Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra liderleri en hızlı
“gelişen” ülkelerden biri de Ukrayna oldu.
Eskiden Komünist Parti’nin başında bulunanlar, “demokrasiye
geçişte” de yine önder oldular.
Önceki yıllarda ideoloji servisi yaparken, demokratikleşme
aşamasında doğrudan dolarlara yöneldiler.
Basın da “artık sistem baskısı yok, Avrupa’daki meslektaşlarımız
gibi yazabiliriz” hayaliyle kalemlerine kuvvet işe giriştiler.
Sonunda Ukrayna en çok gazeteci öldürülen ülkeler arasında
listelerde derece elde etti. Kimi gazetecinin kafası ve gövdesi
ayrı aynı yerlerde bulundu. Kimi gazeteci bürosunda kafasına
beyzbol sopasıyla vurularak öldürüldü.
Ama bunları yapanlar zulümlerinin hayrını çok uzun göremediler.
Eski İçişleri bakanı kirli çamaşırları ortaya çıkanca intihar etti.
Devlet Başkanı Kravchuk koltuğunu terk etmek zorunda kaldı.
Ukrayna geçen yıl “Turuncu Devrim”le demokrasiye ulaştı. Önceki
iktidar tarafından zehirlenerek ortadan kaldırılmak istenen Viktor
Yuşçenko, Devlet Başkanı oldu.
Sonunda her şey güzel olmuştu… İyiler kazandı. Sokaklara dökülen
milyonlarca Ukraynalı emeklerinin karşılığını aldılar. İstedikleri
lideri işbaşına getirdiler.
Aradan iki yıl geçmedi ki bir de ne görsünler?
İktidar koltuğuna oturan aile yine eski liderin ailesi gibi
oluvermiş. Yuşçenko’nun 19 yaşındaki oğlu Andrey, 35 bin dolarlık
cep telefonu kullanıyor, BMW M6’ya biniyor, gece kulüplerinde 1000
dolarlık şampanya açtırıyor.
Eh bu da haliyle haberdir.
Gazeteci Sergey Leşçenko, konuyu “Tanrıların çocukları” başlıklı
yazıyla gündeme getirince, Turuncu Devrimin lideri Yuşçenko,
kendisini ve devrimini mosmor edecek bir açıklama yapıyor:
-Gazeteci Sergey Leşçenko kiralık katildir!
Hadi buyur buradan yak bakalım!
Morarmış lider “oğlumun arabası kiralık, parasını da kendisi
ödüyor” derken, küçük Yuşçenko “otomobil benim değil arkadaşımın”
açıklamasını yapıyor. Daha baştan çarşafa dolanıyorlar.
Sorun insanların iyiliğinden veya kötülüğünden kaynaklanmıyor.
Demokrasinin kalitesiyle ilgili…
Demokrasi az ise, kirlilik çok oluyor.