Bahçeli, haddimi bildirmiş oldu
Abone olKandil röportajı taşları yerinden oynattı. Kürt sorununa ilişkin eski ülkücü yazarın MHP'ye yönelik çağrısı Bahçeli'yi kızdırdı.
Bir zamanlar o da sıkı ülkücüydü. 12 Eylül döreminde
hapishanelerde yattı ama şimdi görüşleri değişti.. Bahçeli ile
yolları çok ayrı düştü..
Zaman yazarı Prof. Dr. Mümtazer Türköne'den bahsediyoruz. MHP'ye
Kürt politikasını değiştirmesi ve bu sorunda kilit rol olduğunu
hatırlatması, MHP lideri Bahçeli'yi çileden çıkardı. Bahçeli grup
toplantısında Türköne'ye şöyle seslenmişti:
"Bilinmelidir ki, bölücü terörü ve bölücülüğü hoşgörü ile
karşılayıp talepleri sözde siyaset içinde çözmeyi önerenlerin
partimizi kendi ifadeleri ile "yıkıcı bir faktör" olarak
adlandırması hiç kimsenin haddi değildir."
İşte bu sözlere alındı doğal olarak. Bugünkü köşesinde cevabı
vardı. başlıklı yazıyı kaleme aldı. Bahçeli'nin kişiliğini övdü ama
siyasetini yerden yere vurdu. Eleştirlerine yeni sorular ekleyerek
devam etti:
"(...)Bahçeli, bir Kürt vatandaşımızın bir Kürt olarak sahip olduğu
hakları acaba nasıl sıralar ve koyduğu yasakları nasıl
temellendirir? Bu konuda içinde olumsuzluk eki olmayan kaç cümle
kurabilir?"
Kürtlerin Kürt olarak şikâyetleri, itirazları ve talepleri var.
Kürt olarak şikâyette bulunmaya, itiraz etmeye, yine Kürt olarak
kendi dilleriyle ilgili taleplerini sıralamaya hakları yok mu?
Bütün bunların arkasında ise insan onuru durmuyor mu?
O zaman sorumu daha da basitleştireyim: "MHP lideri olarak bir
Kürt'e bir Kürt sıfatıyla tanıdığınız şeref nedir?" Ben bütün
problemi bu "şeref" kelimesi üzerinden hülasa ediyorum. MHP
liderinin "MHP'den istenen katkı nedir?" diye sorduğu 11 sorudan
hangisinde, asgari olarak saygı gösterilmesi beklenen ve bütün
sorunun özünde yer alan bu "şeref" var? Anadili farklı olan
insanlar, şerefleriyle nasıl yaşarlar?
Yazarın konuya ilişkin yaşanmış bir hikayeyi köşesinde ele alıyor.
Hapiste yatan ülkücünün Kürt olduğuna dikkat çeken yazarın
anlattığı olay şöyle gerçekleşmiş:
Hadise, 12 Eylül döneminde ve Mamak Askerî Cezaevi'nde geçiyor.
Muşlu, A.K. adında bir ülkücü-Kürt (iznini almadığım için sadece
isminin baş harflerini veriyorum, 36 yıl ceza aldığını
hatırlıyorum) annesiyle görüşüyor. Annesi Türkçe bilmediği için
Kürtçe konuşuyor. Kürtçe konuştuğu için, annesinin karşısında önce
sıkı bir dayak yiyor; sonra görüş yasağı getiriliyor. Görüşmede
annemin karşısında, duruşumu bozduğum için ben de aynı dayağı
yediğimden, insana ne kadar ağır geldiğini çok iyi biliyorum.