Ayşenr Arslan az kalsın ağlıyordu
Abone olAyşenur Arslan canlı yayında aldığı haberi aktarırken ağlamanın eşiğine geldi. 'Ben daha fazla devam edemeyeceğim' deyip kesti...
GAZETECİLER.COM - CNN Türk'ün organize ettiği Anadolu'da Yarın etkinliklerinin son programını Medya Mahallesi'nin ablası Ayşenur Arslan gerçekleştirdi.
2200 yıllık bir dekor önünde, Gaziantep'te Zeugma Mozaik Müzesi'nde, Gaziantep'in yerel basın temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirilen Medya Mahallesi'nde gelen bir son dakika haberi deneyimli televizyoncu Ayşenur Arslan'ı zor durumda bıraktı.
Arslan, son dakika olarak ekranlara yansıyan Albay Dursun Çiçek'in annesinin cenazesi için cezaevinden çıkmasına izin verildiği haberini izleyicilerine aktarırken, sesi titredi, zor anlar geçirdi ve konuşmakta zorlandı...
MAHALLENİN ABLASI KONUŞMAKTA ZORLANDI
İşte o an yaşananlar ve Ayşenur Arslan'ın sözleri:
"Yeni bir haber daha geldi.Onu paylaşmam gerekiyor. İnternet andıcı davasından tutuklu olan Albay Dursun Çiçek'in annesi ... Ben kaç önceydi hatırlamıyorum, 10-15 gün önceydi.
Gazetede görmüştüm haberi, onunla ilgili bir not iletmiştim. Annesi, çok hastaydı. Yazık böyle fotoğrafta da görüyorduk, küçücük kalmıştı yatağın içinde. Ve oğlunu sayıklıyordu. Ondan saklamışlardı oğlunun cezaevinde olduğunu, Amerika'da görevde biliyordu. Uzak bir yer diye Amerika dediler herhalde. Gelsin artık diye... Vefat etmiş. Oğluna hasret gitmiş.
Dursun Çiçek için de şimdi annesinin cenazesine katılma izni vermişler. Gecikmiş ama gene de iyi... Ben buna daha fazla devam edersem, yapmamam gereken bir şey yapacağım, onun için bunu burada keseyim hemen ahmet kaya'ya döneyim."
TARAF'TAKİ BU "CEMAAT" YAZISI GÜNÜN EN ÇOK KONUŞULANI OLDU...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
CEMAAT, AHMET ALTAN'IN KÖŞESİNDE KONUŞTU
GAZETECİLER.COM- Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tahliyesi sonrası cemaat topa tutuldu. Taraf'ın yayınladığı Stratfor yazışmalarında Gülen hareketi, ağır ithamlara maruz kaldı. İşte bu gelişmeler sonrası eleştirilerin odağındaki cemaatin temsilcileri, Ahmet Altan'ı ziyaret edip hem sitem ettiler, hem de suçlamalara cevap verdiler.
Taraf'ın tepesindeki isme ziyarete giden cemaatin ileri gelenleri, suçlamalara "“Bunu yapanlar bizim cemaatten olamazlar” diye cevap verdi.
Ahmet Altan, hükümet ve cemaat çekişmesi olduğunda tavrının ne olacağınını yazdı. Hangi durumda hükümeti ve cemaati destekleyeceğini anlattı.
Buyrun Ahmet Altan'ın cemaatçilerle yaptığı sohbete...
"Son günlerde Gülen Cemaati’nden dostlarımın ziyaretleri sıklaştı. Sevdiğim, iyi insanlar. Hem içine düştükleri durumdan, hem haklarındaki algıdan, hem de bizim Stratfor yayınlarımızdan şikâyetçiler. Bazısı bunu çelebice söylüyor, bazısı biraz daha sitemkâr.
HÜKÜMETTEN YANA MI CEMAATTEN Mİ?
Cemaat’ten dostlarımın dediklerini anlatacağım ama önce izin verirseniz ben hükümet- Cemaat çekişmesi olduğunda tavrımın ne olacağını baştan net bir biçimde koyayım.
