Ayşe Arman yine takıntılarda
Abone olHürriyet Gazetesi'nin 'aykırı yazarı' Ayşe Arman, bu kez de takıntılarını kafaya taktı. "Aman Tanrım, ben bir kompleks sahibiyim" diyen Arman'ın yazısı eğlenceli.
Hürriyet'in 'asi' ve 'aykırı' yazarı Ayşe Arman, son zamanlarda
sık sık yaptığı gibi yine 'takıntıları'nı konu eden bir yazıyı
kaleme aldı.
Arman'ın cesur olduğu kadar düşündürücü yazısı şöyle:
Kafana takma bak neler oluyor
Biyolojik saat mi?
Etraftan gizli bir baskı mı?
Nedir?
Anlaması ve anlatması hiç kolay değil ama bir sabah uyandım ki:
‘‘Aman Tanrım, ben bir kompleks sahibiyim!’’
Bir bu eksikti!
Çocuk kompleksi.
Bebek bebek!
Benim niye bir bebeğim yok?
Aşık olduğum bir adam var (nerede tahta vuracağım?), güzel bir
ilişkim var (nerede tahta vuracağım?), iyi de neden bir bebeğim
yok?
Artık zamanımın geldiğine mi inanıyorum, anne olmam gerektiğine mi,
yoksa geç kalacağım korkusu mu? Yeryüzünde doğal sayılan bir şeyi
kaçıracak mıyım duygusu mu? Kariyer da yaparım çocuk da sloganının
2. bölümünden eksik kalmak istemem ya, acaba o yüzden mi?
Resmen yavaş yavaş takıntı haline geliyor kafamda bu bebek
meselesi.
Ben size bir şey söyleyeyim mi, kendin yaşamadığın her şey
palavara. Bir sürü insan anlatıyor ya, yok bebeğin kokusu, yok
annelik, yok bebek isteği ama başıma gelmeden dinlediklerimden bir
şey çıkartabilmem mümkün değilmiş meğer.
Bu çocuk isteği kuvvetli bir şekilde bastırınca kavrıyorum
durumu.
Daha önce de hamile kalmışlığım var, ama o zaman ‘‘Zamanı değil’’
demişim, istememişim.
Şimdi istiyorum...
*
Da...
Bu iş zannedildiği kadar kolay olmuyor. Ya da benim zannettiğim
kadar. Doktora ‘‘Benim ne yapmam lazım?’’ diyorum.
‘‘Biyolojik bir rahatsızlığınız yok. Denemeye devam edin’’
diyor.
Millet, bu işin ritüelleri olduğunu söylüyor.
Ne kaybederim ki?
Etraftan duyduklarımı uygulamaya başlıyorum.
Bacaklarımı duvara dayadığım ilk ay, hamile kalacağımdan yüzden 100
eminim!
Böyle yaparlarmış olurmuş...
Olmuyor.
Gelde takma. Sinir oluyorum.
Ben arızalı mıyım?
Doktora soruyorum.
‘‘Hayır’’ diyor, ‘‘Denemeye devam edin.’’
‘‘Emriniz olur Doktor Bey.’’
Devam...
Da...
Tık yok.
Her ay aldığım predüktörün haddi hesabı da yok.
Artık iyice takıntı haline geliyor.
Yürek çarpıntısı haline geliyor.
Afaganlar basıyor:
Neden benim bebeğim olmuyor?
Neden benim bebeğim olmuyor?
Neden benim bebeğim olmuyor?
*
Henüz doğurmamışlar benim bu telaşımı hiçbir şekide
anlamıyorlar.
Ya da anlıyorlar; benzer şeyler hissediyorlar, susuyorlar.
Deniyorlar deniyorlar, gizliyorlar. Bu çocuk meselesi garip bir
mesele, çiftler çocuk sahibi olmak için ne kadar uğraş verdiklerini
nedense anlatmaktan hoşlanmıyorlar. Resmen yalan söylüyorlar.
Annem, ablam gibi bütün çocuk doğurmuş kadınlar ise ‘‘Üzülme
canım’’ diyorlar, ‘‘Artık her şeyin bir çaresi var.’’
Gözlerini benden kaçırarak ekliyorlar: ‘‘Tıbben.’’
İyice sinirimi bozuyorlar.
Bir de ‘‘Acaba denemekten ipin ucunu mu kaçırıyorsunuz?’’ diyenler
çıkıyor.
Çok sevişirsen de olmazmış!
Beni tamamen delirtiyorlar.
Sonunda bir an geliyor ne yalan söyleyeyim usanıyorum, sevişmek
dışında her şeyden vaz geçiyorum:
Doktora gitmekten, ona sorular sormaktan, aşılama yöntemini
araştırmaktan, kendimi telaşa vermekten, sevgilime hayatı zehir
etmekten...
Bu meseleyi rölantiye alıyorum. Rafa kaldırıyorum.
Artık başka bir yaza diyorum...
*
Ama ben iflah olmaz bir şeyim.
Dakika bir, gol bir!
Acilen kendime başka bir takıntı buluyorum.
Spor!
Bakın, o da çok önemli.
En az bebek kadar.
Hemen Hillside'a başlıyorum, Burçin Hoca'yla tanışıyorum.
Ona açık davranıyorum:
‘‘Benim hayalim fit olmanın ötesi. Ben sizin vücudunuzdan
istiyorum!’’
Gülüyor.
‘‘Bir senede sizinkini de yaparız böyle. Ama tabii sürekli
gelirseniz...’’ diyor. Gelmez olur muyum?
Madem hamile kalamıyorum...
O zaman sıkı popolu, hafif kaslı, güzel vücutlu bir kadın
olurum.
Bunun için uğraşırım.
Allah sizi inandırsın sadece İstanbul'da değil Dubai'de de spor
yapıyorum. LPG'ye gidiyorum.
Ben yavaş yavaş kilo da veriyorum, popoma pareyo bağlamadan
ortalıkta salınacak hale geliyorum.
Kısa vadeli başka planlar da yapıyorum.
Ekim ayında bir Hindistan sonra bir Yemen...
Binbir Gece Masalları gibi seyahatler hayal ediyorum...
Ve ve ve..
Bacaklarımı duvara dayamaktan tamamen istifa ediyorum.
*
Bu kadar lafla kafanızı şişirdim, aslında söylemek istediğim bir
cümle: Kafama takmaktan vazgeçtiğim anda hamile kaldım!
Yazı: Ayşe Arman
Kaynak: Hürriyet