Bağış'ın başörtüsü raporu ortaya çıktı
Abone olAB bakanı Egemen Bağış'ın hazırladığı başörtüsü raporunun detayları ortaya çıktı.
AB Bakanı Bağış'ın, 'yönetmelik değişikliği yeterli' dediği 'başörtüsü' raporunun tam metni ortaya çıktı.
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, kamuda türban yasağının kalkması için 10 milyon imza topladı. İmzaları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na sunduktan sonra, düzenleme yapılmaması halinde "sivil itaatsizlik uygulayacakları" resti çeken Gündoğdu, hükümetteki çözüm arayışını hızlandırdı. Hükümet, AB Bakanı Egemen Bağış, hazırladığı kapsamlı rapor doğrultusunda sorunu yönetmelik değişikliği ile çözmeyi benimsedi.
Raporunu, geçtiğimiz ay Başbakan Erdoğan ile Bakanlar Kurulu'na sunan Bağış, başörtüsü yasağının Anayasa veya Devlet Memurları Yasası'na değil, 1980 sonrasında Milli Güvenlik Konseyi kararı ile çıkarılan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliği'ne dayandığını, yasağın kaldırılması için bu yönetmelikte yapılacak değişikliğin yeterli olacağını savunmuştu.
Raporunda 26 Avrupa ülkesindeki uygulamalardan da örnekler veren Bakan Bağış, bu ülkelerin hiçbirinde başörtüsü yasağı bulunmadığını belirterek, Türkiye'deki uygulamanın insan hak ve özgürlüklerine aykırı olduğunu ifade etmişti.
AKŞAM, Bakan Bağış'ın, başörtüsü raporunun tam metnine ulaştı. Bağış'ın raporunda 'çözüm' formülünün yanı sıra, kamuda başörtüsü yasağının kadınlar açısından yol açtığı mağduriyetler ve bu durumun ulusal ve evrensel hukuku yönüyle irdelenmesi de yer alıyor. İşte Bağış'ın raporunun satırbaşları:
YASAK AYRIMCILIKTIR
"Türkiye'deki başörtüsü yasağı, kadınların çalışma haklarını kısıtlamakta ve temel haklardan olan düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü sınırlamaktadır. Kadınların başlarını örttükleri için sınırlamaya tabi tutulması, çalışma haklarını, düşünce özgürlüklerini ve mahremiyetlerini ihlal eden bir ayrımcılık olarak görülmelidir."
YORUM YOLUYLA TEMEL HAKLAR KISITLANIYOR
Kamuda başörtüsü yasağı, kadını toplumdan soyutlayarak dar bir alana hapsetmektedir. Ayrımcı uygulamalar başörtülü kadınların eğitim, çalışma ve siyasal hayatın dışında bırakılmasına neden olmaktadır. Yasak, statü ve güç açısından hizmetlere, kaynaklara, imkânlara ulaşmada, başörtülü kadınlar aleyhine ciddi bir eşitsizlikle sonuçlanmaktadır. Başörtüsü yasağı, herkesin haklarının yorumlarla kısıtlanabileceğini göstermesi açısından da tüm hukuk düzenine zarar vermektedir.
BAŞÖRTÜSÜ KAMUU GÖREVİNE ENGEL DEĞİL
Bazı istisnalar hariç AB ülkelerinde başörtüsü gibi dini sembollerin kullanılması, Avrupa'da kamuda görev yapmaya engel teşkil etmemektedir. Türkiye'de uygulanmakta olan başörtüsü yasağı, evrensel hukuk ilkeleri gereğince herkesin eşit olarak haklarını kullanmasını da engellemektedir. Hâlbuki demokratik bir toplumda olması beklenen, başörtüsü ayrımcılığının ortadan kaldırılarak temel hakların kullanımının 'başın açık olma şartına' bağlanmamasıdır.
YASAĞIN MEŞRU DAYANAĞI YOK
Sonuçta, Türkiye'de bunun için mevzuat değişikliğine de ihtiyaç duyulmamaktadır. Halihazırda uygulanmakta olan başörtüsü yasağının meşru bir dayanağı bulunmamaktadır. Kıyafet ayrımcılığının sona erdirilmesi için temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan yönetmeliklerin değiştirilmesi, genelgelerle temel hakların kısıtlanamayacağı, hiç kimsenin kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamayacağı hukuki gerçeğinin kabul edilmesi yeterli olacaktır. Zira demokratik bir hukuk devletinde hakların kısıtlanması Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde öngörülen usullere tabii olmalıdır."
ERKEKLERİN DE ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLANDI
12 Eylül 1980 darbesinden 6 Aralık 1983 tarihine kadar geçen sürenin Milli Güvenlik Konseyi dönemi olarak adlandırılmaktadır. Birçok antidemokratik düzenlemeye de bu dönemde imza atılmıştır. Başörtüsü yasağının dayanağını teşkil eden Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik de bu dönemde çıkarılmıştır. Aynı yönetmelikte, devlet memuru erkekler için de çağın özgürlükçü ve ileri demokrasi standartlarına yakışmayacak bıyık-sakal bırakma yasağı da yer almaktadır.
