Babacan: BDDK gerektiğinde...
Abone olBaşbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Bankalar ile ilgili konularda tek yetkili kurum BDDK’dır, gerektiğinde gözünü kırpmadan her adımı atar" ...
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Bankalar ile ilgili konularda
tek yetkili kurum BDDK’dır, gerektiğinde gözünü kırpmadan her adımı
atar" dedi.
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul Finans
Zirvesi’nde, gündemdeki konulara dair açıklamalarda bulundu.
Dünyanın ve Avrupa’nın en gözde kentlerinden biri ve kıtaların,
kültürlerin ve medeniyetlerin buluşma noktası olan İstanbul’un
küresel finans bir merkezi olması için 2009 yılından beri
çalıştıklarını belirten Babacan, İstanbul’un sadece Türkiye için
değil, çok geniş bir coğrafya için merkezi bir rolü olduğunu
vurgulayarak "THY sadece İstanbul’dan dünyanın 105 ayrı ülkesine
sefer yapıyor ve dünyada hiçbir havayolunun bu kadar noktaya uçması
söz konusu değil. Demek ki İstanbul aynı zamanda lojistik ve
ticaret anlamında da önemli merkez oldu. İstanbul’un bu özelliğinin
finans noktasında da vurgulanması bizler için çok önemli. İstanbul
Finans Merkezi deyince bazen birazda farklı yönlendirmeler sonucu
bir gayrimenkul projesini düşünüyoruz. İstanbul Finans Merkezi bir
gayrimenkul projesi olmaktan çok öte bir konu. İstanbul’un tümünün
finans konusunda gelişmesi ve İstanbul’un tümüyle beraber
Türkiye’nin finans konusunda dünyada söz sahibi olması önemli bir
amacımız. Şu anda hükümet olarak 5 yıllık 10. Kalkınma Planı’nın
özel dönüşüm programları üzerinde çalışıyoruz. İlk defa 25 konuda
özel dönüşüm programıyla beraber yayımladığımız bir plan. 25
programında şu anda eylem planlarını hazırlıyoruz. Yaklaşık bin
200’ün üzerinde bir eylemin 2018’e kadar takvimlendirilmesini
yapıyoruz. İnşallah ekim sonu kasım başı gibi başbakanımız
tarafından açıklanacak bu eylem planı Türkiye’nin detaylı bir yol
haritası olacak. 25 dönüşüm programından bir tanesi de İstanbul
Finans Merkezi ile ilgili programımız" dedi. Babacan, İstanbul
Finans Merkezi ile ilgili takvimi konusunda kuruluşlar arasında bir
mutabakat oluştuğunu da söyledi.
"FAİZSİZ FİNANS MODELİ ÇOK DAHA DAYANIKLI"
İstanbul’un 2023’ün Türkiye’sinde finans ile anılacağını belirten
Babacan, bu yılki zirvenin ana teması olan ’yenilikçi finans’ın
sanayide çok vurguladıkları katma değerin üretilmesi için olmazsa
olmaz gördüklerini belirtti. Bunun finans alanında da
uygulanmasının Türkiye için çok önemli olduğunu vurgulayan babacan
"Faizsiz finans modellerinin Türkiye’de gelişmesi her zaman
arzumuzdur. Katılım bankalarımız da faaliyetlerini göstermekteler.
