Aysal Galatasaray'ın düşmanını açıkladı
Abone olÜnal Aysal, Galatasaray Dergisi'nin haziran ayı sayısında yer alan röportajında, sarı-kırmızılı kulüpteki hedeflerini anlattı.
Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal, futboldan anlamadığını
ama futbolu anlayanlardan anladığını söyledi. Aysal
''Galatasaray'ın düşmanı, Galatasaraylılardır. Biz bu
virüsü çözeceğiz" diye konuştu.
Başkan Aysal, Galatasaray'ın Avrupa'daki ilk 10 takımın altında bir
takım olmadığını belirterek, ''Ben futboldan anlamıyorum ama
futbolu anlayanlardan anlıyorum. Benim görevim bu. Ben işin o
kısmını etüt ettim. Galatasaray, Avrupa'daki ilk 10 takımın altında
bir takım değil. Burada her şeyimiz var. Sadece ahçıya ihtiyaç
vardı. Eksiklerimiz de varsa bulur gider alırız. Galatasaray'da
futbol yönünden bu sene yapılması gereken şey, güvenin, iletişimin
ve takımın imajının iyi bir şekilde oluşturulması'' şeklinde
konuştu.
''Galatasaray'ın önünde böyle bir sıkıntı olmasaydı, başka bir
bütçe uygulayacaktım'' diyen Aysal, şöyle devam etti:
''Daha uzun vadeli bir program öngörüyordum. O yüzden teknik
direktörümüze ve ekibimize verdiğim taahhüt şu; biz bu seneye daha
az rasyonel olmakla beraber, güçlü bir giriş yapmamız lazım. Belki
ekonomik bakımdan bize ters gelebilir. Ama aklımızdaki plan ve
program çerçevesinde, çılgınca değil, sahaya çok iyi bir
Galatasaray çıkartmalıyız. Bu Galatasaray'ı çıkartırken de çok iyi
bir karışım vermeliyiz. Sahadaki yabancı ve yerli futbolcularımızın
arkalarında çok iyi oyuncular olmalı ki, sahadaki futbolcularımızın
kafasında 'Ben yerimi kaybetmeyeyim' endişesi taşısınlar. Benim bir
tane santrforum varsa ve o adam oynamadığı zaman ben başka mevkiden
getirip orada adam oynatıyorsam, o zaman kontrol futbolcuların
eline geçer ve zayıflarım.''
''SUYA ATLADIM VE GÖRDÜĞÜM ŞEY TAM BİR KAOS''
''Ben şu anda suya atladım, gördüğüm şey tam bir kaos'' diyen
Aysal, şunları kaydetti:
''Kaos kelimesinin gerçek anlamı ne derseniz, 'Bugünkü
Galatasaray'ın içine girmelisiniz' derim. Resmi iyi çekmek
gerekiyor, ilk başta analiz yaptık ve bizim 12 tane ana sorunumuz
olduğunu gördüm. Burada ihtisas komiteleri kurup, o sorunları ilk
olarak kontrol almak birinci hedefim. Yönetim kurulu arkadaşlarımı
belirlerken, bu ihtisas sorunlarına kafaları yatan insanları
seçtim. Bir oy kaygısı gütmedim ve seçim sırasında da bana oy verin
demedim. Ama özellikle profesyonelleri vurguladım. Bir işi yapmamak
için komisyona verirsiniz. Böyle bir alışkanlık vardır. Ama bizim
komitelerimiz iş yapmak için varlar. Bunlar gerçek anlamda icra
komiteleridir.''
"DÜZENE SOKMAK İÇİN BİR SENE BANA YETER''
Komitelerin, kendisi adına gerektiğinde sorunları özümleyip gereken
hamleleri yapacaklarını ve kararlar alacaklarını kaydeden Aysal,
kendisinin de o kararların arkasında duracağını ifade etti.
Aysal, sadece 1 komite kurmaları halinde 12 sorunu çözmelerinin 12
senelerini alacağını belirterek, ''2 komite ile hep beraber hareket
edeceğiz. Ben de 24 saat peşlerinde olacağım ve bu sorunların
tamamını bu şekilde, bir senede çözmeyi hedefliyoruz. Tabi, arada
başka kontrol ünitelerim de olacak. Bu sorunları çözmek için bir
senelik süre dilimi bana yetiyor'' ifadelerini kullandı.
