Aysel Tuğluk PKK'nın geleceğini yazdı
Abone olAysel Tuğluk, Kürtlerin var olduğu müddetçe PKK'nın da var olacağını söyleyerek gelecekte ne olacağını yazdı.
İNTERNETHABER.COM- Çözüm
sürecine girilmesiyle birlikte Abdullah Öcalan'ın PKK'ya silah
bırakma çağrısını yapmasının ardından en merak edilen PKK'nın
çekilmesi. PKK çekilecek peki sonra ne olacak?
Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk PKK'nın çekilme sürecinden sonra
hangi şekillere bürüneceğini yazdı. Tuğluk PKK'nın 25 yıllık
geleceğinde neler yaşanabileceğini yazdı. Kürtlerin olduğu her
yerde PKK'nın da olacağını belirten Tuğluk, Suriye'deki kanadın bir
süre daha silahlı kalacağını İran'daki kanadın yeniden
silahlanacağını Avrupa'da ise kurumsal olacağını
belirtti.
Bağımsız Van Milletvekili ve DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Radikal
gazetesine PKK'nın geleceğini yazdı. Tuğluk, "En az önümüzdeki
çeyrek asır boyunca Kürtlerin var olduğu her yerde PKK da çeşitli
biçimlerde olacak. Suriye’de bir süre daha silahlı; İran’da yakın
gelecekte tekrar silahlı; Avrupa’da kurumsal vs. Bunu herkes bilmek
durumunda" dedi.
PKK ÇEŞİTLİ BİÇİMLERDE
OLACAK
"PKK, Türkiye’de de çeşitli biçimlerde olacak"
diyen Tuğluk, PKK'nın gelecekte kullanacağı yöntemler arasında
"programları, etki alanındaki siyasi ve sosyal kurumları,
demokratik aktiviteleri" saydı.
Tuğluk, Abdullah Öcalan’ın "yeni dönem kurgusunda PKK’nın silahlı
güçlerini Türkiye siyasal sahasının dışına geri dönüşsüz biçimde
çıkarmak" olduğunun altını çizdi.
Aysel Tuğluk'un Radikal'ın Yorum sayfasında yayımlanan (11 Nisan
2013) yazısının bir kısmı şöyle:
İmralı’da yapılan görüşmelerin ve bağlantılı diğer
çalışmaların oluşturduğu bir tablo var. Benim tüm tablodan
(görüşmelerden, açıklamalardan vs.) çıkardığım sonuçlar
şunlar:
1- Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümü
demokratikleşmeden geçmektedir.
2- Demokratikleşme hem bir mücadele metodu hem de bir ilkeler
manzumesi olarak işleyen bir süreçtir. Her
mücadele zamanla bir ilke olarak somutlaşırken her
ilke yeni mücadele alanları açmaktadır.
3- Belirttiğimiz demokratikleşme süreci, Türkiye’deki
Kürt sorunu açısından yeni bir dinamik
gerektiriyor. Demokratikleşme geliştikçe Kürt sorunu tedrici bir
çözüme kavuşurken politikleşmiş ve örgütlü
-mobilize- Kürt siyasal kitlesi de hem
demokratikleşmeye katkı sağlamakta hem de demokrasinin mevzi
konumlarını savunmakta büyük bir rol oynayacaktır.
4- Bu son süreç konusunda Kürt siyasal
hareketinin kararlı ve tereddütsüz şekilde konumlandığı bu
demokrasi perspektifi işin temel bir yanını oluştururken, bence
oldukça önemli bir diğer yanı da, A. Öcalan
tarafından ilan edilen kati niyettir. Bu niyet ilanı oldukça
önemli. Zira son dönemlerde ‘Türkiye’den kopuş’, ‘diğer
seçeneklere yönelim’ vb. ifadelerle sosyolog ve
siyasetbilimcilerce de tespit edilen eğilimlere adeta set
çekercesine, Türk ve Kürt birliğinin gelecekte de baki kalması için
çok güçlü bir niyet ve irade beyanı ortaya konmuştur.
5- “Bir niyet, bir metot” olarak
özetleyebileceğimiz bütün bu olgular, aslında İmralı’da yapılan
görüşmelerin ve mutabakatın da özünü ifade ediyor. Bu çerçeveden
ötesi spekülasyon, çarpıtma ve manipülasyondan başka bir anlam ve
gaye taşımaz. Elbette Kürt sorununun bir
‘sorun’ olarak var olmasında ve kördüğüme
dönüşmesinde de bölge stratejilerinin ve küresel gelişmelerin
etkileri mevcut. Ancak belirttiğim “Bir niyet bir metot”
çerçevesinin bu sürecin tarihi nitelini oluşturduğunu unutmamak
gerekiyor.
Oslo görüşmelerinde eksik olan husus, kanımca
tam da bu olmaktaydı.
PKK'NIN GELECEĞİ
Kürtlerin “Acaba yine aldatılıyor muyuz?”
endişesi sıklıkla dile getirilirken dostlarımız tarafından ise
-nazikçe söylense de- AKP ’nin yedeğine
takılmamızdan ve diktatörlük heveslerine tampon vazifesi
görmemizden duyulan kaygı her vesileyle ifade ediliyor.
