Bahçeli Kürtlere seslendi
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Kürt kökenli kardeşim, gün bu gündür; vatana ve millete sahip çıkmak için vakit kaybetme. Sen, bu necip ...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Kürt kökenli kardeşim, gün bu
gündür; vatana ve millete sahip çıkmak için vakit kaybetme. Sen, bu
necip milletin eşit ve onurlu bir mensubu olduğunu sakın unutma.
Türk milleti imha olursa, bu topraklarda kimseye hayat hakkı
tanınmayacak" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Milli Değerleri Koru ve Yaşat
Mitingleri’nin dokuzuncusu olan Tandoğan’daki ‘Türkiye Mitingi’nde
halka seslendi. Tandoğan Meydanı’nın tamamını dolduran on binlere
seslenen Bahçeli, mahşeri kalabalıktan gurur duyduğunu ifade
etti.
Türkiye’nin dokuz bölgesinde, “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” adı
ile planladıkları açık hava toplantılarının dokuzuncusunu ve
sonuncusunu bugün “Türkiye” temasıyla başkent Ankara’da
düzenlediklerini ifade eden Bahçeli, tehditlerin arttığı ve
yaygınlaştığı bir dönemde egemenliğin yegane sahibi aziz millete
gittiklerini, düşünce ve kaygılarını korkusuzca paylaştıklarını
vurguladı.
“YERİ GÖĞÜ İNLETİYORUZ”
Sorunları kenardan izlemeyi, bir şey yokmuş gibi davranmayı hiç
akıllarından geçirmediklerini kaydeden Bahçeli, “En doğrusunun Türk
milletiyle buluşmak olduğuna inandığımızdan adımlarımızı hep bu
yönde attık, kararlarımızı hep bu yönde verdik. Geriye dönüp
bakıldığında endişelerimizde ne kadar haklı, teşhislerimizde ne
derece isabetli olduğumuz mutlaka ki takdir ve itiraf edilecektir.
Kuruluş ilkelerimize nankörlük yapan köksüz ve yönsüzlere 23 Mart
2013 günü Bursa’dan itiraz ettik. Bayrağımızı indirmeye çalışan
terörist heveslere 20 Nisan 2013 günü İzmir’den duruş gösterdik.
Vatanımız üzerinde hesap yapan fanatizmin ve fenalıkların esiri
olmuş bölücülere 25 Mayıs 2013 günü Adana’dan mesaj verdik.
Birliğimizi bozmaya çabalayan yerli ve yabancı melanet emellere 22
Haziran 2013 günü Erzurum’dan seslendik. Türkçemizin itibarıyla
oynamaya kalkışan dilsiz şeytanlara 24 Ağustos 2013 günü Konya’dan
meydan okuduk. Kardeşliğimizi yıkmaya yeltenen fesat ve nifak
yuvalarına 14 Eylül 2013 günü Elazığ’dan uyarılarda bulunduk.
Demokrasiyi linç etmeye teşebbüs eden milli irade vurguncularına,
manda hasreti çeken millet hasımlarına 5 Ekim 2013 günü
İstanbul’dan yüklendik. Kurtuluşumuzun emanetlerini felç etmeye
kararlı olan işgal ve esaret yanaşmalarına, yabancılarla düşüp
kalkan çürük kalplere 26 Ekim 2013 günü Samsun’dan diklendik, yeni
bir kurtuluş meşalesi yaktık. Bugün de Türkiye diyoruz, Türkiye
diyerek meydanları dolduruyor, yeri göğü inletiyoruz” diye
konuştu.
“İDDİAYLA SÖYLÜYORUM; TÜRKİYE’Yİ ONA BUNA YEM ETTİRMEYECEĞİZ”
Baskılara, tutsaklıklara, kuşatmalara karşı çıktıklarını, anormal
boyutlara ulaşan karanlığın, karmaşanın, kaosun ve kutuplaşmanın
boyutunu deşifre ettiklerini söyleyen Bahçeli, “Korkma milletim,
korkmayın milletimin fertleri; bu şafaklarda yüzen al sancak
ilelebet dalgalanacaktır. Yurdumun üzerinde tüten en son ocak
sönmeden, en son millet evladı rahmeti Rahman’a kavuşmadan
Türkiye’ye halel gelmeyecektir. Farz-ı muhal, dara ve buhrana
düşsek de, sayımız azalıp takatimiz kalmasa da, merak buyurmayınız;
birimiz Mete Han olur zalimlerin üstüne yürürüz. Birimiz Atilla,
diğerimiz Bilge Kağan olur Türklüğün varlığını yeni baştan
yüceltiriz. Birimiz Alparslan olur yeniden fetih yoluna düşeriz.
