinin komşu ülkelerin rejimlerine kafayı taktığını
söyleyen Devlet Bahçeli, “Sınırlarda mevzilenen terörist gruplara
göz yummuş, hepsine birden kolaylıklar göstermiş, bunun yanında
ikmal ve lojistik destek hizmetleri sunmuştur. Başbakan ve hükümeti
kanlı Esat yönetimini devirmek amacıyla Türkiye’nin milli
güvenliğini tehlikeye atacak her tezgahın içinde yer almıştır. Ülke
menfaati gözetilmeden, milli çıkarlarımız dikkate alınmadan, gayri
milli ve gelişi güzel kurgulanan dış politika 2013 yılında
Türkiye’nin ayak bağı haline gelmiş ve Türkiye’nin yalnız kalmasına
sebep olmuştur. Başbakan hiçbir hedefini sonuca ulaştıramamıştır,
hiçbir iddiasında, önermesinde, tezinde haklı çıkmamıştır. Başbakan
Erdoğan tribünlere oynayarak, günü kurtarmaya odaklanarak yerinde
saymış ve dış politikayı Arap satına çevirmiştir” diye konuştu.
Siyasetin amacının insana hizmet olduğunu belirten Bahçeli, “Ülke
yönetiminde söz ve pay sahibi olan siyasetçiler ve bürokratlar
kendilerine tevdi edilen milli kaynakların ve milli sermayenin
bölüşüm ve dağıtımını yönetirken kesinlikle hukuka uymak ve Allah
korkusu ile hareket etmek mecburiyetindedir. İktidar koltuğunda kim
oturursa otursun yetkisi dahilinde gerçekleştirdiği idari, siyasi
ve ekonomik icraatları mahşeri vicdanla tenakuza düşmeden yerine
getirmelidir. İktidar zenginleşmek için bir vasıta değildir.
İktidar millete ait olan servet ve gelirlerin yandaş zümrelere
peşkeş çekildiği yasa dışı nakil ve dağıtım merkezi değildir.
İktidar; çalmak, aşırmak, yemek, içmek, gezmek ve cüzdan doldurmak
için bir fırsat değildir” şeklinde konuştu.
"ŞAPIR ŞAPIR"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan ve hükümetinin
17 Aralık’la beraber şapır şapır dökülmeye başladığını savunarak,
"Bu tarihten dört gün sonra, yani 21 Aralık’ta, “Adli Kolluk
Yönetmeliği”nde yapılan korsan değişiklik hükümetin niyetini,
izleyeceği yöntemi gözler önüne sermiştir. Başbakan Erdoğan hukuka
saygı duyması gerekirken, iddiaları önemseyip yargının işini
kolaylaştırması lazımken, peş peşe misilleme yapmıştır. Sadece
verilen emirleri uygulayan polisleri ve polis müdürlerini hedef
almış, İstanbul başta olmak üzere tüm yurtta yüzlerce emniyet
mensubunu mağdur ve yerinden etmiştir. Bize göre Başbakan Erdoğan
görevini kötüye kullanmıştır. Rüşvetçilere, hortumculara
müsamahakar ve anlayışlı olan Başbakan, polise ve yargı
mensuplarına acımasızdır. Anlaşılmaktadır ki, “Rüşvet ve Yolsuzluk”
iddiaları kendisine ve ailesine kadar dayanmaktadır. Başbakan’ın
endişesi bundadır. Üstelik oğlunun üzerinden kendisine ulaşılmak
istendiğini bir vesileyle açıklamıştır. Başbakan’ın şayet
veremeyeceği bir hesabı, izah edemeyeceği hukuksuz ve gayri meşru
bir ilişkisi yoksa panikleyeceği, korkuya kapılacağı bir halde
olmayacaktır. Ne var ki bu zihniyet 17 Aralık’tan beri terör
estirmektedir" dedi.
