Bahçeli, "AKP siyaset için lekedir
Abone olBahçeli, "Annan Planı temelinde görüşmek, Kıbrıs'ın Rum adası olması anlamına gelir" dedi.
Amasya'ya 12 kilometre kala partililer tarafından karşılanan MHP
Lideri Bahçeli, Yeniyol Caddesi'nden mitingin düzenlendiği Yavuz
Selim Meydanı'na kadar yürüyerek halkı selamladı. Yaklaşık 2 bin
kişinin katıldığı mitingde hükümete yüklenen MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli, "3 Kasım 2002 tarihinde gerçekleştirilen
milletvekilli seçimleri yakın siyasi tarihimizde, hiçbir partiye
nasip olmayan bir sayısal çoğunlukla AK Parti tek başına iktidar
oldu. Bu sayısal çoğunluk Anayasa maddelerini değiştirebilmeye
muktedir olan bir sayısal çoğunluk. Bu bir tarihi fırsat ve
imkandır. Ülkemiz içinde böyledir. Çünkü, 90'lı yıllarda ülkemiz
koalisyonlarla yönetilmekteydi. Bu koalisyonlar çok uzun ömürlü
olmamakta ve ülkemiz sık aralıklarla hükümet bunalımları
yaşamaktaydı. Bu zaman zaman ülkeyi ekonomik krize götürmekteydi.
Bunların aşılabilmesi, siyasi istikrarın sağlanabilmesi için güçlü
bir destekle bir siyasi bir partinin tek başına iktidar olması
ülkemiz için çok hayırlı bir adımdı. Ama üzülerek ifade ediyorum
ki, geçen 17 ay içerisinde AK Parti iktidarını hizmetler boyutuyla
incelediğimizde böyle bir fırsatın kaçırıldığını görmekteyiz" dedi.
AK Parti iktidarının böyle bir başarının beklentisi içerisinde
olmadığını ve bu nedenle iktidar olduğunda hazırlıksız
yakalandığını öne süren Bahçeli, "Hazırlıksız oluşunu örtebilmek
için konulara çok aceleci girmiştir. Her aceleci davranış
beraberinde acemiliği getirmiştir. Sonuç itibariyle 17 aylık
iktidar döneminde bu iktidar başarısız kalmıştır. Ekonomide ele
aldığınızda başarısız olduğunu görüyorsunuz, dış politikada ele
aldığınızda Türkiye'nin bir felaketle karşı karşıya kaldığını
görüyorsunuz. O bakımdan AK Parti iktidarı siyasi hayatımıza da çok
farklı anlayışları getirme gayreti içerisinde olmaktadır" diye
konuştu. "ACEMİ, ACELECİ VE AL VERCİ" AK Parti'nin acemi, aceleci
ve hazırlıksız olmasının yanında al verci bir anlayışa sahip
olduğunu da öne süren Bahçeli, "Almanın vermenin olduğu yerde
mutlaka alınan verilen bir şey var demektir. Bu tüccar siyasetçi
anlayışı, siyasi kültürümüz için bir kara lekedir. Böyle şey olmaz.
Türkiye'nin hangi konusunu ele alırsanız alma vermeden
bahsediliyor. Hangi konusunu ele alırsanız bir tüccar siyaset bakış
açısını görüyorsunuz. Dış politikada da böyle olmaktadır. İktidarın
Bakanlar Kurulu üyeleri Anadolu'yu dolaşıyor. Söz gelimi İzmir'de
değerli bir Bakan konuşuyor, 'AK Parti'nin adayını seçerseniz' Bunu
kime söylüyor? Esnaf, tüccar ve sanayicilerle bir akşam yemeğinde
beraber olmuş, orada söylüyor. 'AK Parti'nin adayına destek
verirseniz sayın Başkan ve Maliye Bakanı'nı memnun etmiş olursunuz.
Maliye Bakanı'nı memnun etmeninde ne anlama geldiğini biliyorsunuz'
diyor. Bir seçim yapıyoruz, bu seçimde de al ver işlemleri tabi
oluyor. Tıpkı Kıbrıs'ta olduğu gibi. Onun için bu iktidar ekonomik
anlayışı da sat kurtulucu bir mantıkla yürütüyor. Türkiye'nin
problemlerini çözeceği yerde Türkiye'nin neyi varsa onu satıp ondan
kurtularak Türkiye'de iktidar olmanın yolunu aramaya çalışıyor"
şeklinde konuştu. Türkiye'de makro ekonomik büyüklükler olarak
sayılabilecek 2 kalemde iyileşme olduğunu da kaydeden Bahçeli,
"Bunlardan bir tanesi Gayri Safi Milli Hasıla'da ve kişisel gelir
dediğimiz gelirde, çok küçük olmakla beraber bir artış söz konusu
olmuştur. Enflasyon yıllardır kronik halden kurtarılarak aşağıya
doğru çekilmiştir. Ancak bu makro ekonomik gelişmeler yanında dış
ticaret açığı 2004 yılında 10 milyar dolara doğru tırmanacaktır.
