Birlik ve beraberlik, bir toplumun milli ruhunu güçlendirir.
Ortak değerler ve hedefler etrafında kenetlenmek, toplumsal
dayanışmayı pekiştirir. Bu doğrultuda hareket etmek en çok
siyasetçilerden beklenendir. Toplumun daha büyük bir kesiminden
kabul görür.
Sağlık Bakanlığı’nın ‘Normal Doğum Eylem Planı’ tanıtım
filmi yürek burkucu olmuş. Ayrıştırıcı olmuş. Hatta
sezeryanla doğum yapan anneyi yetersiz ve kötü hissetmesine sebep
olacak kadar, Sezaryanla doğum yapan anneye bebekle arasındaki
bağın zayıfladığını anlatacak kadar, Bu kısa film belli ki bir
erkek eliyle çekilmiş. Sıfır duygusallık, bol ajitasyon var.
Anne karnındaki fetüsü konuşturmak nedir? ‘Anneciğim ben
hazır değilim’ sömürüsü sonrasında sezeryanla fetüsün
boşluğa düşüşü, yalnızlık duygusu ... gibi gibi duygu sömürüsü
yapmak doğru değildir.
Doğru olan
Kadınları normal doğum konusunda bilinçlendiren kısa
filmlerin yapılmasıdır. Hatta normal doğum için teşvik
edilmesidir. Buna kimsenin itirazı olamaz. Sezaryanın
bebeğe ve anneye olabilecek sağlıksal komplikasyonlarını anlatmak
doğrudur, fakat duygu sömürüsü yapmak bu coğrafyanın kadınlarında
geri teper. Kaldı ki sezaryan ya da normal doğum olup olmayacağına
hamilelik süresinin takibini yapan hekim karar vermelidir. Bu karar
tıbbı gerekçeler doğrultusunda verileceği gibi alternatif bir
tercih olarak kadın anne tarafından da verilebilir. Kadının
tercihi, kararıdır. Gerekli olmadığı, zaruriyet olmadığı sürece
sezeryan doğumun tercih edilmemesini sağlamak önemli ama annenin
cesareti ve kararıda çok önemlidir.
Ama kadının nasıl doğurduğu değil de nasıl bir anne olduğu,
dünyaya gelen o bebeği nasıl yetiştirdiğidir. Çünkü modern çağın
kadınları anneleri çocuk yetiştirmiyor, bakıcılar sadece çocuk
büyütüyor. Oysaki büyütmek değil yetiştirmenin önemli olduğu
vurgusu yapılmalıdır.
Mesela 21 Ağustos’ta kaybolan ve bir cinayete kurban giden
Narin Güran’ın annesi de bir anne…
Ama belli ki sadece büyütmüş. Yetiştirme kısmı eksik, hatta
annelik kısmı eksik. Taşıyıcı biyolojik anne. Evladından vaz
geçmiş, evladını kurban etmiş bir anne. Kod adı zavallı…
Kız öldü diyorum, öldürüldü diyorum…
Umutları, hayalleri, geleceği öldü.
Eziyet edile edile öldü.
Körpecik bedeni çuvala konuldu, Eğertutmaz deresinde çüremeye
bırakıldı.
Yahu kız öldü…
Annesi öldü
Babası öldü
İnsanlık öldü
Kan Donduran Detay
İstanbul'da 19 yaşlarındaki Ayşenur H. ve İkbal U.
vahşice katledip intihar eden Semih Çelik'in evinde bulunan kara
kalem resimde çıplak halde bir kadının vücudunun parçalara
ayrıldığı görüldü. Semih'in Edirnekapı surlarında öldürdüğü İkbal
U. çizdiği resimdeki gibi parçalayarak öldürdü.
Semih cinayetlerden sonra, kendi boğazına ip bağlayıp
surlardan atladı. İntihar etmeden önce eski sevgilisi Ayşenur H.
Eyüpsultan'daki evinde boğazını keserek öldürdü.
İkbal U. vücudunu parçalara ayırarak, başını ve vücudunun bazı
bölümlerini Edirnekapı surlarından aşağı atacak kadar cani olan bu
insanımsı yaratık için 5 kez psikolojik tedavi gördüğü, 2 kez
kaybolduğu ve daha önce intihar girişiminde bulunduğu
öğrenildi.
Semih Çelik’in odasında kara kalemle çizilmiş çıplak halde bir
kadının vücudunun parçalara ayrıldığı resimdeki gibi cinayeti
işlemesi kan dondurucu…
Bir insan bunu sağlıklı bir kafayla yapamaz. Belli ki haplanmış
bu işe girişmiş. Bu kadar ciddi psikolojik sorunları olan birinin
ailesi, yakınları ya da ilgili kurumlar tarafından kontrolü nasıl
sağlanmaz!
Bu ülkenin gençleri, kadınları aşktan meşkten vazgeçti.
Sinirlenince dövmeyecek, kesmeyecek Ayrılınca boşanınca
öldürmeyecek adam arıyor. Erkek kadını, kadınını koruyup
kolluyordu, merhametle sevgiyle ve vicdanla yaklaşıyordu. Vicdan,
merhamet, sevgi, saygı gibi değerler disiplinler, Kayboldu.
Hayatta hepimizin zaman zaman karanlıkta kaldığı, yönünü
bulmakta zorlandığı anlar olur. Fakat o karanlığa boyun eğmez,
eğemez sağlıklı insanlar. Hayat yolculuğunda yanımıza azık olarak
ne almamız gerektiğini bizlere önce; Ailemiz, anne babamız Sonra;
Eğitimimiz, donanımımız, edebimiz, inancımız, sosyo-kültürel
yapımız ve sahip olduklarımız gösterir.
İnançsız ilerleyen bu toplumda cinayetler, tacizler, tecavüzler
hayatın rutini haline geldi.
Bu toplum ekonomideki sorunlara dikkat kesilirken, esas sorun
olan psiko-sosyolojik vakaları göz ardı ediyor. Cambaza bak cambaza
diye bağıranlar dikkatleri başka tarafa çekip toplumun dibe vurma
sürecinin temelleri atılıyor.