Azınlık vakıfları AİHM gündeminde
Abone olAvrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Lozan Antlaşması’nda Müslüman olmayan dini azınlıkların vakıflarına ilişkin hükümler hakkında kritik bir karara hazırlanıyor.
Strasbourg Mahkemesi, “Yedikule Surp Pirgiç Ermeni Hastanesi
Vakfı” tarafından Türkiye’ye karşı yapılan “mülkiyet hakkı ihlali
ve ayrımcılık” başvurusunu kabul ederek esastan incelemeye
aldı.
Osmanlı döneminde 1832’de kurulan vakıf, AİHM’ye yaptığı başvuruda,
Türkiye’de Müslüman olmayan dini azınlıklara ait vakıfların mülk
edinmeleriyle ilgili mevcut yasal düzenlemelerin Lozan
Antlaşması’yla kısıtlandığını öne sürdü ve bu durumun Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin ayrımcılıkla ilgili 14’üncü ve mülkiyet
hakkıyla ilgili 1 numaralı protokolüne aykırı olduğunu savundu.
Vakfın 1943 ve 1967 yıllarında, biri Beyoğlu diğeri de Kadıköy’de
olmak üzere, bağış yoluyla elde ettiği iki binanın tapuları,
Hazine’nin 1992 yılında aldığı kararlarla iptal edilmişti. Hazine
bu karara gerekçe olarak, söz konusu gayrimenkullerin vakfın 1936
tarihli kuruluş beyanında belirtilmemiş olmasını gösterdi. Türk
mahkemeleri de Yargıtay’ın dini azınlık vakıflarıyla ilgili 8 Mayıs
1974 tarihli bir hükmünü temel alarak Hazine’nin kararını
onaylamışlardı.
116 AZINLIK VAKFINDAN BAŞVURU GELDİ
Türk hükümeti Mayıs 2005’te AİHM’ye ilettiği belgelerde, vakfın
Beyoğlu’ndaki gayri menkulünün Hazine adına kayıtlı olduğunu,
diğerinin ise 1 Mart 2005 tarihinde satılığa çıkarıldığını
bildirdi. Türk hükümeti, 2002 ve 2003 yılında dini azınlık
vakıflarıyla ilgili yasalarda yeni düzenlemelere gidildiğini, bu
düzenlemeler sonrasında 116 cemaat vakfının 2 bin 234 gayri menkul
hakkında kayıt başvurusunda bulunduğunu ve Vakıflar Genel
Müdürlüğü’nün bu başvuruların 434’üne olumlu yanıt verdiğini
bildirdi.
Davacı vakıf ise AİHM’ye ilettiği savunmasında, 2002 sonrası
yapılan yasal değişikliklerin 1936 ve 1974 yılları arasında dini
azınlık vakıflarının bağış ve diğer yollarla elde ettikleri gayri
menkullerin iadesini öngörmediğini ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün
1936 sonrası elde edilen gayri menkullerin kaydını reddettiğini
ileri sürdü.
İKİNCİ ÖNEMLİ DAVA
Vakfın başvurusunu tüm hatlarıyla kabul edilebilir ilan eden
AİHM’nin bu davada kararını ne zaman açıklayacağı henüz bilinmiyor.
AİHM geçen yıl da aynı nedenlerden ötürü şikayette bulunan Fener
Rum Erkek Liesi Vakfı’nın başvurusunu kabul edilebilir ilan etmiş
ve davalaştırmıştı.
Avrupa Konseyi ve AB, Türkiye’deki Müslüman olmayan dini
azınlıklara ait vakıflar hakkında son iki yılda gerçekleştirilen
yasal düzenlemeleri yetersiz buluyorlar. Özellikle Avrupa
Parlamentosu ile AB Komisyonu son zamanlarda konuyu AB-Türkiye
diyaloğunun öncelikli gündem maddeleri arasına taşıma
eğilimindeler.
AZINLIK VAKIFLARININ GEÇMİŞİ
Vakıfların Osmanlı İmparatorluğu’nun hukuk sisteminde 1912 yılına
kadar tüzel kişiliği bulunmuyordu. 1912 yılında (Hicri takvime göre
16 Şubat 1328) çıkarılan bir yasa ile vakıflara tüzel kişilik
verildi ve gayri menkul sahibi olabilmelerinin yolu açıldı.
Hıristiyan cemaatlerine ait bu vakıflara o dönem “Osmanlı
Müessesatı Hayriyesi” adı veriliyordu.
Cumhuriyet döneminde, 13 Haziran 1935 tarihinde vakıflarla ilgili
2762 sayılı kanun çıkarıldı. Söz konusu kanun, medeni kanunun 4
Ekim 1926’ta yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş vakıfların
işleyişini düzenliyor ve kendilerine tüzel kişilik tanıyordu.
2762 sayılı kanun vakıflara gayri menkullerini tapuya kaydetme
mecburiyeti getiriyor ve bir beyanname ile beyanname tarihine kadar
elde ettikleri gayri menkulleri ve tüzüklerini belirtmelerini şart
koşuyordu.
Yargıtay, ulusal güvenliği gerekçe göstererek 8 Mayıs 1974
tarihinde aldığı bir kararla, 1936 yılına kadar yapılan beyanların
vakıfların kuruluş belgeleri olarak kabullenilmesine ve söz konusu
vakıfların beyannamelerinde belirtilenden başka gayri menkul elde
edemeyeceklerine hükmetti. 2002 yılında gerçekleştirilen yasal
düzenleme ile cemaat vakıflarına, tüzel kişilikleri olsun ya da
olmasın, Bakanlar Kurulu izniyle gayri menkul edinme hakkı
tanındı.
2 Ocak 2003 tarihli 4778 sayılı kanunun 3’üncü maddesine ise
azınlık cemaatlerinin satın alma, miras, bağış ve herhangi diğer
bir yolla gayri menkul edinebilmeleri için Vakıflar Genel
Müdürlüğü’nün izninin yeterli olduğu hükmü konuldu.
Haber: Kayhan Karaca
Kaynak: www.ntvmsnbc.com