Kira sertifikası yoluyla da yeni bir enstrümanı piyasalarımıza
kazandırmış olduk. Ülke olarak sukuk enstrümanlarının yaygınlaşması
için çok çaba sarf ettik. Özel sektörümüz de bu işe girmeye
başladı. 2008-2009 krizi gösterdi ki faizsiz finans modeli,
ortaklık kültürüne ve adeta kader ortaklığına dayanan bir finans
kültürü çok daha dayanıklı olmakta. Bunun IMF’nin raporlarıyla da
tescil edildiğini görmekteyiz. Böyle bir dönemde Türkiye’de yeni
yeni başlayan ve gittikçe gelişmesi gereken farklı modellere açık
olduğumuzu ifade ediyorum. Sermaye piyasalarımızın bu konuda
geliştirilmesi büyük önem taşıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"AVRUPA’DA TOPARLANMA YAVAŞ VE KIRILGAN"
Küresel ekonomik görünümle ilgili açıklamalarda da bulunan Babacan
şunları söyledi: "ABD’nin krizden çıkış hızının daha iyi olduğunu
görüyoruz. Nispeten sürdürülebilir ve diğer ülkelerin biraz
üzerinde bir büyüme tablosu söz konusu. Ancak bunun sonucu olarak
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) atmış olduğu ve atacak adımları. Biraz
normalleşme var ama bunun yanında parasal sıkılaştırmanın
başlayacağı bir döneme doğru yürüyoruz. Bu dolar ve ABD ekonomi
açısından geçerli bir tablo. Öte yandan Avrupa’ya baktığımızda
toparlanma yavaş ve kırılgan. Ülkeden ülkeye çok değişiyor.
OECD’nin dün yayımlanan tahminlere göre Avro bölgesinin bu yılki
büyüme hızı yüzde 1’in de altında kalıyor. Avro bölgesinde büyük
ülkelerinde içinde olduğu 18 ülkeyi topluyorsunuz ve büyüme hızı
yüzde 1’i bulmuyor. Üstelik deflasyon riski belirmiş durumda. Her
ne kadar bu risk ölçülebilir ve sınırlı olsa da yine de Avrupa
Merkez Bankası’nın (ECB) atmış olduğu adımlar bu riskin dikkate
alınması gereken bir risk olduğunu da bizlere söylüyor. Önümüzdeki
dönemde Avrupa’nın çok yavaş ve kırılgan toparlanmaya cevap olarak
ECB’nin daha aktif olduğu bir tabloyu göreceğiz. Umut ediyoruz ki
ECB’nin bu genişleyici adımları Fed’in sınırlayıcı adımlarını
dengeleyebilmekte önemli bir rol oynar. Türkiye için bu
önemli".
"GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER SIKINTILI DÖNEMLERLE İLGİLİ DAHA
TECRÜBELİ"
Geçen yılından bu yana gelişmekte olan ülkelerle ilgili olumsuz bir
yayın furyasının başladığını belirten Babacan, "Bunların hiçbirinin
doğru olmadığı ortaya çıkmış durumda. Gelişmekte olan ülkeler
1990’lara göre çok daha farklı ekonomik yapıya sahipler. Gelişmekte
olan ülkelerin artık kamu borç stoğu düşük, bankacılık sistemleri
çok daha sağlam, rezervleri çok daha yüksek, üstelik gelişmekte
olan ülkelerin pek çoğunda esnek kur rejimleri var. Esnek kur
rejimleri piyasaların hareketli olduğu dönemde çok önemli koruyucu
fonksiyon yerine getiriyor. Bunların hepsini beraberce düşünüp
değerlendirmemiz önem taşımaktadır. Gelişmekte olan ülkeler
açısından gelecek 10 yıl büyüme oranlarının ortalamalarının daha
düşük olduğu dönem olacak. Ama gelişmiş ülkelerden daha yüksek
büyüme oranlarını gelişmekte olan ülkelerde görmeye devam edeceğiz.
Dolayısıyla yatırımcılar, ’Ben büyümek istiyorum, ben getiri
istiyorum, ben nereye yatırım yapayım?’ diye şöyle bir etrafa
baktığında büyüme, hareket, dinamizm isteyen yatırımcıların yine
gelişmekte olan ülkeleri tercih etmeye devam edeceklerini
göreceğiz. Son bir yıllık dönem gelişmekte olan ülkelerin sıkıntılı
dönemler konusunda çok daha iyi tecrübeye sahip olduğunu gösterdi"
dedi.
