Bahçeli Erdoğana gemi sorusu
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'a oğlunun şilepini sordu ve suçladı: Bu kirli para nereden?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında
milletvekillerine seslendi. Bahçeli ağırlıklı olarak Başbakan
Erdoğan ve hükümete sert eleştiriler yönelttiği konuşmasında şu
görüşlere yer yerdi:
Devletin mekanizmaları uzun zamandır işlememektedir. Bu aslında
demokrasinin işlemezliğini gösterir. Türkiye'nin içine girdiği
fasit daireden AKP ile çıkma şansı artık kalmamıştır. Alıştırılmış,
yoksullukla sıradanlaştırılmış işsizlik arasında sürekli yer
değiştiren aziz vatandaşlarımızın içler acısı görünümü AKP
iktidarıyla hafifletilmeyecek kadar vahim bir görüntüye
ulaşmıştır.
ERDOĞAN BUNLARI ANLAYAMAZ!
Çağımızın standartlarında ekonomisi gelişmiş ancak demokrasisi geri
ya da ekonomosisi gelişmemiş demokrasisi ileri bir topluma henüz
şahit olunmamıştır. Ekonomiyi yalnızca rakamsal veri yığını olarak
gören bu veri yığın içindeki kıpırdanmaları umut olarak sunan
Başbakan Erdoğan'ın söylediklerimizi anlaması elbette mümkün
değildir.
AKP olduğu sürece yoksulluğun ilelebet devam edeceği Başbakan
Erdoğan tarafından doğrulanmıştır. Başbakan Erdoğan'ı iki kuşak
içinde kayıkçılıktan gemi sahipliğine yükselten talih ne yazık ki
vatandaşlarımızın yoksulluktan çıkmasını sağlayamamıştır. Geçen 7
yılı aşkın zamanda bu hükümetle birlikte ihalelerden geçinenlere,
komisyonculukta ayakta duranlara gün doğmuştur.
VATANDAŞIMIZ DEĞERLENDİRECEK
Başbakan Erdoğan'ın Ocak ayı Ulusa Sesleniş konuşmasındaki bazı
sözleri dikkatimizi çekmiştir. Erdoğan konuşmasında dünla kavgasına
ısrarla devam etmiş, gelecekle ilgili bir beklentisinin
bulunmadığını açıkça göstermiştir. Asgari ücretle geçinen
kardeşlerimize yönelik olmak üzere evlerine ne kadar yumurta,
pirinç, yağ ve tereyağ girdiğini sorgulayan ve bugün düne göre daha
fazla alındığını iddia eden Erdoğan'ın bu anlayışını elbette
insanımız değerlendirecektir.
Düne göre işsizlikte ve yoksullukta bir gerileme varsa yatırımlar
artmışsa ve katma değer üretimi artmışsa gelişme ve kalkınmadan
bahsetmek mümkündür. Ne var ki, bunların hiçbirisi olmamamış, düne
nazaran halkımız daha mutsuz, işsiz ve fakir hale gelmiştir.
Erdoğan kendi şartlarını baz alarak bir değerlendirme yapıyor ve
bunu da milletimizin hayat standartlarında bir artış olarak
sunuyorsa diyebileceğimiz fazla bir şey olmayacaktır.
BU KİRLİ PARANIN KAYNAĞI NEREDEN?
Başbakan Erdoğan 7 yıl öncesine göre bugün aldığı yumurtayı, yağı
ve peyniri sormaktadır. Bizim de kendisine soracağımız sorularımız
vardır. 7 yıl öncesine göre gemi alabilecek imkanınız bugün ne
ölçüde artmıştır? İktidara gelmeden önce kayıklara ilgi gösterenler
bugün nasıl olur da şileplere sahip olmuşlardır ve bu kirli paranın
kaynağı nereden sağlanmaktadır.
7 yılı aşan bir süre hükümet eden AKP'nin ilkellik duygusunu her
alanda yaygınlaştırdığı bir gerçektir. Bu hükümetten demokratik
yollardan kurtulmak bir milli vazife hale gelmiştir ve MHP bu
vazifeye hazırdır. Başbakan Erdoğan'ın bakkallıkla uğraşan
insanlarımızla ilgili sözleri hepimizi rahatsız etmiştir.
HEDEF BAKKALLARI BİTİRMEK!
Toplumsal ilişkilerimiz içerisinde düzenleyici bir rolü bulunan
bakkalların tasfiye hazırlığında oldukları gözükmektedir. Ekonomik
ilişkelirin merkezi olan bakkalların devrinin bitmesi doğru
olmadığı gibi mümkün de değildir. AKP bakkallarla uğraşmakta,
kasaplara göz dikmede ve manavları alaşağı etmenin sinsi planlarını
yapmaktadır.
