Bahçeli Erdoğana vurdukça vurdu
Abone olErken seçim isteyen MHP lideri sertleşti. Erdoğan'a ağır ifadelerle yüklenen Bahçeli AKP'ye bedel öde çağrısı yaptı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçim yapılması için gereken
şartların oluştuğunu savunarak, “Seçime gitmek için isyan
mı, savaş hali mi, çatışma mı, bölünme mi olması
gerekmektedir?” dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,
seçim yapılması için gereken şartların oluştuğunu savunarak,
“Seçime gitmek için isyan mı, savaş hali mi, çatışma mı,
bölünme mi olması gerekmektedir?” dedi.
Bahçeli, partisinin Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, ülkesine
hizmeti esas alan her yöneticinin en büyük hedefinin ve yegane
gayretinin, “sorumluluğunu üstlendiği beşeri varlığın
huzur, refah, güvenlik ve birliğini ve içinde şekil bulduğu
devletinin güçlenerek devamını sağlamak” olması
gerektiğini söyledi.
İktidara ve hükümete talip olanların, imkanlar, ülke potansiyeli,
dünyadaki ve bölgedeki gelişmeler, toplumun beklentileri, yetişmiş
insan kalitesi ve siyasal vizyon gibi değişkenler gözününde
bulundurularak vaatlerin gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayan
Bahçeli, yanlış hesap ve ilişkiler, dış dayatmalar, politikalarda
tercih hataları, sıradanlaşan vaatler, tükenen umutlar, eskiyen
yüzler, istismarların rağbet görmemesi gibi konuların hükümetlerin
ömrünü sona erdiren başlıca belirtiler olduğunu söyledi.
Ak Parti hükümetlerinin “başarısız bir iktidarın”
bütün emarelerini göstermeye başladığını ifade eden Bahçeli,
vaatlerin inandırıcılığını kaybettiğini, söylemlerin tekrar
edilmeye başlandığını, üstesinden gelinemeyen sorunların
bürokrasiyi yorduğunu, kurumlar arasında gerilimin arttığını
savundu.
Demokrasilerde, yönetimlerin Anayasanın işaret ettiği esas ve
usuller ile belirlenen sürelerde seçimle değiştiğini anımsatan
Bahçeli, “Ancak seçimle yapılan bu yasal değişimin
sosyo-ekonomik zeminini ve zamanını belirleyen temel güç, toplumsal
beklentilerin baskısıdır. Bu bakımdan Başbakan Erdoğan 'seçimler
zamanında yapılacak' dese de ve bunu samimiyetle istese de yorgun,
yılmış, yıpranmış, inandırıcılığını kaybetmiş bir hükümetin devamı
mümkün görülmemektedir. Elbette ki, tek başına bir iktidarın
başarısızlığını kabul ederek, zamanından önce seçim kararı alması,
bir siyasal çelişki olarak karşımıza çıksa da gelişmeler AKP'nin
buna mecbur kalacağını işaret etmektedir. Milletin iradesine karşı
direnme veya millet iradesinden korkarak kaçma, yalnızca buyruk ve
başarısız despot yönetimlerin başvuracağı sığınma halidir. Ne var
ki demokrasiler, millet iradesinden sonsuza kadar kaçışa müsaade
etmeyen yönelimlerdir” diye konuştu.
Bahçeli, koalisyon ortağı oldukları 57. Hükümet döneminde seçimde
ısrar ettiklerini belirterek, “O günkü siyasal ortam,
küresel gelişmeler ve MHP'siz siyaset arayışları koalisyonu daha
fazla sürdürme imkanını vermeyince, partimiz tarihi bir kararla
milletin iradesine başvurmaktan, bedeli ne olursa olsun asla
kaçınmamıştır” dedi.
Başbakan Erdoğan'ın koalisyon ortağı oldukları döneme atfen
“bırakıp kaçtınız” anlamına gelen sözlerin
demokratik karşılığı olmadığını söyleyen Bahçeli, milletin
hakemliğinden korkmanın, verdiği yetkileri tazelemekten kaçmanın da
siyaset anlayışımızda yeri olmadığını kaydetti.
Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın önünde iki seçenek kaldığını
ileri sürerek, şöyle devam etti:
“Ya giderek eriyen partisinin düşüşünü bir noktada
durdurmak için kendince yeterli zannettiği bir seviyeyi yakaladığı
anda seçime gidecektir. Ya da destek seviyesini yeniden
yükselteceği umuduyla karşılayamadığı toplumsal taleplere
dayanabileceği kadar dayanıp zamanında seçime gitmeyi
hedefleyecektir. Ne var ki Başbakan Erdoğan ve partisi açısından
her iki tercih de çözülmesini ve gerileyişini durdurmaya
yetmeyecek, beklenen akıbet er ya da geç karşılarına çıkacaktır.