Eğer hükümetle Cemaat siyasi iktidar kavgasına girerse, Cemaat siyasi iktidarı paylaşmak isterse ben hükümeti desteklerim. Hükümet, isterse MHP hükümeti olsun, benim için fark etmez. Siyasi iktidara sadece siyasi aktörler, siyasi partiler talip olabilir, siyaset dışı bir güç siyasi iktidardan pay talep edemez, siyasi bir iktidar istiyorsa siyasi partisini kurar.
FETHULLAHÇI DİYE HÜKÜMET FİŞLERSE
CEMAATİ DESTEKLERİM
Eğer hükümet, devlette görevli insanları Fethullahçı diye fişlerse, onların hak ettikleri halde yükselmesine izin vermezse ben Cemaat’i desteklerim. Çünkü herkes inancında özgürdür, buna kimse karışmaz, kimse kimsenin önünü inancından dolayı kesemez.
Eğer Cemaat’ten birileri devlet içinde geldikleri mevkileri, o mevkiin gereklerine göre değil de Cemaat’in isteklerine göre kullanmaya kalkarsa, bu yüzden işinden olursa, onu görevden alan hükümeti desteklerim.
BUNU YAPAN CEMAATTEN OLAMAZ!
Şimdi gelelim dostlarımızın söylediklerine. Elbette önce Ahmet Şık’la Nedim Şener’in olayını sordum. Bir tanesinin cevabı çok net.
-“Bunu yapanlar bizim cemaatten olamazlar.”
Bu yargı rezaletinin, tutuklanan iki gazeteciden sonra en fazla zararı Cemaat’e verdiğini de bu sözünün “kanıtı” olarak gösteriyor.
Hükümet-Cemaat çekişmesiyle ilgili çok açık konuşmak istemiyorlar anladığım kadarıyla, sadece “biz değişmedik, on yıl önce neysek şimdi de oyuz, bir sorun varsa bu bizim değişmemizden kaynaklanmıyor” diyorlar.
HÜKÜMET İLE İLK KIRILMA BALYOZ DAVASINDA OLMUŞ
Benim sezebildiğim kadarıyla “ilk kırılma” Balyoz davasıyla yaşanmış, savcılar 25 generali sorguya çağırınca hükümet buna karşı çıkmış ve bu çağrıyı Cemaat’ten bilmiş. Daha sitemkâr olan dostum Alaattin Kaya ise Cemaat’le ilgili son zamanlardaki algının kendileri için “yaralayıcı” olduğunu kabul etmiyor. Ona göre bunlar her zamanki “tezvirat”, değişen bir şey yok.
Doğrusu ya bana öyle gelmiyor; şu anda Cemaat bir “müminler grubunu” fazlasıyla rahatsız etmesi gereken suçlamalarla karşı karşıya, bunlara aldırmıyorlarsa ya da bunu yok sayıyorlarsa söyleyecek fazla bir sözüm yok.
Ama benim görebildiğim kadarıyla son yaşananlar, “dindar bir grubun” sahip olması gereken merhametli, müşfik, yardımsever, hakkaniyetli imajını ciddi biçimde soldurdu.
CEMAAT STRATFOR'DAN DERTLİ
Kaya, özellikle bizim Stratfor yazışmalarını yayımlamamıza, daha doğrusu bunları bu kadar büyük görmemize karşı, “Ergenekon sürecini bitirmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürdüğümüzü” söylüyor. Hürriyet’te çalışan eski bir Cemaat mensubunun sözlerini manşete koymamızı ise, “o insanın kim olduğu bile belli değil” diyerek eleştiriyor.
Stratfor yazışmalarında “Gülen Cemaati’nin AKP’den 150 milletvekili istedi” denmesinin ise tümüyle asılsız bir değerlendirme olduğunu, bunu aynen gazeteye yazmanın haksızlık olduğunu söylüyor.
GÜLEN KİM TUTUKLANINCA ÜZÜLDÜ?