''HER ŞEY İYİ GİTSEYDİ KİMSE BANA 'GEL'
DEMEYECEKTİ''
Galatasaray'ın UEFA şampiyonluğunu aldığı dönemde ciddi bir başarı
kazandığını ve her şeyin kolay olacağına inanan bir kulübün ortaya
çıktığını anlatan Aysal, ''Ama kendi içinde bu yükü taşıyamayacak
bir organizasyon zaafı da vardı. Eğer bu zaaf o gün düzeltilseydi,
yani kurumsallaşma, mali yapının güçlendirilmesi, denetleme
mekanizması o gün yapılmış olsaydı, Galatasaray bugün Avrupa'da ilk
10 takım içindeydi. Biz bunu yapamadık'' diye konuştu.
O dönemde neden bunların yapılmadığına da değinen Aysal, ''Neden
yapamadık? Çünkü her şey çok iyiye gidiyordu. Çok iyiye gidince,
kimse bir şey düzeltmeye çalışmaz. Bugün ise Galatasaray'da her şey
iyiye gidiyor olsaydı, kimse bana 'buyur, gel' demeyecekti. Bugün
ben Galatasaray'a paraşütle immiş bir insanım. O zaman paraşütle
inme imkanımız da yoktu, çünkü dediğim gibi Galatasaray'da sorun
yoktu. İhtiyaç talebi doğurur'' şeklinde konuştu.
NEDEN SEÇİLDİ?
''Neden Galatasaraylılar büyük bir teveccüh ile beni seçti'' diyen
Aysal, nedenlerini şöyle açıkladı:
''İki sebepten birincisi, 2000 yılından beri muhtelif vesilelerle
gazetelerde ve mecmualarda Galatasaray'da bu reformların yapılması
gerektiğini tekrarladım. Bizim camiamız bu mesajı iyi bir şekilde,
ancak zaman içinde algıladı. İkincisi ise herkes şunu biliyor ki,
Galatasaray'ın değişime ihtiyacı var. Bu değişimi Galatasaray'ın
içinden gelen birisinin yapması zor. Fabrika körlüğü dediğimiz bir
şey var: Şirketlerin patronları için geçerlidir bu durum. Zaman
içinde şirketlerin eksiklerini görmemeye başlarlar. Bu dönemlerde,
Galatasaray'ın içindekiler bu sorunları göremeden geçtiler. Halbuki
benim gibi dışarıdan birisi geldiği zaman her sorunun resmini
çizebiliyor. Burada karakterinizin iki önemli özelliğine
ihtiyacınız var. Analiz gücünüzün olması lazım ama hemen arkasından
da senteze ulaşmanız gerek. Sonra neticeyi göreceksinizdir. Bunun
için de tecrübe, bilgi, cesaret ve bir parça da şanssa ihtiyacınız
var.''
''SORUNLARLA VAKİT KAYBETMEYİP YAPIYI DOĞRU KURMAM
LAZIM''
Ünal Aysal, Galatasaray'daki sorunlara bakıldığında, bu
problemlerin içinde dağılıp gidilebileceğini kaydederek, ''Bu
sorunların içinde vakit kaybetmemek lazım. Burada ben arkadaşlarımı
bilinçlendirip, yapıyı doğru kurmalıyım. Bir anlamda kendimize
karşı, kendimizi doğru kontrol etmeliyiz. Biraz önce de bahsettim.
Bir körlük oluşabiliyor zamanla. Bunu aşabilmek çok önemli.
Galatasaray'da önüme üç senelik bir dönem koydum. Eğer, altı ya da
dokuz senelik bir dönem koyarsam tembel olurum. Üç senede bunları
bitirmem gerekiyor. Yani programım üç senelik'' ifadelerini
kullandı.
''SEÇİLME ENDİŞESİ TAVİZ VERDİRİYOR''
Galatasaray Kulübü başkanını eskisi gibi klasik başkan olarak
görmediğini ifade eden Aysal, ''Ben Galatasaray başkanını sistemin
CEO'su olarak görüyorum. Galatasaray başkanı; gelecek, kuracak ve
yeniden seçilme endişesi olmayacak. Çünkü seçilme endişesi olursa
bir yerlere taviz vermek zorunda kalırsınız'' dedi.
Aysal, taraftar yapısına da değinerek, şunları söyledi:
''Ben taraftara şunu vereyim, beni alkışlasın veya tekrar seçsin
gibi bir şey düşünmem. Taraftar Galatasaray için var. İsmi üstünde
'supporter', yani taraftar. Taraftar, Galatasaray'a verecek,
vermezse ben onun için hiçbir şey yapmam. Bugün daha iyi bir
Galatasaray isteniyorsa bütün Galatasaray camiası, taraftarı
birleşip, Galatasaray'a ne verebiliyorlarsa vermeleri lazım. Bizim
amacımız bunu sağlamak. Evet, sindirilmesi güç olabilir. Biz bunu
artık sözle değil, eylemle anlatacağız.''
