Bahçeli’den Erdoğan’a ziyaret eleştirisi
Abone olMHP lideri Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın olayların ardından yurt dışına çıkmasını sert bir dille eleştirerek, “Ülkesini bugünkü kargaş...
MHP lideri Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın olayların
ardından yurt dışına çıkmasını sert bir dille eleştirerek,
“Ülkesini bugünkü kargaşada yüz üstü bırakan birisinin, yarın daha
büyük bir sorun karşısında firar etmeyeceğinin garantisini kimse
veremeyecek” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Bahçeli,
Taksim Gezi Parkı’yla vasat bulan eylem ve gösterilerin farklı
yönleriyle ele alınması, mesajların doğru okunması ve ortaya çıkan
gerçeklerin derinlemesine analiz edilmesi gerektiğinin altını
çizdi. Olan biten tüm vakaların yalnızca sökülen ağaçlara, Topçu
Kışlası’nın yapımına ve alış veriş merkezi inşasına bağlamanın bir
tarafı eksik bırakacağını vurgulayan Bahçeli, “Şüphesiz Taksim’de
yeşili kapatmak, ağaçları kesmek ve Gezi Parkı’nı gezilemez yer
haline getirmek olayları tetiklemiştir. Ancak meselenin gerisinde
birikmiş öfke ve kızgınlıkların da bir hayli tesiri görülmektedir.
İktidarın bugüne kadarki tutum ve tercihleri, ceberrut eğilimleri
Taksim’de ters tepmiş ve kabaran toplumsal dirençle karşılaşmıştır.
Başbakan Erdoğan tepkileri ilk başta basite almış, doğan krizin
yine kendisine yarayacağını sanmış, ancak bu kez yanıldığı ve
yanlışa düştüğü günler sonra meydana çıkmıştır” dedi.
“TAKSİM GEZİ PARKI’NDAKİ GELİŞMELERİN BİZE GÖRE İKİ BOYUTU
BULUNMAKTADIR”
Taksim Gezi Parkı’ndaki gelişmelerin iki boyutu bulunduğuna dikkat
çeken Bahçeli, birinci olarak, Park’taki ağaçların kesilmesinin,
yeşilin imhasının ve buranın rant alanı haline getirilecek
olmasının yattığını söyledi. Başbakan Erdoğan’ın İstanbul’un
göbeğindeki yeşil alanı katlederek AVM yapma istediğinin
İstanbullara saygısızlık olduğunu ifade eden Bahçeli, “Hele hele,
durup dururken Topçu Kışlasını yeniden yapma tercihi, eli boş ve
hezeyanlarla vakit geçiren bir siyasetçinin sapması olarak
görülmelidir” dedi.
Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nin, söz konusu
Park üzerine, Topçu Kışlası süsü verilerek alışveriş merkezi
yapılmasına imkan tanıyan 27 Şubat 2013 tarihli ve 139 sayılı
Kültür Varlıkları Koruma Yüksek Kurulu’nun kararını iptal istemiyle
İstanbul 6. İdare Mahkemesi’ne götürdüğünü hatırlatan Bahçeli,
Taksim’deki protestoların alevlendiği 31 Mayıs 2013 tarihinde de
İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararını gecikmeli olsa da
verdiğini belirtti. Mahkeme karanın bile olayların yatışmasına
yetmediğini vurgulayan Bahçeli, kararın, dünya gündemine oturan
ilkel ve üzücü görüntülerin önüne geçemediğine dikkat çekti.
“EŞBAŞKANLIK UNVANININ YANINA TENOR SIFATINI İLİŞTİRMESİ
YAKINDIR”
Başbakan Erdoğan’ın mahkemenin kararını sorguladığını ve maksatlı
bulduğunu vurgulayan Bahçeli, “Taksim Meydanı’ndaki Atatürk Kültür
Merkezi’ni yıkarak yerli-yabancı turistlerin gurur duyacağı bir
opera binası yapacaklarını ilan etmiştir. Başbakan Erdoğan’ın
birden bire yeşeren bu opera merakı gözümüzden kaçmamıştır.
