Babahandan Uluça mesaj var
Abone olSabah yazarları laiklik üzerine tartışıyor. Uluç'un gaflet uykusunda dediği Babahan köşesinden cevap verdi.
Ergun Babahan'ın "Sıdıka Hanım'ın türbanı" başlıklı yazıya
Hıncal Uluç'tan yanıt gelmişti. Babahan Uluç'un kendisini gaflet
uykusunda olduğunu iddia etmesine üzerine Hıncal Uluç ve
laikçi anlayışa Lagendijk'in sözleri ile cevap verdi.
Yazı: Ergun Babahan
Kaynak: www.sabah.com.tr
-"Sıdıka Hanım'ın türbanı" başlıklı
yazıma Erdal Ağabey'den değil, Hıncal Uluç'tan yanıt geldi.
Beklendiği gibi, Hıncal Uluç, "Ergun ve benzerleri daldıkları
gafletten ne zaman uyanırlar bilmem... Uyanmalarını da istemem.
Çünkü, o gün bu ülkenin felaketi olur. Ergunlar ancak felaket günü
gerçeği görecek bir uykunun içindeler... Öyle saflık içinde
inanıyorlar ki, en küçük karşı fikre tahammülleri yok" yorumunda
bulunmuş.
Yani, biz başörtüsünün özel yaşam alanında takılmasının bir hak ve
özgürlük, kişilerin hakkı ve özgürlüğü olduğunu söyler ve
savunurken, bir gaflet içinde bulunuyormuşuz.
Sondan söyleyeceğimi baştan söyleyeyim... Kişiye bağlı temel insan
hak ve özgürlüklerini, bu hak ve özgürlükleri kamunun müdahalesine
karşı korumak gerektiğinde, ben kesinlikle haklar ve özgürlüklerden
yanayım.
Eğer, hak ve özgürlükleri savunma konusundaki bir anlayış gaflet
içinde olmak anlamına geliyorsa, bu nitelemeyi şerefle kabul
ederim.
Ama, Hıncal Uluç ve onun gibiler unutmasın ki, insanlık tarihinin
bütün köşe taşlarında bir ilerleme kaydedilmişse, baskıya,
zorbalığa ve zulme karşı, haklar ve özgürlükleri savunan fikirlerin
mevcudiyeti ve bu fikirlere sahip çıkan insanların mücadelesi
sayesinde kaydedilmiştir.
Türban ya da başörtüsünün hak ve özgürlükler karşısındaki konumuna
gelince; her şeyden önce, Hıncal Uluç ve benzerlerinin göz önüne
almadığı bir toplumsal gerçek var. Türkiye Cumhuriyeti, laik ve
demokratik bir devlet biçimine sahiptir. Bununla birlikte,
toplumumuzda yaşayan insanların çok önemli bir kesimi, kendisini
Müslüman olarak tanımlamakta ve İslam'ı bir din olarak veya en
azından hakim bir kültür olarak yaşamaktadır.
Kısacası, İslamiyet bir din ve kültür olarak toplumsal
gerçekliğimizin bir parçasıdır.
Böyle bir toplum yapısında yaşayan, birey olarak tek tek kadınların
ister dini, ister kültürel kimliğinin bir parçası olarak, adına
ister türban ister başörtüsü deyin, bireysel tercihle başlarını
örtmeleri, o kişilerin hak ve özgürlüğüdür.
Buna bireysel düzeyde veya kamusal otoriteyle karşı çıkmak, o
kişilerin hak ve özgürlüklerine açık bir müdahaledir.
Başörtüsü takanlar ya da kamu gücüne sahip olanlar, başka kadınlara
zorla "başınızı örtün" yönünde baskı, tehdit veya zorlama yapmadığı
sürece, kamu gücünün kadınların başörtüsüyle uğraşması,
anti-demokratiktir, hukuk dışıdır.
Daha da ötesi, üniversite kazanmış, üniversite eğitimi görmek
isteyen genç kızların, başörtüsü yüzünden okullara alınmaması,
üniversite ilişkilerinin kesilmesi, antidemokratiklikten ötede bir
zulümdür.
Devletin, kamu görevlilerine ilişkin kural koyma hakkı elbette
mevcuttur.
Devletin bu kuralını beğenmeyen, önceden ilan edilmiş bu kuralını
benimsemeyenlerin, kamu görevine talip olmamaları gerekir.
Ancak, kamu hizmeti alan insanlara ve ergin olmuş, oy kullanma
hakkını kazanmış üniversite öğrencilerine okuma hakkını ve kamunun
eğitim verme görevini başörtüsüne bağlamak, demokratiklikle,
laiklikle değil, olsa olsa "laikçi" anlayışla izah edilebilir.
Ve unutmayın ki, laikçilik de bir başka fundemantalizmdir ve dinci
fundemantalizmden daha az anti-demokratik değildir.
Hıncal Uluç ve benzerlerine önerim, halkınızın değerlerine bu kadar
kuşkucu, bu kadar tepeden, bu kadar dayatmacı bakmaktan
vazgeçmeleridir.
Eğer bizim dediğimizi kaale almıyorlarsa, o zaman öykündükleri
Batı'nın önde gelen isimlerinden Joost Lagendijk'in sözlerine kulak
versinler. Bakın Lagendijk ne demiş:
"Dinin siyasetten tamamen ayrılması düşüncesi sadece bir yanılsama.
Gerçekte Avrupa'da da din siyasette rol oynuyor... Türkiye'de
başörtüsü yasağının gerekçesi radikalizm korkusu olmamalı. Çünkü
radikalizm az değil, daha fazla demokrasiyle önlenir. Örnek olarak
Arap ülkelerine bakın..."
Yarın Bekir Coşkun'un bu konudaki görüşlerini tartışmaya
açacağım.