Bahçeli Erdoğan'ı o şairle vurdu!
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yılın son grup toplantısında Erdoğan ve hükümete ağır eleştirilerde bulundu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yılın son grup
toplantısında konuştu. Bahçeli milletvekillerine seslendiği
konuşmada yine ağırlıklı olarak Erdoğan ve hükümete ağır
eleştiriler yöneltti.
Erdoğan'ın 'Türkçüler'le Kürtçüler'e karşıyım'
sözlerini eleştiren Bahçeli, Başbakan'ın okuduğu şiir yüzünden
hapse girdiğini hatırlattı ve o şairin aynı zamanda
Türkçülüğün Esasları kitabını Ziya
Gökalp'in yazdığını hatırlatarak şöyle seslendi:
Sen ‘Türkçülüğün Esasları’nı yazan rahmetli Ziya Gökalp’ın şiirini okuduğundan dolayı kısa süreli cezaevine girdin. Sonra da bu mağduriyeti siyasi hayatın boyunca hep kullandın.İstismar ettin, Türklükle ilgili her değeri fütursuzca karşına aldın.
CEMEVİNE YAPILAN SALDIRIYI KINADI
Bahçeli İstanbul'da cemevine yapılan saldırıyı kınamakla
konuşmasına başladı. Bahçeli "Saldıganlar bir an önce yakalanarak
adalet önüne çıkarılmalıdır" dedi.
Bahçeli'nin konuşmasında yine hükümet ve politikaları vardı. MHP
Lideri önce Erivan'la olan ilişkileri 'teslimiyet protokolü' olarak
nitelerken sözü Mavi Marmara'ya getirdi. Bahçeli şöyle konuştu:
Mavi Marmara gemisiyle ilgili kuru bir üzüntü beyanı ve özür
dilemesi halinde ilişkilerin normalleşeceğini söylemiştir. ABD ile
ilişkilerin temel niteliği değişmemiştir. Kıbrıs milli davamızın
sokulduğu karanlık süreç 2010'da da geçerliğini sürdürmüştür.
Füze kalkanı projesiyle İsrail, İran'a karşı korunmaya alınmış tam
bir acziyet sergilenmiştir. 2010 milletin hafızasında kolay kolay
silinmeyecektir. Gerçekten de AKP iktidarının yaşattığı hayal
kırıklıklarına ve tahribatına koca bir yıl eklenmiş
durumundadır.
KİRLİ İTTİFAK KENDİSİNİ GÖSTERDİ
Bahçeli hükümetin kirli bir ittifak içinde olduğunu iddia ederek şu
sözlerle yüklendi:
Türk milletine düşmanlıkta birleşen foyaları geride kalan aylarda
bir bir ortaya çıkmıştır. Milli kimliğimiz, üniter devlet yapımızın
kurum ve kuralları AKP yönetimi altında ağır bir saldırıya
uğramıştır. Türk devletinin hudut ve eşikleri teker teker aşılmış,
çözülmesi güç olan üstüste düğüm atılmıştır. 12 Eylül anayasa
referandumunun öncesinde ve sonrasında AKP safında dizilmiş olan
kirli ittifak kendisini göstermeye başlamıştır.
Türk'ü küçülten, hakir gören, şerefli mazisini lekeleyen kim varsa
iktidarın pusulası bozuk bölücülük gemisine binmiş ve Başbakan
Erdoğan'ın kaptanlığı altında bölünmeyi sağlayacak yıldırımlar
altında hızla yol almaya başlamıştır. Terörist elebaşısı Erdoğan'ın
başbakanlığında huzura ermiş, Mondros Mütekaresi'nden 152 yıl sonra
İmralı Mütarekesi'yle devlet boyun eğmiştir. AKP zihniyeti İmralı
sahillerine beyaz bayrakla çıkarak milletimizin haysiyetini iki
paralık etmiştir..
