Aziz Sancar Nobel parasını bakın ne yapacakmış?
Abone olBu yıl Kimya dalında Nobel Ödülü'nü kazanan 3 bilim insanından biri olan Aziz Sancar, planlarını anlattı; "Parayı ABD'deki Türkevi'ne yatıracağız" dedi.
Biyokimya alanındaki buluşuyla tıp
biliminde yeni bir çığır açan Prof. Dr. Aziz Sancar merak edilen
soruları ve kazadığı parayı ne yapacağını Milliyet'e
anlattı.
Kanserli hücrelerin DNA onarım sisteminin haritasını çıkararak Kimya dalında bu yılki Nobel Ödülü'nü kazanan 3 bilim insanından biri olan, bu sayede Türkiye'ye de ilk kez bilim dalında bu prestijli ödülü kazandıran Aziz Sancar bundan sonraki planlarını anlattı.
İşte Sancar'ın o röportajı...
Bundan sonraki planlarını anlatan Sancar, alacağı parayla ilgili
"Biz Türkevi'ni sağlam bir temele koymak istiyoruz, çünkü
şimdi biz yönetiyoruz. 69 yaşındayım. Eşim 66 yaşında. Biz
gittikten sonra ne olacak, onun derdindeyiz. Bu parayı o vakfa
yatıracağız ki Türkevi devam ettirilebilsin. Bu arada şunu da
belirteyim, benim ne Facebook'um, ne de Twitter'ım var. Birisi
başlatmış, onları kapatmaya çalışıyoruz." dedi.
BBC MUHABİRİNE KIZDI: ALLAH'IN GAVURU
Ödülü aldıktan sonra "Kürt müsünüz, Arap mı" diye soran BBC
muhabirine sinirlenen Sancar, o anları da şu sözlerle aktardı:
"Kızıyorum ona, çünkü bunlar Allah'ın gavuru, orayı karıştırdılar
yüz yıl önce, hâlâ karıştırıyorlar. İngiltere'de kaç çeşit etnik
grup var, ben sana soruyor muyum? ABD'de Katolik'i var, Alman'ı,
İngiliz'i var. Nerelisin deyince "Amerikalı" diyor, o kadar. Onlar
illa yok Kürt müsün, yok Arap mısın?"
1982'den beri North Carolina-Chapel Hill Üniversitesi'nde öğretim
üyesi olan Prof. Sancar Milliyet'e konuştu. İşte o röportaj:
'MEMLEKETİM İÇİN SEVİNDİM'
Bu sizin çok uzun süredir üzerinde çalıştığınız projeden dolayı
aldığınız bir ödül, değil mi?
- Evet, 3 konu üzerinde çalışıyorum. DNA onarımı, eksizyon ve
photolyase (ışıktan zarar gören DNA'yı tamir eden enzim).
Photolyase üzerinde aşağı yukarı yüzde 90 araştırmayı ben yaptım ve
onların mekanizmalarını açıkladık. Fakat Nobel'in web sitesinde
görebildiğim kadarıyla ondan bahsetmiyorlar, ödülü DNA onarımı için
vermişler. Mayısta bütün DNA genomunun onarım haritasını çizdik.
DNA onarımı, kansere karşı koruma açısından önemli. Çünkü kansere
yol açan etkenlerin çoğu, DNA'ları bozuyor. DNA'nın kendisini nasıl
onardığını, hücrelerin kendilerini kansere karşı nasıl
savunduklarını aydınlattık. Yaptığım araştırmalar için önemli bir
an oldu. Ayrıca ailem için sevindim. Fakat en çok memleketim için
sevindim. Türkiye'den de çok kişi aradı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı
da...
'SÜRPRİZ DEĞİLDİ'
Beklediğiniz bir ödül müydü, sürpriz mi oldu?
- Yok, sürpriz değildi. Büyük bir ihtimalle alacağımı söyledim.
Stanford Üniversitesi Biyokimya Bölüm Başkanı'yla eskiden beri
tanışırız, 4 yıl once onunla yazışıyorduk. Emekli oluyordu, tebrik
ettim. Bana 'DNA onarımında Nobel ödülü listesinin en tepesindesin'
diye bir şey söyledi. Yani ilk defa ABD'de o söylemişti. Ama
sürpriz olan şu oldu. Ödülü kazanan öteki kişi Paul Modrich, o da
Duke Üniversitesi'nden iyi arkadaşımdır. Yıllardır onu aday olarak
koyuyorum ve adaylar içinden ondan CV istiyorum, ne için koyduğumu
söyleyemiyoruz tabii. Seni bir yere aday koyacağım diyorum, CV'sini
alıyorum. Fakat beni arayan soran olmadı o konuda. O bakımdan bir
gün olacak diyordum ama bu yıl beklemiyordum. Bir tek o açıdan
sürpriz oldu.
'İLK GEMİYLE TÜRKİYE'YE GÖNDERİLMELİ'
ABD'ye ilk geldiğinizde Türk olarak zorluk çektiniz mi, bir ayrım
gördüğünüzü hissettiniz mi?