''GENEL KURUL DESTEK VERMEZSE BAŞARILI
OLAMAM''
Ünal Aysal, genel kurulun vereceği desteğin önemine de değinerek,
''Genel Kurul desteği vermezse hiçbir şey yapamazsınız. Benim
görevim Genel Kurul'a iyi projeleri getirmek, projeleri çok iyi
anlatmak ve oradan da gerekli desteği almak. Genel Kurul'dan
desteği sağlayamazsam zaten başarılı olamam'' dedi.
''GALATASARAY'IN DÜŞMANI GALATASARAYLI''
''Burası bir özel şirket değil, burası halkın malı olan bir kurum.
Benim tek riskim de bu'' diyen Aysal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Galatasaray'ın düşmanı, Galatasaraylılardır. Biz bu virüsü
çözeceğiz. Hataları ve sevapları ile bizden evvelkiler bir şeyler
yaptılar. Doğruları, takdir etmek önemli. Yanlışlara da düşmemek,
ders çıkarmak burada bizim görevlerimizden biri. Ben diyorum ki,
'hep beraber maç seyredelim'. Ben kendi Galatasaraylımla yan yana
maç seyredemezsem Fenerbahçeli ile nasıl maç seyrederim. Bu örneği
evvela kendi içimizde vermemiz gerekiyor.''
''PROFESYONELE ÜRETMEZSE 'YAPAMIYORSUN' DEME ŞANSIM
VAR''
Yönetim kurulunun, holdinglerin yönetim kurulu gibi planlanması
gerektiğini belirten Aysal, şöyle devam etti:
''Yönetim kurulu üyeniz bir hata yaptığında, siz onu savunma
durumunda kalırsınız. Siz adamı bu nedenle tam olarak tenkit
edemezsiniz. Bu adam başarısız olduğunda da cezalandırma şansınız
kalmaz. Ama yaptığı işin karşılığında para kazanan kişi bir şey
üretmek zorundadır. Profesyonel çalışan, başarılı olmazsa, ona
teşekkür edip, 'kardeşim yapamıyorsun' diyebilme şansım var. Ve her
zaman daha iyisini arama şansınız da var. Ama yönetim kurulu
üyelerine bunu diyemezsiniz. Beş tane yönetim kurulu üyesini
gönderirseniz, siz de gitmek zorunda kalırsınız. O zaman da kendi
bindiğiniz dalı kesersiniz. Bu kadar basit. Yönetim kurulunda
arkadaşlarımı da bu konudaki eski alışkanlıklarından kurtarmak o
kadar kolay değil. Bunun farkındayım. Bunun içinde özel bir çalışma
yapmam gerekiyor.''
''GEREKİRSE, FUTBOLCUYA 10 MİLYON AVRO DA
VERİLİR''
Ünal Aysal, futbolda teknik direktör, lojistik grup, futbolcular ve
altyapının bulunduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Galatasaray bir holding dedik. Bu holdingde stat işletmeciliği,
gayrimenkuller, sponsorluklar iletişim, yeni projeler var. Futbol
bunlardan bir tanesi. Galatasaray, futbol kulübü değil. Futbol,
Galatasaray içinde buz dağının görünen tarafıdır. Futbolu çok iyi
organize etmezseniz, halk desteğini alamazsınız. Burada rasyonel
gözükmese dahi bazı kararları almak zorundasınız. Yani bir iş adamı
olarak kabul etmeyeceğiniz durumları, burada kabul etmek
zorundasınız. Orada yanlış bir netice sizi daha büyük zararlara
sokuyor. Mesela stat boş kalıyor, birçok gelirden mahrum
oluyorsunuz. Bir futbolcuya 10 milyon avro verilir mi? Verilmez.
Ama benim burada 50 bin koltuğum var. Eğer ben bu yatırımı
yapmazsam; bu koltuklar boş kalacaksa ve bana bunun senelik
getirisi 45-50 milyon avro olacaksa ben o futbolcuya 10 milyon avro
veririm.''
