Babahan'dan bir SABAH hikayesi
Abone olSabah Gazetesi'nin çok sıkıntılı bir dönemden bugünlere gelişinin öyküsünü anlatan Ergun Babahan, "Herkes büyük gazete okusun" sloganıyla yaptıkları tenzilatı savundu.
"Herkes büyük gazete okusun" ilkesiyle fiyat
indirimine gittiklerini belirten Ergun Babahan, sıkıntılı bir
dönemden bugünlere gelişin öyküsünü anlattı:
SABAH krizlerle yıpranan, aldığı gazeteden bile fedakârlık yapmak zorunda kalan kitlelere ulaşma hamlesini yapıyor. Yeni fiyat uygulamasıyla Anadolu insanı büyük ve kaliteli gazete okuyacak.
2002 yılının 8 Ağustos'unda devraldığımız SABAH çökmek üzereydi. SABAH'ın yönetimini iki yıla yakın süre elinde tutan Doğan Grubu, ilk iş olarak ayda 2.5 milyon dolar geliri olan ve kendi gazetelerinin bir türlü beceremediği SABAH İstanbul'u kapatmıştı.
Bununla yetinilmemiş, SABAH'ın Almanya baskısını durdurmuş ve Türkiye'nin iki gazete dağıtım şirketinden biri olan SABAH'a ait Birleşik Basın Dağıtım şirketini kapatmıştı. Dağıtım şirketi büyük bir gazetenin nefes borusudur . Bu kapanınca Türkiye'de tam bir kartel hakimiyeti oluştu.
Türkiye'de tek gazete dağıtım şirketi kaldığı için basına girmek bir kişinin iki dudağı arasında idi.
Bu basın manzarası, demokrasi için de çok büyük tehlike oluşturuyordu.
Elinde inanılmaz bir güç toplamış olan kartel, bunu siyaseti yönlendirmek amacıyla kullanıyordu. Hükümetler kuruyor, hükümetler yıkıyor, bakan atamalarına müdahale ediyordu. Gazetecilerin en tabii hakkı olan bir gazeteden bir başka gazeteye gitme hakkı ellerinden alınmıştı.
Kendisine hukuk devleti, demokratik devlet diyen hiçbir toplumda görülmeyecek bir manzara vardı.
Bu süre içinde SABAH'ın faaliyetlerinden doğan bir tek kuruş vergi veya çalışanların bir tek lira sigorta primi ödenmemişti. Doğan Grubu yönetiminde çalışan arkadaşlarımızın içeride 34 aylık maaşları birikmişti.
SABAH'ın 2002'deki durumu
Depomuzda kağıt yoktu. O zaman kamu alacaklısı durumundaki BDDK tüm gelirlere tedbir koydurmuştu. "Bu gemi yüzmez" inancında olanlar SABAH'ı terk edip Doğan'la işbirliğine gitti.
Biz, Mustafa Kemal'in Nutuk'unda anlattığı gibi tersanelerine girilmiş, gemilerine el konulmuş, ordusu dağıtılmış, içeriden ihanete uğramış bir gazete yönetimi aldık. Herkesin ortak kanısı SABAH'ın yaşamasının imkansız olduğu yönündeydi.
Ancak Turgay Ciner yönetime gelip önce Merkez Şirketler Grubu'nu kurdu. Bütün adımları devletin yetkili organlarının bilgisi ve izni dahilinde attı.
İlk iş olarak kendi dağıtım şirketimizi kurduk. Bu dağıtım ağına giren gazeteler kısa sürede tirajlarını ciddi olarak artırdı. Bu sayede gazetelerin dağıtım komisyonları Türkiye koşullarına uygun hale geldi.
Ardından yaralarımızı sarmaya başladık. Tirajımızı, buna uygun olarak reklam gelirlerimizi ciddi biçimde artırmayı başardık. Gururla söyleyebilirim ki, Merkez Şirketler Grubu 2004'ü başarıyla kapattı.
SABAH, eski dönemin işlemlerinden doğan vergi ve prim borçlarını ödemeye, TMSF ile yaptığı sözleşmenin gereklerini yerine getirmeye başladı.
Bu sayede demokrasi ve özgürlükçü bir rekabet için olmazsa olmaz koşul, çok sesli basın gerçekleşti. Reklamdaki ve dağıtımdaki kartel dağıldı. Reklam verenler istedikleri ve Batı'daki gibi ekonomik kriterlere bağlı reklam verebilme olanağına kavuştular.
