Bahçeli'den Erdoğan'a sert tepki: Susmalı!
Abone olBahçeli, AK Parti ve CHP arasında devam eden koalisyon görüşmeleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tumumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
AKP ile CHP arasındaki koalisyon düğümünün çözülmesine
bir gün kala, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'a çok sert eleştiriler geldi. Bahçeli,
Erdoğan'ın tutumu için "Erdoğan mutlaka ıslah olmalı, şahsına çeki
düzen vermelidir. AKP-CHP arasında süren ve yarın saat 14.00'de
yapılacak önemli koalisyon buluşmasının arifesinde Erdoğan'ın
üçüncü muhatap olarak devrede olması demokrasinin ruhuna kast
etmektir" ifadesini kullandı.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, şu görüşleri dile
getirdi:
“Ülkemiz kanlı, karanlık ve kahredici bir çıkmazda adeta
çırpınmaktadır.
Milli güvenlik duvarları birer birer yıkılırken, milli birlik ve
bin yıllık kardeşlik hissiyatı yoğun saldırı ve şiddetli
hasarlardan dolayı travma geçirmektedir. Türkiye kaldırılması çok
zor, telafisi zaman alacak beka düzeyindeki risk ve tehditlerin
baskı ve kuşatması altındadır. Manzara iç açıcı olmadığı gibi,
muhtemel gelişmelerin yönü umut verici ve teskin edici hiç
değildir.
Bugün yaşanan hazin, ibretlik ve yürek yaralayıcı olaylar zinciri
AKP’nin 13 yıla yaklaşan iktidarının eseridir. Süreç ihanetinin
terör örgütü PKK’ya sağladığı imkan ve kolaylıklar, teröristlerle
yürütülen pazarlıkların milli bünyemizde açtığı derin yaralar
nihayetinde ülkemizi yönetilemez hale getirmiştir. Bu yalın gerçeği
herkes görmeli ve kabullenmelidir.
‘İTİRAFNAME GİBİ’
PKK’ya verilen onca taviz bu kanlı cinayet örgütüne alan açmış,
cesaret vermiş, dağ ve şehir kadrolarını tahkim ederek alçakça
şımartmıştır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kaçak saraydaki 8.
Muhtarlar Buluşması’nda yaptığı esef verici, her açıdan talihsiz
konuşması tavizkar politikaları ilk elden teyit ve ilan etmiştir.
Erdoğan’ın; “Bundan sonra ne devletin, ne hükümetin vereceği bir
taviz, atacağı bir adım yoktur. Çünkü yapılması gereken her şey
yapılmıştır” sözleri baştan sona itirafname şeklinde
okunmalıdır.
Yine Erdoğan’ın 28 Şubat 2015 tarihinde, Suudi Arabistan ziyaretine
çıkmadan evvel PKK’yı ima ve işaret ederek söylediği, “Ne istendi
de verilmedi” beyanı henüz akıllardan çıkmayacak kadar tazedir.
Brüksel’den Oslo’ya kadar terör örgütüyle yapılan çok sayıda
pazarlıklar, Öcalan’ın özgürlüğünden üniter yapının yıkılıp eyalet
sistemine geçilmesine dönük vaatler AKP’nin kirli sicilinin
sorgulanması gereken noktalarıdır.
Ve bunların hepsinde Recep Tayyip Erdoğan başlıca aktör olarak
yerini almıştır.
ÜÇ ANA SORUN VAR
Türkiye’nin şu anda belirgin üç ana sorunu bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi Recep Tayyip Erdoğan, diğeri hain terör örgütü
PKK, bir diğeri de bir kısım yandaş ve satılmış medya ve kalem
sahibidir. Bu üç ana sorun alanı sürekli birbirini beslemekte,
teşvik etmektedir. Türkiye’nin düzlüğe çıkması, belini doğrultması,
feraha ve istikrara kavuşması sorun sacayağından kurtulmasına
bağlıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmiş hatalarından ders almak ve dahası
Anayasal sorumluluklarına harfiyen uymak yerine hala tahrik edici
bir üslupla gündem mimarisine özenmesi yadırgatıcı olduğu kadar
fahiş bir yanlıştır.
