Ayşe Arman Gezi polisleri ile konuştu
Abone olGezi Parkı eylemlerinin başladığı ilk günden bu yana uyguladıkları sert müdahale nedeniyle eleştirilerin hedefinde olan polisler konuştu.
Gezi Parkı eylemlerinin başladığı ilk günden bu yana
uyguladıkları sert müdahale nedeniyle eleştirilerin hedefinde olan
polisler Hürriyet yazarı Ayşe Arman'a konuştu.
Orantısız güç kullandıklarını kabul eden polisler, çok uzun saatler çalıştıklarını ve bu nedenle insalıktan çıkarak şiddet uyguladıklarını ifade ettiler.
Gezi Parkı eylemlerini yakından takip eden Hürriyet yazarı Ayşe Arman her gruptan insanla konuşmasını sürdürüyor. Arman'ın köşesindeki son konuklar Gezi Parkı'nda görev yapan polisler
İşte Arman'ın röportajından çarpıcı
bölümler:
1. POLİS
Yaş?
- 28.
Polis olmaya ne zaman karar verdin?
- Hiç öyle bir niyetim yoktu. 4 sene fizik okudum, araştırma
görevlisi olmak istiyordum. Akademisyenlik şartları kapanınca, önce
dershanede hocalık yaptım. Ama parası iyi değildi. Sonra polis
alımları olduğunu öğrendim, başvurdum ve kazandım.
Gezi'de görevin neydi?
- Çevik Kuvvet. 60 saat orada kaldım. Aklımdan geçen tek şey,
'görev bitse de evime dönsem'di. Ama bitmedi...
Polisin orantısız güç kullandığını düşünüyor musun?
- Elbette, aksini kim iddia edebilir?
TEKMELEDİM
Peki bütün bu olan biteni nasıl açıklıyorsun?
- Açıklayamıyorum. Şiddeti onaylamak mümkün değil. İnsansan,
onaylayamazsın. Birilerinin kafasına nişan alınması, gözlerinin
çıkması, saçlarından sürüklenmesi, tekmelenmesi... Bunlar, bizi de
rencide eden şeyler. Hiçbir şekilde haklı bir gerekçesi olamaz.
Evet, bunların hepsi yaşandı. Ama polis, neden bu kadar çok şiddet
uyguladı, bunu da araştırmak lazım. Amacım, polisi aklamak ya da
savunmak değil, ama polisin psikolojisi de hesaba katılmalı. Bize,
bir görev veriliyor. 40 saat boyunca kaldırımda yatırılıyoruz.
Yemek desen hak getire, yarım ekmek arasına kaşar-salam. Tuvalet
desen iki tane, önünde 200 kişi kuyrukta. Sabahtan akşama kadar
hakaret, taş, molotof yiyoruz. N'oluyor? Biz de insanlıktan
çıkıyoruz.
Ama şimdi sen de kendini aklıyorsun! "Şartlar o kadar kötüydü ki
polis de sonunda cinnet geçirdi!"ye mi getirmek
istiyorsun?
- 40 saat uyumayan birinden ne bekleyebilirsin? Gerçekten
insanlıktan çıkıyoruz. Çıktık. Vicdanımız rahat mı? Kendi adıma
değil. Sosyal medyada yayınlanan bütün o şiddet görüntülerini ben
de izledim. Kabul ediyorum, vahşet. Ben de bazı şeyler yaşadım,
yaşattım, o görüntüleri televizyondan izlediğimde, "Bu, ben
olamam!" dedim.
Sen ne yaptın?
- Yerdeki göstericileri tekmeledim. İstemeden yaptım. Ama aşırıya
kaçtım.
KENDİNDE DEĞİLSİN
Plastik mermi attın mı?
- Hayır. Gaz bombası da atmadım. Sadece tekmeledim. Bazı
arkadaşlarım, başka şeyler de yaptı...
Yönetmelikte yasak olmasına rağmen, bazı arkadaşların, insanların
ayağına değil, yüzüne gaz kapsülü attılar...
- Gaz sıkarken 45 derecelik bir açıyla sıkarız ya da yerden
sektirerek atarız. Ama bir an geliyor, her şey çığrından çıkıyor, o
kadar saat çalıştıktan sonra artık kendinde olamıyorsun. Yüzlerce
gaz sıktığında, bir kaç tanesi, sen istemesen de, birilerinin
yüzüne gelebiliyor.