- Tabii oluyor, ama onun için Amerikalılara kızgın değilim. Mesela
40 yıldır buradayım, ama ders verirken hâlâ ağır bir Türk şivesi
var. Özellikle ilk ders vermeye başladığımda öğrenciler anlamakta
güçlük çekiyorlardı. Bilirsiniz, üniversitede yıl sonunda
öğrencilerin doldurduğu ders değerlendirme anketi var.
Hatırlıyorum, ilk geldiğim zamanlarda bir çocuk İngilizce şöyle
yazmıştı: "Bence o ilk gemiyle Türkiye'ye geri gönderilmeli!"
(gülüyor) Beni buraya alan bölüm başkanı, Mary Ellen Jones diye bir
hanımdı. Vefat etti yıllar önce. O bana kendi çocuğundan daha çok
destek verdi. Beni her türlü ödüle aday gösterdi. Belki
biliyorsunuz, 'Presidential Young Investigators Award'
(Cumhurbaşkanlığı Genç Araştırmacılar Ödülü) var. Reagan başlattı
bunu. Ona adaylığımı koydu ve onu kazanmamı sağladı. Vefat ettikten
sonra bir binaya onun ismini verdik.
'SOSYAL MEDYA HESABIM YOK'
Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz? Özellikle Nobel'den
alacağınız para ödülünü nasıl kullanacağınız konusunda bir projeniz
var mı?
- Biz Türkevi'ni sağlam bir temele koymak istiyoruz, çünkü şimdi
biz yönetiyoruz. 69 yaşındayım. Eşim 66 yaşında. Biz gittikten
sonra ne olacak, onun derdindeyiz. Bu parayı o vakfa yatıracağız ki
Türkevi devam ettirilebilsin. Bu arada şunu da belirteyim, benim ne
Facebook'um, ne de Twitter'ım var. Birisi başlatmış, onları
kapatmaya çalışıyoruz.
Sosyal medyayı bundan sonra kullanmayı düşünüyor musunuz?
- Burada sosyal medya konusunda en başarılı insan, bizim
üniversitemizde Zeynep Tüfekçi diye bir hanım. Belki ona bir
danışırım belki bana bir akıl verir.
'SENEDE BİR GELİYORUM'
Sık sık Türkiye'ye gidiyor musunuz? Yazları orada mısınız
genellikle?
- Senede bir gitmeye çalışıyorum. 9 Eylül'de oradaydık. İzmir'de
Biomedicine and Genome Center (İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi) diye
bir yer açıldı. Mehmet Öztürk onun başkanı. Ben de oradaydım.
Gökhan Hotamışlıgil'le birlikte Bilimsel Danışma
Kurulu'ndaydık.
'BUNU BİR TÜRK YAPTI, BİZ DE YAPABİLİRİZ'
Sizin bulunduğunuz yerde Türkiye'yle ilgili, Türk öğrencilere
yardımlarınızla ilgili bir çok faaliyetleriniz var. Orada açtığınız
bir Türkevi ve eşinizle birlikte kurduğunuz vakıf var. O
etkinliklerinizi biraz anlatabilir misiniz?
- Orası Türk yurdu aslında. Ama öyle yüksek sayıda öğrenci alacak
kadar değil, en fazla 5 kişi kalabiliyor. Orada mesela bu hafta iki
yüksek lisans öğrencisi, iki tane de Türkiye'den profesör vardı.
Öyle hem uzun süreli, hem de kısa süreli kalmak için gelenler orada
kalıyor. Müstakil bir evdir, büyük bir bahçesi var, harika bir
mutfağı var. Türk hanımları orada Türk yemeği dersi veriyorlar.
Milli ve dini bayramları orada kutluyoruz. Birkaç konferans da
oldu.
Türk gençlerine neler tavsiye edeceksiniz?
- Onların kitaplarda benim yaptığım buluşları görüp 'Bunu bir Türk
yaptı, biz de yapabiliriz' demelerini. Bir de gittiğinde
Amerikalı'dan saygı istiyorsan, önce kendine saygı göstereceksin.
Kendine saygı demek, Türk olduğunu unutmayacaksın. Ben Türk'üm
dediğinde kendinizle gurur duyacaksınız ki karşınızdaki adam da
size hürmet göstersin, onu söyledim gençlere.
'ALLAH'IN GAVURU...'
En son BBC röportajınızda size "Türk'müsünüz?" diye sormuşlar, siz
de oldukça kızmışsınız...
- Kızıyorum ona, çünkü bunlar Allah'ın gavuru, orayı karıştırdılar
yüz yıl önce, hâlâ karıştırıyorlar. İngiltere'de kaç çeşit etnik
grup var, ben sana soruyor muyum? ABD'de Katolik'i var, Alman'ı,
İngiliz'i var. Nerelisin deyince "Amerikalı" diyor, o kadar. Onlar
illa yok Kürt müsün, yok Arap mısın?