Aziz Yıldırımlı Fenerbahçe…

Nesrin YILMAZ nesriny@internethaber.com

Herkes aynı cümleleri kuruyordu, aynı soruları soruyordu 2007-2008 sezonunda da şampiyonluğu Galatasaray"a kaptırdıklarında.

 

“Paraları var, dünyanın en ünlü, en pahalı futbolcularını getiriyorlar, iyi bir teknik direktörleri var, bir elleri yağda bir elleri balda.”

 

“Ama neden şampiyon olamıyor bu takım”?

 

Herkes kendince sebep arıyordu…

 

Meğer sebeplerden biri, belki de en etkilisi, “Fenerbahçe Cumhuriyeti"nin”, her yenilgi sonrasında öfkesini televizyon ekranından bile hissettiğimiz, “tek adamı” Aziz Yıldırımmış!

 

Yenilgi sonrası futbolcuların soyunma odasına giren Yıldırım, futbolculara bağırıp çağırarak onları bir sonraki maça motive etmeye çalışıyormuş!

 

Kim “fırça yiyerek” daha iyi iş yapabilir ki!

 

“Koskoca” Aziz Yıldırım bunu idrak edemeyince, attığı fırçaların, futbolcularda, ters etki yaptığını göremeyince, futbolcuların bir sonraki maça moral bozukluğuyla çıkacaklarını hesaplayamamış demek ki.

 

Belki de kazandıkları maçlarda, bu fırça darbelerinin etkili olduğunu sanan Aziz Yıldırım, bir sonraki yenilgi sonrası yine kendi “coşturma yöntemine”, yani, tehditlere başvurmuştur. 

 

Ben onun yaptığı şu tehdidi hiç anlamadım:

 

“sizi pırasa gibi doğrarım, ayağınızı denk alın.”

 

Neden başka bir şey gibi değil de pırasa gibi? Futbol literatüründe bir anlamı mı vardır pırasa doğramanın? Yoksa Aziz Yıldırım öfkelenince ne söylediğini bilmiyor mu?

 

Varsa bilen, söylesin, öğrenelim.

 

***

 

Demem o ki:

 

Herhalde, eğriyi-doğruyu görebilen, kurulan bir cümlenin yapıcı olduğunu hissedebilen, kendisine yapılan eleştirilerde karşı tarafın öfkesini değil sevgisini hissedebilen kişi hatasını tekrarlamaz, çizgisini de düzeltir, kendini de geliştirir, işini de daha iyi yapar.

 

Ne söylenmesi gerektiğini Aziz Yıldırım"a ben söyleyecek değilim de “sizi pırasa gibi doğrarım” yerine, “sizden daha iyisini bekliyorum, bunu başarabilecek güçtesiniz” gibi güzel bir temenni cümlesi kurabilseydi, ya da takım ruhunu canlandıracak bir iki coşkulu laf etseydi, belki de ne çok fazla maç kaybederdi, ne bir futbolcu, ne de sevgi…

 

Üstelik oyun bu!

 

Hep aynı takım kazanacak değil ya!

 

Bu ne hırs!

 

***

 

Bir insan, duyduğu kötü sözlerle, tehditle, bağırtı çağırtıyla motive olmaz.

 

Moral bozukluğuyla maça çıkan futbolcunun yaralanan ruhu, takım ruhunda da büyük yara açar değil mi? Aziz Yıldırım"ın bunu biliyor olması gerekmez mi?

 

AURELIO"nun Fenerbahçe"yi bırakmasının sebebi olarak gösterilen Aziz Yıldırım"ın sert davranışları ve sert sözleri, bence sadece AURELIO"yu değil, şampiyonluğu da kaybettirmiştir.

 

Ne demiş atalarımız:

 

“Öfkeyle kalkan, zararla oturur.”

 

***

 

Yazıyı yazarken, nedendir bilmem, bir Mustafa Sandal şarkısı mırıldanıyordum kendi kendime:

 

onun arabası var, güzel mi güzel / şoförü de var özel mi özel…

 

………

 

Maalesef ruhu yok… Onun için, hiç mi hiç şansı yok…