Azınlık bu fırsatı kaçırmaz
Abone olEngellerin AB süreciyle ortadan kaldırılmasıyla azınlık vakıfları Türkiyeyi çökertecek bir güç haline getiriliyor.
MİSYONERLİK HIZLANACAK
VakIflar Yasası’nın değiştirilmesiyle azınlık vakıflarının bağış
toplamaları ve mülk alıp satmalarının önündeki tüm engeller
kaldırılıyor. AB dayatmasıyla değiştirilen yasaya göre büyük ölçüde
ekonomik güç kazanan azınlıklar
misyonerlik faaliyetlerine de hız verecekler. Türkiye’nin
kadastrosu tamamlanmadığı için pek çok gayrımenkul üzerinde hak
iddia edecekler. Bu vakıflar İstanbul’da mülkiyeti tartışmalı
onbinlerce binaya daha şimdiden göz koydular.
AYASOFYA CAMİİ’Nİ ALACAKLAR
Atatürk’ün
gereğinden fazla güçlenip tehdit unsuru haline gelmelerini önlemek
için 1936 yılında koyduğu yasağın kalkmasıyla iyice azıtan azınlık
vakıflarının hedeflerinin arasında Ayasofya ve Fatih Camii de var.
Değiştirilen yasa kapsamında tarihi ve manevi değeri büyük olan bu
eserler üzerinde de hak iddia edebilecekler. Mantar gibi türeyerek
sayıları 161’i bulan bu vakıflar AB dayatmasıyla değiştirilen
Vakıflar Yasası sayesinde ülkemizin altını daha kolay
oyacaklar.
23 Rum’a 1 vakıf!
1920’lerde 8 milyon gayrimüslim ve 19 tane azınlık vakfı
bulunduğunu hatırlatan ATO Başkanı Aygün “bugün 150 bin gayrimüslüm
ve 161 azınlık vakfı var” dedi
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, yaptığı yazılı
açıklamada, Atatürk’ün “devlet için tehdit oluşturacak ölçüde
güçlenmelerini önlemek” amacıyla 1936’da azınlık vakıflarının mülk
edinmelerini yasakladığını hatırlattı. Vakıflar Yasa Tasarısı’nın
bu haliyle yasalaşmasıyla azınlık vakıflarının bağış toplamaları ve
mülk alıp satmalarının önündeki tüm engellerin kaldırıldığını ifade
eden Aygün, “Böylece azınlık vakıfları çok büyük bir ekonomik ve
siyasi güç haline getiriliyor. Bu yasa tasarısı dinamit lokumu
gibi...” dedi. Lozan Anlaşması’nın azınlıkların mal edinme
haklarını “dinsel, hayrî, sosyal ve eğitsel ihtiyaçlar”la
sınırlandırdığını, yasa tasarısının ise bu koşulu ortadan
kaldırdığını belirten Aygün, Tasarı’nın Lozan Anlaşması’nı
deldiğine işaret Aygün, söz konusu tasarının yasalaşması halinde
misyoner-lik faaliyetlerinin de hız kazanacağını öne sürdü.
Ayasofya gider
Avrupa Birliği’nin baskısıyla 161 azınlık vakfına gayri
menkullerinin iade edileceğini ifade eden Aygün, açıklamasında
şunları kaydetti: “Azınlık vakıflarının üzerinde hak talep ettiği
binlerce mülk arasında Ayasofya ve Fatih Camii de bulunuyor. Bu
yasa kapsamında ikisi de elimizden çıkabilir. 1920’lerde 8 milyon
gayrimüslim ve 19 tane vakıf bulunurken, bugün150 bin gayrimüslüm
ve 161 azınlık vakfı var. Bunların 78’i Rum Vakfı... Türkiye’de
1800 civarında Rum yaşıyor. Her 23 Rum’a bir vakıf düşüyor.”
Türkiye’nin tapu kadastrosu tamamlanmadığı için ortada kime ait
olduğu bilinmeyen pek çok gayrimenkul bulunduğunu hatırlatan Aygün,
özellikle İstanbul’da mülkiyeti tartışmalı binlerce bina
bulunduğunu, azınlıkların daha şimdiden buraları sahiplendiğini
belirtti.
