Bahçeliden Başbuğa ultimatom
Abone olMHP Lideri Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un açıklamasını tatminkar bulmadığını söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti grubunda
milletvekillerine hitap etti.
Bahçeli'nin konuşmasından satır başlıkları şöyle: Değerli
milletvekili arkadaşlarım, basınımızın muhterem temsilcileri
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi yaz
başından bu yana açılım adını verdiği yıkım projesiyle dönülmez bir
yola girmiş, söylemleri ve icraatlarıyla kendisini bağlayan sürece
mahkum olmuştur.
Cilalı kavramlar, şehit ve ana istismarıyla kamuoyunun kuşkularını
gidermeye çalışmıştır. Adına devlet projesi diyerek sorumluluğu
kendi dışındaki mekanizmalara dağıtan AKP zihniyeti yandaş medya
kanallarını kullanmasına rağmen aziz milletimizi ikna etmeyi
başaramamıştır. Terörist kafilelerin Habur'dan girişi toplumun
oyunmasına yol açmış, AKP'nin gerçek yüzünü bütün çıplaklığıyla
ortaya çıkarmıştır.
Yalan, istismar, taviz ve teslimiyet üzerine kurgulanan yıkım
senaryosu durdurulmuştur. Milletimiz demokratikleşme tuzaklarının
gerçeklerini görerek AKP zihniyetini sorgulamaya başlamıştır.
Başbakanın milletimizi ayrışmaya, kavgaya, çatışmaya ikna
edememenin sancılarını yaşadığı anlaşılmaktadır.
BAŞBAKAN BROŞÜRE SIĞINDI!
Başbakan Erdoğan, PKK açılımının nasıl birlik ve beraberliği
sağlayacağından, kimliklere bölünerek beraberce hazırladığımız
mutlu gelecekten bahsetmeye başlamıştır. Bunlar AKP'li sağduyulu
vatandaşlarımızı ikna etmeye yeterli olmadığı Başbakan'ın
psikolojisinden bellidir. AKP'nin açılımı anlama anlatma
sorunlarını açıklamak için yıkım projesinde yandaşlar bulma
noktasında son bir hamle daha yaparak bir broşüre sığınmak
durumunda kalmıştır.
VARSIN BİZİM OYUMUZ DÜŞSÜN!
Kendinden menkul bir mantıkla yıkımın güzelliklerinden, ayrışmanın
faziletlerinden bozulacak kardeşliğin inceliklerinden
bahsetmektedir. Bu yayınlara inanacak AKP'lik olup olmadığı, parti
teşkikatlarının ikna edilip edilemeyeceği öncelikle kendi
sorunlarıdır. Bizi ilgilendiren en önemli nokta partimize yapılan
suçlamalardır
Kendinden menkul bir mantıkla yıkımın güzelliklerinden, ayrışmanın
faziletlerinden bozulacak kardeşliğin inceliklerinden
bahsetmektedir. Bu yayınlara inanacak AKP'lik olup olmadığı, parti
teşkikatlarının ikna edilip edilemeyeceği öncelikle kendi
sorunlarıdır. Bizi ilgilendiren en önemli nokta partimize yapılan
suçlamalardır.
Madem ki böyle bir iftiranın peşindesiniz, buradan söylemek isterim
ki, son terörist kadar teslim al, terörü kökünden kazı, bu belayı
def et. Varsın bizim oylarımız düşsün, yeter ki sen bunları
gerçekleştir. Hodri meydan...
SATILMIŞ ZİHNİYETİN GÖSTERGESİ
Bu yayında parti mensuplarımıza yönelik olarak kendi ifadesiyle
şehit cenaze merasimlerinin formatının çok daha dışında bir tutum
ve fitne yeralmıştır. Bize göre son dini vecibelerini yerine
getirmek, bu milletin mensubuyum diyen herkesin en doğal hakkı,
vatan borcu ve aziz şehidine son görevidir. Şehitlerimizden cenaze
merasimini esirgemek ancak düşman işgali altındaki satılmış
zihniyetin göstergesidir. Ne üzücüdür ki AKP'nin dökümanında yer
almıştır.
Partimiz şehitlerimizin aziz hatıralarını kucaklamaktan başka
hiçbir girişimde bulunmamıştır. Bugüne kadar terörist cenazelerini
eleştirmeyen AKP zihniyetinin şehit cenazelerinden ürkmeye
başlaması başlı başına bir hiyanet işaretidir.