KİMİN ŞEREFSİZ OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI
Başbakan Erdoğan'ın daha önceki sözlerine göndermede bulunan
Bahçeli sözlerini sertleştirdi:
Başbakan daha önce bizim açıklamalarımızı şerefsizlikle itham
etmişti. Ancak zamanla kimin şerefli kimin şerefsiz olduğu ortaya
çıkmıştır. Yapılan sinsi görüşmeleri, karanlık planları, rezil
oyunları bertaraf edilemeyecektir. Herşey gün gibi ortadadır. AKP
İmralı ve Kandil arasındaki işbirliğini sağlamış ve cüretkar
olmalarına zemin hazırlamıştır.
Eğer vatanımız özerklik tartışmaları yapıyorsa iki dili konuşuyorsa
bunun tek sorumlusu AKP hükümetinden başkası değildir. İlkel ve
çürümüş siyasi iktidar bölücülüğün dinamitlerini ülkemizin her
yerine yerleştirmekten zerre kadar utanç duymamıştır.
Son günlerde ayrı bayrak, farklı dil gibi özerk yönetimi içeriğine
alan ihanet projesi, Diyarbakır'da sözde aydınlar tarafından ele
alınmış taslak kamuoyuna ulaştırılmıştır. Daha önce de benzer
görüşler, kanlı terörün uzantıları, onlara yardım ve yataklık yapan
köksüz bazı aydın ve zevat tarafından dile getirilmiştir.
ATALAY YÜCE DİVAN'A GÖNDERİLMELİ!
Bahçeli'nin Erdoğan'dan sonra hedefinde İçişleri Bakanı Beşir
Atalay vardı. Bahçeli, iktidara geldikleri takdirde Atalay'ı
Yüce Divan'a göndereceklerini söyledi:
Türk milletinin tahammül sınırını zorlayan bu tiplerin yıkım
projesinin her geçen gün daha da güçlendiği bilinmektedir. Yıkım
projesi Türkiye'yi uçurumun kenarına getirmiştir. Terör biterse
bizim de biteceği kehanetinde bulunan İçişleri Bakanı, yıkımın ilk
adımını Gölbaşı'nda polis tesislerinde gerçekleştirilen toplantıyla
atmıştır.
Sözüm ona yıllardır devam eden terörün sonlandırması, birlik ve
dirliğimizin pekiştirilmesi amacıyla PKK açılımını başlattıklarını
ifade etmişti. Bu kafa yapısının terörün bitmesinden anladığı
güçlenmesidir. Bu tehlikeli projeler ilk defa açığa çıkmıyor. Türk
milletinin sabrı zorlanıyor.
Damat Ferit kabinelerinin içişlerini aratmayacak olan Bakan'ın
polis akademisinde yaptığı toplantıdan sonra ülkenin geldiği nokta
budur. Hükümetin sözde demokratik açılımı iflas etmiş ve ülkemizin
yıkım seline bırakmıştır. Bu kapsamda partimizi zan ve töhmet
altında bırakarak "Terör biterse MHP'de biter" diyenlere
diyebileceğimiz şudur: MHP kandan, karışıklıktan ve kavgadan
beslenen bir çarpık anlayışa hiçbir zaman sahip olmamıştır.
Aksine iftiraları atanlar mahşeri vicdanda mahkum olacaklardır.
Sözümüz kardeşliğe, birliğe ve dirliğe yöneliktir. Amacımız Türk
miletinin bağımsız yaşaması ve sonsuza kadar son vatanında var
olmasıdır. Bize gıybette bulunanlar müfteridir ve kötü niyetlerine
esir olanlardır.
BİZİM EKMEĞİMİZ DE SUYUMUZ DA TÜRKTÜR!
Başbakan Erdoğan'ın son yaptığı konuşmaya değinen Bahçeli,
konuşmalarındaki Türkçü vurguyu derinleştirerek şöyle seslendi:
Bizim ekmeğimiz de suyumuz da Türk'tür, Türkçedir... Türk
tarihidir... Bunun dışında terörün ekmeğimiz olduğu iftirasını
atanlar, ekmeğini yediği ülkeye ihanet girişimlerin hesabını
vermelidir sonra yüzleri kalırsa bize laf yetiştirmeye devam
etmelidirler.