Demokratik basın yapısı
Siyaseti yönlendiren, hükümetlere tuzak kuran, liderler çıkaran (bazıları henüz bu işten hala vazgeçmese de) basın yapısından, siyaseti izleyen, denetleyen, siyasetçiyle ilişkisi sadece haber almak olan basın yapısına geçildi. Bu da demokrasi içinde basında olması gerekendi. Artık iki dağıtım şirketi var. Dileyen herkes basına girebilir.
O SABAH'tan bu SABAH'a, o Türkiye'den bugünkü Türkiye'ye geldik.
İşe ilk başladığımız günden itibaren Turgay Ciner'in bana söylediği tek bir şey vardı: "2005'i bekle."
İşte 2005 geldi, çattı ve Turgay Ciner'in bana söz verdiği atılımlar için ilk adımı bugün atıyoruz.
Aradan geçen zaman gösterdi ki, SABAH Türkiye'nin çimentosudur. SABAH, ulusal bütünlüğe, laikliğe, Mustafa Kemal'in kurucu ilkelerine sonuna kadar bağlı, ifade ve vicdan hürriyetine, serbest rekabete saygılıdır.
Bu hamlenin anlamı
SABAH bu gücüyle şimdi yeni bir hamle yapıyor. Art arda gelen krizlerle yıpranan, aldığı gazeteden bile fedakarlık yapmak zorunda kalan kitlelere ulaşma hamlesini yapıyor.
SABAH'ın bugün gerçekleştirdiği fiyat uygulamasıyla Anadolu insanı büyük ve kaliteli gazete okumaya başlayacak.
Bu gelişme hem Türkiye ekonomisi, hem Türkiye demokrasisi için çok sağlıklı olacaktır. Basın işini işverenin diğer işlerine alet etmeyen, siyasetçilere tuzak kurmayan, piyasaları manipüle etmeyen, özellikle ekonomi sayfalarındaki her haberin arkasında farklı bir anlam aranmayan SABAH'ın çok satması Türkiye'nin sigortasıdır.
Merkez Grubu altında iyi işletmecilikle yönetilen ve bu hale gelen SABAH, şimdi gene iştahları kabarttı. SABAH'ı ele geçirmek, en azından etkisiz hale getirip tekrar eski düzene dönebilmek için tuzaklar kuruluyor. Bu konudaki gelişmeleri ayrıntılarıyla öğrenmeniz için Yavuz Semerci arkadaşımızın köşesini okumanızı tavsiye ederim.
Türkiye'ye hayırlı SABAH'lar..
Yazı: Ergun Babahan
Kaynak: www.sabah.com.tr
SABAH krizlerle yıpranan, aldığı gazeteden bile fedakârlık yapmak zorunda kalan kitlelere ulaşma hamlesini yapıyor. Yeni fiyat uygulamasıyla Anadolu insanı büyük ve kaliteli gazete okuyacak.
2002 yılının 8 Ağustos'unda devraldığımız SABAH çökmek üzereydi. SABAH'ın yönetimini iki yıla yakın süre elinde tutan Doğan Grubu, ilk iş olarak ayda 2.5 milyon dolar geliri olan ve kendi gazetelerinin bir türlü beceremediği SABAH İstanbul'u kapatmıştı.
Bununla yetinilmemiş, SABAH'ın Almanya baskısını durdurmuş ve Türkiye'nin iki gazete dağıtım şirketinden biri olan SABAH'a ait Birleşik Basın Dağıtım şirketini kapatmıştı. Dağıtım şirketi büyük bir gazetenin nefes borusudur . Bu kapanınca Türkiye'de tam bir kartel hakimiyeti oluştu.
Türkiye'de tek gazete dağıtım şirketi kaldığı için basına girmek bir kişinin iki dudağı arasında idi.
Bu basın manzarası, demokrasi için de çok büyük tehlike oluşturuyordu.
Elinde inanılmaz bir güç toplamış olan kartel, bunu siyaseti yönlendirmek amacıyla kullanıyordu. Hükümetler kuruyor, hükümetler yıkıyor, bakan atamalarına müdahale ediyordu. Gazetecilerin en tabii hakkı olan bir gazeteden bir başka gazeteye gitme hakkı ellerinden alınmıştı.
Kendisine hukuk devleti, demokratik devlet diyen hiçbir toplumda görülmeyecek bir manzara vardı.
Bu süre içinde SABAH'ın faaliyetlerinden doğan bir tek kuruş vergi veya çalışanların bir tek lira sigorta primi ödenmemişti. Doğan Grubu yönetiminde çalışan arkadaşlarımızın içeride 34 aylık maaşları birikmişti.
