Bahçeli terörün faturasını AK Parti'ye kesti
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Dağlıca'daki saldırının sorumlusunun AK Parti olduğunu söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Dağlıca’da 8 askerin
şehit olmasının ardından AK Parti hükümetinin kararını ve tarafını
belirlemesi, PKK terörünün kökünü kurutmak için devletin tüm
imkanlarını harekete geçirmesi gerektiğini ifade ederek, ““Artık
müzakereci acizlik, Oslocu çürümüşlük son bulmalıdır”
dedi.
Grup toplanıtsında bir diğer önemli konu Şanlıurfa'daki
cezaeevi yangınına da değinen Bahçeli şöyle
konuştu:
“Meselenin çok yönlü ve derinlemesine tetkik ve tahkikinin yapılarak aydınlatılması, hiçbir şeyin sır perdesi arkasında bırakılmaması mutlak anlamda sağlanmalıdır. Temennimiz, cezaevlerindeki olumsuz şartların bir an önce düzeltilerek insanca yaşama imkanına kavuşturulmasıdır.”
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevinde meydana gelen olaylar sonucunda çıkan yangında 13 mahkumun hayatını kaybettiğini, 5’inin de yaralandığını hatırlattı.
Dün de cezaevinin çocuk bölümünde tekrar yangın çıktığını ve
dikkatlerin tümüyle buraya odaklandığını ifade eden Bahçeli,
yapılan açıklamalardan olayın, cezaevindeki bazı mahkumların
arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi ve yatakların ateşe
verilmesiyle vuku bulduğunun anlaşıldığını söyledi. İlk izlenim
olarak, söz konusu cezaevinin kapasite sınırlarının üzerinde mahkum
sayısını barındırdı, huzursuzluk ve anlaşmazlıkların da bundan
kaynaklandığının ortaya çıktığını belirten Bahçeli, “Yine
de meselenin çok yönlü ve derinlemesine tetkik ve tahkikinin
yapılarak aydınlatılması, hiçbir şeyin sır perdesi arkasında
bırakılmaması mutlak anlamda sağlanmalıdır. Yangına sebebiyet veren
isyan girişiminin tüm yön ve tarafları değerlendirilerek gerekli
adımların isabet ve kararlılıkla atılması meydana gelen elim hadise
üzerindeki karanlık noktaları da şüphesiz vuzuha
erdirecektir” diye konuştu.
AK Parti hükümetinin elini çabuk tutması ve bir daha benzer faciaların olmaması için lazım gelen tedbirleri hayata geçirmesi gerektiğine işaret eden bahçeli, “Hükümet bilhassa gerginliğin diğer cezaevlerine sıçrama ve yayılma eğilimine karşı kalıcı önlemler almalı ve konuya duyarsız kalmamalıdır. Cezasını çeken mahkum kişilerin hayat ve varlık haklarının güvenceye alınması, karşı karşıya bulundukları risklerin bertaraf edilmesi ve her şeyden önce insan olmanın getirdiği bir hak olarak görülmelidir. Temennimiz, cezaevlerindeki olumsuz şartların bir an önce düzeltilerek insanca yaşama imkanına kavuşturulmasıdır” şeklinde konuştu.
MHP olarak bunun takipçisi olacaklarını ve özellikle Şanlıurfa’daki üzücü olayın sebep ve sonuçlarını sonuna kadar dikkat ve titizlikle izleyeceklerini belirterek, olayda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dilediğini söyledi.
“KAPIMIZ AÇILMAYACAK ÜZERE KAPALI”
Türk kültürü ve Türk kimliğinin oldukça yoğun saldırı altında olduğunu belirten Bahçeli, dili, dini, dirliği, dokusu, dünü, düğünü ve dünyası bir olan Türk milletinin tırpanlanmak ve etnik kimlik dinamitleriyle parçalanmak istendiğini söyledi. Bahçeli, “Bir yanda ana dil havarisi, sözde Kürt sorunu çığırtkanı ve etnik kimlik borazancısı riyakar ve nankörler vardır; diğer yanda Türkçe ve Türkiye tutkunu, vatan ve bayrak aşığı fazilet timsalleri bulunmaktadır. Ve şüphesiz ki bir yanda AKP, CHP, BDP, peşmerge, okyanus ötesi ve PKK vardır; diğer yanda ise şükürler olsun ki Türk milleti ve MHP bulunmaktadır” dedi.