PKK açılımın koordinatörlüğünü yapan bu şahsın Yüce Divan'a gitmesi
kaçınılmazdır. Bu da inşallah MHP'ye nasip olacaktır... Dünyada
hangi devlet kendisini bölmeye yeltenen oluşumlara fırsat
vermiştir? Binlerce yıllık devlet geleneğine sahip Türk devletinin
vebali kimin üzerinde olacaktır. Şehirlerinde, sokaklarında
konferans salonlarında ve dağlarında kendisini yıkmaya çalışan eli
kanlı katillere müsaade etmenin, hoşgörmenin siyasete kazandırmaya
çalışmanın hesabını iki cihanda kimler nasıl verecektir?
Türk devletinin kudretinin bugün ayağa düşürülmüştür. Ülkenin
parçalanmasının fikir egzersizleri yapılıyorsa bundan birinci
derecede sorumlu devleti bu hale düşüren siyasiler olacaktır.
Hıyanetin cesaretlendiricisi Adalet ve Kalkınma Partisidir. Ülkemiz
üzerinde ameliyat yaptırmam diyen Başbakan, eline yerleştirilen
paslı demokrasi neşteriyle Türk'e ait ne varsa kesmiştir. Bundan
zerre kadar rahatsızlık duymamış ve yüreği sızlamamıştır.
KÜRT SORUNU YOK PKK-TERÖR SORUNU VAR
Türkiye'de Kürt sorunu bulunmadığını iddia eden MHP Lideri
sözlerinde devamla şu ifadeleri kullandı:
Açıkça söylemeliyim ki Türkiye'de Kürt sorunu değil bölücü terör
sorunu vardır. 22 Temmuz 2009 yılında kurdelesi kesilerek açılışı
yapılan 1 Ağustos'ta polis akademisinde faaliyete geçen yıkım
projesinde figüranlık AKP'ye düşmüştür. ABD Başkanı Obama'nın
TBMM'de yaptığı konuşmasının ardından PKK açılımı ve Ermenistan
açılımı bir tesadüf olarak görülmemelidir.
AKP hükümetinin dışarıdan ısmarlamayla yürüttüğü ihanet projesinin
Kürt sorununa indirgenmesi ayıptır, hezeyandır. Başbakan Erdoğan'ın
alt kimlikleri kurulmuş plak gibi sürükli sayıp Kürt sorununu dile
getirmesi ve peşinden de 'tek millet var' demesi çelişkidir ve
hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Türkçe'nin dışındaki dillerin yayılması ve kamusal alana çıkması
konusunda Başbakan Erdoğan'ın çabaları ortadadır. Erdoğan'ın
'dilimiz tektir' demesi kandırmacadır ve bir anlam ifade
etmemektedir. Ana dil düzeyinde kalması gereken ve mahalli ölçekte
kullanılan bir dilin eğitim dili haline gelmesi için zımnen destek
vermiştir. Erdoğan'ın yürüttüğü yıkım projesinde Türk ve Türkçe'ye
ne varsa tartışılmıştır. Meclis'teki en son konuşmasında kendisinin
sonununun nereye varacağını tahmin etmediği kıyaslama
yapmıştır.
ERDOĞAN'I O ŞİİRİN SAHİBİYLE
VURDU!
Bahçeli'nin konuşmasını okumak için ikinci
sayfaya geçiniz
Kürtçülüğe karşı olduğu kadar Türkçülüğe de karşı olduğunu söyleyen
Başbakan Erdoğan'a hatırlatmak isterim ki, karşı olduğun Türkçülük
hiçbir zaman ayrımcılık yapmamıştır, dağlara çıkmamış, ırkçılıktan
uzak kalmıştır. Zaten farklı bir durum olsaydı emin ol ki sen bugün
başbakan olmazdın...