Değişik zamanlarda kenar mahallelerde yoksul vatandaşlarımızın
evlerine kameralar eşliğinde giden Başbakan Erdoğan gerçekten
samimiyse buradakilere el uzatmaması, çocuklarına rızklarına sahip
çıkması en acil beklentilerimizdendir.
KOBİLERE ÖNEM VERİLMİYOR
KOBİ'lerin destek ve ilgiden mahrum bırakılması bu alanda faaliyet
gösteren işletmeleri zor durumda bırakmıştır. KOBİ'ler
küreselleşmeden olumsuz etkilenmiştir. Ülkemizde küçük ve orta
büyüklükte işletmelerin sorunları denilince ilk akla gelen
finansman sıkıntılarıdır. Bunun aşılması için düşük faizli
krediler, vergi indirimleri akla gelmektedir. Faizlerin
düşüklüğünden bahseden Erdoğan KOBİ'lerin neden kredi
kullanamadığını bir an önce açıklaması gerekmektedir.
Ekonomik krizin ağırlaştığı şartlarda bankacılığın gelişmesiyle
Erdoğan, KOBİ'lerde sessiz kalmaktadır. Ülkemizde 2 milyona yakın
KOBİ faaliyet göstermektir. AKP hükümetinin KOBİ'lerin sadece yüzde
5'ine ulaşmış olması tam bir kara mizahtır.
Parti olarak bu hususları vatandaşlarımızla paylaşacağından herkes
emin olmalıdır. Sağlıklı bir KOBİ politikasına çok ihtiyaç vardır.
Türkiye ekonomisinde ve sosyal yapının işleyişinde vazgeçilmez bir
role sahip olan KOBİ'lerin önemi büyüktür.
Parti olarak değişime ve gelişime uyum sağlayabilen kurumsal
yönetim anlayışını benimsemiş KOBİ'lerin ekonomimizin temel
dinamiğini oluşturabileceğini düşünüyoruz. KOBİ'lerde istihdamı
geliştirecek bir teşvik sistemi geliştirilmelidir. Bürokrasi
basitleştirilmemiştir. Kolay erişilebilir finans sistemi
sağlanmalıdır. KOBİ'lerin iç pazarda bütünleşmeleri için devlet ve
sivil toplum gerekli sorumluluğu üstlenmektedir. Yenilikçi
KOBİlerin mal ve hizmet üretimi desteklenmelidir.
AKP ZİHNİYETİNİN 7 K'LI TAHRİBATI
AKP zihniyetinin uzunca süreyi toplumu oyalamakla geçirdiğini,
yıkımın bütün kurumları kapsayacak kadar yaygın hale geldiği,
hükümetin gelecekten umudunu kesip geçmişi konuşmaya başladığını,
başbakan ve hükümetin girdiği süreçleri mahkum haline getirdiğini
açıklanmıştır. Bu tabloya kriz, kargaşa, kaos, korku, kutuplaşma,
kavga ve karanlıktan oluşan 7 K'lı tahribat zinciri adını
vermiştim.
Başbakan partimizi ana muhalefet partisiyle 'ruh ikizi' olarak
tanımlamış yine partimizi ırkçı ve ajitatif olarak tanımlamıştır.
Milletimizin cahiliye kültürünün anlayışı gereği kimliklere
parçalama anlayışı geri bir vizyon körlüğünün milleti tesadüfü bir
araya gelmiş olan aşiretler birliği olan gören yozlaşmış vizyonun,
kişilik bunalımının ayrımcı ve kışkırtıcı anlayışının PKK
projelerin hayata geçirmek için çırpınan proje sahiplerinin bizim
millet sevgimizi yorumlamaları hesaba katmaları düşünülemez.
ERDOĞAN MİLLET KAVRAMINI BİLMİYOR
Milleti kavim zanneden Başbakan Erdoğan'ın ne kültürü, ne zihniyeti
ne de bünyesi buna yeterlidir. Adını bile söylemekten kaçındığı
Türk milletinin tanımını telaffuz etmesi bu zattan beklenmemelidir.
Yazılan kitapçığın hiçbir yerinde Türk Milleti'nin isminin
geçmemesi ırkçılığın göstergesidir. Milletimizi parçalayacak,
çözecek, kutuplaştıracak bu anlayışa göz yummamız sözkonusu
değildir.
SEVE SEVE RUH İKİZİ OLURUZ AMA...