Herhalde kendisinin eşbaşkanlık unvanının yanına tenor sıfatını
iliştirmesi de yakında gündeme gelecektir. Aklımızın almadığı
husus, Taksim’in bir tek eksiğinin opera binası mı olduğudur.
Başbakan, Atatürk Kültür Merkezi’nden ne istemekte, bu binanın
neresi kendisini rahatsız etmektedir. Yoksa isminin başında Atatürk
olmasından mı gocunmaktadır. Başbakan Erdoğan kime sormuş, kimin
tavsiyelerine uymuş ve kimlerden etkilenmiştir de AKM’nin yıkım
butonuna basmaya karar vermiştir. Ayrıca Anıtkabir de hedefte
midir? Türkiye’yi yıkım projesiyle mahvetmeye ve bölmeye girişmesi
yetmemiş midir. Türkiye’nin her tarafında AVM açarken ve bu yolla
İstanbul’un her köşesindeki esnaflarımızı dışlarken Taksim’e
AVM’nin temelini kazmak maksadıyla yıkım ekibi görevlendirmesinin
ne manası, ne gereği vardır” şeklinde konuştu.
“BAŞBAKAN DİKTATÖRLÜGE KAYMAKTADIR”
Sorunların çözüm yerinin meydanların demokratik zemini ve son
tahlilde de demokratik vasıtaları olduğunu belirten Bahçeli,
Başbakan’dan rahatsız olanların, otoriter mizacından bunalanların,
hükümetten dertlenenlerin mutlaka meşruluğun yolundan ayrılmaması
ve Milliyetçi Hareket’in iktidarla mücadelesine arka çıkması
gerektiğini söyledi.
AK Parti’nin üstesinden gelebileceklerini ifade eden Bahçeli, “Biz
Başbakan’a yaptıklarının hesabını sorarız. Kimse merak etmesin,
yapılanları bu iktidarın yanına bırakmama konusunda söz verdik,
yemin ettik ve geri dönüşü olmayan bir kararlılık gösterdik. Şayet
Türkiye’de sokakları mobilize ederek, aynı şekilde saf ve tertemiz
beklentileri provoke ederek siyasal değişimi içte ve dışta uman
varsa; bilsinler ki, ateşle oynamaktadırlar. Doğrudur, Başbakan
diktatörlüğe kaymaktadır. Doğrudur, polis aldığı talimatlar
gereğince şiddete başvurmaktadır. Doğrudur, AK Parti tıpkı Nazileri
aratmayacak derecede sanki gaz odaları kurmaktadır” dedi.
“TÜRK BAHARI İÇİN AYİN YAPAN KÜRESEL MİHRAKLARIN EKMEĞİNE YAĞ
SÜRMEYELİM”
Bahçeli, “Sayın Cumhurbaşkanı Gül de demokrasinin yalnızca
seçimlerden ibaret olmadığına yerinde ve zamanında bir şekilde
temas etmiş, Başbakan’a ders vermiştir. Millete rağmen bir şey
olmaz ve olması da düşünülemeyecektir. İstanbullu kardeşlerimin
onayı olmadan Gezi Parkı’nda AVM bulunamaz, Topçu Kışlası kurulamaz
ve AKM de yıkılamaz. Başbakan Erdoğan açtığı gedik büyümeden,
dışarıda ve içerde el ovuşturan akbabalar daha fazla meseleyi başka
yerlere çekmeden sorumlu, vicdanlı ve faziletli hareket edecek
tavrı göstermelidir. Bunun taviz vermekle, sokağa teslim olmakla
bir alakası yoktur. Zaten 10.5 yıldır ödün vere vere, önüne gelene
teslim ola ola hali ve mecali kalmamıştır. Başka bir Türkiye
yoktur. Gidecek başka bir Türkiye yoktur. Gidecek başka bir
vatanımız yoktur. Yeterince kavgadan çekmiş, yeterince düşmanlıklar
yaşamış ve yeterince kötülüklere muhatap kalmış Türk milletinin,
yeni bir bataklığa saplanmasına, yeni bir felaketle karşılaşmasına
hep birlikte engel olmalıyız. Birbirimize girerek, Allah muhafaza
Taksim’den Tahrir çıkartmaya yönelerek, Türk baharı için ayin yapan
küresel mihrakların, yabancı istihbarat elemanlarının ekmeğine yağ
sürerek hiçbir sonucu elde edemeyiz. Biz bu aziz vatan
coğrafyasında, tek millet halinde kalarak, bağımsızlığımızı
koruyarak, demokrasimizi çalıştırarak, mevcut şartları daha iyi
yaparak, ifade hürriyetine azami saygı ve riayet göstererek
sorunlarımızı çözeriz, çözmek zorundayız” diye konuştu.