Israrla ‘Kürt sorununun’ gündemde tutulduğunu, çözüm tezahüratları yapıldığını ve türlü maskaralıklar sergilendiğini belirten Bahçeli, silahların susması, ateşkesin sağlanması ve şehit cenazelerinin gelmemesi için bu sorunun konuşulması ve çözüme kavuşturulmasının dayatıldığını söyledi.
Bu kapsamda dört koldan hummalı bir faaliyet sürdürüldüğünü ve
MHP dışındaki tüm tarafların tam bir fikir birliği içinde hareket
ettiklerini belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
“Ana muhalefet partisi CHP’nin bizimle görüşme talepleri,
sözde Kürt sorunu masasına çekme gayretleri inatla sürmektedir.
Elbette bizim yapay ve sanal sorun hakkında bırakınız bir araya
gelmeyi, dolaylı veya zımmen görüşme teşebbüsünde dahil bulunmamız
mümkün olmayacaktır. Tekrarında yarar görüyorum ki, bizimle sözde
Kürt sorunu konusunda görüşme talep eden kim olursa olsun bunlara
karşı kapımız açılmayacak üzere kapalıdır. Beklentiler gaydasız,
çağrılar nafiledir. Biz, Allah’a şükür, ihanet projelerini
konuşacak kadar kökümüzden ve ilkelerimizden kopmadık ve kopmaya da
hiç niyetimiz yoktur. Bu itibarla ana muhalefet partisinin genel
başkanı ve yöneticilerinin partimizle temas kanalı açma çabaları
boşuna olup kendilerine herhangi bir şey sağlamayacaktır. Zire biz
yanlışta uzlaşmayız, bölünmede buluşmayız, teşhis ve tanı
zafiyetine ortak olmayız. PKK’nın tezlerini, tekliflerini ve
tavsiyelerini elimizin tersiyle iter ve muhataplarının yüzüne
çarparız.
Bin yıllık derin bağı incitecek girişimlere tahammül
edemeyiz, Kürt kökenli kardeşlerimi sorun gören zavallılarla aynı
havayı dahi teneffüs etmeyiz.”
“BAŞBAKAN ÖN TARAFTA KAVGA EDİYOR, ARKADA KUCAKLAŞIYOR”
Son günlerde AK Parti, CHP ve BDP üçlü sacayağı arasındaki
irtibat ve yakınlıklar üzerindeki karanlık noktaların da
aydınlandığını belirten Bahçeli, artık bu şeytan üçgeninin sorun
diye gördüğü konuya Kandil fitnesinin de olumlu anlamda müdahil
olduğunu ve aralarındaki bağlantının bütün hatlarıyla
şekillendiğini söyledi. Bahçeli, şöyle devam etti:
“Ne kadar ilginç bir zamanlamadır ki, bölücülükten sabıka
yemiş bir kadın milletvekili Başbakan Erdoğan’ın sözde Kürt
sorununu çözeceğine inandığını, buna dair umudunu ve inancını
yitirmediğini söylemiştir. Biz bu şahsiyetin cezaevinden
çıkartılmak için nasıl uğraşıldığını, AKP’nin uluslar arası telkin
ve bastırmalara nasıl boyun eğdiğini hiç unutmadık. Üstelik
konutlarda nasıl ağırlandığını, izzet ve ikram gördüğünü de
aklımızdan hiç çıkarmadık. Başbakan Erdoğan’ın; ön tarafta BDP’yle
, CHP’yle kavga ederken arka tarafta bu iki yoldaşıyla
kucaklaştığını artık kimse inkar edemeyecektir.
AKP ile BDP’nin aynı melun geminin mürettebatı, ayrı
karanlığın ürünleri oldukları tam olarak gün yüzüne çıkmıştır.
Arkalarındaki filikaya yeni CHP’yi de alarak Türk milletini
alacakaranlık kuşağa doğru aceleyle
çekmektedirler.”
ARINÇ TEPKİSİ…
Bahçeli, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Öcalan’a ev hapsi ile ilgili açıklamalarına da tepki gösterdi. Bahçeli, “AKP’nin sulu gözlü başbakan yardımcısı İmralı canisinin ev hapsine alınabileceğine dönük ifadesi, CHP Genel Başkanının buna hemen destek verir mahiyetteki çıkışı, PKK ve BDP’nin izinden yürüdüklerini berrak bir biçimde gözler önüne sermiştir. Başbakan’a ümit bağlayan bölücülüğün malum milletvekilinin, yaklaşık bir yıl önce sarf ettiği ‘Devlet Öcalan’ı aranıza getirecek’ sözleri şimdi yerini bulmakta ve yavaş yavaş bu öngörü gerçekleşmektedir” dedi.