Bizim seçim beklentimiz ve talebimizden maksadımız, Türkiye'nin,
AKP'den bir an önce kurtulmasıdır. Bu hükümetle geçirilecek her
ilave gün daha fazla tahribat, daha fazla kışkırtma, daha fazla
istismar, daha fazla yoksulluk ve daha fazla dayatma demektir. AKP
iktidarı tükenmektedir. Ancak beraberinde Türkiye'yi de için için
tüketmektedir. Ve Türk milletinin ve Türkiye'nin kaybedecek zamanı
ve israf edilecek geleceği kalmamıştır.”
"YETKİYİ GERİ ALACAK OLAN DA MİLLETTİR”
Milletin layık olduğu demokratik hedeflerden uzaklaştırılmasına,
göz yummayacaklarını, sessiz kalmayacaklarını vurgulayan Bahçeli,
“Bizden, hiç kimse millet ve devlet bekası bu derece
tehlike altındayken suskun kalmamızı beklememelidir”
dedi.
Geçen hafta MYK toplantısında genel seçimlere yönelik hazırlıkların
başlatılması kararının alındığını anımsatan Bahçeli, sürecin
milletin hayrına ve yararına sonuçlanacağını, partilerinin
Türkiye'nin sorunlarını omuzlayacağını ifade etti.
Bahçeli, “Bu karar, yalnızca seçimle sonuçlanacak olan
siyasal ve sosyal şartların yeterince olgunlaştığının tespiti
değildir. Ülkemizin bütün sorunlarını çözmeye hazır ve talip
Milliyetçi Hareketin, millet iradesine olan saygısının iradesidir.
Ve aynı zamanda ağır ve sancılı geçen 7 yılın sona ermesi için
milletimiz adına yaptığı demokrasi çağrısıdır. Almış olduğumuz
kararın ve çağrının Başbakan Erdoğan'da uyandırdığı öfke ve
yenilgiye doymayan pehlivan kıyaslaması millete olan güvensizliğin,
milletten kaçmanın işareti olmuştur. Siyasal iktidarları seçerek
hükümet olma gücünü veren millettir; bu yetkiyi başarısız
olanlardan geri alacak olan da yine millet olacaktır.
Demokrasilerde bundan kurtuluş yoktur” diye konuştu.
Ak Parti ile geçen yılların özetini “Kriz, Kargaşa, Kaos,
Korku, Kutuplaşma, Kavga ve Karanlık” kelimelerinin baş
harflerinden oluşan “7-K”lı tahribat olarak
tanımladıklarını anlatan Bahçeli, bu tespitlerinin, hayatın acı
gerçekleri olduğunu söyledi.
“KORKUNUN ECELE FAYDASI YOKTUR”
Bahçeli, 2007 seçiminden sonraki ilk grup toplantısında
“küresel dayatmalar karşısındaki ürkek ve teslimiyetçi
tavrının ve içine düşülen sıcak para, borç, faiz ve taviz
döngüsüyle AKP kadrolarının bunu başaramayacaklarını”
öngördüğünü ve haklı çıktığını belirterek, ülkenin zor ve sancılı
bir dar boğaza sokulduğunu, toplumsal gerilim ve siyasal değişim
beklentisinin yeterince biriktiğini söyledi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, şunları kaydetti:
“Sonunda hür irade ile sandıkta sonuçlanacak bir seçim
sürecinin başlaması ve demokratik bir rahatlama ortamının doğması
için daha nasıl bir tahribat yaşanması, daha ne kadar ağır
sorunların olması gerekecektir? Yaygın yoksulluk, artan işsizlik,
kimlikleri tahrik edilmiş toplum yapısı, fitili ateşlenmiş
ayrımcılık, uluslararası güçlere tam teslimiyet, seçim için yeterli
ortam demek değil midir? Seçime gitmek için isyan mı, savaş hali
mi, çatışma mı, bölünme mi olması gerekmektedir? Çok şükür ki,
demokrasiler bu değişimin milletin meşru ve hür iradesi ile
yapılabildiği rejimlerdir ve ülkemizin demokratik birikimi bizlere
bu imkanı sunmaktadır. Bu itibarla, olumsuzluklar katlanarak
artarken sandıktan kaçmak; ya demokrasiye ve millete inanmamak
demektir, ya otokrat bir yönetim arzusunun, despot bir ruh halinin
yansımasıdır, ya yokluk, yoksulluk ve teslimiyeti göremeyen bir
siyasal körlüğün işaretidir ya da veremeyecek hesaplara ve karanlık
ilişkilere mahkum hale gelmiş olmanın derinden yaşanan korkusudur.