Yüce Divan'da yargılanırken kalıcı bir ihanet belgesi böylece
ortaya çıkmıştır. Bildiğiniz gibi geride kalan aylarda ve
haftalarda medya üzerinden gündeme getirilen demokratik işleyişe
müdahale iddiaları, siyaset dışı çözüm arayışları ve bütün bu
girişimler hakkındaki bilgi kirliliği kamuoyunu meşgul eden ana
gündemi oluşturmaktadır.
DIŞARIDAN MÜDAHALE OLAMAZ!
Türkiye'de siyaset dışı zorlama arayışlarına dönük haberler
toplumdaki endişe ve kuşkuların artmasına yol açmıştır. Doğru ile
yanlışın, gerçek ile yalanın, haber ile uydurmanın birbirine
karıştığı bu kargaşada partimiz yaşanan olaylara temkinli ve
itidalle yaklaşmıştır. Bu konuda adalete intikal etmiş süreçlere
müdahale etmeden gelişmelere karşı demokrasi anlayışı ve duruşunu
tekrarlamayı yeterli görmüştür.
Demokrasimize huzur ve güvenliğimize tehdit olan bütün yasa dışı
oluşumların ortaya çıkarılması, anti demokratik arayışların önünü
kesmenin elbetteki çözümü siyaset içinde görenlerin borcudur.
Milletimizin kesin tercihi demokrasidir. Demokrasiden dışarıdan
müdahale niyetlerine sonuna kadar karşı olduğumuzu bir kez daha
ilan ediyoruz.
Milletimiz ne kadar sorunu olursa olsun demokrasiye layıktır,
demokratik sistemi benimsemiştir. Demokrasi bir hayat biçimi haline
gelmiştir. MHP devlet iradesinde milletin en iyi şekilde temsil
edildiği demokrasiyi, hukukun üstünlüğününü, insan hak ve
özgürlükleriyle vicdan ve teşebbüs özgürlüğünü benimsemektedir.
MHP DEMOKRASİYE BAĞLIDIR
Ne Türk milletinin demokrasiden başka arayışı ve seçeneği vardır ne
de partimizin demokratik rejimle bir sorunu ve sıkıntısı
bulunmaktadır. MHP parlamenter demokrasilerde egemenliğin yegane
sahibi millet olduğuna, demokrasinin milli iradeye dayandığına
milli iradenin tecelli ettiğin TBMM olduğuna inanmaktadır. MHP
demokratik rejimine ve parlamentonun anayasal yetkililere dışarıdan
her türlü müdahaleyi gayrimeşru bulmakta ve bunu şiddetle
reddetmektedir.
Demokrasiye bağlılık ve demokratik rejimi korumak konusundaki
tavrımız tartışılmayacak kadar açıktır. Türk Milleti tarihih son
200 yıllık seyri bazı mihrakların zaman zaman gerçekleştirdikleri
talihsiz olaylarla doludur. Ülke yönetimini elinde tutanları
noksanları ve hatta kasıtları olmadığını söylemek nasıl mümkün
değilse aynı şey millet iradesine karşı arayışlar için mümkün
değildir.
MECLİS'TEN BAŞKA KURUM YOK
Ne zaman hükümetler sosyo-ekonomik darboğaza
sürüklenirse demokrasi dışı arayışlar hız kazanmış zemin bulan
çığırtkanlar sayesinde ilkel bir alışkanlık olarak bugüne kadar
gelinmiştir. Milletin iradesinin temsil yeri olan TBMM milletin
vermediği bir hükmetme ve yönetmeye sahip olduğunu vehmederek
millet iradesiyle hareket etmeye sahip bir ikinci kurum yoktur.
Ülkemizin demokrasi tecrübeleri tehlikenin yalnız siyaset dışından
değil yanlış siyaset ve demokrasi anlayışının da demokratik
kültürümüze zarar verdiği açıktır. Sadece dış kanalları kapatmak
yeterli değildir. Herkesin hükümeti olduğunu farketmiş demokratik
zihniyet dönüşümü de şarttır. Kendi dışındaki siyasal tercihleri
yok sayan, aşağılıyan, bu anlayışın demokratik anlayışımıza darbe
vuracağını anlamak ve bilmek gerekmektedir.