Birimiz Ertuğrul Gazi olur Söğüt’ten tekrar ve bir kez daha
başlarız. Birimiz Osman Gazi olur yeni bir Türk destanı yazmak için
yollara koyuluruz. Birimiz Murat olur, öbürümüz Yıldırım olur
Haçlılara kafa tutar, muzaffer akşamların şükür namazını kılarız.
Birimiz Fatih olur, gemileri ite ite, zorlaya zorlaya karadan
yürütür, hisarların burcuna üç hilali dikeriz. Ve birimiz Mustafa
Kemal olur Samsun’dan Bismillah der, bağımsızlığın peşine düşer,
yurdumuzu düşman emellerinden silip süpürürüz. Ölsek de teslim
olmayız, yenilgi kabul etmeyiz, zillete boyun eğmeyiz, Müslüman
Türk olmaktan vazgeçmeyiz. Bundan müsterih ve emin olunuz. Geceler
uzun olsa da, hainler mevki, koltuk, servet ve şöhret sahibi olarak
sivrilse de emanetin bekçisi bizler, karanlığın kalbine tıpkı bir
hançer gibi saplanırız. İddiayla söylüyorum; Türkiye’yi ona buna
yem ettirmeyeceğiz. Türkiye’yi yüz üstü bırakmayacak, yalnız başına
koymayacağız. Hamd olsun Türkiye Tandoğan’dadır” ifadelerini
kullandı.
“TECRÜBELERİMİZ, YAŞANAN GERÇEKLER, SÖYLEDİKLERİMİZİ
İSPATLAMAKTADIR”
Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye buradaysa, Recep Tayyip Erdoğan ve bölünme ayinine çıkmış
şer ve batıl yüzler nerededir? Türkiye buradaysa, şerefini
bölücülük kumarında kaybetmiş sefalet, ifrit ve müfrit yuvaları
nerededir? Ben size söyleyeyim, ya İmralı’da pazarlıkta, Kandil’de
oynaştalardır ya da canla-başla yolsuzluk tüneli kazıyorlardır. Ya
yabancıların dizinin dibinde ya da sömürgecilere taşeronluk
yapıyorlardır. Ya yeni hıyanet senaryoları yazıyorlar ya da kafir
hesaplara yamanmak için çırpınıyorlardır. Ya Türklüğü nasıl kazırız
diye harıl harıl hesap içinde ya da bölünmeyi nasıl çabuklaştırırız
diyerek fitne kazanını alevlendiriyorlardır. Kaldı ki, bunların
doğru yerde, doğru yönde ve doğru işlerle meşgul olmaları
imkansızdır. Şeytani hesaplar bunlarla gün yüzüne çıkmıştır.
Kalleşlik bunlarla belgelenmiş, vefasızlık bunlarla alenileşmiştir.
Kötülük bunlarla kurumsallaşmış, vicdansızlık bunların elinde silah
gibi kullanılmıştır. Tecrübelerimiz, yaşanan gerçekler, bugüne
kadar olan hadiseler bu söylediklerimizi ispatlamaktadır. Ne var
ki, zalimin zulmü, eşbaşkanın hükmü varsa, Türklüğün bükülmez kolu,
milletin eğilmez başı, Türkiye’min de düşmez kudreti vardır.”
“TÜRKİYE, İKİNCİ FETRET DEVRİ’Nİ YAŞAMAKTADIR”
Bugünkü şartlarda Türkiye’deki yapının yıkılması için çok yoğun bir
mücadelenin devam ettiğini ileri süren Bahçeli, “Kimi zaman
demokratik açılım, kimi zaman milli birlik ve kardeşlik, kimi zaman
da çözüm süreci mahlaslı zehirli projelerle bölücülüğe siyasi ve
hukuki meşruiyet aranmaktadır. Milleti Türk’ten, devleti Türkiye
Cumhuriyeti’nden soymak ve soyutlamak için olmadık iğrenç
yöntemlere başvurulmaktadır. Türksüz millet, Türksüz devlet ve
Türksüz vatan için kuyruğa giren alçaklar; dünden bugüne miras
kalan milli ve manevi değerleri çözmek ve çökertmek için son derece
faaldir. Türk milleti bunun için inkar edilmektedir. Türklük bunun
için hedef alınmaktadır. Milliyetçilik bunun için kötülenmektedir.