“DALTON KARDEŞLER ÇETESİNİ KURSUN”
Başbakna Erdoğan’ın ‘ceset avcısı’ diyerek suçladığı BDP’yle ‘yanak yanağa, ahlaksız, ikiyüzlü, omurgasız, cibiliyetsiz, yüz karası ve seviyesiz sözleriyle küfürler savurduğu CHP’yle de sarmaş dolaş bir hale geldiğini’ ifade eden Bahçeli, “Kendisinin, CHP’nin kurultay yaparak BDP’yle birleşmesini önermesinin üzerinden de çok geçmemiştir. Asın bundan sonra Başbakan Erdoğan’ın, bu iki partinin liderleriyle birlikte İmralı canisini de fiilen yanlarına alarak yeni bir ‘Dalton Kardeşler’ çetesini kurması kendisi açısından daha makbul ve yerinde olacaktır” dedi.
“ANA DİLDE EĞİTİM, YENİ MİLLETLERİN ORTAYA ÇIKARILMASIDIR”
‘Yaşayan Diller ve Lehçeler’ seçmeli dersinin okutulacağı ve böylece biriken taleplerin karşılanacağının iddia edildiğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
“Bilinen ve kullanılan mahalli diller, artık milliliği
kaybolmuş eğitim sistemi içine alınacak ve milli kimliğimiz affı
mümkün olmayan bir ölçüde aşınacaktır. Bir kez daha ifade etmek
isterim ki, bizim kimsenin anadilini konuşmasına itirazımız yoktur
ve olmayacaktır. Bize göre bu durum saygı duyulması gereken bir
konu ve hassasiyet düzeyi yüksek bir gerçekliktir.
Ne var ki, ada dilde eğitim demek, milliliği iflas eden
eğitim sistemi eliyle yeni milletlerin ortaya çıkarılması demektir.
Ana dilde eğitim, PKK’ya teslim olmak, Türk milletinin şerefini ve
çağları aşan derin kültürünü çiğnemek anlamına
gelecektir.”
“BAŞBAKAN ERDOĞAN BİZİMLE AYNI KLASMANDA DEĞİL”
Bu tarih ve kültür cinayetini Türk milliyetçilerinin affetmeyeceğini ve yapanların da yanına bırakmayacağını belirten bahçeli, anadil konusundaki tepkilerinin ayrı zamanda Başbakan Erdoğan’ı da ürküttüğünü ve kontrolünün kaybolmasına yol açtığını savunarak şöyle konuştu:
“Başbakan Erdoğan’ın MHP alerjisi, MHP kabusu, MHP nefreti görüldüğü kadarıyla kendisini kaygıya sevk etmiş, ağzından çıkanların kulağı tarafından duyulmamasına neden olmuştur. Kendini şaşırmış ve panik halde MHP ve ülkücülere saldırmaktadır. Dizginlerinden boşanmışçasına hakaret ve küfürler yağdırmaktadır.
ERDOĞAN ZİHNİ VASIFTAN YOKSUN
Bizim Osmanlı ve Selçuklu tarihini öğrenmemizi zerre
utanma emaresi göstermeden tavsiye etmiş, imparatorluk döneminde
konuşulan dillerden örnekler vererek İstanbul ve Anadolu'da Türkçe
konuşulduğunu; ama onun dışında hiçbir yerde, hiç kimsenin diline
karışılmadığını, hatta kolaylıklar gösterildiğini ifade etmiştir.
Ve devamla milliyetçilik adına reddi miras yaptığımız, Osmanlı ve
Selçuklu ruhunu çiğnediğimiz hezeyanları Başbakan’ın dilinden
işitilmiştir. Şu kadarını ifade etmek isterim ki, Başbakan Erdoğan
ve zihniyeti bizimle asla aynı ağırlık, klasman, ölçü ve çapta
değildir. Bu nedenle Başbakan’ın baktığını görememesi, okuduğunu
anlayamaması ya da anladıklarından sonuç çıkaramaması bir dereceye
kadar idare edilebilecektir.
Ancak ecdadımızın tarihinde etnik kimlikleri görmesi, cihana meydan okuyan muhteşem iradeyi diller bileşkesi halinde kabul etmesi ve imparatorlukla milli devleti ayırt edecek zihni vasıftan mahrum olması şahsı adına haliyle endişe vericidir.