"FUTBOLCULAR ARTİSTLER GİBİ''
Futbolun çok farklı bir rasyonelinin bulunduğunu, anlatan Aysal,
''Futbol özel terapi istiyor. O kadar hassas bir konu ki,
futbolcular artistler gibi. Çok çabuk etkileniyorlar dış
faktörlerden. Geçmiş dönemde, yönetim kurulunda sorun yaşandı,
takım 14'üncülüğe indi. Normalde futbolcunun oradaki kavgayla ne
alakası olur. Sen futbolunu oyna. Orada adam kavga da eder, ne
yaparsa yapar. Ama öyle değil. Buradaki iletişim topyekun bir
iletişim ve futbolcuyu çok yakında ilgilendiriyor. Demek ki, bizim
futbolu çok farklı bir izolasyon içinde yaşatmamız ve geliştirmemiz
gerekiyor. Bunu yaparken de dışarıdaki görüntümüzü çok net tutmamız
lazım. Bunun bedeli biraz daha farklı oluyor ve bunu da
ödeyeceğiz'' ifadelerini kullandı.
''ÖNCELİĞİM EVİMİN ÖNÜNÜ TEMİZLEMEK''
Galatasaray'da şu an için önceliğinin kendi evinin önünü temizlemek
olduğunu vurgulayan Aysal, sözlerini şöyle tamamladı:
''Futbola dair bizim dışımızda kalanlar: diğer takımlar,
federasyon, hakemler, kulisler. Hayatta kontrol edebileceğiniz ya
da edemeyeceğiniz şeyler var. Bu bizim kontrol edemeyeceğimiz bir
konu. Bu durum ülkenin kültürel, politik ve yerel
alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Samimiyetle söyleyeyim; şu anda
henüz çözümünü bulmadığım şey bu. Ama şu karara vardım. Ben evvela
kendi bünyemde kuvvetli olayım. Bana hakem penaltımı vermesin ama
takımım o kadar güçlü olsun ki, zaten o maçı penaltıya ihtiyaç
duymadan kazansın. Ya da hakem bana hak etmediğim bir gol yedirsin
ama benim takımım hakkettiği iki gol atarak, oynadığı oyunla
zaten kazandırsın ve bu tip dış etkenleri caydırıcı olsun.
Tek çıkış yolumuz bu. Federasyon seçimi için Galatasaray olarak
kısmen ve sınırlı etkimiz olabilir. Doğru adam diye seçtirdiğiniz
ya da seçtiğiniz bir adayı, adam oraya oturduktan sonra hangi
etkenlerle nasıl değişiyor onu da kontrol edemiyorsunuz. Peki sorun
nasıl çözülecek derseniz, diğer büyük kulüpler Galatasaray'ın
geldiği, inanç yapısına kavuşurlarsa sorun temelinde çözülür. Sonuç
olarak şu an için önceliğim kendi evimin önünü temizlemek.
Diğerinin ikinci etapta çözmeye çalışmam gereken bir konu olduğunu
düşünüyorum.''
''ŞİİR MATİNELERİ DÜZENLERDİM''
Röportajında özel hayatıyla ilgili soruları da yanıtlayan Aysal,
öğrencilik dönemiyle ilgili olarak, ''Ben çok çalışkan bir öğrenci
değildim. Hep 10 üzerinden 5-6-7 aldım. İftiharla geçtiğimiz pek
olmadı. Ama edebiyat branşlarında çok iyiydim. Hatta üniversiteye
geçmeden, lisenin son dönemlerinde Galatasaray Lisesi Edebiyat
Kolları Başkanı ve aynı zamanda İstanbul'daki tüm liselerin
edebiyat kolları başkanıydım. Şiir matineleri düzenlerdim. O tip
sosyal faaliyetlerin içinde çokça bulunurdum. Semih Haznedaroğlu,
İzzettin Doğan ve Vedat Çuhadar okuldan arkadaşlarımdı'' şeklinde
konuştu.
''SPİKERLİK YAPTIM''
Aysal, okul bittikten sonra çalışma döneminin başladığını ve
ailesinden para almak istemediğini ifade ederek, şunları dedi:
''İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeyken bir yandan da
çalışıyordum. Çok sayıda iş yaptım. Türk Hava Yolları'nda çalıştım,
İstanbul Radyosu'nda spikerlik, turizm rehberliği yaptım. Bu tip
girişimlerin, insan ilişkileri kurmak bakımından bana son derece
iyi geri dönüşleri oldu. Üniversite tahsilim sırasında İsviçre'de
Migros'ta çalıştım. Yoğurt ve peynir departmanından sorumluydum.
Öğlene kadar çalışıp, öğleden sonra okula gidiyordum. Bunlar insanı
zenginleştiren girişimler.''