Biz bunların tamamının Başbakanı seçimden ve sandıktan ürküten
baskın etkenler olduğu düşüncesindeyiz.”
Bahçeli, bugün Türkiye'nin şartlarının 2002 yılına göre çok daha
ağırlaştığını, Cumhuriyetin birikimlerinin çok daha fazla tahrip
olduğunu savundu.
57. Hükümet döneminde “önce ülkem sonra partim”
ilkesiyle hareket ederek seçime gittiklerini ve o günkü şartlarda
partilerinin Meclis dışında kalarak siyasi bedeli ödediğini,
milletin Ak Parti'yi hükümete taşımasına da saygılı olduklarını
söyleyen Bahçeli, “Şimdi bedel ödeme sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi'ndedir. Milletimizin sonuna kadar güvendiğimiz
iradesi ilk seçimde bu ilkesiz kadroları gönderecek ve inancımız
odur ki Milliyetçi Hareketi iktidar yapacaktır. Kaçış yoktur,
kurtuluş yoktur. Buradan Başbakan'a hatırlatırım ki korkunun da
ecele faydası yoktur” diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti teşkilatı ve ülkücü
gençliğe seslenerek, Bütün vatandaşlarımızı ayrım
gözetmeksizin kucaklıyoruz' dedi. Bahçeli, milliyetçi
hareketin, tahrikler ne kadar ağır olursa olsun, kardeşliğe zarar
verecek girişimlerin karşısında olacağını, sokaktan uzak
duracağını, oynanmak istenen oyunu sabır ve sükunetle bozacağını
söyledi.
Bahçeli, partisinin Grup Toplantısında konuşan Bahçeli,
“açılım adı verilen sözde siyasi projenin, millette neden
olduğu tahrik ve ayrışmanın ortada olduğunu” belirtti.
Bu konuda daha önce yaptıkları uyarıları hatırlatan Bahçeli,
açılımın hız kazandığı yaz başından bu yana, Türkiye'nin çeşitli
yerlerinde meydana gelen, toplumsallaşan mahalle çatışmalarının ve
kavgaların, daha önce yaptıkları uyarılar ışığında yeniden
değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi.
Bahçeli, Hükümet tarafından yıllardır kaşınan kimliklerin, millet
bütünlüğünden ayrılma eğilimi göstermeye başladığını iddia ederek,
“Kişiler arasında meydana gelen basit asayiş olaylarının
bile tetiklediği gruplaşmalar, kız kaçırma, hırsızlık, sataşma,
tartışma gibi münferit suç ve kabahatlerin artması, taşlı, sopalı,
patlayıcı ve yanıcı maddeli ayaklanma gösterilerine karşı devlet
gücünün çaresiz kalması gibi tali etkenler, münferit hadiseleri
aniden toplum olayı haline getirmeye başlamıştır” diye
konuştu.
BAZI YERLERDE MEYDANA GELEN OLAYLAR
Geçmişte küçük bir kıvılcımın büyük yangınlara neden olabileceğine
dair yaptıkları ikazın anlamının da burada olduğuna dikkati çeken
Bahçeli, 26 Kasım 2009'da Bayramiç'te, 15 Aralık 2009'da
Bulanık'ta, 3 Ocak 2010'da Edirne TEM Otoyolu girişinde, 5 Ocak
2010'de Mersin Akdeniz ilçesinde ve 6 Ocak 2010 tarihinde de Manisa
Selendi ilçesinde yaşanan talihsiz olayların bir kez de bu yönüyle
değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Bahçeli, en küçük tartışmanın bile hızla kitleselleşerek toplumun
birbirine karşı düşmanca davranmasına neden olacak bu tehlikeli
vasatın, hükümetin tahrikleriyle hazır hale getirildiğini ileri
sürerek, şunları söyledi:
“Bu ne Bayramiçli'nin, ne Bulanıklı'nın, ne Akdenizli'nin,
ne de Selendili'nin öncelikli suçu ve ayıbıdır. Bu doğrudan doğruya
etnik ayrımcılığı misyon belleyen, cahiliye dönemi kabile
zihniyetine takılıp kalmış, kimlik kışkırtıcılığı yapan AKP
hükümetinin ayıbı, suçu ve sorumluluğudur. MHP, hiçbir
vatandaşımızın barınma, iskan, iş ve aş arama, eğitim ve sağlık
gibi temel hayat ihtiyaçlarının kendi hür iradesi dışında
zorlamalara maruz kalmasını ve tercihlerine ipotek konulmasını asla
hoş görmez. Özellikle bunun, sahip olduğu köken veya mezhep
nedeniyle ayrımcılığa uğramasını, baskı ve zorlama görmesini asla
kabul etmez. Yurdumuzun her yeri ve yöresi hepimizindir. Nerede
doyuyorsa, nerede yaşamak istiyorsa, nerede rızkını kazanıyorsa
yasal ve helal olmak kaydı şartıyla herkes ülkemizin imkanlarını
kullanma konusunda eşittir.”