AB, “Bu yetmez “ diyor
Avrupa Birliği’nin üçüncü şahıslara geçen azınlık mallarının iadesi
konusuna çözüm getirmediği için Tasarı’yı eleştirdiğini ifade eden
ATO Başkanı Sinan Aygün, Tasarı’nın mevcut haliyle bile önemli
tavizler içerdiğine
işaret etti. “AB (bu yetmez. Üçüncü şahıslara geçen malları da iade
edin) diyor” diyen Aygün, milletvekillerinden yasayı iyi
incelemelerini istedi. Osmanlı-Türk vakıflarının da Avrupa’nın dört
bir yanında malları bulunduğunu kaydeden Aygün, açıklamasını şöyle
sürdürdü:
“Biz neden Osmanlı vakıf malları için talepte bulunmuyoruz? Avrupa
Birliği, Batı Trakya’daki Türk azınlığın hakları konusunda neden bu
kadar duyarlı değil? Batı Trakya’da Türkler ikinci sınıf insan
muamelesi görüyor. Türk adını kullanmaları engelleniyor.
Kamulaştırma yoluyla arazileri ellerinden alınıyor. Müftülerini
seçemiyorlar. Avrupa Birliği Batı Trakya’daki insan haklarına
aykırı bu duruma neden müdahil olmuyor?”
Altındal: Avrupa Birliği istiyor
Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal, Vakıflar Yasa Tasarısı ile
ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Altındal, “AB bunu istiyor.
Üstelik Vatikan da bunu istiyor. Vatikan, Türkiye ile ilgili
2005’in Ocak ayında insan hakları raporu yayınladı. Bu raporda
Türkiye tarafından tazmin edilmesini ya da malların iadesini
istedi” dedi. Araştırmacı-Yazar Altındal, hazırlanan raporda, “gasp
edilen, kiliselere ait olan taşınmazların hesabı Türk yetkililerden
bir gün sorulacaktır” ifadelerinin geçtiğine dikkat çekerek şunları
söyledi: “ İşte bundan dolayı geçen seneden beri yapılan
hazırlıklar var. Önce Hıristiyanlar için vakıflar kurduruldu.
İstanbul’da 1800 tane Rum var, fakat ortada 78 vakıf var.
Dolayısıyla mallar bunlara iade edilecek. AB ile ilişkilerde
hükümetin bunlara ’hayır’ demesi mümkün değil. Önümüzdeki Kasım
ayında da bütün Katoliklerin istekleri olacak. 1800 adet büyük
taşınmaz istiyorlar. Hepsini isteyecekler.”
‘Diyalog’ Vatikan patentli
İslam’a doğrudan saldırıların olduğunu belirten Aydınlar Ocağı
Genel Başkanı Prof. Dr. Erkal, “Bu faaliyetler Washington güdümünde
gerçekleşiyor” dedi
Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal, Genişletilmiş
Ortadoğu Projesi ile dünyanın yeniden şekillendiril-meye
çalışıldığını belirterek, ABD’nin oynadığı tehlikeli oyunlara
dikkat çekti. Aydınlar Ocağı 27. Büyük şurası Manisa’da yapıldı.
Saruhan Otel’de gerçekleştirilen şuraya Aydınlar Ocağı Genel
Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal, 22 Aydınlar Ocağı’nın başkan ve
yöneticileri katıldı. Şurada dünyada ve Ortadoğu’da yaşanan
gelişmeler ele alındı. Açış konuşmasını yapan Prof. Dr. Mustafa
Erkal, Kuzey Irak’ta Türkiye aleyhine ciddi gelişmelerin
yaşandığını ifade ederek, “Ne zaman Türkiye’nin önüne Ege, sözde
Ermeni soykırımı iddiaları getirildi biz de o zaman uyandık”
dedi.
Hedef ülke Türkiye
ABD tarafından ortaya konulan Genişletilmiş Ortadoğu Projesi ile
dünya haritasının yeniden şekillendirilmek istendiğini ifade eden
Erkal, Türkiye’nin hedef ülke olduğunu söyledi. Bu gelişmeler
içinde İslam’a doğrudan saldırıların olduğunu kaydeden Prof. Dr.
Erkal şunları söyledi: “Hazret-i Muhammed (s.a.v) ile ilgili
karikatürler yayınlanmaktadır. En son karikatür Vatikan’ın bir
cemaatin yayın organında yayınlanmıştır. Bunlar bizleri
düşündürmelidir. ABD esir kamplarında Kur’an-ı Kerim tahkir
edilmektedir. Üç pa-saportlu bir insan gibi üç dinin bestesi
yapılmış bir insan tipi yapılmak isteniyor.” Bütün bunların
Washington’un güdümünde gerçekleştirildiğini vurgulayan Erkal,
dinlerarası diyalog çalışmalarıının Vatikan patentli olduğuna
dikkat çekti. Erkal, bu durumun diyalog değil monolog olduğunu
belirtti.
Kaynak:Yeniçağ