Gülen’le ilgili de iki anekdot anlattı, bir seferinde Fethullah Gülen Ergenekon sürecinde sempati duyduğu bir ismin tutuklanmasına çok üzüldüğünü bizzat Kaya’ya söylemiş ama bu konuda hiçbir müdahalede bulunmamışlar.
Bir başka seferinde de Kaya’yla konuşurken Gülen, her şeyin kendisine mal edilmesine üzüldüğünü söylemiş, “bütün bunları benimle ilişkilendirmek haksızlık” demiş.
DÖRT BİR TARAF'TA ORTALIK KARIŞTI... İZLEYİCİLERDE KAVGAYA
TARAF OLUNCA GERİLİM ZİRVE YAPTI...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
DÖRT BİR TARAF'TA GERİLİM ZİRVE YAPTI
GAZETECİLER.COM - CNN Türk'ün harareti yüksek programı Dört Bir Taraf bu kez İstanbul stüdyolarından değil Gaziantep'ten ekranlara geldi. Çok sayıda öğrencinin yerinden takip ettiği açık oturumda yine sert polemikler yaşandı.
Programın yorumcularından Enver Aysever ile oturumu takip eden seyirciler arasındaki polemik gergin anlara neden oldu. Programın izleyicilerinin büyük çoğunlukla hükümet taraftarı olduğunu farkeden Aysever durumu "Nazlı Ilıcak'ın bindirilmiş kıtaları" olarak tanımladı. Tartışma boyunca alkışlarıyla Ilıcak ve Nagehan Alçı'ya destek veren seyirciler duruma tepki gösteren Enver Aysever'i yuhaladılar. Aysever'in seyircilere dönüp "Ben burada halkın vicdanını gördüm. Karalar bağladım. Popülizm bataklıktır, genç insan popülist olmaz arkadaşlar, biraz vicdanlı olun. Yazıklar olsun..." demesi üzerine gelen tepkiler gergin anlara hatta yuhalamalara neden oldu...
Söz alan seyircilerden biri Aysever'i eleştirirken "bize yukardan bakmayın lütfen, Nazlı Ilıcak'ı tanımayız bile" dedi.
Nazlı ılıcak ise programı ilk defa seyirci önünde yaptıklarını ve duruma alışkın olmadıklarını söyledi. Seyirci alkışları nedeniyle tartışmada gerilimin tırmandığını belirten Ilıcak daha sakin olunmasını istedi ve yorumculara 'seyircinin gazına gelmeyin' mesajı verdi...
UĞUR DÜNDAR'DAN ATEŞLİ ANDIÇ SAVUNMASI... DİĞER SAYFADA
[PAGE]
DÜNDAR'DAN ANDIÇ SAVUNMASI
GAZETECİLER.COM
Habertürk ekranında Ece Üner'in sorularını yanıtlayan Uğur Dündar 28 Şubat temalı açıklamalarına devame etti.
28 Şubat sürecinde Şemdin Sakık'ın ifadesine Genelkurmay tarafından yapılan eklemelerle M. Ali Birand ve Cengiz Çandar'ın hedef gösterilmişti. Andıç olarak tanımlanan sürecten sorumlu olarak gösterilen isimler arasında Uğur Dündar da yer alıyor.
SADECE 29 ŞUBAT DEĞİL HAYATIM BOYUNCA YAPTIĞIM TÜM HABERLERİN ARKASINDAYIM
Dündar 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklanacağı yönünde iddialara önceki akşam yaptığı gibi meydan okurken andıç haberlerinde bir sorumluluğu olmadığını söyledi.
Çandar ve Birand'a söz hakkı vermek için çok uğraştığını ama ikisine ulaşamadığını kaydeden Dündar "ekrandan bu meslektaşlarımıza çağrı yaptık ve söz hakkınızı kullandırmaya hazırız olduğumuzu belirttik" dedi. "Sadece 28 Şubat süreci değil hayatım boyunca yaptığım bütün haberlerin arkasındayım" diyen Dündar "Sakık'ın ifadelerini size gelse yayınlamaz mıydınız?" diye sorarak Ece Üner'i de zor durumda bıraktı. Üner ise soruya mesafeli yaklaşıp yayınlamakta tereddüt gösterceğini belirtince bu kez Dündar zor durumda kaldı.