PARTİ TEŞKİLATI VE ÜLKÜCÜLERE UYARI
MHP Lideri Bahçeli, parti mensuplarına ve ülkücü gençliğe
seslendiğini ifade ederek, ilkesiz ve kimlik bunalımı yaşadığını
belirttiği Hükümetin, millete yönelik kimlik tahriklerinin
toplumsal öfkeyi biriktirdiğini ileri sürdü.
“Başbakan'ın her konuşmasındaki ayrımcı mesajlarının,
toplumda derin fay kırıkları oluşturmaya başladığını” öne
süren Bahçeli, yara alan kardeşlik duygularının istismar ve
kışkırtmaya açık ve hassas hale gelen toplumun kimlik reflekslerini
arttırdığını söyledi.
Yıllardır birbirine sokularak yaşayan toplum fertlerinin, ayrışma
eğilimi göstermeye, komşular arasında keskin sınırlar çizilmeye
başladığını ifade eden Bahçeli, bu gergin ve hassas ortamın,
herkese yeni ve ayrı bir sorumluluk yüklediğini vurguladı.
Bahçeli, birlikte yaşadıkları beşeri varlığı; kökü, kökeni ve
mezhebi ne olursa olsun tamamını “Türk milleti”
tanımı içinde kucaklayan bir anlayışın temsilcileri olduğunu dile
getirerek, şunları kaydetti:
“Hiçbirisini diğerinden ayrı düşünmemiz, birini diğerine
tercih etmemiz asla söz konusu olmayacaktır. Emeğimizi, alın
terimizi, kazancımızı beraberce sağladığımız, vergi vererek,
askerlik yaparak, üreterek vatan borcumuzu beraberce paylaştığımız,
kız alıp verdiğimiz, askere uğurladığımız, beşiklerini
salladığımız, mevlitlerine katıldığımız, birlikte ibadet ettiğimiz,
anısını, acısını, sevincini ve gururunu paylaşmaktan kıvanç
duyduğumuz, namusunu namus bellediğimiz, arkamızı dönmekten asla
çekinmediğimiz, onurlu ve müreffeh bir geleceği de birlikte
paylaşmak istediğimiz, komşumuzdan başlayarak, mahallelimizle,
hemşehrimizle ve ülkemizdeki bütün vatandaşlarımızı tekraren ifade
ediyorum, hepsini ayrım gözetmeksizin kucaklıyoruz.”
"FİTİLİ İKTİDAR TARAFINDAN ATEŞLENDİ”
Devlet Bahçeli, bu samimi kucaklaşmayı ve beraberlik çağrısını
zayıflatacak hiçbir tepkinin partisi tarafından masum ve haklı
bulunmasının mümkün olmadığını belirterek, “Milliyetçi
Hareket, tahrikler ne kadar ağır olursa olsun kardeşliğimize zarar
verecek girişimlerin karşısında olacak, sokaktan uzak duracak,
oynanmak istenen oyunu sabırla ve sükunetle bozacaktır. Temennim,
hükümetin ve yandaşlarının, iptidai bir körlükle, toplumu millet
olmanın kapsayıcı ve kucaklayıcılığından, kabile kültürünün ilkel
ve geri formlarına itmesinin bedelinin ayrışma, kutuplaşma ve
çatışma olduğunu artık anlamış olmasıdır” diye
konuştu.
