Bahçeli, Obama alkışına kızdı!

Abone ol

MHP lideri Bahçeli, partisinin grup toplantısında milletvekillerine seslendi. Bahçeli'ye göre Obama abartıldı!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında milletvekillerine seslendi. Amerika ilişkileri konusunda hükümeti uyaran Bahçeli, Obama'nın Ermeni ve Kürt sorunu konusundaki düşüncelerinin endişe verici olduğunu söyleyerek, bu konuda dikkatli olunmasını istedi.

İşte Bahçeli'nin grup konuşmasından bazı satır başları;

Büyük önderi rahmetle anıyoruz: Harap olmuş bir ülkeyi ve yorgun düşmüş bir milleti yeniden bir kuvvet haline getirerek, önce vatanı kurtaran, sonra devleti kuran milliyetçi mücadelenin mimarı ve önderi olan bu büyük insana müteşekkiriz. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Hayatı boyunca, kendisini, varlığından güç aldığı aziz milletimize adayan Mustafa Kemal Atatürk; kahraman bir komutan, muktedir bir politikacı ve büyük bir devlet adamı olarak çok önemli hizmetler ifa etmiştir.

Can Dündar'a eleştiri: Bu eseri ve sonucu sorgulayamayanların, özellikle son yıllarda onun özel hayatını ele alarak şahsiyetini eleştiriye açmış olmaları dikkatimizi çekmektedir.

Onun destan yazan hayatının içinden, millî tarih şuuru, vatan ve millet sevgisi, millî dile olan bağlılık, tam bağımsızlık aşkı, hür yaşama arzusu, millet egemenliği, milli kültürün geliştirilmesi, medeniyetlerin aşılması, millet birliğinin güçlendirilmesi, ülke bütünlüğünün sağlanması ve milletin mutluluğu gibi genel ve milli mesajları çıkarmak istemeyenlerin niyetleri bizce malumdur.

AMERİKA SEÇİMLERİ VE OBAMA

Obama doğal bir sonuçtur: Hepinizin bildiği gibi Amerika Birleşik Devletlerinde başkanlık seçimleri geçtiğimiz hafta gerçekleşmiş ve kökenleri Afrika’ya dayanan bir senatör başkan seçilmiştir. Bu, dünyanın birçok ülkesinde devam eden demokratik işleyişin bu ülkedeki doğal bir sonucudur.

Ancak, bu ülkedeki başkanlık değişimini, kendi vatandaşlarından bile daha çok önemseyen, daha fazla sevinen ve gereğinden fazla anlam ve sonuç çıkarmaya çalışan çevrelerin mevcudiyeti, içine düştüğümüz “aydın bunalımının” ve “derin aşağılık kompleksinin” en tipik örnekleri olmuştur.

Obama'ya alkış tutanlar geçmişlerine baksın: Ben bu zihniyet sahiplerine, Amerika’yı bırakıp, kendi geçmişlerine dönmelerini, binlerce yıllık yönetim tarihimizde işbaşına gelmiş, sadrazamlığa kadar uzanmış, vezir olmuş, valide sultan olarak saraya girmiş, imparatorluk coğrafyasının yabancı kökenli evlatlarına bakmalarını tavsiye ediyorum.

Kenyalı bir çiftçi torununun başkanlığa yükselişini alkışlayanları, Cumhuriyet Türkiye’sinde Cumhurbaşkanından, Başbakanlığa, Milletvekilliğinden, Generalliğe kadar her göreve Anadolu’nun her yöresinden, her meslek gurubundan, her sosyal zümreden hiçbir ayrıma ve imtiyaza tabi tutulmadan gelen Cumhuriyet çocuklarını hatırlatmak istiyorum.

Obama'ya ihtiyatlı yaklaşılmalı: Bununla birlikte, bu aşamada yeni Başkan’ın Türkiye’yi ilgilendiren konularda izleyeceği politikalar hakkında ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olduğumuzu belirtmek isterim.

Bu düşüncemizin gerçekleşmesi halinde, uzun bir geçmişi olan ittifak ilişkilerimizin temellerinin, karşılıklı çıkar ve saygı esasına dayalı olarak, önümüzdeki dönemde güçleneceğine inandığımızı açıklamakta fayda görüyorum.