YÖNETMELİĞİN GETİRDİĞİ "BAŞI AÇIK" KURALI
Bağış, Milli GüvenliK Konseyi döneminde çıkarılan ve 25 Ekim 1982 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 17849 sayılı "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliği"nin 5. maddesindeki başörtüsü yasağı getiren hükümleri de raporuna ekledi. Bağış'ın işaret etiği ilgili hükümler şöyle:
a) Kadınlar;
"Kadınlar; Elbise, pantolon, etek temiz, düzgün, ütülü, sade; ayakkabılar ve/veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı; görev mahallinde baş daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış; tırnaklar normal kesilmiş olur. Ancak bazı hizmetler için özel iş kıyafeti varsa görev sırasında kurum amirinin izni ile bu kıyafet kullanılır.Kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise ile strech, kot ve benzeri pantolonlar giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi (sandalet) ayakkabı giyilmez."
b) Erkekler;
"Elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade; ayakkabılar kapalı, temiz ve boyalı giyilir. Sandalet veya atkılı ayakkabı giyilmez. Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur. Her gün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılmaz. Bıyık tabiî olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez, üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir. Kravat takılır, kravatı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri süveterler giyilmez. Hizmet gereğine uygun olarak verilmişse tek tip elbise giyilir. Bina içinde gömleksiz, kravatsız ve çorapsız dolaşılmaz."
DEMOKRASİ STANDARTINA YAKIŞMAYAN HÜKÜMLER
Devlet Memurları Kanunu'nun Ek 19. maddesinde bu yönetmeliğe atıf yapıldığını belirten Bağış, yasada "Devlet memurları, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak zorundadır" dendiğini bunun da başörtüsüne engel yasa olarak sunulduğunu ortaya koydu.
Anayasa'da ve Devlet Memurları Yasası'nın hiçbir maddesinde başörtüsünü kısıtlayan bir yasak olmadığını savunan Bağış, yönetmelik değiştirildiğinde sorunun çözüleceği mesajını verdi.
AB ÜLKELERİNDEKİ DURUM
Bağış'ın raporunda, 26 Avrupa ülkesinde başörtüsü yasağı olmadığı, sadece Türkiye ve Fransa örneklerinde paralellikler olduğu vurgulandı. İşte bu saptamalar:
- Fransa'da kamu görevlilerinin dini simge ve semboller taşımasını yasaklayan doğrudan yasal bir düzenleme yoktur ancak Fransa'da idarenin tarafsızlığı lkesinden dolayı, kamu hizmeti verenlerin dini sembol kullanamayacağı konusunda öteden beri bir fikir birliği bulunmaktadır. Fransa'da devlet memurlarının görevlerini icra ederken tüm vatandaşlara karşı tarafsız olması gerekeceğinden, kamu hizmeti veren devlet memurları dini inançlarını belli edemezler, dini aidiyetlerini ifşa eden semboller kullanamazlar.
- Almanya'nın bazı eyaletlerinde öğretmenlerin başörtüsü ile görev yapması, Hollanda'da (yargı görevlisi, polisler gibi) belli meslekleri icra edenlerin (başörtüsü gibi) belli kıyafetleri giymesi ve aksesuarları taşıması ve Danimarka'da yargıçların duruşmalara herhangi bir dini veya siyasi sembol ile girmesi yasaklanmıştır. Dolayısıyla, tüm kamu görevlilerinin dini semboller taşımasını yasaklaması anlamında Fransa, üye ülkeler arasında bir istisna oluşturmaktadır.
- Belçika'da devlet memurları için herhangi bir kılık-kıyafet zorunluluğu ya da yasağı bulunmamaktadır. Ancak Belçika'da kimliği gizleyecek şekilde yüzü kapatan giysilerin (peçe, burka) kamu alanlarında kullanılması yasaktır. 2010 yılında Belçika Parlamentosu, ülke genelinde kamu alanlarında yüzü kapatan giysilerin yasaklanması için bir yasa kabul etmiştir.
- Hollanda'da başörtüsü yasağı olmamakla birlikte belli mesleklerde çalışanların (örn, yargı görevlisi veya polisler) bazı kıyafetleri giymesi ve aksesuarları taşıması (örn; başörtüsü) yasaktır.
- İrlanda'da devlet memurlarına dönük kılık kıyafet yasağı yoktur.
- İngiltere'de bir yasak yoktur, ancak Adalet Bakanlığının "conduct policy"başlıklı belgesinde kılık kıyafetle ilgili olarak; Adalet Bakanlığı personelinden profesyonel bir dış görünüş beklenildiği, yöneticilerin işin gerekleri kapsamında uygun kıyafetleri dikkate alması gerektiği, çalışanların dini inanışlarına göre giyinmelerine saygı duymaları gerektiği, siyasi partilerin simgelerinin kullanılamayacağı, sendika sembollerinin, küçük olmak kaydıyla, kullanılabileceği belirtilmiştir.