Az taşfırın az 'light'
Abone olNurcanım şarkısıyla üne kavuşan Davut Güloğlu'nun yeni albümü Katula Katula, light ve taşfırın erkeği meselesine değiniyor
Bu yaz biraz zorlu geçeceğe benziyor. Çünkü bu sezon,
radyolarda, televizyonda, çay bahçelerinde, restoranlarda,
plajlarda, arabalarda durmadan çalacak ve bizi sonunda duman edecek
olan şarkı belli oldu. Şarkıyı Davut Güloğlu söylüyor, şarkının
ismi 'Katula Katula'... Sevimli, oynak bir şarkı aslında bu. Lakin
günde 30 kere dinleyince adam gerçekten de katuli(!) oluyor yani.
Çaresi var aslında, biraz hoşgörü, biraz iyimser bir bakış yeterli.
Örneğin, has be has Karadeniz uşağı Davut Güloğlu'nu yakından
tanıyınca olaya daha hoşgörülü yaklaşıyorum. Bu şarkı beni
Beyoğlu'nda, ya da yanımdan geçen bir arabadan yakalasa bile aklıma
Davut'u getiriyor, gülüp geçiyorum. Hatta bazen içimden şarkıya
eşlik ediyorum. 'Ula ula ula' diyerekten. Her şeyi komik tarafından
değerlendirmek bazen iyi oluyor. Bu arada Karadenizlileri çok
sevmiş olan denizci babam benim adımı Hızır koymuş. Karadenizli
olmamama rağmen ismim ve haşmetli burnum yüzünden kendimi az buçuk
oralardan farz ederim. Karadeniz insanının hoşgörüsüne sığınarak
söyleşiyi de o üslupla yazdım. 'Nurcan'um'da sevduğu kadina
yalvaran bir erkek var idu. 'Katula Katula'da ise tam tersi bir
durum var. Bunu şöyle bağlıyalım. 'Nurcan'ım'ı ben Avşa'da bir
tiskoda sahne alırken yazmıştım. Orada bir kizla tanışmıştım. Ama
ismi Nurcan değil idu. Gerçek bir aşkın şarkısıydı. Aslinda
duygusal okunmasi lazımdı. Ama biz Karadenizliler her şeyi böyle
harekete dökerek, espriyle söylemeyi seven insanlarız. 'Katula
Katula'da ise, müzik çıkmıştı söz yazıyorduk. 20-30 tane söz
yazılmıştı. Biz öyle değil de Karadeniz'in espirisine dönük bir şey
yapalım dedik. Arkadaşımız söz yazarı Tarık Mengüç bunu yazdığı
zaman 'Çok güzel' dedim. Bizim toplum bu espriyi alır diye
düşündüm. Öyle bir toplumuz çünkü. Ha, bir de, bu 'Katula'nın bir
Hint şarkısından uyarlandığı söyleniyor da... Hint şarkısına
kafadan hafif bir benzerlik var tabii. Biraz alıntı, benzerlik var
tabii. Her müzik biraz birbirine benzer. Önemli olan onu güzel
işleyip, bir yerlerini değiştirip hazırlamak. Ben onu otantiklikten
çıkardım, Karadeniz otantiği içinde kemençesini koydum. Ben o
müziği başka bir yerlere taşıdım. İnsanların beğenmesi önemli. Ve
güzel bir tarz oldu. O kadar alıntı, benzeşme olabilir yani. Sezen
Aksu'yla oturup konuştuk. 'Alıntılar insanın ufkunu geliştirur'
dedi bağa. Albümlerinizun bu kadar çok satması, insanların sizi bu
kadar çok sevmesu acaba deyrum, Karadeniz uşaklarinin nüfüsinun çok
artmış olmasindan midur? Ben şimdi Anadolu'nun her yerine konser
vermeye gittum. Karadenizde verduğum konserlerde hep 80-100 bin
kişi olmuştur, ama doğuda verdiğim konserlerin hepsi 200 bin kişeye
ulaşmıştır. Karadenizliler de seviyor tabii, ama 'Ha bu bizim uşak
da' deyip pek ilgilenmiyorlar. Ben hep söylüyorum. Biz bir bütünuz.