Türkiye-ABD ilişkileri: Irak’ın kuzeyinde yuvalanan PKK teröristleri Barzani’nin himayesinde bu bölgeyi Türkiye’ye karşı bir saldırı cephesine dönüştürmüş, PKK terörünün tasfiyesi için somut adımların atılmaması Türk-Amerikan ilişkilerini zehirleyen bir ihtilaf niteliği kazanmıştır.

Bu sürecin durdurulması ve Kıbrıs’ta bulunacak çözümün iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir ortaklık yapılanmasına dayanmasını sağlayacak yeni bir zemin oluşturulması Türkiye için hayati önemi haizdir.

Yeni ABD yönetiminin önümüzdeki dönemde Kıbrıs konusunda izleyeceği politikalar bu bakımdan özel bir önem taşıyacaktır.

Hükümet geri durmalı: Bu itibarla, Obama yönetimin Türkiye’yi ilgilendiren alanlarda yeni yaklaşımları görülmeden, hükümetin bağlayıcı ilişiklilere girmemesinin ülkemiz için hayırlı olacağı kanaatindeyim.

Dileğimiz, milletleri kendi coğrafyalarında, kendi beşeri ve ekonomik kaynaklarından feragat etmeye zorlayan sistemin bir an önce son bulması, küresel projeler için en büyük engel görülen milli devletler ile güçlü millet oluşumlarına saygı gösterilmesi, muhatap yöneticilerin de bu saygıyı uyandıracak duruşu hissettirmeleridir.

Çocuk yurdunda yaşanan skandal: Son olarak İngiliz Kraliyet ailesinin eski bir mensubunun ülkemizdeki Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı zihinsel engelliler merkezlerinde yaptığı gizli çekimleri ve yorumları, bu teslimiyetçi tavrın ulaştığı son aşama olarak görmek doğru olacaktır.

Yaşadığımız son gelişmelerde bizleri nispeten teselli eden tek olumlu nokta, Kadın ve Aileden Sorumlu Sayın Devlet Bakanının yaptığı açıklamalar ve gösterdiği devlet adamı duruşu olmuştur.

Bu duruşunu çocukların cinsel istismarına yönelik bir dava aşamasında Adli Tıp Kurumu’nun raporuna karşı da sürdüren Sayın Bakanın tavrını doğru bulduğumuzu belirtiyor, millet yararına olduğuna inandığımız her türlü çalışmasına Meclis Grubumuz olarak destek vereceğimizi huzurunuzda açıklamak istiyorum.

Aynı duruşu, hükümetin diğer üyelerinde de görmeyi bekliyor, bunun teslimiyetçi tavırdan bir dönüşün başlangıcı olmasını ümit ediyoruz.

AB İLERLEME RAPORU

İlerleme raporu dayatmalar içeriyor: Türkiye’yi, tam üyeliğin nihai hedef olmaktan çıkarıldığı sanal bir müzakere süreciyle oyalama niyeti iyice anlaşılan AB, bu süreci Türkiye’de zorla milli azınlık yaratmak için kullanmakta ve “Kürt sorunu” odaklı bir dizi dayatmayı, Türkiye’nin Batılı kimliğini ve rüştünü ispat ölçüsü olarak sürekli gündemde tutmaktadır.

2008 Raporu ve Stratejisi Belgesi AB’nin bu anlayışının, siyasetinin ve stratejisinin değişmediğini bir kere daha ortaya koymuştur.

Türkiye ile aynı tarihte müzakerelere başlayan Hırvatistan’a 2008 raporuyla tam üyelik takvimi ve tarihi verilmişken, Türkiye ile müzakerelerin Kıbrıs sorunu bahane edilerek oksijen çadırına sokulması ve tam üyelik perspektifinin bile karartılması, bu hayal yolculuğunda gelinen noktanın hazin bir göstergesi olmuştur.

Bu haysiyet kırıcı durumun asıl üzerinde durulması gereken üzücü yönü, AB’nin bu ayrımcı ve dışlayıcı tutumu değil, AKP hükümetinin bunu kabullenmesi ve hala iç politikada AB hayal ticareti yapmayı siyasi meşruiyet kaynağı olarak görüyor olmasıdır.

Dışişleri Bakanı’nın 2008 İlerleme Raporunu olumlu ve dengeli bulması, bu sakat yaklaşımın önümüzdeki dönemde de AKP’nin pusulası ve yol haritası olacağının hazin bir göstergesidir.

Günün Önemli Haberleri