“TENCERE DİBİN KARA, SENİNKİ HERKESTEN KARA”
Taksim Gezi Parkı’ndaki olayların büyümesinin ikinci nedeni olarak
Başbakan’ın tahrik edici üslubunun olayları kontrolden çıkardığını
öne süren Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu zihniyetin iki ayyaş sözü kurşun gibi herkesi vurmuştur. İçen
herkes alkoliktir sözü bomba etkisi yaratmıştır. ‘Kafası kıyak
nesiller istemiyorum’ açıklamasının yanında kindar nesil tavsiyesi
korkuları ve olumsuzlukları beslemiştir. Kürtajdan tiyatrocularla
itişmeye kadar her mesele toplumsal yapıyı sarsmıştır. Dizi
filmlerle cebelleşmesi, öğretmenleri azarlaması, çiftçilerimize
hakaretler yağdırması, teröristlere kucak açması, eğitim
hayatındaki aceleci ve uzlaşmadan kaçan düzenlemeleri, toplumun her
kesimiyle sürtüşmesi milli vicdanların nefret duymasına yol
açmıştır. Etnik ve mezhep temelli tacizleri milletimizin huzurunu
kaçırmış, süreç ihanetine muhalif duranları kandan geçinmekle
suçlaması bardağı taşırmıştır. Dış politikanın iflası, Türkiye’nin
itibar ve haysiyetinin iki paralık olması, bombacıların ölüm
saçması, sınırlarımızın ona buna peşkeş çekilmesi toplumsal
enerjinin yığılmasına, bir noktadan da patlamasına neden olmuştur.
Taksim’den tüm yurda yayılan olayların vahim bir evreye girdiği
anlaşılmaktadır. Tencere-tavalarını eline alan caddeleri doldurmuş,
ışıklar yakılıp söndürülmüş, dalga dalga olaylar mesafe almıştır.
Başbakan Erdoğan’ın ‘tencere-tava hep aynı hava’ sözleri de 10.5
yıldır büyük baskı ve kuşatma altında kalan kardeşlerimizle alay
etmekten başka bir anlama gelmemiştir. Biz de Başbakan’a diyoruz
ki, ‘tencere dibin kara, seninki herkesten kara.’ Uluslararası
toplumdan üst üste mesajlar gelmektedir. Başta ABD olmak üzere, AB
ülkeleri, medya organları, sivil toplum kuruluşları ve sanatçılar
peş peşe açıklamalar yapmaktadır.”
“ÜLKESİNİ BIRAKIP GİDEN BİRİNİN YARIN FİRAR ETMEYECEĞİ NEREDEN
BELLİ”
Taksim Gezi Parkı’nda başlayan olayların ardından tüm dünyanın
gözünü Türkiye’ye çevirdiğini belirten Bahçeli, Başbakan
Erdoğan’ın, Türkiye’nin böylesi bir ortamında yurtdışına gitmesinin
ise tam anlamıyla basiretsizlik ve sorunlardan kaçmak olduğunu
savundu. Ülkesini bugünkü kargaşada yüz üstü bırakan birisinin,
yarın daha büyük bir sorun karşısında firar etmeyeceğinin
garantisini kimsenin veremeyeceğini iddia eden Bahçeli,
“Türkiye’nin toplumsal güvenliğinin pamuk ipliğine bağlı olduğu
izlenimi fazlasıyla gün yüzüne çıkmıştır. Ekonomi de gelişmelerden
olumsuz etkilenmiş, borsa çakılmış, döviz fırlamış; gelişme ve
büyüme aldatmasıyla şişirilmiş sözde istikrar balonu anında
sönmüştür. Türkiye kritik bir eşiktedir. Türkiye bir hengamenin
içindedir. Türkiye tarihi bir virajdadır. Ya alevlenen yangını hep
birlikte önleyeceğiz, ya da hep birlikte yanmaktan
kurtulamayacağız. Ya hep birlikte tıkanıklığı aşacağız, ya da ağır
bir hezimetle karşılaşacağız. İçinden geçtiğimiz zaman diliminde,
sağduyunun kaybolması büyük badirelere yol açacaktır. Burada en
önemli görev Cumhurbaşkanı Gül’e, Başbakan Erdoğan’a ve hükümetine
düşmektedir” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan’ı ‘yedirmeyiz’ diyenlere de cevap veren Bahçeli,
“‘Başbakan Erdoğan’ı yedirmeyiz’ diyerek sanal delikanlılık
yapanlar, bizzat Başbakan’ın kendi kendini yiyip bitirdiğini de
mutlaka görmelidirler. Bu şartlar altında, toplumsal direniş
Başbakan tarafından ciddiye alınmalı, gereği yapılmalı, istekler
dinlenmelidir” dedi.