'OSMANLI'YI BİTİREN KAFA'
Osmanlıyı dağıtan, küçülmesine neden olan kafa yapısı
tam da böyledir.
Öncelikle diyebilirim ki, Başbakan Erdoğan’ın bizimle kutlu
ceddimiz Selçuklu ve Osmanlı konusunda aşık atmaya kalkışması,
bilmediği tarihi okumaya davet etmesi tıpkı ırmak kenarına çeşme
yapan ufuksuzluk ve bilinç kaymasıyla benzerlikler göstermektedir.
Bir de, bizim tarihi reddi miras yaptığımız iftirası vardır ki
bunun şüphesiz yenilir yutulur hiçbir tarafı
bulunmamaktadır.
Bizim tarihi reddettiğimizi iftira düzeyinde bile
söylemek için bir insanın BOP’un gemisinde görünüşte eşbaşkan,
gerçekte ise kürekçi olması yeterli olacaktır. Milliyetçi Hareket
Partisi bugün Türk siyasetinde, ecdat yadigârı Üç Hilal’i şerefle
taşıyan tek parti ve tek millet temsilcisidir.
Bunu dahi fark etmeden bize geçmişi reddettiğimiz
yaftasını vurmaya yeltenmek; tarih cahili birisinin yapabileceği
bir çirkeflikten öte anlam taşımayacaktır. Biz tarihe baktığımız
zaman Türk’ü, cihanın üzerine çekilen Üç Hilal’i, insanlığa pusula
olan çift başlı Selçuklu kartalını ve düşmeyecek millet kuvvetini
görüyoruz. Başbakan baktığında; haçlıların bezginliğini, bugünkü
dostlarının bozgununu ve 19.yüzyılda yabancı sefirlere kul köle
olmuş vezirlerin çürümüşlüğünü görmektedir. Biz tarihe baktığımız
zaman Metehan’ı, Tuğrul Bey’i, Alparslan’ı, Osman Gazi’yi, Sultan
Fatih’i, Kanuni’yi, Mustafa Kemal’i görüyoruz. Başbakan baktığında;
Romen Diyojen’i, Prens Lazar’ı, Kazıklı Voyvodayı ve General
Trikopis’i görmektedir. Biz tarihe bakınca binlerce yıllık muazzam
bir milli değer görüyoruz, Başbakan’a baktığında ‘Osmanlı
Bankası Kadar Osmanlıyım’ diyen Meşrutiyet dönemi mebusu
ayrılıkçı Boşo Efendiyi görmektedir.
Bu nedenle asıl hüner, ecdadımızı istismara alet etmek ve göz boyamak için tarihi malzeme yapmak değil, geçmişin öncelikle doğru tahlil edilmesinde yatmaktadır.”
“CUMHURBAŞKANI GÜL’ÜN GÖREV SÜRESİ 5 YIL
OLMALIYDI”
Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanlığı süresiyle ilgili
tartışmalara son noktayı koymuş ve ana muhalefet CHP’nin itirazını
reddettiğini belirten Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 7
yıllık süresinin tescil edildiğini, üstelik önümüzdeki
Cumhurbaşkanlığı seçiminde tekrar aday olmasının mümkün hale
geldiğini söyledi. Bahçeli, şunları kaydetti:
“Buna göre Anayasa’da ifadesini bulan 5+5yıllık
Cumhurbaşkanlığı görev süresi, fiilen 7+5 yıla dönüşmüştür. Bu her
şeyden önce Anayasa’nın, Anayasa Mahkemesi tarafından delinmesi ve
çiğnenmesi anlamına gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı görevi; gücünü ve
kaynağını doğrudan Anayasadan almakta ve bu itibarla görev ve
yetkileriyle birlikte, süresi de Anayasaya dayanmaktadır. Açıktır
ki hukuk kurallarının zaman bakımından uygulanmasındaki bariz
kural; yürürlülüğe giren bir kanun ya da Anayasa hükmünün derhal
uygulanmasını içermesidir. Şüphesiz kamu hukuku dahilinde yapılan
bir değişiklik, muhataplarını da anında etkileyecek ve yeni bir
durum ortaya çıkaracaktır. Cumhurbaşkanlığının görev, yetki ve
süresi kazanılmış haklar çerçevesinde ele alınamayacağı gibi, bu
görevi icra eden kişinin temel hakkı da sayılamayacaktır. Anayasa
değişikliklerinin, mevkisi ve konumu ne olursa olsun herkes için
bağlayıcı ve kapsayıcı olduğu kuralından hareketle, Cumhurbaşkanı
Gül’ün görev süresi halen yürürlükte bulunan beş yıllık zaman
süresine göre hesap edilmeli ve yorumlanmalıydı.