"BİZİM BEĞENMEDİĞİMİZ BÜYÜME RAKAMLARI AVRUPA’NIN GELİŞMEKTE OLAN
ÜLKELERİNİ ÇOK ÜZERİNDE"
Babacan, "Türkiye’nin geçen yıl itibariyle 820 milyar dolara
ulaşmış bir milli geliri ve satın alma gücü paritesine göre
endekslenip bakıldığında 19 bin dolara ulaşmış kişi başına düşen
milli geliri bulunuyor. Bu artık bizi Dünya Bankası
sınıflandırmasında üst orta gelir ülke grubuna çoktan koymuş
durumda ve ümit ediyoruz ki birkaç yıla kadar yüksek gelir ülke
grubuna Türkiye girmiş olacak" dedi.
Türkiye’nin büyümesinin özel sektör odaklı olduğuna dikkat çeken
Babacan, "Türkiye’nin 12 yıllık dönemine bakıldığında büyüme,
enflasyon ve cari açık ile mücadeleyi beraberce gerçekleştirebilen
bir ülkeyiz.
Türkiye özellikle Avrupa’daki gelişmekte olan ülkeler içinde en
yüksek performansı gösteren ülke. Bizim çok da memnun olmadığımız
yüzde 3-4 büyüme rakamlarıyla değerlendirildiğinde Avrupa’nın
gelişmekte olan ülkelerinin çok üzerindedir. Avrupa’nın en hızlı
büyüyen ülkesiyiz, geçen sene öyleydik, bu sene de muhtemelen öyle
olacağız. Tabii ki arzu ettiğimiz büyüme rakamları, ekonomik
dinamizm Türkiye için önemli ama bundan sonraki dönemde büyüme
kaynağının yapısal reformlar eliyle olmalı. Sürdürülebilir, kalıcı,
kaliteli bir büyüme istiyorsak her alanda yapısal reformlara devam
etmemiz gerekiyor" dedi.
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMİN ÖNCELİKLERİ
Başbakan Yardımcısı Babacan sözlerine şöyle devam etti: "Önümüzdeki
dönemde temel önceliğimiz cari açık ve enflasyonun düşürülmesi
olacak. Her iki gösterge de yüksek. Bunun kararlılıkla aşağı doğru
düşürülmesi gerekiyor. Bunu yaparken de büyüme ve istihdamı korumak
ve daha iyiye götürmek önemli. Bunun beraberce gerçekleşmesi
yapısal reformlarla olacak. Çareyi daha kısa vadeli 3-5 aylık
yerlerde arayabilirsiniz ama kalıcı olarak bunu sağlamak
istiyorsanız yapısal reformlara eğilmeniz gerekecek. Gelecek
dönemde imalat sanayi temel önceliklerimizden biri olacak. İmalat
derken daha yüksek teknoloji, katma değer, Ar-Ge’ye dayanan
markalaşmanın gündemimizde olması, eğitim temel bir alanımız ve
hızla iyileştirmemiz gereken bir alan. Enerji ile ilgili temel
sorunlarımız var. Enerji ile ilgili temel adımlarımızı atmamız
önümüzdeki dönemin önemli gündem maddeleridir. Kuşkusuz yargı
alanlarındaki reformların devam etmesi ve Türkiye’nin hukuk devleti
olma yolundaki verdiği mücadelenin kararlılıkla sürmesi önümüzdeki
dönemin başlıklarından olacak".
"BDDK GÖZÜNÜ KIRPMADAN KARAR VERİR"
Konuşmasının ardından soruları cevaplayan Başbakan Yardımcısı
Babacan, Bank Asya’nın durumu ile ilgili sorulara "BDDK bankalar
için bağımsız karar verir. Bankalar için kaynağı belirsiz
söylentiler çıkabilir. Bunlar kasıtlıdır. Gerekli olan konularda
BDDK gözünü kırpmadan karar verir" cevabını verdi. Ali Babacan,
şunları kaydetti:"BDDK, Bankacılık Kanunu’na göre hareket eder.