“TÜRKİYE’Yİ ARAP BAHARINA ÇEVİRMEK İSTEYENLERE PRİM
VERİLMEMELİDİR”
Olayların ardından Türkiye’nin dünya gündemine oturduğunu ifade
eden Bahçeli, medyayı da eleştirdi. Medyanın artık haberleri
tarafsız vermesi gerektiğini, aşırılıkları tekrar tekrar
göstermemesi gerektiğini ve milletin gücünü yabana atmaması
gerektiğini belirten Bahçeli, “Türkiye’yi Tunus’a, Mısır’a,
Libya’ya ve Suriye’ye çevirmek için kolları sıvayanlara alan ve
ortam açılmamalıdır. Biz büyük bir millet olarak bu kısır döngüyü
aşacak kuvvet, dirayet ve ferasete kimselerde olmadığı kadar
sahibiz. Bu yüzden dikkat ve uyanık olunmalı, karanlık hesaplar
yapanlara duvar örülmelidir” diye konuştu.
“BAŞBAKAN HEMEN TÜRKİYE’YE DÖNMELİ, GÖREVİNİN BAŞINA
GEÇMELİDİR”
Sanal medya üzerinden üretilen safsata, söylenti, tezvirat ve
yönlendirmelere bakılmaması gerektiğini, duygusallıklara prim
verilmemesi gerektiğini belirten Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın ve
hükümetin bundan sonra çözüm sürecinden bahsedemeyeceğini öne
sürdü. Akil insanlar heyetinin de Başbakan Erdoğan’ı artık
eleştirdiğine dikkat çeken Bahçeli, “Zira 63’lüklerin önemli bir
bölümü Başbakan’ı eleştirmiş, PKK alçakça yeni bir saldırı
düzenlemiş ve bir askerimiz de yaralanmıştır. Türk milleti daha
fazla bu siyaset bezirgânına tahammül edemeyecektir. Bu nedenle
Başbakan Erdoğan Türkiye’yi düzlüğe çıkaracak, toplumsal yaraları
saracak ve işbirliğini tesis edecek siyasi iradeyi kalan iktidar
yıllarında göstermelidir. Unutulmasın ki, devletle milleti karşı
karşıya getirme heves ve arayışında olan hiçbir siyasetçinin sonu
hayırlı olmamış, hiçbirinin ömrü huzur içinde geçmemiştir. Başbakan
maziden ders çıkarmalı, ‘diklenmeden dik durduk’ sözleriyle
kendisini avutmamalı, teselli etmemelidir. Bu aşamada son olarak
diyeceğim şudur; Sayın Başbakan Türkiye’ye hemen dönmelisin,
görevinin başına geçmelisin ve Taksim gerilimini azaltmak için tüm
çaba ve gayreti sarf etmelisin. İmralı canisine gösterdiğin ilgi ve
yakınlığın, PKK’ya sevgi ve şefkatinin hiç olmazsa birazını sana ve
politikalarına karşı çıkanlara göstermekten sakınmamalısın. Çünkü
son olaylar Türkiye’nin bekasını, toplumsal dengesini sallamış ve
ihmale gelmeyecek kadar da derinlik kazanmıştır” dedi.