Peki amirler...
- Sorun onlar zaten! Bize, "Gereğini yapın!" dediler. Laf bu. Bizim
de aşırıya kaçtığımız oldu. Müdahalelerimiz, Çanakkale destanına
benzetildi, bu da utanç verici, tabi ki böyle görmüyoruz. Nasıl
destan yazmış olabiliriz ki, karşımızdaki halk. Çanakkale destanına
bağlamayı, suçu kapatma psikolojisi olarak değerlendiriyorum. Bizi
orada, insan haklarına aykırı şekilde çalıştırdılar, biz de
orantısız güç uyguladık.
Gezi'de seni en çok üzen neydi?
- Lobna Allami'nin başına kapsül isabet etmesi. Oradaydım.
Senin arkadaşlarından birinin, o kızın hayatını kaydırdığını bilmek
nasıl bir duygu?
- Felaket. Ama yine de, kimsenin bilerek ya da isteyerek böyle bir
şey yapabileceğine inanmak istemiyorum. O kapsülü atan kendini
biliyorsa, inan çok pişmandır!
Pişmandır yeter mi? O kız, iki beyin ameliyatı geçirdi, artık
konuşamıyor, bir tarafı felçli. O polis, onun hayatını çaldı!
Bedelini ödemesi gerekmez mi?
- Elbette. Yaşananları tasvip etmek mümkün değil. Ama o polis, o
ana kadar kim bilir kaç atış yaptı. Bir tanesi Lobna'nın hayatını
yaktı.
İnsanların Gezi'den sonra sana davranışı değişti mi? Polis olduğunu
öğrenince n'apıyorlar?
- Halkın bize öfkesi birken, bin oldu. Halkla karşı karşıya
getirildik.
2. POLİS
Yaş?
- 25.
Nasıl polis oldun?
- Televizyon dizilerinden etkilendim.
Gezi'deki görevin?
- Sivil polisim. Görevim parkını
savunmak ve Çevik Kuvvet'e destek olmaktı.
Nasıl bir psikoloji söz konusuydu?
- Hepimiz onca gün yıkanmamışız, artık kokuyoruz, iç çamaşırı
dağıtıyorlar, don, atlet. Ben 57 saat, kesintisiz görev yaptım,
küçücük bir sehpanın üzerinde yattım. Canavarlaştırıldık,
insanlıktan çıkarıldık. Dolayısıyla, patlama noktasına geldik.
Polisi, öyle bir ortamda çalıştırırsan tabii ki şiddet uygular.
Emniyet, polise insan haklarına uygun davranıyor mu ki; polis,
göstericilere insan haklarına uygun davransın? O sırada bir
arkadaşımızın eşi doğum yaptı, izin verilmedi. Bir arkadaşımız
yaralandı, ayağına 9 dikiş atıldı, eve göndermedi. Bir arkadaşımız
evlenecekti, düğün salonu tutmuş, davetliler gelecek, çocuk kendine
düğüne gidemedi. Böyle insanlıktan uzak bir ortam...
BİR BİRİM YERİNE DÖRT BİRİM ŞİDDET
Sen polisin orantısız güç kullandığını kabul ediyor
musun?
- Tabii ki. TOMA'yla su sıkıp, insanı takla attıranlar oldu. Ya da
direkt kafaya nişan alıp, yaralayanlar. Bunlar orantısız güç.
Kınıyoruz. Ama bir saatten sonra, deliriyorsun. Ben de öyle oldum
mesela, göz altına alacağım vatandaşa, 1 birim şiddet uygulayarak
alabilecekken, 4 uyguladım. Yaptım. Çünkü saf dışı bırakayım bir
daha gelmesin istedim. Ki ben de evime gidebileyim.
Neden polis, direkt göstericinin kafasına ateş eder. Bunu nasıl
açıklayabilirsin?
- Saatlerce, günlerce, o kadar çok atış yapıyorsun ki, bir noktadan
sonra "Açı mı hesaplayacağım!" diyorsun, umursamıyorsun. Allah ne
verdiyse sıkıyorsun...