UĞUR DÜNDAR ÇIKTI OKUDU DİYORLAR BEN O ZAMAN EKRANA ÇIKMIYORDUM
Belgenin Genelkurmay'dan aldıkları için güvenip yayınladıklarını vurgulayan Dündar "biz o belgeyi andıç diye değil Sakık'ın ifadesi diye alıp haber yaptık. Andıç olduğunu üstünde oynama yapıldığını bilmemiz mümkün değildi" dedi. Dündar, o süreçte ekranda haber sunmadığını söyleyerek "birisi 'Uğur Dündar ekrana çıkıp andıçı haber yaptı' diyor ama ben o zamanlarda ekrana çıkmıyordum, başka bir arkadaş sunuyordu" dedi...
RUŞEN ÇAKIR TEK CÜMLE İLE FENA ÇAKTI... DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
RUŞEN ÇAKIR TEK CÜMLE İLE FENA ÇAKTI
Çakır bugün o yazıyı yazmadı. Ancak köşesinin altına eklediği bir not ile yazmaktan beter etti.
İşte Ruşen Çakır'ın köşesindeki o not:
BUNA GEREK KALMADIĞI SONUCUNA VARDIM
Dün Ahmet-Nedim olayında özel yetkili savcıları bile sollamış olan Alper Görmüş ve Etyen Mahçupyan hakkında bir yazı yazacağımı duyurmuştum. Ne var ki bu süreçte yazıp söylemiş olduklarına tekrar baktığımda aslında buna pek gerek kalmadığı sonucuna vardım. Özellikle MİT krizinden sonra yapılan tartışmalar, dile getirilen gerçekler, örneğin Ali Bayramoğlu’nun analizleri onların Ahmet ve Nedim’i suçlamak için geliştirdikleri argümanların ne kadar temelsiz ve abes olduğunu kanıtladı.
BAZI GAZETECİLER TARİHE GEÇTİ
ONUN YANINA KONULAN KİŞİ TAHLİYE OLUYOR... BALBAY DEDİ Kİ...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
BİRİNİ DAHA VERİN DE O DA TAHLİYE OLSUN
Mustafa Balbay, "Yine yalnız kaldık. Birini versinler de o da tahliye olsun" diyerek espri yaptı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen İkinci Ergenekon Davası'nın 167. duruşması sona erdi. Duruşmada savunma yapan tutuksuz sanık Yüksel Dilsiz'in talebi üzerine kapalı oturum yapılan duruşmada, sanıklar, izleyiciler ve basın mensupları dışarı çıkarıldı. Kapalı yapılan oturumda Sanık Dilsiz savunmasının tamamlamasının ardından mahkeme heyetinin ve duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel sorularını da yanıtladı.
SANIK RAHATSIZLANDI, DURUŞMA ERTELENDİ
Duruşmaya saat 15.30'da verilen aranın ardından duruşma salonuna izleyiciler, sanıklar ve basın mensuplarını alınmasına karar veren Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, sanık Yüksel Dilsiz'in savunması sırasında rahatsızlandığını söyledi. Başkan Özese, Sanık Dilsiz'in sanıklar için bekletilen doktor tarafından muayene edildiğini, ancak poliklinikte de muayenesinin gerekli olduğunun bildirildiğini ifade etti. Mahkeme Başkanı Özese duruşmanın yarın saat 09.30'a ertelendiğini açıkladı.
"ŞİMDİ GİDERİZ KOĞUŞTA BİRİ VARSA HOŞGELDİNİZ DERİZ"
Duruşmaya verilen arada gazetecilerin "Koğuşunuzda yalnız mı kalıyorsunuz?" sorusuna CHP Milletvekili Mustafa Balbay, "Yine yalnız kaldık. Birini versinler de o da tahliye olsun" diyerek espiri yaptı.