Eğer yönetim iradesini kaybetmiş, toplumla bağları zayıflamış,
seçildiği günle aradan geçen zaman içinde milletten aldığı desteği
zayıflamış hükümetin inadı sürerse vahim bir boyuta gelinmiştir.
Bizim için erken seçim şarttır. Demokratik rejimin ve işleyişin
eninde sonunda mutlaka sorunları çözeceğine inanmak lazımdır.
ZARARLARI BÜYÜK OLACAK
Aralarında ordu, emniyet, medya, adalet, istihbarat, siyaset,
ticaret ve üniversite mensuplarının yer aldığı çok yönlü
soruşturmanın yapıldığı yargı safahatlarının başlatılmış olduğu
hepimizin malumudur. Adalete intikal etmiş bu konulara karşı
adalete güvenmek, açılan davaların mağduriyete neden olmaması için
hızla sonuçlanması sağlamak, müdahaleci yorumlarda bulunmamak,
Siyasete dışarıdan müdahaleler ve zorlama arayışlarının demokrasiye
zarar verdiği vereceği açıktır. Ancak buna ilave olarak madalyonun
öteki yüzü haline gelmiş cumhuriyetimize zarar vereceği de
açıktır.
Maksatlı sızdırılan haberlere mesafeli olmak. Bu itibarla her
söylentiye, iddiaya, belgelere ihtiyatla bakmak, konuların hukuk
çerçevesinde çözülmesini beklemek en makul yol ve yöntem olmalıdır.
Ortaya atılan iddialardan ve bunlar etrafında yapılan tartışmalarda
acele yorum yapmaktan ısrarla kaçınmamızın nedeni de bu
ilkelerimizde aranmalıdır.
TSK'YA YÜKSEK MORAL VERİLMELİDİR
Bir gerçeğin ortaya çıkmasını isterken kurumların yıpratılmasından
suçluluğu kesinleşmemiş şahısların haysiyetiyle uzak durulması
gerekmektedir. Demokrasiye, millet iradesine yönelik girişimlerin
yoğunlaştığı son yıllarda suçlamaların odağı olan kurumların
başında TSK ve mensupları gelmektedir. Bu kurum hakkındaki suçlama
ve ithamlara yönelik yorum yapmanın zorluğu yürüttüğü yüksek moral
gerektiren görevi nedeniyle ortadadır.
Bu itibarla bir yandan terörle mücadele sayısız kahramanlıklar
göstermiş, şehit ve gaziler vermiş bu kurumun ihtiyacı olan yüksek
morale ve toplumsal desteğe rağmen karalama gayretleri
gerçekleşmektedir. Genelkurmay başkanlarının öteden beri Türk
ordusuna yönelik psikolojik harekat olduğu yönünde yüksek sesle
değerlendermelerini görmek gerekmektedir. Bugüne kadar medya
üzerinden piyasaya sürülen iddialar hakkında hukuk süreci
başlatılmıştır.
Üzerinde tartışılan ıslak imzalı bir belgenin akıbeti hala
netleşmemiştir. Başbakan Yardımcısına suikast gibi bir iddia hala
aydınlanmamıştır. TSK'da görev yapan personeli zan altında
bırakacak sistematik kampanyanın yeni dalgalar halinde sürdüğü ve
devamının da geleceği anlaşılmaktadır.
İÇ DENETİME İHTİYAÇ VARDIR
Bizim bu konuda siyasal bir polemik başlatma amacımız yoktur. Bu
konuda en küçük bir ihtimalin bile üzerinde sonuna kadar gidilmesi
gerektiğine inanıyor ve bu girişimleri destekliyoruz. Her bir
kurumun yeri ve önemi bizim için ayrıdır. 2000 bin yıllık tarihe
sahip Türk ordusunun polemik konusu yapılarak iç ve dışarıda
malzeme yapılmalıdır. TSK'ya ve komuta kademelerine kendisini
aklama ve demokrasiye bağlılık konusundaki kuşkuları kaldıracak iç
denetim ihtiyaç daha da artmıştır.