İktidar tarafından fitili ateşlenerek sokaklara bırakılmış ayrışma
dinamitlerinin, Başbakan tarafından sürekli olarak
“provokasyon” olarak tanımlanmasının da hükümeti
kurtarmayacağını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
“Zira, toplumumuzu birbirine düşürecek provokatörü sokakta
aramaya gerek yoktur. Hükümetin sözde açılım denilen yıkıcı
siyaseti, başlı başına tarihi ve toplumsal provokasyondur.
Milletimizi 36'ya bölmeye çalışan baş provokatörün kim olduğu da
ortadadır. Ben milletimize ilk Genel Seçime kadar sabır ve sükunet
tavsiye ediyorum. Habur'dan AKP teşrifatı ile PKK'lı kabul
törenlerinin yapılması, Başbakan'ın bitmeyen kimlik arayışların
ağır tahriklere neden olması, teröristin sokaklarda ayaklanma
provaları yapmaya başlaması, bir türlü ulaşamadığınız vaatler ile
refah ve güvenlik eksikliği sizleri öfkelendirmiş olabilir. Ama
emin olunuz ki Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur.
Yeter ki birlik ve beraberliğimiz yara almamış olsun. AKP
zihniyetinin hükümet olmadığı bir Türkiye'de ülkemiz kaybetmeye yüz
tutan hasletlerine yeniden kavuşacak, milletimiz kardeşçe yaşamaya
devam edecektir. Milliyetçi Hareket, bu misyona ve hizmete taliptir
ve hazırdır.”
EKONOMİDEKİ GELİŞMELER
Devlet Bahçeli, ekonomide yaşanan gelişmeleri anlattı ve emekli
maaşlarına yapılan artışı eleştirdi. Gerçekleşen zamların yıllık
faturasının, 3 milyar 42 milyon TL düzeyinde olacağının
anlaşıldığını dile getiren Bahçeli, emeklilerin dertlerine deva
olmayacağını belirttiği söz konusu zammın bedeli için 2010 yılı
bütçesinde bir karşılığın bulunmadığını savundu.
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; SSK, Bağ-Kur ve tarım
emeklisi 7 milyon 327 bin 800 kardeşimizin maaşlarında sözde bir
artış yaparak, bunların gelirlerine zamlar yoluyla el koymak için
bir tertip içine girmiştir” diyen Bahçeli, yapılan maaş
artışlarından sonra emeklilerin büyük bir aldatmacaya konu
edildiğine dair ciddi belirtilerin ortaya çıktığını iddia etti.
Bahçeli, “Çalışanlarımıza haklarını teslim ettiklerini
iddia eden Başbakan Erdoğan'dan beklentimiz; bir an önce, samimi ve
gerçekçi bir şekilde; çiftçimizin, memurumuzun, esnafımızın da
haklarını vermesi, açlık grevinin arifesinde olan TEKEL
işçilerimizin sorunlarını gecikmeksizin çözmesidir. Ancak bu
takdirde, Hükümeti yaptıklarından dolayı destekler siyasi haklarını
teslim ve tasdik ederiz” ifadelerini kullandı.
"YALANLA, DOLANLA SALTANATI DEVAM ETTİRMEYE ÇALIŞIYOR”
AKP iktidarları döneminde; maaşların yüzde 94
artarken, fiyatların yüzde 110 oranında yükseldiğini iddia eden
Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yalanla dolanla, saltanatını devam ettirmeye çalışan
Başbakan Erdoğan'ın, eleştirilerimiz karşısındaki artan hırçınlığı
ve tahammülsüzlüğü şahsiyetine yerleşmiş olan otoriter eğilimlerin
belirmesine yol açmaktadır. Milletimizin refahını artırmak amacıyla
icraat yapması gereken Başbakan'ın, vaktini ve zamanını muhalefete
laf yetiştirmek için heba etmesi trajikomik bir halin ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Bu beyhude çabalar neticesinde, bizlere
değişik yakıştırmalar yapan Başbakan Erdoğan, yaptığı analojilerle
kendisiyle ilgili aklında olan sıfatları yansıtma gayretleri içine
girmiştir. 'Teyyo pehlivan' benzetmesiyle aslında kendi siyasi
duruşunu özetleyen Başbakan'ın; palavra ve yalanla bezenmiş
iktidarını örtmeye çalışarak ve başkalarını zan altında bırakarak,
bir bakıma kendisinin ne olduğunu da gösterdiği açığa çıkmıştır.
Bilinmelidir ki gerçeklerin önlenemeyecek tufanı, çok yakın bir
zamanda zihinleri uyuşturan pembe balonları patlatacak, sandıkla
gelen Başbakan Erdoğan sandıkla arkasına baka baka
gidecektir.”