Davanın tutuklu sanığı gazeteci Tuncay Özkan da, "Koğuşunuza birini vermeleri için talepte bulunacak mısınız" sorusuna tek kişilik koğuşlara ilk nakledildiklerinde Balbay ile birlikte kalmak için talepte bulunduklarını, ancak bunun kabul edilmediğini anlatarak, "Her şey bizim dışımızda gelişiyor. Her şey cezaevi idaresinin elinde. Şimdi gideriz koğuşta biri varsa hoşgeldiz deriz" dedi. 2 Mart Cuma günü "İkinci Ergenekon" davasının tutuklu sanığı Mustafa Balbay'ın yanına Coşkun Musluk, Tuncay Özkan'ın yanına Sait Çakır yerleştirilmişti.
MEHMET ALİ BİRAND DUYDUKLARINA İNANAMAMIŞ!
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
BİRAND DUYDUKLARINA İNANAMADI!
Bugün biz oradayız, yarın size sıra gelebilir (!) başlıklı yazısında Silivri cezaevi neredeyse işkence evi gibi çalışıyor diye yazdı.
İşte Birand'ın köşesinde yazdıkları:
"Emin olun kulaklarıma inanamıyorum.
Hapishanelerimizin ve tutukevlerinin durumunu dışardan tahmin ederdim, ancak artık modernleştirildiği ve insani bir yaşama kavuşturulduğunu sanmıştım.
Meğer durum tam tersineymiş...
Silivri 'den çıkan meslekdatlarımızın anlattıklarını hayretler içinde dinliyorum.
Tamam, tutukevleri otel konforunda olmayabilir. Oraları idare edenler de, eğitimli işletmeciler sayılmayabilirler, ancak bu kadarı da değil...
Bu ne kabalıktır?
Bu ne biçim muameledir?
Batı standartlarına göre, Silivri, neredeyse işkence evi gibi bir duruma sokulmuş... Üstelik buralar göz önünde, bir de diğer hapishaneleri düşünün!
Ne sağlıkla ilgilenen var, ne dağıtılan gıda, ne de insanoğlunun akli dengesini korumaya yönelik bir önlem var...
Yüz karası bir durum."
ATLAR ÖLÜNCE DİZİYİ YAYINDAN KALDIRDILAR...
NEDEN Mİ? DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
ATLAR ÖLÜNCE DİZİ DE BİTTİ
HBO'dan akşam saatlerinde yapılan yazılı açıklamayla ilk sezonu devam etmekte olan 'Luck'ın çekimlerinin durdurulmasına ve dizinin iptal edilmesine karar verildiği duyuruldu.
Dizinin çekimleri sırasında iki at ölmüştü. Son olarak Salı günü California'da bulunan Santa Anita Park'taki yeni sezon bölümlerinin çekimleri sırasında da bir atın yaralanmasıyla birlikte bir safkan da iğneyle uyutulmuştu.
Alınan ilk karara göre dizi ekibi çekimlere atların yer almadığı sahnelerle devam edecekti. Fakat at ölümleri yüzünden rahatsız olan kanal yönetimi diziyi bitirdi.
İKİNCİ SEZON BÖLÜMLERİ YAYINLANMAYACAK
Yayında gördüğü ilgi üzerine kısa sürede ikinci sezon onayını alan dizinin ekibi, şimdiden ikinci sezonun çekimlerine başlamış ve ikinci sezon ikinci bölümün çekimlerini yapıyordu. Ancak yayından kaldırılan dizinin yeni sezonun çekilen bölümleri de yayınlanmayacak ve ilk sezonun geriye kalan iki bölümüyle birlikte final yapılacak.
Dizinin kadrosunda, usta aktör Dustin Hoffman'ın yanında Nick Nolte, Kevin Dunn, John Ortiz, Ian Hart ve Gary Stevens gibi isimler de yer alıyor.