Bizi ruh ikizi olmakla suçlaması konusuna gelince söyleyeceklerimiz
şunlardır. Sayın Erdoğan da sayın Baykal da milletimizin
evlatlarıdır. Mutlaka tertemiz ailelerde büyümüşlerdir. Hepsine
saygı duyarız. Fikirlerine katılmasak da, acımasızca eleştirsek de
bu aynı topraklar üzerinde yetişmiş, eğitilmiş ve donatılmış
olmanın doğal sonucudur. Erdoğan'ın bizi sayın Baykal'la ruh ikizi
olduğunu söylemiş olması kendi yorumudur. İzahı kendisini bağlar.
Kendisine cevabımız şudur.
İlla ki bir ikiz olma hali yapıştırılacaksa sayın Erdoğan ve sayın
Baykal'la ruh ikizi olmaya razıyız. Ancak İmralı canisinin
aşiretlerin küresel canilerle ruh ikizi olmaktan utanç duyarız.
Allah böylesi çürümüşlüğün bu rezaletlerin ve bu alçalmalarının
ikizlerinden de, eş başkanlarından da, stratejik ortaklarından
milletimizi korusun.
Başbakan Erdoğan sözde açılım adı altındaki yıkım projesinin,
yayınlanan kitapçıkta güzel şeyler olacak denilerek başladığı yolda
foyaları ortaya çıkmıştır. Habur'dan girişte yaşananlar AKP
projelerinin kimin emellerine hizmet ettiği ortaya konmuş,
milletimiz perde gerisindeki alçaklıklara yakından şahit
olmuştur.
BAŞBAKAN'A GÖRE GÜZEL ŞEYLER OLUYOR
Başbakan Erdoğan'ın 'Bu bir umuttur, Türkiye'de güzel şeyler
oluyor' sözlerini unutulmamıştır. Artık mızrak çuvala
sığmamaktadır. Bütün gerçekler ve aktörler ortadadır. Başbakan ve
hükümetin sancıları bu yüzdendir. Kafaları karıştıracak, zihinleri
bulandıracak mekanizmaları devreye sokulmuştur. Güdümle medya gücü
devrededir. Türkiye'nin nasıl zenginleştiğini, demokratikleştiğini,
yoksulluğun azaldığını ballandıra ballandıra anlatan ekran ve
sütunlarının giderek arttığı herkesin malumudur.
Erdoğan medya mensuplarında kapı kulluğu beklemektedir. Kendisini
ikinci Atatürk ve ikinci Fatih'i olarak takdim edenlere suskun
kalarak onaylayan Başbakan'ın şimdi medyaya gaz verme demesi
acizliğin ifadesidir. Erdoğan'ın geldiği aşama son derece
sevindiricidir. Sırtı sıvazlanarak gelinerek uluslararası
uçurumlardan tez zamanda dönmesi dileğimizdir.
Bu sözün arkasında duracak bir Başbakan ise meşruiyetini ve
memnuniyetini dışarıda aramak yerine yalnızca milletin kararlarına
yaslanmak zorundadır. Sözünün sonunda sarfettiğ basının özgür
olduğunu söylemesi ise tam bir aldatma ve pişkinlikter ibarettir.
Çok sayıda medya organının hükümetin güdümüne girdiği, yapmak
istemeyenlerin baskılara maruz kaldığı ortadadır. Erdoğan'ın medya
özgürlüğünden bahsetmesi tam bir ikiyüzlülüktür.
TÜRKLÜĞE HAKARET ÖZGÜRLEŞTİ
Soykırım avukatlığı yapılmasında, milli değerlerimizin
aşağılanmasında hükümetin başı çektiği tam bir özgürlük ortamı
doğmuştur. Özgürlükten kasıt Türklüğe hakaretse bugün medyanın daha
özgür olduğu kesindir. Özgürlükten anlaşılan iktidara kapıkulu olup
iaşesini hükümete yüz sürerek sağlamaksa bugün medyanın özgür
olduğu söylenebilir.
İşbirlikçi medyanın Türkiye'nin üçüncü büyük partisi MHP'yi
karartma çabalarının nedeni budur. Tepkilerimiz ve eleştirilerimiz
görülmesin istenmektedir. Türkiye bugün tam bir haberleşme
kokuşması yaşanmaktadır. Yandaş medyayı da yeterli bulmayan
Başbakan Resmi Gazete'de yayınlanan bir genelgeyle kamu diplomasisi
koordinatörlüğünü ihdas etmiştir.
Ne engeller bizi yıldıracaktır ne zorluklar ve tehditler bizi
yolumuzdan alıkoyacaktır. MHP bu duvarları mutlaka yıkacak, namuslu
medya mensuplarının desteğiyle veya aracısız olarak millete
ulaşacaktır. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.