AÇIKLAMALAR TATMİN ETMEDİ
Biz TSK'nın açıklamalarına güvenmek durumdayız. Ancak son olarak
kamuoyuna yansıyan Genelkurmay Başkanı'nın açıklamasını tatminkar
bulmak mümkün değildir. TSK'ya yönelik bir karalama kampanyası
olması açıktır. Ancak bu karalamaya karşı suçların ortaya
çıkarılması kaçınılmaz bir zorunluluk hale gelmiştir.
Adına ne denilirse denilsin, ister plan, ister tatbikat...Bunları
hoşgörmemiz mümkün değildir. Dileriz ki bu zırvalar gerçek
değildir. TSK bu ağır ithamdan ve vebalden derhal kurtulmalıdır.
Bütün bu gelişmeler karşısında Başbakan Erdoğan ve zihniyeti
demokrasiyle kumar oynamak milli iradeyi istismar etmek gibi
tehlikeli bir tercihte bulunmuştur. Nasıl Menderes'e aynı oyunu
oynadılarsa nasıl Özal'ı suçladılarsa diyerek yeniden mağdur rolünü
oynamak, şahsıını ve partisini tek demokratik yapısı olarak ilan
etmiştir.
MHP ucu kime dokunursa dokunsun gerçeğin bütün yönleriyle ortaya
çıkarılmasında üzerine düşen her türlü desteği vermeye hazır ve
kararlıdır. Siyaset geleneğini dayatmalara teslim etmemiz mümkün
değildir. Türkiye bu arayışlardan mutlaka kurtulmalıdır. Kurtuluş
yollarının ancak siyasetin içinde olduğu kabullenmelidir. Bu
gerçeğe yanaşmayanlar varsa onların hakkında verilecek kararlara
boyun eğmek zorunda kalacaklardır. Demokrasi dışında bir iradenin
kabul edilmesi mümkün değildir.
CUMHURBAŞKANINA AÇIK ÇAĞRI
Bu açıdan Cumhurbaşkanına önerimiz şudur. Bu sorunun adı devlet
krizidir. Özellikle TSK'ya yönelik ithamlar ve gerçeklerin ortaya
çıkarılmasında hükümetin laftan başka bir şey yapamayacağı
anlaşılmıştır. Bu yüzden devlet organların zarar göreceği bir
yönetim anlayışı görülmeye başlamıştır. TSK'nın üzerlerinde
uygulandığı öngörüldüğü psikolojik harekat karşısında hükümetin
tedbir almakta aciz kaldığı anlaşılmıştır. Demokrasiye müdahale
arayışları devlette bütün sancıya yola açacaktır. Ordu, emniyet,
istihbarat, adalet ve bürokrasi üzerinde tahribi yüksetir.
Cumhurbaşkanlığı makamına devlet organlarının düzenli ve uyumlu
çalışmasını gözetmeyi ve MGK'yı toplantıya çağırma yetkisini
vermektedir.
MHP Sayın Cumhurbaşkanı'nın MGK'yı acilen toplanmasını
önermektedir. Toplantı veya devam edecek toplantılar sonunda
oluşacak tavsiye kararları hükümete bildirilmeli, kamuoyuyla
tartışılmalı, TBMM zemininde takip edilmelidir. Devlete uyum adı
altında öğle yemekleriyle gerçekleşeceği toplantılar vahim noktaya
gelmiştir. Kriz halinin tespiti ve çözümü halinde devleti
yönetenlerin idrak edilmesi lazımdır.
MHP TEK BAŞINA İKTİDAR OLACAK
Bu zamana kadar içinden çıkılmadık hiçbir kriz olmamıştır. Bu
krizin de mutlaka aşılacağını biliyoruz. Ancak krizi bertaraf etmek
açındaın hükümetin çaresiz ve başarısız olduğunu görüyoruz. Kırılan
ekonomik yapının tamiriyle ilgili ne yapacağını bilmeyen
teslimiyetçi siyasetçi duruşu kriz karşısında da sergileyen AKP'nin
hali ortadadır.
Erdoğan'dan beklentimiz bize laf yetiştirmek yerine ekonomiye acil
müdahale etmesidir. Elbette muhalefet partileri iktidrarın
icraatlarını titizlikle izleyecek ve görüşlerini açıklayacaktır.
Bizim de yaptığımız budur ve bunu yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. MHP
iktidara taliptir, partimizin tek başına iktidar hedefine mutlaka
ulaşacaktır.