Bahçeli'den Erdoğan'a milli ve yerli vekil yanıtı!
Abone olMHP lideri Devlet Bahçeli, sosyal paylaşım sitesi twitter'dan gündeme ilişkin yaptığı açıklamada Erdoğan'ın "milli ve yerli vekil" çıkışına yanıt verdi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'a yanıt vererek 'Siz kim, milli olmak kim? Milliği küfür
sayan, milliyetçiliği faşizm sanan bir dilden bize ait, bizi
yansıtan, bizden bir hikaye çıkmaz, çıksa bile çakması çıkar'
dedi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, sosyal paylaşım sitesi twitter'dan
gündeme ilişkin açıklama yaptı. Bahçeli, vatandaşların Kurban
Bayramı'nı kutladığı açıklamasında şunları kaydetti;
"Öncelikle tüm takipçilerimin, aziz milletimin ve Türk-İslam
dünyasının mübarek Kurban Bayramı’nı tebrik ediyorum. Cemil Meriç,
Kültür’den İrfan’a isimli eserinde özlemle yad ettiğimiz aydın
namusuyla kelimeleri konuşturur ve şöyle der; "Düşünce tarihimizin
büyük faciası, birbirini anlamak için yaratılmış aydınların, bütün
güçlerini birbirini yıkmaya harcamaları olmuştur." Ben de
diyorum ki, siyaset hayatının bundan pek bir farkı yoktur. Zira
siyaset, düşünce tarihinden bağımsız, bağlantısız değildir. Yine
Merhum Meriç, teşhislerini isabet ve maharetle sürdürür; gerçeğin
aynasını sinsi ve riyakar yüzlere korkusuzca tutarak seslenir; "Her
zorba yiğitlikten dem vurur. Sahte kahramanlık! Zorba kuşatılınca
teslim olur, tehlike karşısında sıvışır. Yiğitlik, zora yok
demektir."
"AYDINLIKLA KARANLIĞIN DİYALOĞU OLMAZ"
Önyargıların kölesi olmadan, ideolojik tutsaklığa düşmeden zora yok
demek de Hakk’a ve her sözüyle haklı çıkana var demektir.
Aydınlıkla karanlığın diyaloğu olmaz. Oluyor diyenin ya gözü
bağlıdır, ya şuuru kapalıdır. Körlük zillette izzet, sefillikte
ikbal aramaktır. Fetihlerin en büyüğü, cihatların en mukaddesi
aslında kendimizi tanımak, kendi öz ve milli değerlerimizi
özümsemek, geleceğe taşımaktır. Yobazlığa düşman, irfana
sevdalı, kardeşliğe bağlı, milli olan her değere sadık nesiller
geleceğin bekçisi, Türkiye’nin nefes borusudur. Eğer yaşayacaksak,
eğer dayanacaksak, eğer her külfete direneceksek bunun ilk şartı
şuurla çevreye ve hayatın çevrimine bakmaktır. Bu bakış milli ile
gayri milliyi ayırt etmemizi sağlayacaktır. Bu bakış hakikatte
mankurtlaşanların, kozmopolitleşenlerin oyununu bozacaktır."
"SIKIŞINCA BAYRAK, RAHATLAYINCA ÇÖZÜM"
Bahçeli, açıklamasında Erdoğan'ın "550 milli vekil" açıklamasını ve
teröre karşı yapılan mitingleri de değerlendirdi. Bahçeli şunları
kaydetti;
"Ahlak ve adalet saraylarını yıkıp; rüşvet, haram ve hıyanet
sarayları dikenlerin millilik çağrıları, tilkinin kümes hakkındaki
fikri kadardır. Bakıyorsunuz milliyetçiliği ayaklar altına
alıyorlar, bakıyorsunuz milli ve yerli vekillerden bahsediyorlar.
Siz kim, milli olmak kim? Milliği küfür sayan, milliyetçiliği
faşizm sanan bir dilden bize ait, bizi yansıtan, bizden bir hikaye
çıkmaz, çıksa bile çakması çıkar. Sıkışınca bayrak,rahatlayınca
çözüm; bunalınca millik, gevşeyince ihanet; korkunca millet,
küstahlaşınca rezalet hep malum zihniyetin eseridir. Şehitlerin
ardından uyuyan adama şarkı söyletmek, zafer kazanmış müstevliler
gibi birbirinin elini kaldırmak bunlara has bir küçülmelidir.
Terörün kaynağı olan şahıslar, bir saray imalatı olan Sivil
Dayanışma Platformu kanalıyla miting düzenliyor. Baştan ayağa
yalan, aldatma! Milli mücadele, milli edebiyat, milli tarih, milli
ruh, milli ahlak, milli kimlik hasımlarının milli vekil tavsiyesi
BOP’un kostümlü halidir. Mimarı ve işçisi cehalet, harcı ve
hisarı felaket olan istismar ve inkar zindanlarında geçmişimiz
unutturuluyor, kökümüzden koparılıyoruz. Şimdi Merhum M.Emin
Yurdakul’a kulak verme zamanıdır; "Milliyetler mazilerden akıp
gelen sellerdir." Bu selin sürüklediği çer çöpün hak iddiası,
millilik beklentisi, bir zamanlar tahrik unsuru gördüğü bayrağa
bezenmesi arsız bir hezeyandır. Özden uzaklaşıp sonra öze dönmek
için çırpınanların; centilmenlik talep edip, yine bu değere kurşun
sıkanların son perdesi yakında inecektir. Saraya girenlerin,
bırakınız emanetçiliği her yönden eriyip tükenen müstemleke
kalıntılarının taş devri, ilkel çağı bitecektir. Merhum
Hüseyin Nihal Atsız, Orkun Dergisi’nin 14’üncü sayısında (1943)
şöyle yazar: Kanlarımızın ırmaklarından ve geride bıraktıklarımızın
gözyaşlarından, tarihe karışan atalarımızı sevindiren zafer
ağaçları yeşermelidir. Ne mutlu ki ağaçlar tomurcuklanıyor. Ufukta
görünen zafer günleri devlete kelepçe, millete ket vuran hasis ve
hıyanet kadrosunu silecektir. Karamsarlık, gözleri kapamak, hep
aynı senaryo ve filme sanki yeniymiş gibi katlanmak sürülüğe razı
olmaktır.Türk milleti ise sürü değildir."