Gelir dağılımındaki adaletsiz devam etmektedir. İşsizlik gittikçe
yaygınlaşmaktadır" dedi. "VATANDAŞI NE DİYE AZARLIYORSUN"
Konuşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiren Devlet
Bahçeli, "Anayasa değişikliğine dayalı bir çoğunlukla iktidar olan
bir siyasi partinin Genel Başkanı ve dolayısıyla Başbakanı çok
sabırlı, soğuk kanlı, hoşgörülü, kucaklayıcı olmak durumundadır.
Ülkenin temel meselelerinin çözümünde hiçbir mazereti olmayan bir
siyasi iktidar konumundadır. Hal böyle olunca vatandaşlar
sorunlarının çözümü için taleplerde bulanabilir. Eğer
Başbakanlığına ulaşamıyorsa, bir yakınını bulup sana derdini
anlatamıyorsa, seçim meydanlarına geldiğinde göz göze gelişinden
bir fırsat bilerek bir isteğini size bildiriyor niye azarlıyorsun.
İşçi sesleniyor azar işitiyor, genç sesleniyor azar işitiyor,
hanımefendi sesleniyor azar işitiyor. Böyle azarlamayla da siyaset
yaptıklarını zannediyorlar. Bunlar doğru yaklaşımlar değil. Eğer
bir ülkenin Başbakanından bir talepte bulunulduğunda azar
işitilmeye başlanırsa bu ülkede yaşayan insanların yönetime olan
güveni sarsılır. Kendisini yalnız hisseder. Bir ülkenin Başbakanı
Türkiye'yi ziyaret ediyor, Başbakanla görüşme yapıyor. Görüşme
sırasında Türk örf ve adetiyle hiç bağdaşmayan bir şekilde,
'Başbakan olarak maaşınız ne kadar', diye soruyor, oda cevap
veriyor şaşkın bir şekilde, '15 bin euro' diyor. 'Ben 6.2 milyar
lira maaş alıyorum, 220 milyon da Başbakanlık makam ücreti var.
Topladığın zaman yaklaşık 3 bin euro yapar' Böyle şey olur mu?
Böyle bir anlayışı siyasi kültür olarak kabul edebilir miyiz?
AB'nin gelişmiş bir ülkesiyse bir Başbakan olarak aradaki fark7ı ve
yapılması gerekenleri konuşmak için bir zemin oluşmuşsa onlara sor
asgari ücret orada ne kadar? İşsizlik sayısı ne kadar? Emekli, dul
ve yetim nasıl bir sosyal transfer ile kendi refahını temin
edebiliyor? Bunlardan bana bilgi verebilir misin diye sor. Ne
yapacaksın maaşını?" şeklinde konuştu. "SAYIN ERDOĞAN, MİLLETTEN
KURTULAMAYACAKSINIZ" Konuşmasında Kıbrıs meselesine de dikkat çeken
Bahçeli, "Çözümsüzlük çözüm diyerek bir milli kahraman olan
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı kırmak, incitmek, örselemek kimin
haddine? Şimdi çözüm buluyorsun, nereden buluyorsun çözümü? Davas
Ekonomik Zirvesi'ni gidiyorsun. Kofi Annan ile orada
karşılaşıyorsun. 'Sizin sunmuş olduğunuz Annan Planı cebinizde,
görüşmeleri başlatmanızda fayda vardır' diyorsun. Oda diyor ki,
'Annan Planı temel alınmak suretiyle, ön koşulsuz tarafları
Newyork'a davet edeceğim' ve bir mektup gönderiyor. Ön koşulsuz
demek Annan Planı temelini kabul ederek gitmek demektir. Orada Rauf
Denktaş, 3 aşamalı bir müzakereyi düşünmektedir ve bunu da kabul
ettirmektedir. 19 Şubat 2004 tarihinde Lefkoşa'da bu görüşmeler
başlatılmıştır. 22 Mart'a kadar sürecek. 22 Mart'tan 29 Mart'a
kadar bir anlaşma olmazsa 4'lü olarak İsviçre'nin bir kentinde
görüşmeler devam edecek. Oraya ise Yunanistan ve Türkiye'nin
yanında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nin yöneticileri katılacak. Orada uzlaşma olmazsa
Newyork'ta oturan Kofi Annan boşlukları dolduracak. Bir nihai metin
hazırlanmış olacak, oda 20 Nisan'da Kıbrıs Adası'nda oylanacak.
Evet çıkarsa mesele kalmıyor. Çözüm dedikleri bu" dedi. Annan Planı
temelinde görüşmeye başlamanın, Kıbrıs'ın Rum Adası olması anlamına
geldiğini de kaydeden Bahçeli, konuşmasını, "Böyle bir planı Türk
milleti olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Bütün oyunu
bozabilmek için tek bir seçenek kalmıştır, o da 20 Nisan'da hayırda
hayır vardır diyerek referandumdan hayır çıkartmaktır. Türkiye
açısında teslimiyetçi bir politikayla Kıbrıs'ın elimizden çıkışının
işaretidir. Bugünkü iktidar bu sorumluluğu taşımaktadır. Ver
kurtulucu bir yaklaşımla bunu başarmaya kararlı olsan dahi sayın
Erdoğan, bir gün gelecek siz milletten kurtulamayacaksınız. Size oy
vermiş olan AK Parti'lilerden kurtulamayacaksınız" şeklinde
sürdürdü.