Üzülerek söylemek isterim ki, Türkiye ikinci Fetret Devri’ni
yaşamaktadır. Türk milleti 11 yıldır devam eden bölücü ve yıkıcı
kalkışmalara sahne olmaktadır. Milli ve üniter nitelikli Türk
Cumhuriyeti Devleti; sözde ‘demokratikleşme, özgürleşme, barış,
süreç, çok kültürlülük, alt kimliklerin tanınması, ana dilde
eğitim, siyasi statü talepleri’ gibi kavramlarla parçalanmanın
eşiğindedir. Sosyolojik olarak Türk kimliğinde birleşme süreciyle
tamamlanmış milletleşme olgusu geriye döndürülmek istenmektedir.
Şayet bu eğilim, bu dayatma ısrarla sürdürülürse, iç ve dış
tazyiklerle sivrilen kimlik talepleri dağılmayı sağlayacak,
çatışmayı getirecek, bu ülkede yaşayan kardeşlerimiz alt kimlikler
arasında eriyecek ve emilecektir. Bu şartlar altında, korkarız ki,
ne milletten ne de Türkiye Cumhuriyeti’nden iz ve eser
kalmayacaktır. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ile devletten
ayrılan çok sayıda unsur kendi milli devletini kurmuşlar, ama o
günden beri rahat, huzur ve istikrar yüzü görmemişlerdir. Dönemin
gelişmeleri doğrultusunda son kurulan devlet ise Türkiye
Cumhuriyeti olmuştur. Ve bu devleti kuran da büyük Türk milletidir.
Tekrar ediyorum, devletin kurucu ögesi ve asıl sahibi asil Türk
milletidir. Biz demek bir demektir. Türk milleti demek bin yıllık
kardeşlik hukukuyla aynıdır” şeklinde konuştu.
“ZORLAMALARLA MİLLET OLMADIK”
Bahçeli, doğuda batıya, kuzeyden güneye bir, beraber ve büyük bir
ailenin temsilcileri olduklarını dile getirdi. Kökeni ne olursa
olsun her Türk vatandaşının Türkiye’nin bölünmesi halinde nelerin
olacağını iyi düşünmesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, “Hele hele
milletin 36’ya parçalanmasıyla hangi felaketlerin ve hangi feci
olayların doğacağını şimdiden öngörmelidir. Milleti içi boş bir
kabuğa, dokununca çatlayacak ve dağılacak gevşek bir dokuya
dönüştürmenin nasıl bir musibete, nasıl bir depreme yol açacağını
bugünden hesap etmek lazımdır. Bölünmeye mesafeli, teröre tepkili
Kürt kökenli kardeşlerim artık seslerini yükseltmeli, nerede
durduklarını netleştirmelidir. İmralı canisinin ve PKK terörünün
kanlı planlarına, bölünme ısrarlarına tepki göstermelidir. Bu
kardeşlerim, AK Parti’nin, BDP’nin ve HDP’nin tezgahlarına ve
tuzaklarına düşmemeli, kardeşlikten ödün vermemelidir. Diyarbakırlı
İstanbul’da yaşıyorsa, Bingöllü Ankara’da iş yapıyorsa, Şırnaklı
Antalya’da ikamet ediyorsa, Siirtli Konya’da ekmeğini kazanıyorsa,
Mardinli İzmir’de evlenip yuva kurmuşsa bu millet olmamız
sayesindedir. Bazı haddi ve seviyeyi aşan, asla hoş görmediğimiz
münferit örnekler dışında; Türk milletinin hiçbir ferdi
ötekileştirilmemiş, ayrımcılığa muhatap kalmamış, yabancı
görülmemiştir. Biz fermanlarla, irade-i seniyelerle, anayasalarla,
kanunlarla, kararnamelerle, genelgelerle, zamanı geldiğinden
ayrılıp dağılmak üzere bir araya gelmedik, zorlamalarla millet
olmadık. Bu vasıtalarla da küsmemiz ve birbirimizden uzaklaşmamız
mümkün değildir. Hüzünlere direnerek, kışkırtmalara direnç
göstererek, çilelere katlanarak, bir elin parmakları olduk ve
yumruk gibi sımsıkı bütünleştik. Kaynaşmamızın ve kavuşmamızın
bakiyesi olarak Türk milletine can verdik. Diyarbakır’dan yanık
yanık seslenen uzun havayla Ankara’da duygulandık. Aydın’daki
zeybekle Van’da oynadık, Elazığ’dan çalan davulun sesiyle
Çankırı’da halay çektik. Yozgat’tan tellerine vurulan bağlamanın
sesine Batman’dan katıldık. Şanlıurfa’ya özgü damak lezzetini
İstanbul’dan tattık. Muşlu gelini Nevşehir’de karşıladık, Samsunlu
damadı Tunceli’de alkışladık. Bursa’dan uğurladığımızı askerimizi
Hakkari’ye emanet ettik, Hakkari’den çıkan yoksul ve işsiz
kardeşimizi Mersin’de bağrımıza bastık. Biz iç içe geçtik, aynı
kültür havuzundan, aynı tarih çeşmesinden, aynı sevinç membaından
beslenerek büyüdük ve Türkiye olduk. Bunun için herkes eşittir
Türkiye dedik. Biz kardeşlikte söz kestik, Türk milletinde
buluştuk. Irk tasnifi yapmadık, kafatası ölçümü gibi ilkelliklere
hiç tevessül etmedik” ifadelerini kullandı.