Kanundaki maddeler de çok açıktır. Bugüne kadar olduğu gibi bundan
sonra da BDDK, kurallar içerisinde, banka banka ne gerekiyorsa
kuşkusuz yapacaktır. Herhangi bir banka ile ilgili hangi adımın
atılıp, hangi adımın atılmayacağı kararı da BDDK’nın bağımsızca
vereceği bir karardır. Bankacılıkla ilgili bazen, kaynağı belirsiz
bilgiler ortalıkta dolaşabilir. Bunların önemli bir kısmı da
kasıtlıdır. Bunu Gezi olaylarında da yaşadık. Bugünlerde de yalan
yanlış bir sürü bilgi ortalığa saçılabilir. Bankacılıkla ilgili
bütün bilgileri yetkili kişi ve kurumlardan almak gerekir. BDDK da
herhangi bir banka ile alakalı bir şey söyleyecekse bunu ya Başkan
çıkar söyler ya da web sitesinde bir duyuru olarak söyler.
Dolayısıyla bu sektörle ilgili söylentiler, şunlar, bunlar dikkate
alınmaması gereken hususlardır"
Sektörün yurt dışından sağladığı kredilerin önemine işaret eden
Babacan, bu konudaki risklerin minimal düzeyde olduğunu dile
getirdi. Geçen sene yüzde 8 olan cari açığın bu sene yüzde 6 veya
biraz altında beklendiğini anımsatan Babacan, "Bu ne demek? Milli
gelirimizin yüzde 2’si kadar daha az finansmana ihtiyacımız olacak
demek. Dolayısıyla bankalarımızın da yurt dışından finansman
ihtiyacı yüzde 8’lik cari açığa göre daha düşük olacak. Bütün
bunlar tartışılır ama hiç kimse merak etmesin ki biz bunları zaten
bu kuruluşlardan aylar, yıllar önce görüyoruz ve gerekli adımları
da gerektiği zaman atıyoruz. Ama tek bir banka ile alakalı
konularda BDDK yetkilidir, kurallar içerisinde gerektiği zaman
gerekli adımı gözünü kırpmadan atar" dedi.
"KREDİ KARTINA TAKSİTTE ’KÜÇÜK’ DÜZENLEMELER OLABİLİR"
Tüketici kredilerine ilişkin düzenlemeler ve kredi kartına taksit
sınırlaması ile ilgili bir soru üzerine Babacan , "Tüketici
kredileri veya borçlanıp harcama açısından gelinen nokta arzu
ettiğimiz bir noktadayız. Arzu edilen bir noktaya gelmişken bunun
yeniden farklı bir noktaya gitmesini istemiyoruz. Buna karşın
sektör bazlı bazı küçük rötuşlar yapılabiliriz. Örneğin kuyumculuk
sektöründe 4 taksit uygulanması konusunda ilgili tüm kurumlar
arasında ortak bir görüş oluştu. Böyle çok küçük düzenlemeler
olabilir ama onun dışında çok geniş çaplı gevşetme yönünde bir
tedbir asla gündemimizde değil. O zaman ne olur? Bir sene öncesine
döneriz. Bir sene öncesinin problemlerini tekrar önümüzde buluruz.
Dolayısıyla doğru bir iş yaptıysak doğruda ısrar etmek mutlaka
önemli olacaktır" dedi.
"KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI TÜRKİYE’Yİ OBJEKTİF
DEĞERLENDİRMELİ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Gerekirse kredi
derecelendirme kuruluşları ile ilişkimizi keseriz" açıklaması ile
ilgili soruya Babacan, kredi derecelendirme kuruluşlarının
Türkiye’nin nabzını yerinde tutması gerektiğini belirterek "Kredi
derecelendirme kuruluşları Türkiye’yi objektif şekilde
değerlendirmeli. Kredi derecelendirme kuruluşlarından beklentimiz
Türkiye’yi daha geniş ekiplerle değerlendirmeleri. Yatırımcılar
kedi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye hak ettiği kredi
notunu almadığını düşünüyor" dedi. Babacan, sözlerine şöyle devam
etti: "Çoğu zaman bu kuruluşlar yılda birkaç defa yaptıkları
Türkiye ziyaretlerinde 2-3 kişilik ekiple Türkiye’nin nabzını
tutmaya çalışıyorlar. Öte yandan Türkiye’ye milyarlarca dolar
yatırım yapan çok sayıda yatırımcı var. Büyük çapta yatırım
yapanların çoğunun zaten kendi değerlendirme ekipleri var. Kredi
derecelendirme kuruluşunun 2-3 kişilik ekibi belki çalışma yapıyor
ama diğerleri 10 kişi araziye geliyorlar, yüzlerce kişiyle
görüşüyorlar. Ülkeyi derinlemesine kavrıyorlar. Ondan sonra yatırım
kararlarını veriyorlar. Dolayısıyla bizim bu kuruluşlardan
beklentimiz ülkeyi daha iyi anlamaları, daha geniş ekiplerle ve
daha derinlemesine analizlerle Türkiye’nin gerçeklerini öğrenip
kredi notlarını vermeleri ve ona göre yatırımcılara bu bilgileri
ulaştırmaları."
"TARIM ÜRÜNLERİ PİYASASI YAKINDAN İZLENECEK"
Gıda enflasyonunu ile ilgili soruyu ise Başbakan Yardımcısı
Bacbacan şöyle cevapladı: "Geçen hafta pazartesi gerçekleştirilen
Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında tarım ürünleri ile
ilgili bir komite kurulması kararı aldık. Komite çok yakında
Başbakanlık Genelgesi ile resmen kurulacak. Komitede ilgili diğer
bakanlıkların müsteşarları ve kurum yetkililerinin de bulunacak.
Komite tarım ürünleri piyasasını yakından izleyecek".
BÜYÜME RAKAMLARI
Ekonomik büyüme tahmininde revizyon olup olmayacağına yönelik soru
üzerine Babacan, geçen yılı yüzde 4,1’lik gerçekleşmeyle
beklentilerden daha yüksek büyüme ile kapattık. Yılın ilk
çeyreğinde tahminlerin üstünde 4,4’lük büyüme yakalandı ikinci
çeyrekte daha düşük büyüme rakamı görüldü. İlk yarının tamamına
baktığınızda tablo çok da iç karartıcı değil. Bu yılın tamamıyla
ilgili beklentimiz olumlu. Çok geniş bir aralık vermek gerekirse
3-4 aralığı oldukça emniyetli bir aralık olarak görülmekte. Orta
Vadeli Programımızla beraber kesinleşmiş son tahminimizi resmen
duyurmuş olacağız. Onu duyurmadan önce benim daha nokta atışı bir
tahmin vermeme çok da doğru olmaz. Konsensüs rakamına ya da farklı
uluslararası kuruluşlarının, piyasa analistlerinin yaptığı
çalışmalara bakıldığında 3-3,5 arasındaki rakamları daha sık
görüyorsunuz. Büyümenin daha yüksek rakamlar yerine 3’lü rakamlarla
ifade edilmesinde ihracat pazarlarındaki düşük performans önemli
bir etken oldu. Özellikle Irak’taki gelişmeler ve güvenlikle ilgili
sıkıntılar ihracatın aksamasına neden oldu, Avrupa ekonomilerinin
beklenenden düşük performansı da bir başka etken oldu".
