Babaları Mitçi 3 Gazeteci
Abone olOray Eğin'den meraklılarına babaları MİT'çi gazeteciler hakkında ipucu
Gazetecilik bir soru sorma mesleği. Bugünkü medya
tartışmalarında gençlere yönelik en sık yöneltilen eleştirilerden
biri yeni kuşak gazetecilerin meraksız oluşu ve soru sormaktan
çekinmeleri. Gazetecilik hakkında yaygın bir kanı da gazeteci
olunmayacağı, gazeteci doğulacağı. Sahiden acaba hayatımızı
yönlendiren birçok şey gibi gazeteci olmak da genetik işi mi? Soru
sormak, merak etmek, didiklemek, peşinden gitmek, takip etmek
içimizde yoksa sonradan kazanılmayacak özellikler mi?
Soru sormak aynı zamanda da kuşku duymaktır. İnsan kuşkulandığı zaman soru sorar. Haber de böyle ortaya çıkmaz mı? Bazen küçücük bir ipucundan koskoca skandalların çıkması kuşkunun eseri değil midir?
Çok iyi biliyorum, bir gazete Susurluk kazasını sıradan bir trafik kazası olarak görmeyi tercih edecektir. Gecenin bir saatinde, orada iyi bir gazeteci içinde bir milletvekili, eski emniyet müdürü ve ajanın olduğu kazanın sıradan olduğunu görüp manşete çekmeye büyük bir mesleki zaaf yaşanacaktı o kurum adına... Bir trafik kazası Türkiye’nin çetelerini ortaya döküverdi. Kuşku duyulmasa soru sorulmayacak ve basit bir trafik haberi olarak anılacaktı.
İşte gazeteciye doğru soruyu sorduran içgüdü nedir, gerçekten merak ediyorum.
Acaba aileden alınan eğitim, “gazeteci doğulur” denen çocukları
yönlendiriyor, onlara doğru soru sormasını öğretiyor mudur?
Bunu düşünmemin sebebi Soner Yalçın’ın yeni kitabı “”da denk geldiğim satırlar. Kitapta, babaları MİT’te çalışmış üç gazeteciden bahsediliyor. Yazar gazetecilerin adlarını vermemiş, sadece baş harflerini yazmış: CD, TB, AA.
Tahmin yapmam güç olmadı, ama Soner Yalçın isimlerini vermemiş, ben neden vereyim?
Yine de meraklılar için biraz ipucu vereyim, o kadarı da benden olsun.
ROMANTİK İSYANKAR
Babası MİT’te çalışan gazetecilerden biri romantik ve isyankâr
duruşuyla tanınıyor ve Ankara’da yaşıyor. Kemik çerçeveli
gözlüklerinin ardından baktığı dünyaya bazen köşe yazıları, bazen
belgeseller, şu son günlerde de şarkı sözleriyle katkıda
bulunuyor.
ANKARA'DA YAŞIYAN ENTELLEKTÜEL GAZETECİ
Bir diğer MİT mensubunun oğlu da daha çok akademi çevrelerinde
takılıyor, o da Ankara’da yaşıyor ve Gençlerbirliği taraftarı. Hem
milliyetçilik hem futbol üzerine yazıyor, çalışıyor.
PAVYONDAKİ SON BAKİRE
Sonuncu gazeteci ise İstanbul’da ve yıllardır önemli yerlerde
ikinci adam pozisyonunda. Kendisini ‘medya pavyonundaki son bakire’
diye tanımlıyor.
Üçü de yaptıkları işler zaman zaman eleştirilere baki olsa da değerli isimler, çalışkan gazeteciler.
İşte bu içgüdüleri acaba aile terbiyesinin devamı, gazetecilik evlerinde öğrendikleri bir meslek mi diye düşünüyorum. Soru sormayı, kuşku duymayı onlara babaları mı aşıladı acaba?
Türkiye’de pek bilinmez ama istihbaratçılık aslında entelektüel bir faaliyettir. Çok çalışmayı gerektirir. Disiplini şart koşar ve çok okumayı, analitik düşünmeyi, küçücük izleri takip etmeyi ve buradan sonuçlara varmayı sağlar.
Belli ki bu gazetecilerin evleri de sorunun sıkça sorulduğu,
kitapların bolca okunduğu, satır aralarının takip edildiği
ortamlardı. Belki de bugünkü konumlarında en çok teşekkür etmeleri
gereken kişi babaları. Onları yetiştirdiği için.