Çocuk, bir yandan
gazetesini okuyan bir yandan da son dakika haberlerini takip eden
babasına, televizyonu işaret ederek sordu:
-
Babacığım Atatürk’ü sevmek kötü bir şey
mi?
-
Olur mu oğlum hiç öyle şey? diye cevap verdi
babası, ne söyleyeceğini bilemeden…
-
Peki, o zaman bu adamlar Atatürk’ü sevmedikleri
için mi gözaltına alındılar?
-
Hangileri oğlum?
-
Mesela Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi olan
gazeteci, mesela Türkiye’de ilk organ naklini gerçekleştirmiş bilim
adamı, mesela kız çocukları için çırpınan o güzel yürekli
anneler…
-
Tabii ki hayır, onlar Atatürk’e,
ilkelerine, devrimlerine ve ülkelerine gönülden bağlı insanlar
yavrucuğum…
-
Ama baba, ülkelerini seviyorlarsa nasıl oluyor da
terör örgütü kurup, onun üyesi oluyorlar…
-
Sen bunları şimdi anlayamazsın oğlum, biraz daha
büyüdüğünde anlayacaksın…
-
Bence o zaman hiç anlayamam ki baba!
-
Neden oğlum?
-
Babacığım, ülkedeki bütün çağdaş öğretim üyeleri
birer birer içeri alınıyor, bize bu ülkede neler olup bittiğini,
gerçekleri anlatacak gazeteciler teker teker demir parmaklıklar
ardına gönderiliyor, üstelik çağdaş eğitime gönül vermiş toplum
örgütleri korkutularak sindirilmeye çalışılıyor, birkaç yıl sonra
bana bu yaşadıklarımın mantıklı açıklamasını yapacak çağdaş tek bir
birey kalmayacak ki…
Üstelik geçen gün
arkadaşımın babasından duydum, herkesin telefonu da dinleniyormuş,
bu durumda benim de Atatürk’ü çok sevdiğimi bir telefon konuşması
sırasında dinlerlerse büyüdüğümde beni de hapse atarlar diye çok
korkuyorum… Ama belki demir parmaklıklar ardında her şeyi
öğrenebilirim değil mi?
-
Oğlum neler söylüyorsun…
-
Korkuyorum babacığım, elimde kalem
yerine silah olmasından, üzerimde çağdaş kıyafetler yerine
sarıkla cübbe olmasından, bu güzel yönetim
anlayışından koparılmaktan korkuyorum ben… Ama sadece kendim için
değil, bunun farkında olmayan arkadaşlarım için de çok korkuyorum,
aynı zamanda bu “uydurulan hikâyeye” inananlar
için de çok üzülüyorum…
-
“Benim oğlum büyümüş, ben artık korkmuyorum” diye
gururlandı babası…
Oğlum, elbette her şey
düzelecek, elbette suçsuz olanlar özgürlüklerine kavuşacaklar ama
beklememiz lazım, doğru mutlaka ortaya çıkacak…
- Belki de, diye söze
başladı tekrar çocuk…
Bir gün gelecek onlar da
bu soruları soracaklar kendilerine…
Bizim paralarımızla
krallar gibi yaşayan bu adamlar ve etraflarında fakir fukaranın
parasını çalarak paralarına para katan sahtekârlar neden dışarıda
ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyorlar diye…
İnancımız konusunda bizi
neden rahat bırakmıyorlar diye…
Hiç hırsız
biri dindar olabilir mi diye…
Değil mi
babacığım?
- Evet oğlum, bir gün gelecek bu
millet hırsızlardan hesap sormayı da bilecek, korkma
sakın…
Ama sıra
sizlerde…
Bu hafta Ulusal Egemenlik Haftası, dünyada başka hiçbir ulusun
çocuklarına nasip olmayan bir bayram armağan etti Atamız sizlere,
bizlere…
Sen akıllı bir çocuksun,
bu ülkeyi, bayrağını, insanlarını
seviyorsun…
Yapman gereken tek şey,
daha çok okumak, daha çok öğrenmek, daha çok
çalışmak…
Bütün
engelleri aşmak…
Bu ülkeyi
yobazlara bırakmamak…
Bir Atatürk
genci olmak…
Onun
mirasına ne pahasına olursa olsun sahip çıkmak…
- Merak etme babacığım,
sahip çıkacağım, ne pahasına olursa olsun…
nsrnylmz@gmail.com