ÖZEL SEKTÖR YATIRIMLARI
Babacan, özel sektör yatırımlarının yavaşlaması konusundaki soruyu
yanıtlarken, özel sektör yatırımlarının çok önemli olduğunu, en çok
sevindikleri dönemlerin büyümenin özel sektör yatırımlarıyla
gerçekleştiği dönemler olduğunu söyledi. Büyümenin tüketim ve
yatırım harcamalarından kaynaklandığına işaret eden Babacan,
yatırım için yapılan harcamaların hem bugünün hem de geleceğin
büyümesinin temelinin atılması açısından önemli olduğunu vurguladı.
Babacan, "Son 1 yılda bu konuda maalesef arzu ettiğimiz tabloyu
görmüyoruz. Yatırım harcamalarında, özellikle makine-teçhizat
yatırım harcamalarında arzu ettiğimiz rakamları görmüyoruz. İmalat
sanayine daha çok yatırımın olması önümüzdeki dönemde temel
önceliklerimizden olacak. Bu sadece teşvik politikasıyla mümkün
değil. Bu, ekonominin tüm sektörlerinde rasyonel kazancın
oluşmasıyla mümkün" diye konuştu.
"KÜÇÜK KALEM OYNATMALARLA OLUŞAN ÖLÇÜSÜZ RANTLAR VAR"
İnşaat sektörü ile ilgili soruyu Babacan "İnşaat sektörü de
desteklediğimiz çok önemli bir sektörümüzdür. Gelişmiş ülkelerde
dahi milli gelirin yüzde 8’i inşaat sektöründen gelir ama bir
inşaat sektörünün kendi kuralları içerisinde düzenleme ve
denetlemelerle çalışması, bir de kısa vadeli küçük kalem
oynatmalarla oluşan ölçüsüz rantlar var. Bu ölçüsüz rantların
oluşmasıyla ilgili eleştirilerimiz var. Ölçüsüz rantların daha
kontrollü, fırsat eşitliğine dayanan ve şeffaf şekilde yönetilmesi
gerekiyor. Böyle olmalı ki hangi sektöre yatırım yapayım
denildiğinde sektörler arasında kararlar daha sağlıklı
verilebilsin. Aksi halde çok kolay ve bir gecede bir kalem
değişikliğiyle, mevzuat değişikliğiyle sağlanan rantların olduğu
bir alan varken, ister istemez sanayi gibi uzun vadeli, çok emek,
ciddi fedakarlık isteyen bir sektöre ilgi düşebiliyor. Bunu yeniden
dengelememiz gerekiyor" şeklinde cevapladı.
Son olarak Babacan, faizin yatırımcı, hele hele borçlanarak yatırım
yapanlar için maliyet unsuru olduğunu, bunun da yatırımlar üzerinde
etkisinin bulunduğunu ifade etti. Babacan, bunun yanında yatırım
kararları verilirken sadece faize bakılmadığını, en önemli unsurun
güven olduğunu dile getirdi. Babacan, ülkenin demokrasisine,
ekonomisine güven varsa, öngörülebilirlik varsa yatırım
kararlarının büyük ölçüde verileceğini söyledi. Babacan, "Bizim
asıl amacımız önümüzdeki dönemde Hazine’nin borçlanma faizlerinin,
yatırımcıların kredi kullanırkenki faizlerin düşük oranlara inmesi
olacak. Faizler çeşit çeşit ama piyasayı asıl etkileyen Hazine’nin
2, 5, 10 yıllık borçlanma faizleri ya da sanayicimizin, iş
dünyamızın iş yaparken kullandığı kredilerin faizleridir. Bunu da
zaten BDDK ve Merkez Bankasının düzenlemeleriyle kredileri sanayi
ve KOBİ’lere yönlendirecek adımları attık. Önümüzdeki dönemde
gerekirse buna benzer adımlar başka enstrümanlar kullanılarak
atılabilir. Yatırımı, sanayiyi daha cazip hale getirebilmek için
makro ihtiyati tedbirleri de daha güçlü şekilde kullanabiliriz"
dedi.
(İHA)