Elbette bazı riskler var. Ancak bir temel hatırlatmada bulunmak
gerekiyor. Bu defaki ‘süreç’, bir sonuç değil bir
başlangıçtır. Bu başlangıç ‘Demokratik mücadele
stratejisi’ olarak özetlenebilir.
Esas olarak da Kürtlerle Türkler arasında
demokratik bir ilişki ve sorunlara karşı demokratik mücadele süreci
inşa ederek silahları iki halk arasındaki ilişkilerde geri dönüşsüz
olarak denklem dışına çıkarmaktır.
KÜRTLERİN VAR OLDUĞU HER YERDE PKK VAR
OLACAK
Tam burada en can alıcı soru çıkar karşımıza: “İyi güzel de
PKK ne olacak?” PKK’nın ne olacağına dair soruya verilecek
cevap konusunda açık yürekli olmak gerekiyor. En az önümüzdeki
çeyrek asır boyunca Kürtlerin var olduğu her yerde
PKK da çeşitli biçimlerde olacak.
Suriye’de bir süre daha silahlı;
İran’da yakın gelecekte tekrar silahlı; Avrupa’da
kurumsal vs. Bunu herkes bilmek durumunda. Ve bu tespiti yaptıktan
sonra Türkiye ile PKK konusunda bir hususu tekrar ve özenle
vurgulamak gerekiyor; PKK, Türkiye’de de çeşitli biçimlerde olacak.
Programları, fikirleri, etki alanındaki siyasi ve sosyal kurumları,
demokratik aktiviteleri vs. ile olacak.
Ancak Sayın Öcalan’ın yeni dönem kurgusunda
PKK’nın silahlı güçlerini Türkiye siyasal
sahasının dışına geri dönüşsüz biçimde çıkarmak var. Ve bunun tüm
sorumluluğu ile riskini de üstlenmiş durumda. Açıkçası böyle bir
görevi onun dışında taşıyabilecek bir aktör de mevcut durumda yok.
Hepimizin ve demokrasiden çıkarı olan herkesin bu görevde Öcalan’a
destek olması gerekiyor. Özellikle legal Kürt siyaseti ve
Türkiyeli dostlarımızın bu konuda daha aktif ve sorumlu
davranması elzemdir.
Gazeteci jargonuyla da olsa “Al başkanlığı, ver anayasal
vatandaşlığı” tarzında, biraz da incitici bir ifade
yoğunca dolaşıma sokulmuş durumda. Bu haksız ve itham edici bir
yaklaşımdır. Sürece bir katkı sunmadığı gibi, politik bir değer de
taşımaz. Biraz da risk alarak bir öngörüde bulunmak istiyorum:
AKP BİZİM İSTEDİĞİMİZ ANAYASAYI
YAPAMAZ
AKP’nin bizlerin istediği ve herkese demokrasi içeren bir anayasa
yapmaya yanaşmayacağına inanıyorum. Aynı şekilde onların isteyeceği
‘Güçler Birliğini’ içeren korporatist bir
anayasayı bizlerin kabul etmesi de imkânsızdır. Buna rağmen yeni
süreç yine de işleyecek, işlemelidir de. Belirttiğim
‘Demokratik Metot ve İlkeler’ kapsamında AKP ile
her konuda müzakere yürütmenin bu ülkede demokrasiye önemli bir
katkı sunacağına inanıyorum.
Bu bağlamda Başbakan Sayın Erdoğan ‘baldıran
zehri’ içmekten bahsediyor. Buna gerek olduğunu, olacağını
zannetmiyorum. Çözüm süreciyle birlikte Türkiye’nin
demokratikleşmesinde Başbakan Erdoğan’ın büyük ve tarihi bir rolü
olacaktır. Bundan rahatsızlık duymanın da bir gereği yok
kanısındayım.
UMUT İNANÇ VE BAŞARI ZAMANI
‘Tam Demokratik Türkiye’ tezi bu coğrafyanın
gerçeğine oldukça uygun bir formül. Kaygılardan, korkulardan,
önyargı ve karşıtlıktan kurtulup bu projenin silahsız siyaset ve
demokratik mücadele yöntemleriyle gerçekleşmesi için sürece daha
fazla risk ve sorumluluk alarak dahil olmalıyız.
Umutlu olmak için çok sayıda nedenimiz var. Başarılı olmak için ise
büyük çaba sarf etmemiz gerekecek. Başarısızlık bir olasılıktır ama
sonrasında tekrar başlayacak kadar inatçı olmayı unutmamak
kaydıyla.
“Artık yorumlamanın değil değiştirmenin
zamanıdır.” Marx’ı anımsayalım ve ‘Tam Demokratik Türkiye’
için işe koyulalım...
İNTERNETHABER'İN POLİTİKA HABERLERİ
KATEGORİSİ DOPDOLU. POLİTİKAYA DAİR TÜM HABERLERİ
OKUMAK İÇİN TIKLAYIN.