O sırada sizi gaza getirenler, "Haydi aslanlarım yapın edin"
diyenler var mıydı?
- Olmaz mı? Ekip arabalarından,
mehter marşı bile çaldılar. Polislerin arasında bilinçsizler de
var, dolduruşa geldiler. En kötü şartlarda çalışan bizdik,
itfaiyeciler ve sağlıkçıların çadırı vardı, dinlenebiliyorlardı,
onlar da 8 saatte bir ekip değişiyordu. Biz telefonlarımızı bile
şarj edemedik, ailelerimizle ilişkimiz kesildi...
Bu kadar mı beceriksiz polis teşkilatı?
- Maalesef öyle. Türkiye için utanç verici bir şey. Ama bizim
idarecilerimiz utanmıyor. The Guardian manşet atmıştı, "Polis
protestocularla değil, insanlık dışı çalışma saatleriyle
boğuşuyor!" diye. Bu manşet durumu özetliyor aslında. Kimse
istemezdi bu yaralanmaları, ölümleri, hem bizden hem karşı
taraftan. Benim akrabalarımdan bir sürü insan vardır Gezi'de. Eski
kız arkadaşım Gezi parkı eylemcisi...
Binaların içine girip 'insan avına' çıkılmasına, sen ne
diyorsun?
- Çok eskiden müdahaleler copla yapılırdı. Cop ters çevrilirdi,
bunlar işin pisliği, öyle vururlardı ki insanı sakatlarlardı. Dört
kişi de onu taşımaya gelirdi, toplam beş kişi eylemden ekarte
edilmiş olurdu. Bu şekilde grup dağıtılırdı. Gezi'de de bir yerden
sonra, aynı duygu ortaya çıktı. Vuralım, yaralayalım, arkadaşları
yardıma gelsinler, dört beş kişi eksilsin. Artık "Haklı mı, haksız
mı? Ne düşünüyor? Ne hissediyor?" o boyutları aşıyorsun. Yeter ki
buradan kurtulalım, evimize gidelim, sıcak bir yatak görelim...
Polis olmak bugünlerde nasıl bir şey?
- 65 bin kişi polisliğe müracaat etmiş. Bilmiyorlar polisliğin
nasıl bir şey olduğunu. Biz bırakıp kaçmaya çalışıyoruz, kurumlar
arası geçiş düşünüyoruz. Artık tiksindik polislikten.
HEPİMİZ HAKKINDA SORUŞTURMA AÇILDI
Bu röportajı neden veriyorsun?
- Ben de hakkında soruşturma açılmış bir polisim. Bu düzene artık
dur demek istiyorum. Ama onurlu olmak için simit satmaya da niyetim
yok. Niye bırakıp gideyim, bu kadar emek vermişim, belki sistemi
değiştirebiliriz. 300 bin polis arasında, bizim gibi düşünen 11 bin
kişi var. Belki bir arkadaşımızın daha intihar etmesinin önüne
geçebiliriz. Sorunları anlatıyoruz ki, çözülsün. Gezi parkı
olaylarından sonra, bir günde üç arkadaşımız intihar etti,
dördüncünün elinden silahı aldık.
Bu kadar üst üste intihar olunca, sizi bir araya toplayıp
bir şey demiyorlar mı?
- "İntihar etmeyin oğlum!" diyorlar. İntiharı yasaklayan bir
genelgemiz var. Böyle bir zihniyetle boğuşuyoruz.
"Bu emir kanun dışı, uymuyorum!" diyebiliyor
musun...
- Hayır sorgulayamıyorsun. "Gaz sık" dediğinde, "Ben sıkmam"
diyecek, polis hayal edemiyorum. Eğer öyle bir şey yaparsa,
sürgünlerden sürgün beğenir. Öyle bir baskı yaparlar ki, o polisi
intihar ettirirler. Çevik Kuvvet'in üçte biri, bir yıllık polis,
herhangi bir uyarı veya kınama aldığında mesleğinden oluyor. Bu
durumdaki bir insanın, emir sorgulama hakkı yok.
Sizi koruyan bir kurum var mı?
- Kendimizi anlatabileceğimiz bir mekanizma yok. Sendika vardı,
kurucularımızı ihraç ettiler. Hâlâ sendikalımızı kabul
etmiyorlar.