SABAH'ın 2002'deki durumu
Depomuzda kağıt yoktu. O zaman kamu alacaklısı durumundaki BDDK tüm gelirlere tedbir koydurmuştu. "Bu gemi yüzmez" inancında olanlar SABAH'ı terk edip Doğan'la işbirliğine gitti.
Biz, Mustafa Kemal'in Nutuk'unda anlattığı gibi tersanelerine girilmiş, gemilerine el konulmuş, ordusu dağıtılmış, içeriden ihanete uğramış bir gazete yönetimi aldık. Herkesin ortak kanısı SABAH'ın yaşamasının imkansız olduğu yönündeydi.
Ancak Turgay Ciner yönetime gelip önce Merkez Şirketler Grubu'nu kurdu. Bütün adımları devletin yetkili organlarının bilgisi ve izni dahilinde attı.
İlk iş olarak kendi dağıtım şirketimizi kurduk. Bu dağıtım ağına giren gazeteler kısa sürede tirajlarını ciddi olarak artırdı. Bu sayede gazetelerin dağıtım komisyonları Türkiye koşullarına uygun hale geldi.
Ardından yaralarımızı sarmaya başladık. Tirajımızı, buna uygun olarak reklam gelirlerimizi ciddi biçimde artırmayı başardık. Gururla söyleyebilirim ki, Merkez Şirketler Grubu 2004'ü başarıyla kapattı.
SABAH, eski dönemin işlemlerinden doğan vergi ve prim borçlarını ödemeye, TMSF ile yaptığı sözleşmenin gereklerini yerine getirmeye başladı.
Bu sayede demokrasi ve özgürlükçü bir rekabet için olmazsa olmaz koşul, çok sesli basın gerçekleşti. Reklamdaki ve dağıtımdaki kartel dağıldı. Reklam verenler istedikleri ve Batı'daki gibi ekonomik kriterlere bağlı reklam verebilme olanağına kavuştular.
Demokratik basın yapısı
Siyaseti yönlendiren, hükümetlere tuzak kuran, liderler çıkaran (bazıları henüz bu işten hala vazgeçmese de) basın yapısından, siyaseti izleyen, denetleyen, siyasetçiyle ilişkisi sadece haber almak olan basın yapısına geçildi. Bu da demokrasi içinde basında olması gerekendi. Artık iki dağıtım şirketi var. Dileyen herkes basına girebilir.
O SABAH'tan bu SABAH'a, o Türkiye'den bugünkü Türkiye'ye geldik.
İşe ilk başladığımız günden itibaren Turgay Ciner'in bana söylediği tek bir şey vardı: "2005'i bekle."
İşte 2005 geldi, çattı ve Turgay Ciner'in bana söz verdiği atılımlar için ilk adımı bugün atıyoruz.
Aradan geçen zaman gösterdi ki, SABAH Türkiye'nin çimentosudur. SABAH, ulusal bütünlüğe, laikliğe, Mustafa Kemal'in kurucu ilkelerine sonuna kadar bağlı, ifade ve vicdan hürriyetine, serbest rekabete saygılıdır.
Bu hamlenin anlamı
SABAH bu gücüyle şimdi yeni bir hamle yapıyor. Art arda gelen krizlerle yıpranan, aldığı gazeteden bile fedakarlık yapmak zorunda kalan kitlelere ulaşma hamlesini yapıyor.
SABAH'ın bugün gerçekleştirdiği fiyat uygulamasıyla Anadolu insanı büyük ve kaliteli gazete okumaya başlayacak.
Bu gelişme hem Türkiye ekonomisi, hem Türkiye demokrasisi için çok sağlıklı olacaktır. Basın işini işverenin diğer işlerine alet etmeyen, siyasetçilere tuzak kurmayan, piyasaları manipüle etmeyen, özellikle ekonomi sayfalarındaki her haberin arkasında farklı bir anlam aranmayan SABAH'ın çok satması Türkiye'nin sigortasıdır.
Merkez Grubu altında iyi işletmecilikle yönetilen ve bu hale gelen SABAH, şimdi gene iştahları kabarttı. SABAH'ı ele geçirmek, en azından etkisiz hale getirip tekrar eski düzene dönebilmek için tuzaklar kuruluyor. Bu konudaki gelişmeleri ayrıntılarıyla öğrenmeniz için Yavuz Semerci arkadaşımızın köşesini okumanızı tavsiye ederim.
Türkiye'ye hayırlı SABAH'lar..
Yazı: Ergun Babahan
Kaynak: www.sabah.com.tr