“AK PARTİ’NİN AMACI, MEZHEP EKSENLİ MESAJ VERMEK”
Grup toplantısındaki konuşmasında İstanbul’da yapılacak olan üçüncü
köprüye de değinen Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“İstanbul’a yapılacak üçüncü köprü birçok tartışma ve fikir
ayrılığını da beraberinde getirmiştir. Bilindiği üzere İstanbul’un
fethinin 560’ncı yıldönümü olan 29 Mayıs günü, üçüncü köprünün
temeli atılmıştır. Yeni köprünün yapılacak olması öncelikle
trafiğin yükünü azaltacak ve yollarda israf olan zamandan tasarruf
sağlayacaktır. İstanbullu kardeşlerimin trafik çilesi bir nebze de
olsa hafifleyecektir. Bu bizim için sevindiricidir. Partimizin
hedefleri arasında trafik yükünün azaltılması amacıyla alternatif
yolların yapımı da bulunmaktadır. Kuşkusuz buraya kadar herhangi
bir mesele yoktur. Fakat Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün temel atma
töreninde yaptığı konuşmasında üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim
isminin verildiğini açıklaması özellikle Alevi kardeşlerimiz
tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Bizim için üçüncü köprünün daha
başlangıçta görüş ayrılıklarına maruz kalması önemli bir sorundur.
İki kıtayı birleştirecek köprünün diyalog zeminini dinamitlemesi
oldukça da düşündürücüdür. AK Parti hükümetinin büyük hünkarımız
Yavuz’un ismini tercih ederek köprüye vermesi bize göre maksatlı
bir adımdır. Daha önce de söylediğimiz gibi, birinci köprüye
Cumhuriyet’i, ikinci köprüye Osmanlı’yı sembolize eden isimler
verilmişken; üçüncü köprüye de Selçuklu İmparatorluğu’nun
hatırasını yaşatmak için Sultan Alparslan isminin verilmesi doğru
olacaktır. Başbakan ve hükümeti yine kimseyi dinlememiş, yine
kimsenin fikrini almamış ve merhum hünkârımızın ismini köprüye
vererek geçmişin hala çözülemeyen uzlaşmazlıklarını diriltmiştir.
AK Parti’nin amacı, mezhep eksenli mesaj vermek ve Türk milletini
çok çetin bir muammaya gömmektir. Alevi İslam inancına mensup
kardeşlerimizi dışlama ve incitme pahasına yapılan siyasi
tercihlerin milletimizin kardeşliğini ve birliğini sakatlayacağı
açıktır.”
“ALEVİ İSLAM İNANCINA MENSUP MUHTEREM KARDEŞLERİM AK PARTİ’NİN
TUZAĞINA DÜŞMEMELİ”
“500 yıl önce Çaldıran’da dökülen kan, ne kadar üzülsek de Türk’ün,
Türkmen’in kanıdır” diyen Bahçeli, “Biz ne Yavuz’dan ne de
İsmail’den vazgeçeriz. Yavuz ne kadar Türk ise İsmail’in de o kadar
Türk olduğunu benimser ve kabulleniriz. Yüzyıllarca Anadolu’daki
bitmek bilmeyen dedikodunun, suçlamanın ve ithamın kimseye fayda
getirmeyeceğini de bilir ve inanırız. Bu sebeple geçmişin acılarını
deşmek ve bugüne taşımak yerine, tüm yaşananlardan ibret alınmalı,
yeni bir dargınlığa, burukluğa ve sonuçsuz küslüğe geçit
verilmemelidir. Alevi İslam inancına mensup muhterem kardeşlerim AK
Parti’nin tuzağına düşmemeli, planlanan bölgesel ve yerel ölçekli
mezhep karşıtlığı kampanyasına kapılmamalıdır. Ve Şah İsmail’in
hakkını teslim ettikleri kadar Yavuz Sultan Selim’e de gönülden
bağlanacak olgunluğu göstereceklerine içtenlikle inanıyorum”
şeklinde konuştu.
(İHA)