Sen Türkçülüğün Esaslarını yazan rahmetli Ziya Gökalp'in şiirini
okudun ve hapise girdin mağdurları oynadın. Bu milletin isminin
Türk olduğunu duymazdan geldin. Şimdi de Türklükle Kürtleri karşı
karşıya getirmeye çalıştın. Kürtlerle Türkler'in çatışması için bir
niyet mi arıyorsun. Türklük sahipsiz değildir, Türk Milleti yalnız
değildir.
KILIÇDAROĞLU'NA YÜKLENDİ
MHP Lideri konuşmasının bu bölümünde CHP ve Kılıçdaroğlu'na şu
sözlerle sitem etti:
Bu açıklamamızda Türkiye’nin varlığına
kastetmeyi amaçlayan hain tahrikler ve girişimler gemi azıya
almışken anamuhalefet partisi CHP’nin sessiz ve tepkisiz kalmasının
endişe verici bir gelişme olduğunu ve Türk milletinde çok ciddi
soru işaretleri yarattığını, bu durumu not ettiğimizi belirtmiştik.
CHP Genel Başkanı’nın gecikmeli olarak yaptığı ve sadece dil konusu
ve Belçika örneği üzerinde durduğu açıklamasının bu soru
işaretlerini gidermeye yetmeyeceği açıktır.
TALABANİ'YE DENSİZ SUÇLAMASI
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'ye 'densizlik'le suçlayan Bahçeli
konuşmasını şöyle sürdürdü:
Geçtiğimiz günlerde Irak Cumhurbaşkanı bir
toplantı için ülkemize gelmiş ve İstanbul’da iç politikamızı
yakından ilgilendiren hayati konularda görüş ileri sürmüştür.Ne var
ki Cumhurbaşkanı sıfatını taşısa da, aşiret reisliği karakteri
olmuş bu şahsın ülkemizin iç politikasına yönelik sözleri hükümet
nezdinde hiçbir karşılık bulmamıştır.Kendi ülkesi işgalin ve
saldırının ortasındayken, ülkemizde demokrasiyle ilgili görüşler
serdetmesi düşündürücü olmuştur.Hiçbir yabancının, Türkiye’nin iç
politikasıyla ilgili görüş ileri sürmesi, yorum yapması ve
tavsiyelerde bulunması aymazlık ve densizliktir.Bizim aşiret
reisliğinden kurtulamamış zihniyetlerden alacağımız ve
öğreneceğimiz bir şey de yoktur.
ABDULLAH GÜL'E DÜŞEN HASSASİYET
MHP Lideri Diyarbakır'a ziyarette bulunacak Abdullah Gül'le ilgili
beklentilerini şöyle anlattı:
Devletin başı olan Sayın Cumhurbaşkanı’nın
Diyarbakır’da Anayasal konumuna ve yeminine uygun olarak bu
konularda gereken hassasiyeti göstereceğini beklediğimizi ifade
etmek isterim.Aksi takdirde, kaçınılmaz olarak Sayın Cumhurbaşkanı
ve Başbakan arasındaki rol paylaşımının devam ettiği sonucuna
varmamıza kimse karşı çıkamayacak, buna da itiraz
edilemeyecektir.Bundan en başta yara alacak da Cumhurbaşkanlığı
makamı olacaktır.
MEHMET AKİF'E ŞÜKRANLA YADETTİ
Bahçeli yılın son grup toplantısını İstiklal Marşı şairi Mehmet
Akif Ersoy'u ölüm yıldönümünde anarak şöyle tamamladı:
Vatan Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un, milletimizin hislerine
tercüman olarak kaleme aldığı İstiklal Marşımız; şafaklarda yüzen
al sancağımızın, vatanımızda tüten en son ocak olduğu sürece
sönmeyeceğini herkese ilam etmiştir.Ezelden beri hür yaşamış olan
Türk milletinin, sonsuza kadar da böyle yaşayacağına duyulan derin
inanç, yabancılar tarafından kurulan ve kurgulanan bütün oyunları
çok şükür ki bozmuştur.Bu vesileyle aziz vatan şairimizi rahmet,
minnet duygularımla yad ediyor, kendisiyle birlikte tüm milli
mücadele kahramanlarına, şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet
diliyorum.