Bahçeli, Erdoğan'ı Red Kit'e benzetti
Abone olMHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında Başbakan Erdoğan'ı neden Red Kit'e benzetti
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada Afganistan'da 12 askerin şehit olduğu helikopter kazasından, 4+4+4 Yasası'na, Suriye'deki gelişmelerden, teröre politikalarına dek birçok konuda AK Parti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "MHP, CHP'nin vagonu" eleştirisine yanıt veren Bahçeli, Erdoğan'a "Bizi CHP'nin vagonu olmakla suçlayan Başbakan Erdoğan, BOP'un yol çavuşu olduğunu ne zaman anlayacaktır. Kendi partisinin, okyanus ötesinin filikası, haçlıların muhbiri, vahşi batının çakma Red Kit'i olduğunu ne zaman anlayacaktır" sözleriyle seslendi.
Bahçeli, 12 askerin şehit olduğu Afganistan'daki helikopter kazasına ilişkin de şüpheleri olduğunu söyledi ve Türkiye'nin artık Afganistan defterini kapatması gerektiğini söyledi.
İşte Bahçeli'nin konuşmasının önemli satırbaşları...
Afganistan'da düşen helikopterde 12 askerimiz şehit olmuştur. Memleketlerinde son yolculuklarına gözyaşlarıyla uğurlanmıştır. Hüznümüz tarifsiz, yürek acımız tanımsızdır. Afganistan'da şehit düşen kardeşlerimizi aziz milletimiz hürmetle anacaktır. Geride bıraktıkları hatıralarıyla kalplerimizde yaşayacaklardır.
ŞEHİT BABASINDAN DUYGULANDIRAN SÖZLER
Şehitlerimiz bizim gurur kaynaklarımız arasında yer alacaktır. Şehit ailelerinin gösterdiği vakar da fazlasıyla dikkatimizi çekmiş, bizi oldukça duygulandırmıştır. Şehit babası tarafından söylenen bu sözler hayranlık uyandırıcı bir vatanseverliktir:
"vatan sağolsun, evladımızı şehit verdik, ne mutlu bana ben şehit babası oldum."
Bu ifadeler Türk milletinin manevi olgunluğunu apaçık ortaya koymaktadır. Bu yüksek ruhu zorlamamak, çileye daha fazla katlanılmamasına müsaade etmemekte bizim boynumuzun borcudur.
BİR DE ŞÜPHEMİZ VAR
Doğal ve doğru olanı önce insanı yaşatmak, güçlü, sağlıklı değerli kılmak olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz. Askerlerimizin şehit olmasına neden olan kazanın çok yönlü soruşturulması büyük bir önem arzetmektedir. Bir binanın üstüne çakılan helikopterin, kallleşçe bir saldırıdan mı, yoksa teknik bir sorundan mı kaynaklandığı kısa sürede netleştirilmelidir.
TESADÜF DEĞİL
Konunun gizemli tarafları açığa çıkarılmalı, milletimiz bilgilendirilmelidir. Dost ve kardeş ülke Afganistan'ın yaşadığı işgal, son günlerde gerilen sosyal ve siyasal yapısı, bu kazanın tesadüfen olmadığı kanısını bizde uyandırmışıtr.
Yüce kitabımız Kuran'ı yakmaları, Kandahar'da 16 sivil Afgan'ın katledilmesi, provokasyona açık bir ortamı tetiklemiştir. Kuranı Kerim'in yakılmasına 16 sivilin öldürülmesine birkaç söz dışında etkili bir cevap üretilememesi düşündürücüdür. Başbakan işgalcilerin yanında hizalanmış olup en az zayiatla ülkelerine dönmeleri konusunda istekli ve azimlidir. Kendi ifadeleriyle söylecek olursak duacıdır.
ERDOĞAN BUNUN ALTINDAN KALKAMAZ
Afganistan'daki gerilim düzeyi bir anda artmış, tansiyon alabildiğine yükselmiştir. Başkalarının dietini ödediğimiz anlaşılırsa, bunun altından kimse kalkamayacaktır. Dünyanın gözü önünde vahşi kıyımlar yapılmaktadır. Bu ülke 11 eylül 2001 tarihinde gerçekleştirilen ikiz kule saldırılarından hemen sonra gözaltına alınmış, her karışı işgal edilmiştir. Her karışında el kaide militanları aranmıştır.
ABD'nin sürekli özgürlük harekatı, ve demokrasi getirmem propogandası için başlattığı operasyonlar doğrultusunda, Afgan halkı nefes alamaz hale getirilmiştir.
HÜKÜMETE YETKİ VERİLDİ
Türkiye, oluşturulan uluslararası güce tutarlılık gereğince omuz vermiştir. Terör konusunda küresel ölçekte yardımlaşmanın önemi büyüktür. Bu anlamda TBMM, 10 ekim 2001 tarihinde aldığı kararla, TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesin konusunda hükümete yetki vermiştir.
Bu yasayla TSK Afganistan'a gitmiş, barışçı bir yaklaşımla güvenlik sağlanması konusunda çalışmalar yürütmüşlerdir. Terörist avı bahanesiyle işgal edilen afganistan'da düzen sağlanamamış, batının karanlık niyetleri Karzai yönetimin çürümüşlüğü, Taliban'ın ilkelliği Afganlı kardeşlerimizin üzerine çökmüştür.
Bu kapsamda TSK, mevcudiyetinin Afganistan'da bulunmasının stratejik bir önemi kalmamıştır. Türk askeri Afganistan'a işgali meşrulaştırmaya değil, teröre karış işbirliği için gitmiştir. Bu kararın alındığı tarihte ülkemiz huzur ve sukünet altına alınmış, terör bitme noktasına gelmiştir.