Milletvekillerinin görev süresi beş yıldan dört yıla çekilmesi gecikmeksizin nasıl uygulandıysa ve 12 Eylül Referandumunda Cumhurbaşkanlığı’na verilen yeni görevler anında nasıl yerine getirildiyse, süre konusunda da tutarlılık ve hukukilik bakımından aynısı tatbik edilmeliydi. Ne var ki bunlara Anayasa Mahkemesi tarafından itibar edilmemiştir.”
“ERDOĞAN, GÜL’E ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERİYOR”
Bahçeli, 2014 yılında yapılması muhtemel olan Cumhurbaşkanlığı seçimine Gül’ün katılacak olmasının son derece ilginç bir durumu resmettiğini belirterek, “Başbakan Erdoğan’ın koltuk değişimindeki kardeşi, gelecek seçimlerde bu defa karşısına çıkabilecektir. Her ne kadar AKP’nin içinden Sayın Gül’ü önemsizleştiren ve ciddiye almayan değerlendirmeler yapılmış olsa da, bunun bir işe yaramayacağı zaman içinde mutlaka görülebilecektir. Başbakan ve kardeşi Gül’ün, meydanlarda rakip olarak demokratik bir yarışın içinde olmaları kuvvetli bir ihtimaldir. Ne var ki Başbakan Erdoğan’ın, partisinin hiçbir zaman makam hırsına prim vermediğini, makam hırsı olanların ve rantçıların elendiğini söylemesi, kardeşine aba altından sopa göstermekten başka bir anlama gelmemektedir” diye konuştu.
Demokrasiyle idare edilen bir ülkede, iki yıl sonrasının bile koltuk taksiminin, kimin nerede oturacağının hesabı yapılıyorsa ortada mutlaka bir sorun olduğunu ifade eden Bahçeli, “Sanki ülkemizde malum iki isimden başka kimseler yoktur. Putin ve Medvedev ikilisinin bir benzeri Türkiye’de ortaya çıkmıştır. Türk milleti Gül mü, Erdoğan mı muammasından sıkılmış ve artık bunalmıştır. Unutulmasın ki, kimin cumhurbaşkanı, kimin başbakan olacağının karar ve onay makamı kuşkusuz Türk milletidir. Büyük milletimizin basireti ve meselelere yaklaşımındaki üstün meziyeti inşallah tüm hesapları boşa çıkaracak ve iki yıl sonra bugünkü muktedir isimler bir bir elenerek köşelerine çekilmek zorunda kalacaklardır” dedi.
ÖZAL’IN ÖLÜMÜ
Bahçeli, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatından bugüne farklı zamanlarda kendisinin zehirlenip zehirlenmediği konusunun gündeme taşındığını hatırlatan Bahçeli, “Devlet Denetleme Kurulu’nun hazırladığı raporda, merhum Özal’ın ölümünde şüpheler bulunduğu ve bunun aydınlatılabilmesi için mezarının açılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu rapordan sonra sorumluluk ve yetki artık adli makamlardadır. Raporda belirtilen konuların sonuna kadar gidilerek tüm ayrıntıların değerlendirmeye alınması ve ne gerekiyorsa yapılarak şaibelerin bertarafı gerekmektedir. Ayrıca merhumun, sözde Kürt sorununu çözecekken öldürüldüğüne yönelik haddi aşan zorlama imalar da gün geçtikçe ivme kazanmaktadır. Bizim merakımız Özal ailesinin bu iddiaya nasıl yaklaştığı ve nasıl yorumladığıdır. Rahatsız olduğumuz husus ise, rahmetli Özal’ın sinsi bir propagandaya alet edilmesindeki izansızlığın, kuralsızlığın ve insafsızlığın devamlı mesafe almasıdır. Bizim açımızdan merhum Özal’ın ölümüyle ilgili kimin elinde ne belge varsa, kim neyi biliyorsa ve nelere şahit olmuşsa açıklamalı ve her şey netleşmelidir. Ve şaibelerin, şüphelerin giderilmesi için gerekenler yapılmalı ve rahmetli Özal yattığı yerde rahat bırakılmalıdır” diye konuştu.