Aziz Yıldırım ile Başbakan Erdoğan’ın aralarının iyi olmadığı
malumdur.
Nedenini, nasılını bilmem ama bana göre; bu süreç içinde
kutuplaşma olması ve Başbakan’ın siyasi arenada alternatifsiz
olması; Aziz Yıldırım’ı ya da onun etrafındakileri farklı oluşumlar
konusunda heveslendirmiş gibiydi.
Ki hatırlarsanız; Aziz Yıldırım’ın cezaevinden çıktıktan sonra
evini ziyaret eden Ertuğrul Özkök ile yaptığı sohbette; “sonuna
kadar mücadele edeceğini” söylediğini Özkök’ün köşesinde
okumuştuk.
Mücadelenin kimlere karşı olduğunu tahmin etmek zor olmasa
gerek. Belli ki yazılmayacağına inanıldığı için dost ortamında
açıkça söylenenlerdi.
Bilindiği gibi Aziz yıldırım; Fenerbahçe camiasının kendisine
destek olmak için yılmadan nasıl bütünleştiğini cezaevindeyken
bizzat yaşadı.
Her mahkeme haftası karar açıklanana kadar Fenerbahçe
sevdalıları; Çağlayan adliyesine gelerek başkanlarına sahip
çıkmışlardı.
Öyle ya da böyle milyonlar arkasında yerini almıştı.
Ama o bunu kendine yordu.
Başkanlığına değil…
Aziz Yıldırım’ın ilk yanlışı buydu.
Evet, bu destek yabana atılır, göz ardı edilir bir şey
değildi.
Aziz yıldırım da bunu göz ardı etmeyerek daha aktif hale
getirmek, belki de siyasi anlamda kullanmak istiyordu.
Ki zaten “kafamda projeler var” diyerek bunu kısmen kamuoyuna da
duyurmuştu.
Farklı bir bakış açısından bakılırsa; yaklaşık yirmi milyon
taraftarı olduğu iddia edilen bir güç, yine yaklaşık yirmi bir
milyon oyla iktidar olan bir partiye karşı ciddi bir rakip
olabilirdi.
Mevcut muhalefeti bile kıskandıracak bir rakip üstelik.
Ayrıca yapılmış bulunan bazı anketlere göre Fenerbahçelilerin
yüzde 46,5’inin iktidara oy verdiğini göz ardı etmez isek; iktidar
için olası bir oy kaybının olabileceği de aşikârdır.
Yani Aziz Yıldırım; Fenerbahçe’nin gücünü siyasi arenaya bu
nedenlerle çekebilmeyi hayal etmiş olabilirdi.
Bu hayalin fiiliyata dökülmesi aşamalarını belki yaşayabilirdik;
tabi Sayın Yıldırım taşları yerinde ve zamanında
oynatabilseydi.
Bu hayal yolunda en büyük yanlışı ise Alex’e sahip çıkmaması ve
onu Fenerbahçe’den kovarcasına göndermesi oldu.
Çünkü Alex; Fenerbahçe taraftarının gönlünde yerini almıştı.
Üstelik parasıyla değil, attığı golleriyle…
Üstüne adam gibi duruşu ile…
Fenerbahçe taraftarlarının başkanlarına sahip çıkarken ortaya
koydukları gönül birlikteliğinden doğan gücü kullanmak isterken, o
gönülleri kırmak; yapılacak en büyük hataydı ve Aziz Yıldırım;
kaptanı göndermekle bu hatayı yaptı.
Onun bu hatası; doğal olarak Başbakan’ın şike davası nedeniyle
arası açıldığı düşünülen Fenerbahçe taraftarları ile arasını
düzeltme sürecini başlattı.
Ve Başbakan da fırsatı kaçırmayıp; hemen Alex’e, bir anlamda da
Fenerbahçe taraftarının gönlüne sahip çıktı.
Bu; Başbakan’ın Fenerbahçe camiasının içindeki olası kırgın
yüreklerle bir anlamda barışmasıydı.
Ve bence Başbakan bunu çok akıllıca bir yaklaşımla başardı.
O yüzden bence Alex; Türk siyasetinde görünmeyen,
görülmediği içinde önemsenmeyen kırılma noktalarından birisi
olmuştur.
Eğer Alex; Fenerbahçe’de kalsaydı ve Sayın Yıldırım kaptan ile
el ele olsaydı; Sayın Başbakan; bir kısım Fenerbahçeliler nezdinde
bu kadar rahat olamayabilirdi.
Çünkü sırf bu kırgınlık nedeniyle bile olsa; olası
cumhurbaşkanlığı seçiminde halkın karşısında zorlanabilirdi.
Oysa şimdi Aziz Yıldırım’ın yaptığı hata; onu tedirgin eden bir
problemden kolayca kurtardı. En azından şimdilik öyle
görünüyor.
Ve inanıyorum ki bu konuda farklı bir gelişme olmaz ise
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Başbakan’ın Alex ile olan samimi
resimlerini çok sık göreceğiz.
Velhasıl Başbakan’ın Alex’in yine gelebileceğini söyleyerek
verdiği mesaj; doğrudan Fenerbahçe taraftarınadır.
Yani sonuç olarak hayaller yerlerini gerçeklere bırakırken,
kazanan yine Başbakan oldu.
Tabi yine bence…
Zaten o yüzden de karşı hamle olarak; Başbakan’ın Alex’i
sahiplenmesi sonrası başlayan ve şimdilerde hızla devam eden ve
muhtemelen de edecek olan Alex’i kötüleme kampanyalarının da bir
anlamı vardır.
Sanırım böylece kaybedilen ya da kaybedilmek üzere olan hayaller
tekrar kazanılmak isteniyor.
Tabi bu anlamdaki her şey; en geç bu sezonun sonunda kazanılan
ya da kaybedilen şampiyonluk sonrası daha netleşmiş olacaktır.
Yani bazıları işte o zaman “ya tamam, ya devam”
diyeceklerdir.
Biz de bu komplo teorisi benzeri teorimin doğruluğunu o zaman
görmüş olacağız.
Az sabır yani…