AMAÇ TERÖRİST AVLAMAK DEĞİL, KAYNAK VAKUMLAMAK!
Şimdi terör Afganistan'da değil, şırnakta, Ankara'dadır. Bizim derdimiz bize yetmektedir. Bu nedenle yüksek riskli coğrafyalarda zaman geçirmenin mantıklı bir yanı yoktur. Deneyimlerimizden anlaşılmamaktadır ki, Afganistan'da iz sürenlerin hedefi terörist avlamak değil, kaynakları vakumlamaktır.
Dışarıda itibar, içerde itham altındaki mehmetçiği yan gelip yatmakla suçlayan bu hastalıklı siyaset anlayışıdır. Darbecilerden arınıyoruz. Demokrasiye kavuşuyoruz diyen AKP yönetimi, acaba bu sözlerin muhatabı olarak Türk ordusunu gördüğünü itiraf edecek midir?
NEVRUZ BAYRAMI
Milli kültürümüzün bizler için özel anlamı büyük olan nevruz bayramını bugün hep birlikte kutluyoruz.
Nevruz baharın habercisi ve doğanın uyanışıdır. Sıcaklığın toprakla kavuşması, ümidin yıldız gibi bakışlarımızda parlamasıdır.
Balkanlardan Sibirya bozkırlarına kadar geniş bir coğrafyada barışı ve esenliği simgeleştiren bu günün coşku içinde kutlanması Türk milletinin en önemli hasletlerinden birisidir.
Mlletimizin birliğini simgeleyen Nevruz Bayramı, zaman zaman bölücüler tarafından ihanet gösterilerine alet edilmek istenmiştir. Saldırganlığnı isyan provoları hafta sonu bu kutlamalarda gösterime sokulmuştur.
Sokak araları ve caddeler savaş alanına dönmüştür. Bu tarihi lekelemeye çalışan çapulcular, kaldırım taşlarını sökmüşler, cam ve çerçeveleri indirmişler ve dikili ağaçlara dahi zarar vermişlerdir.
ONLARA İNSAN DENMEZ!
Ortalıkta maskeyle zehir saçan bu güruha insan denilmesi, insanlığa hakaret sayılacaktır. Bunlar Allah'ın her lütfuna yan bakan kem gözlerdir. Dağda ve şehirde canımıza, cadde üzerinde işyerimize kasteden cani ve canavarlardır.
Başbakan Erdoğan bu olayları eeleştirecek, bununla da yetinmeyecek siyasi bölücü BDP'yi sözde hedef tahtasına oturtacaktırr. Ancak bu olayları hazırlayan AKP'den başkası değildir.
TÜRKİYE BU TEHDİDE BOYUN EĞMEZ
Müzakereler başlasın şayet bir şey yapılmazsa bahar geliyor, Devlet adım atmazsa haberiniz olsun bahar geliyor, anadilimizi tanıyın yoksa bahar geliyor, demokratik özerkliği kabul edin, anayasal hakkımızı verin aksi halde bahar geliyor... Ne geliyorsa gelsin, Türk milleti hepsinin başını ezmeye muktedirdir.
Bu sözler baharın muazzamlığına ve hepimizi büyüleyen ihtişamına bombalı saldırı planlarıdır. Önüne gelen baharla gözümüzü korkutmaya matuf hareket içinde bulunmuştur. Kararlılıkla söylemek isterim ki, bölücünün, BOP'çunun, içimizdeki Kandil ve İmralı şakşakçılarının bir bildiği varsa Türk milletinin azametli şamarı vardır. Baharda kanlı dereler, kurşun sesleriyle kuşatılmış ovalar görmek isteyen hainler, milletin kahrı karşısında çaresiz kalacaktır
Yıkım projesini devam ettirme çabası bunun bir göstergesidir. AKP ve BDP'nin aynı çanaktan beslenmesi, birbirlerini tamamlayan farklı sözleri buna dair bir imaredir.
ÇAKMA RED KİT
Bizi CHP'nin vagonu olmakla suçlayan Başbakan Erdoğan, BOP'un yol çavuşu olduğunu ne zaman anlayacaktır. Kendi partisinin okyanus ötesinin filikası, haçlıların muhbiri, vahşi batının çakma Red Kit'i olduğunu ne zaman anlayacaktır.
SURİYE OLAYLARI
Bir yıl önce Esad yönetimini protesto etmek için toplayan küçük bir kalabalıkla başlayan eylemler, küresel ölçüde büyümüştür. Arap Baharı'na hakim olan sokak dilinin, muhalif tezgahlama sürecinin Suriye'yi de kuşattığı ortadadır.
Komşu ülkelerin hayat damarlarını tıkayan çatışmalar, BOP un planları saat gibi işlemektetdir. Saddam'ı öldürenler, Kaddafi'yi linç edenler, aynı küresel planlamanın aktörleridir.
Kabil'den Sena'ya, Bağdat'tan Bosna'ya kadar otoriter yönetimlerin etkinlik kazanması, aslında buradaki ekonomik kaynaların çok düşük maliyetle batıya aktarılması planıdır.
Bu itibarla Arap Baharı, toplumsal ihtiyaçlardan ilhamını almış, içsel bir uyanış değil, dış tazyikli olduğu için yöneticiler değişse bile, hatta rejimler çökse bile benzer yüzlerle devam edecektir.
Arap Baharı, BOP'un yerleştirdiği bir zaman ayarlı bomba olup, patlamaktadır. Bunun gece bekçisi de AKP'dir. Suriye kışa dönen Arap Baharı'nın son uğrak yeridir. Bu ülke hala çözülememiş, yönetim ile halk arasındaki bağ koparılmamıştır.