’Başbakan Erdoğan’ın rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını saptırmak
ve sorgulatmak amacıyla her türlü safsatadan, her türlü
dedikodudan, her türlü kavramdan istifadenin derdinde olduğunu
anlatan Bahçeli, "Başbakan’a bakarsak, ortada komplo, tezgah, kirli
ittifak, karanlık güçler vardır. AKP hükümetinin başarısını
kıskananlar devrededir. Hızlı trenden gocunanlar, İstanbul’a
yapılacak üçüncü köprüden ve üçüncü havaalanından, ekonomik
büyümeden, çözüm sürecinden keyfi kaçanlar AKP’yi hedef tahtasına
yerleştirmiştir. Başbakan’ın frenleri öylesine patlamıştır ki,
kendisine, hükümetine, milli iradeye yönelik küresel suikast ve dış
bağlantılı saldırı yapıldığını yorulmaksızın üç haftadır
dillendirmektedir. Başbakan’a göre yolsuzluk kisvesi altında
Türkiye’nin yürüyüşü durdurulmaya çalışılmakta, çıkarları
zedelenenler hükümete bindirmektedir.
Anlayacağınız her yer komplo, her yer tuzak, her yer dışarının
güdümünde bulunan yerli taşeronların tesiri altındadır.
Devleti ele geçirmiş çeteler, örgütler, ajanlar, hainler Başbakan
ve hükümetine savaş açmıştır. Yani yolsuzluk yalan, rüşvet
hikayedir. İthamların hepsi yersiz, iddiaların alayı düzmecedir.
Sanki hükümet yokmuş gibi, paralel devlet gulyabanisi oluşmuş,
hükümeti kuşatmıştır. Bize göre Başbakan Erdoğan vehimlere
kapılmış, yalanlara çakılmış ve akıl sağlığını kaybetmiştir. Sanal
korkulara, yapay tehditlere, aslı astarı olmayan korkuluklara
inanmış veya inandırılmıştır.
Başbakan Erdoğan hem kendisini hem de aziz milletimizi
kandırmaktadır. Dikkatleri asıl olayların üzerinden uzaklaştırmak,
rüşvet ve yolsuzluk iddialarını unutturmak için canını dişine
takmaktadır" ifadelerini kullandı.
"BU DEFA HESABI TUTMAYACAK"
"Başbakan’ın hesabı bu defa tutmayacaktır" diyen Bahçeli,
"Göstermek istediği resimle, bizim ve milletimizin bizzat gördüğü
suç dosyasını gizlemeyecektir. Planlarını, saçmalıklarını, algı
yönetimiyle zihinleri tutsak almasını yutacak ve hazmedecek
kimseler kalmamıştır. AKP’li saygın, vatansever ve değerli
milletvekili arkadaşlarım gelişmelere eminim ki içten içe isyan
etmektedir. AKP’ye oy vermiş aziz vatandaşlarım bu defa Başbakan’a
tereddütle yaklaşmaktadır. Her sorunlu dönemde yurtdışına gitmeyi
adet haline getiren Başbakan Erdoğan komploculuğu bırakmalı ve şu
sorularımızın cevabını Uzak Doğu’dan dürüstçe vermelidir: Bu nasıl
bir örgüttür ki, bir bakan ve ailesi malum İranlı karanlık kişinin
özel uçağıyla Umre’ye götürecek kadar zihinleri ve iradeleri ele
geçirmiştir? Bu nasıl bir saldırıdır ki, bakan çocuklarının yatak
odalarından para sayma makineleri ve para kasaları bulunmuştur? Bu
nasıl bir operasyondur ki, bakanların her yeri rüşvet olmuştur? Bu
nasıl dış mihrakların oyunudur ki, bakanlar çantalarla, elbise
kılıflarıyla gönderilen paraları cebe indirmiş, yüzbinlerce
dolarlık rüşvet saatlere tenezzül edecek kadar alçalmış ve de
parayla vatandaşlık dağıtmışlardır" diye sordu. Bahçeli,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu nasıl bir küresel suikasttır ki, bir banka genel müdürünün
ayakkabı kutusundan 4,5 milyon dolar para çıkmıştır? Sayın Başbakan
belgesi, kaydı ve nereden toplandığı muamma olan bu parayı kutulara
paralel devlet mi, yoksa paralel bankacılarla mı yerleştirmiştir?
Altın kaçakçılığını faiz lobisi mi yapmıştır? Evlatlarının da
yönetiminde bulunduğu vakıflara usulsüz imar düzenlemesini malum
medya kuruluşları mı, hadi bunu da geçtik, görünmez eller mi
gerçekleştirmiştir? Kara parayı savcılar, hakimler, görevden
aldığın polisler mi aklamıştır? Yüz milyar dolarla ifade edilen
yolsuzluk meblağına kim ortak olmuş, mesela uzaylılar mı, mesela
Amazondaki yerliler mi, mesela Antartika’da seni çekemeyen
mihrakları mı, mesela Sibirya ormanlarında seni kabullenmeyen bazı
kimseler mi tekerine çomak sokmuştur? Halkbank’ın peşmerge
petrolündeki rolü nedeniyle hedef seçildiğini söylerken hakikaten
de utanmıyor musun."