Yaramiz olduğu zaman nasıl bir araya geliyorsak, müzikte de öyle.
Her insanda Karadenizlilik var midur, ne dersiniz? İçinde sıcaklık
olan her şeyi her insan sever. Bunu Karadenizliliğe bağlamıyorum.
Bu sıcaklık, bu ritim bizim Türk insanımızda var. Bu bizim
geçmişimizde var. Çünkü biz eğlenmeyi bilen insanlarız. Çünkü biz
karamsar bir insan olsaydık, Türkiye'nin içinde bir iç savaş
patlamıştı. O kadar zor günler yaşıyoruz ki. Devletini seven ve
ufak şeylerden neşelenen insanlarız. Ha siz 'layt' erkek misunuz,
yoksa taş firun mu? Şimdi her erkekte biraz laytlık var. Dışarıda
her zaman insanlarda maçoluk var. Ama akşam evine giden bir insanın
laytlaşması normaldir, doğaldır. Her erkekte bunun olması
gerektiğine inanıyorum. Çünkü, evde de maço olursan, yediğin yemek,
içtiğin çay bile zehir gibi gelir sana. Evde gülümsemeyle
karşilanmak istiyorsan biraz laytlaşman gerekiyor. Bunu kadınına
yapıyorsun. Kadınlar incedur, onlara yalan da olsa tatlı sözler
etmek gerekir. Duydum ki, eskiden taş fırın erkeğimişsiniz. Emel
Müftüoğlu ile birlikte olduktan sonra layt erkek olmuşsunuz. Doğru
midur bu, uşağum? Öyle mi diyorlar? İnsanlar konuşurlar, dilun
kemiği yoktur. Onu da saygiyle karşılıyorum. Evde biraz
laytlaşmışsak ne mutlu bize. Demek ki, bir şeyler atlamışız. Demek
ki, kendimi biraz eğitmişim. Karizmam bozulmasın diye her yerde
kendimi koruyan bir insanım. Dışarıdan 'Bu adam Emel hanımla
laytlaşmış' diyen insanların şöyle de bakması lazım. Belki de Emel
çok düzelmiştir. Karadeniz erkekleri taş fırındır biraz değil mi
sizce? Öyle bakmamak lazım. Kadına değer veren insanın biraz layt
olması gerekiyor. Mesela abim sert biridir. Karşısında bacak bacak
üzerine atsam tabla fırlatır. Ama o da eve gidince layt oluyor.
Karısına 'Bırak çayı ben yapayım' diyor. Demek ki, abim bile
laytlaşıyorsa ben normalim yani. Karadeniz türkülerinde cinsellik
vardır. Neden acaba? Evet, hepsinde vardır. Karadenizliler
başarılı, çok kreatif düşünen insanlar ama erkekleri uçkurlarına
biraz düşkündür, çapkın olurlar. Genlerinde var bu. Katula katula!
Kemençenin Hint ezgileriyle karışıp, mikse edildiği, ilk kez
dinlendiğinde insanı yerinden oynatan, sürekli dinlendiğinde
bunalıma sokan şarkının sözlerini Tarık Mengüç yazmış. Müzik ise
Yadigar Akyol'a ait. Davut Güloğlu'nun dile getirdiği bu inanılmaz
derece tuhaf olan şarkının sözleri aynen şöyle; Güleyrum haline
katula katula Bi sözünü geçiremedun karuna Daha niye veremedun
ağzının payını veremeyisun Ula ula ula ula ***** Sen bi kalori bile
etmeysun ula ula ula ula Bu âlemin light erkeğisun Ne oldu sana Ne
oldu boyle Nerede o eski taş fırın erkeği Bir anda oldun light
erkeği