‘ERDOĞAN GÖLGELİ, ARIZALI MİZAÇ’
AKP’nin bir Türkiye partisi haline gelmesi, her şeyden önce
Erdoğan’ın gölgeli ve arızalı mizaç ve yönlendirmesinden arınmasına
bağlıdır. Sayın Davutoğlu’nun Erdoğan’ın tesir alanından çıkması,
bağımsız ve kendi ayakları üzerinde durması partisinin hükmü
şahsiyetine saygısının bir gereği olmasının yanı sıra AKP’ye oy
veren kardeşlerimize bağlılığının da bir mükellefiyetidir.
‘KOALİSYON BİLİRKİŞİSİ GİBİ’
Türkiye yakılıp yıkılırken Erdoğan’ın koalisyon bilirkişisi gibi
ahkam kesmesi, yetki ve görev sınırlarından üst üste taşması kabul
ve izah edilemeyecek bir edep noksanlığıdır.
Erdoğan’ın AKP’ye atfen söylediği; “Kendi ilkeleriyle karşı
düşüncenin örtüşmesi lazım, herhalde örtüşmüyorsa intihar edecek
hali yoktur.” ifadeleri açıkça tarafsızlığını ihlal ve yok sayan
bir Cumhurbaşkanı’nın sorumsuzca açıklamasıdır.
20 Temmuz’dan buyana geçen üç haftalık sürede 36 vatan evladının
şehadetiyle milli yürekler kavrulmuşken, Erdoğan’ın siyasi ikbal ve
seçim hesabı yapması bu aziz ülkeye yapılacak en büyük
kötülüktür.
‘ISLAH OLMALI’
Erdoğan mutlaka ıslah olmalı, şahsına çeki düzen vermelidir.
AKP-CHP arasında süren ve yarın saat 14.00’de yapılacak önemli
koalisyon buluşmasının arifesinde Erdoğan’ın üçüncü muhatap olarak
devrede olması demokrasinin ruhuna kast etmektir.
‘EN GÜÇLÜ KOALİSYON ORTAĞI CHP’
Hükümeti kurma görevi Sayın Davutoğlu’ndadır. En güçlü ve muhtemel
koalisyon ortağı olarak da CHP ön plandadır. AKP-CHP arasındaki
görüşmeleri sabote etmek, kurulması an meselesi bir koalisyon
hükümetini dinamitleyerek seçimlerin yenilenmesine çalışmak milli
iradeye savaş açmakla özdeştir. Siyasi normalleşmenin önünde en
büyük kasis ve engel şeklinde duran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buna
hiç hakkı yoktur. AKP, bir kişinin pençesine düşmüş, bir kişinin
koyu vesayetine mahkum edilmiş bir parti olmamalıdır.
Buna en başta Sayın Davutoğlu itiraz etmelidir.
‘ERDOĞAN SUSMALI’
Anayasa’nın 116. Maddesiyle ilgili esneme payının olmadığını,
hükümet kurulmasıyla ilgili sürenin azaldığını belirli aralıklarla
iddia eden Erdoğan’ın susması, seviyeli davranması en doğru
seçenektir.
Kaldı ki, Anayasa’nın mezkur maddesi kesin bir hüküm olmayıp,
gerektiği ve takdir edildiği durumda uzayabilecek, sonuç itibariyle
Türkiye hükümetsiz bırakılamayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi AKP ile CHP’nin, Türkiye’nin bu ateşle
çevrili ortamında; ister reform veya icraat, isterse de restorasyon
hükümeti olsun hemen bir koalisyon kurmalarını şart
görmektedir.
‘AKP VE CHP KAÇMAMALI’
Bu tarihi demokrasi vazifesinden ne AKP ne de CHP kaçmamalı,
gevşekliğe ve bozgunculuğa prim vermemelidir.
Eğer ki, Erdoğan’ın telkin ve tavsiyesiyle Sayın Davutoğlu’nun
partimizi ziyareti planlanıyorsa, bilinsin ki, bu danışıklı dövüş
şeklindeki görüşme düşüncesi cevap bulmayacak ve
gerçekleşmeyecektir.
Sayın Davutoğlu, muhataplarıyla siyasi bagajlarını atarak temas ve
diyaloglarını güçlendirmeli ve de CHP’yle koalisyonu yarın, değilse
bile cuma Namazını müteakip kurmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin samimi beklentisi budur."