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan’a göre İran asıllı rüşvetçi
hayırseverdir, banka müdürünün topladığı paralar da İmam Hatip ve
üniversite yapımı için kullanılacaktır. Bu sözlere bırakınız
aklından zoru olanların tebessümünü, kargalar bile kahkahayla
gülecektir" dedi.
Başbakan Erdoğan ve hükümetinin savcılara çamur attığını iddia eden
Bahçeli, "Danıştay’ından Yargıtay’ına, HSYK’sından diğer yargı
organlarına kadar sataşmakta ve suçlamaktadır. Oysaki yargı sadece
işini yapmaktadır. Savcılar engellense de, görevleri değiştirilse
de, gittikleri tatiller çarşaf çarşaf ortaya dökülüp itibarları
linç edilse de, hukukçular meşru sınırlar dahilinde görevini icra
etmektedir. Bakınız bugün hukuka ağzına geleni söyleyen, yargı
mensuplarını iftiralarla yıpratmaya çalışan Başbakan, geçmişte
bambaşka beyanlarda bulunmuştur" diye konuştu.
"SANDIK YOLUYLA GÖNDERİLMELİ"
Bahçeli, "Türk milletinin selamete ve saadete kavuşması için
Başbakan ve hükümeti sandık yoluyla gönderilmelidir. Başbakan
Erdoğan; ’hedef benim’ derken yandaş kalemler topluca ’hedef
Erdoğan’sız Türkiye’dir’ diyerek önemli bir konuya parmak
basmışlardır. Evet biz, Erdoğan’sız, AKP’siz, PKK’sız, hainsiz,
Öcalan’sız, BOP’suz, kansız, dertsiz, ağrısız, sızısız güzel bir
Türkiye istiyor, MHP’nin iktidar olduğu mutlu ve kutlu bir Türkiye
için mücadele veriyoruz" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın 4 Ocak günü Dolmabahçe temaslarına yeni bir
halkayı daha eklediğini anlatan Bahçeli, "Çoğunluğunu yandaş
gazeteci ve yazarların oluşturduğu 47 kişi Dolmabahçe’de
Başbakan’la buluşmuş ve hasret gidermiştir. Bize göre bu ikinci ve
adı konmamış sözde akil adamlar operasyonu için hazırlık ve
alıştırma evresidir. Başbakan Erdoğan bu toplantıya kıdemli
akillerden bazı isimleri de çağırmış, muhtemeldir ki, onların
tecrübelerinden acemilerin faydalanmasını amaçlamıştır.
Dolmabahçe’ye katılan değerli birkaç ismi dışarıda tutarak şunu
söyleyebilirim ki, yandaş olduğu kadar gazeteciliği ve yazarlığı da
lafta kalan kuru kalabalık yeni bir psikolojik harekatın failleri
olarak kendilerini Başbakanlarına sunmuşlardır.
‘Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması’nın üstünü örtebilmek, gündemi
farklı alanlara kaydırabilmek amacıyla bu klonlanmış akiller
ihtimaldir ki el altında görevlendirilmiştir. Başbakan’ın
Dolmabahçe konuşması da esasen buna işaret etmekte, buna gönderme
yapmaktadır" dedi.
Bahçeli, "Türkiye rüşvet ve yolsuzluk haberleriyle sallanırken,
Başbakan Erdoğan yine yargıya kafa tutmuş, 17 Aralık’ta tüm emniyet
ve adalet hiyerarşisinin atlandığını söyleyerek hırsızlığı kenara
almıştır.Başbakan tavşana kaç tazıya tut demekte, cambaza
baktırarak delilleri karartmakta, şüphelileri kollamaktadır.
Başbakan’a göre sabah operasyon yapılmış, akşama sorgu ve mahkememe
süreci bitmiş, adeta infaz sürecine geçilmiştir. Bu gelişmelerden
çıkardığımız sonuç kabahatin yargıya yüklendiği gerçeğidir.