“KÜRT KÖKENLİ KARDEŞİM, GÜN BU GÜNDÜR; VATANA VE MİLLETE SAHİP
ÇIKMAK İÇİN VAKİT KAYBETME”
“Kürt kökenli kardeşim, gün bu gündür; vatana ve millete sahip
çıkmak için vakit kaybetme” diyen Bahçeli, konuşmasına şöyle devam
etti:
“Sen, bu necip milletin eşit ve onurlu bir mensubu olduğunu sakın
unutma. Türk milleti imha olursa, bu topraklarda kimseye hayat
hakkı tanınmayacak, göçmen, sığıntı ve marjinal hale düşmek herkes
için kaçınılmaz olacaktır. Türk milleti kırılır ve birbirine
düşerse bu topraklarda ezan bile okunamayacaktır. Unutulmasın ki
milletin ismi Türk’tür, Başbakan’a, küresel planlara ve bölücü
çevrelere rağmen Türk kalacaktır. Türklerin ismi de Türkiye’den
değil, Türkiye’nin ismi Türklerden gelmektedir. Milletin ismiyle
oynamanın gayesi devleti dönüştürmek, yeni bir rejim için kolları
sıvamaktır. Milletin değişimini isteyenlerin önerdikleri en önemli
sanal harç coğrafi kimlik tanımıdır. Türkiyelilik zırvasının çıkışı
burasıdır. Coğrafi bazda kimlik tanımı iflasın adım adım gelen
habercisidir. Başbakan da bunun için ısrarlıdır. Dahası Başbakan,
milli birliğin eseri olan Cumhuriyet’ten rahatsızdır. Başbakan Türk
milletinden memnuniyetsizdir. Siyasi geçmişinde bu hazımsızlığın,
bu sinsiliğin, bu husumetin türlü örnekleri vardır. Aynı zamanda
Türk milletine kin ve öfke kusmasının gerisinde milliyetinde
yaşadığı derin açmazlar ve çelişkiler bulunmaktadır. Üstelik
vesayeti altında bulunduğu yabancılara peşin peşin verdiği sözlerin
gereğini yapmaktadır. Başbakan küresel mihrakların gözüne girmek,
takdir toplamak, övülmek için her taklayı atmakta, her
işbirlikçilikten medet ummaktadır. Türk milletinin vermediği bir
yetkiyle, yani BOP’a Eşbaşkan olmakla övünmesi bundandır. Bu
coğrafyada Türklük olmadan milletten bahsedilemeyecektir. Biliniz
ki, milletleşme sürecinin itici, yönlendirici ve ana gücü
Türklüktür. Duygudan beslenen, ortak değerlerden feyizlenen,
tamamen kültürel bir tercihten ilhamını alan Türklük şuuru, Türkiye
Cumhuriyeti’nin kırmızı çizgisi ve milletin son kalesidir. Bu kale
düşmeden hain emeller başaramayacaktır. Bu kale harabeye
çevrilmeden Başbakan Erdoğan amacına ulaşamayacaktır. Başbakan’ın
etnik nefreti, soykırımcıları aratmayan bozuk zihniyeti asla işe
yaramayacak, netice vermeyecektir. Türk milletinin adından,
andından ve anılarından ürken, korkan ve kaçan bütün parazitler,
bütün pervasızlar ve bütün parçalı yürekler hırsla Türklüğe diş
geçirmenin arayışındadır.”
(İHA)