Yürürlükteki Anayasa’nın 9’ncu maddesi; yargı yetkisinin, Türk
milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını ifade
etmektedir. Anayasa’nın 10’ncu maddesinde yer bulan “herkes, dil,
ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
amir hükmü tartışma götürmeksizin ortadadır. Yine Anayasa’nın
38’nci maddesi gereğince, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar,
kimse suçlu sayılamaz.” kuralı hepimizin gözü önündedir"
ifadelerine yer verdi.
"KARŞIMIZDA YARGI, YÜRÜTME VE YASAMA KRİZİ VARDIR"
Başbakan Erdoğan’ın görevini yapmaktan alıkonulan savcının direkt
kamuoyuna mesaj vermesini ve HSYK’nın Adli Kolluk Yönetmeliği’yle
ilgili açıklama yapmasını tehdit olarak uyuşuk kalemlerin huzurunda
ileri sürdüğünü savunan Bahçeli, "Yani rüşvet tehdit değildir,
yolsuzluk tehdit olarak görülmemiştir, bunun yerine yargının
kendini savunması tehdit olarak yorumlanmıştır. Dahası yargının
içine yuvalanmış örgütsel mantıkla, örgüt içi dayanışmayla darbe
yapılmak istendiğini vurgulamıştır. Nasılsa kale boştur. Nasılsa
Başbakan nereden vurursa vursun, top avuta gitse dahi gol diye
sevinç çığlığı atacak yardakçılar etrafındadır. Başbakan Erdoğan
devletin tüm erklerini çökertmiş ve çalışamaz hale getirmiştir.
Devlet fason siyasetçiler eliyle, falsolu ve defolu vicdanlar
marifetiyle kilitlenmiştir. Karşımızda yargı, yürütme ve yasama
krizi vardır. Bunun önüne geçilmezse hepimizi içine çekecek bir
felaket önümüzde durmaktadır" dedi.
BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI FEYZİOĞLU’NA ELEŞTİRİ
Bahçeli, "Sanki ortada rüşvet ve yolsuzluk salgını yokmuşçasına
hareket eden, Başbakan’a yönelik şirinlik ve sevimlilik yarışına
giren Türkiye Barolar Birliği Başkanı da devreye girmiş, kendince
inisiyatif almıştır. Kumpasla yolsuzluğun ve rüşvetin üzeri
kapatılarak gündeme asıl mecrasından koparılmak üzere yeni baştan
planlı bir müdahale yapılmıştır. Bu sinsi bir kurgudur.Bizim
açımızdan meselenin garip ve kuşkulu tarafı gündem ibresinin birden
bire ve aceleyle yeniden yargılanma konusuna sabitlenmiş olmasıdır.
Esasen hukukun kendi içinde yeniden yargılanma yolu açık ve
bellidir. Bunun dışında geçmişteki yargılamaları yenilenme çabası,
yapılan yanlışların dolambaçlı yollardan itiraf ve teyidinden başka
bir anlama gelmeyecektir" diye konuştu. Bahçeli, konuşmasında
şunları kaydetti:
"Tüm taraflara açık açık söylüyorum, kumpasçılar hesap vermeden,
kumpasın gayesi net olarak ilan edilmeden, TSK üzerinden PKK’ya ve
İmralı canisine can simidi uzatılmasını tasvip etmeyiz, buna karşı
da sonuna kadar direniriz. 4 Temmuz 2011 tarihli Meclis Grup
toplantımızda, sanki bugünleri görmüşcesine aynısıyla şunları
söylemiştim, ’İmralı, Silivri ve KCK arasında denge arayışları
varsa ve mesela Sayın Engin Alan bölücülere karşı rehin olarak
tutuluyorsa, er ya da geç bunun hesabını sormak bizim için namus
borcu olacaktır’. Bu öngörümüz, şu günkü ortamda gerçekleşmeye
başlamıştır. Bizim için İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan
baştan beri suçsuzdur. PKK’lıların serbest bırakılıp onun içeride
kalması ise şerefsizce yazılan iğrenç bir senaryonun sonucudur. Biz
hak ve hukukun yerini bulması ve milletvekilimizin aramıza dönmesi
için tüm mücadelemizi yapmaktan geri durmayacağız. Her ne kadar
prensipte yeniden yargılanmaya olumlu baksak da, bu yolla PKK’nın
aklanmasına, İmralı canisinin affına kesinlikle müsamaha
göstermeyecek, milletimizin aleyhine olacak her adımın karşısında
kararlıca duracağız".
(İHA)