Ayrılık kararının ardından karışık ruh halleriyle yüzleşiyoruz. Ayrılıktan sonra yaşadığımız duygularla nasıl baş edebilir, kendimizi nasıl toparlayabiliriz? Ayrılık zor! Kırık bir kalbin yapamayacağı şey yok gibi... Kırık bir kalp; ayrılık kararına karşı şoke olur, kızar, kendi içine kapanır, depresyona girer, kabullenmekten başka çaresi olmadığını anlar... Ayrılık gelip kapıya dayanmışsa bu hislere karşı durmak imkansız gibidir. Ama en az yarayla kurtulmak da elimizdedir. Pudra.com, işte bu ayrılık sonrası hallerimizi inceledi. İşte ayrılık sonrası yaşadığımız ruh halleri... Şoka girme Şok, vücudun acıya karşı verdiği doğal bir koruma tepkisidir. İlişkinizin bittiğini anladığınız o ilk anda sadece korku, yalnızlık, kafa karışıklığı hissedersiniz fazlasıyla. Ayrılık isteği karşı taraftan gelmişse, o ilk dakikalarda, hatta ilk haftalarda, belki aylarca süren bir inanamama sürecine girersiniz. Hislerinizde bir bulanıklık söz konusudur. Tam olarak ne hissettiğinizi, ne düşünmeniz gerektiğini bilemezsiniz. Nefesiniz azalmış gibidir. Uyumak ve uyandığınızda her şeyin eskisi gibi olduğunu görmek istersiniz. İnkar etme İnkar etme, gerçekliği reddetme anlamına gelir. Hem bu ayrılığı hem de kalbinizin kırıldığını kabul etmek istemezsiniz; çünkü kabul etme, kavuşma umudundan da uzaklaşma anlamına gelir. Her şey normalmiş gibi davranmaya devam edersiniz. Her zamanki gibi telefon açmak, e-mail göndermek gibi ilişkinizin “normal” gidişatını sürdürmek istersiniz. Kalp kırıklığını beklemede tutmak için elinizden gelen çabayı gösterir, bu gerçekle yüzleşmek istemezsiniz. Kendini izole etme Ya da bir başka deyişle, “Sadece kendimle baş başa kalmak istiyorum” süreci. Bir defa tam da o anda ayrılıkla yeni tanışma, beraberinde ilişkinin dağılması, “nerede hata yaptık” sorgulaması, ilişkiyi zihinde defalarca baştan yaşama senaryoları başlar. Düşünceleriniz dağınık bir halde beyninizde uçuşur. Bu acı çekme aşamasında eski fotoğraflara bakar, sesli mesajları defalarca dinlersiniz. Perdeleri açıp ışığı içeri almak, evden dışarı adım atmak istemezsiniz. Sessizce karanlıkta oturup, belki de kendinize uzun zaman önce yasakladığınız şeyi yapıp, bir koca kase dondurmayı kaşıklar, kendinize ve bütün dünyaya ilan edersiniz: “Evet, her şey bitti!” Kızgınlık Hem de kısa süre öncesine kadar sevgi sözcükleri fısıldadığınız adama, “Kalbimi kırdığın için senden nefret ediyorum” diyebilecek kadar büyük bir kızgınlık. Bu, hislerinizin, hüzünden çılgınca bir öfkeye dönüşmesi için bir geçiş aşamasıdır. Artık “eski” haline gelen sevgilinize yönelttiğiniz öfke, kendinizi fotoğrafları yakarken, daha da kötüsü onu arkadaşlarına kötülerken bulmanıza yol açabilir. Eğer kızgınsanız, kendinizi, kendinizle konuşurken de yakalayabilirsiniz. Pişmanlık dolu düşüncelerden ve sinirli sözlerden oluşan diyaloglar... Tüm bunlar yerini suçlamalara bırakır zamanla. Pazarlık “Onu ne geri getirebilir?” düşüncesinin, insanın beynini kemirdiği bir ruh halidir. Tekrar geri gelmesi için dua etmekten tutun da, eğer siz bu ayrılığa neden olan bir şey yaptıysanız, kendinizi affettirmek için çabalama anlarınıza kadar her şeyi kapsar. Kendinizle ya da sevgilinizle pazarlık yapmak, başka biri haline gelmek için ekstra bir uğraş içine girmenize de neden olur. Daha az kıskanç, daha zayıf, daha kontrollü, daha az öfkeli... gibi. Bu, mevcut acınızı sizden uzaklaştırmak için başvurduğunuz bir yöntemdir. Depresyon “Hiçbir zaman bu durumu atlatamayacağım” hissinin getirdiği bir sonuç depresyon. Derin bir üzüntü hali, yataktan bir türlü çıkamama, fiziksel acılar hissetme, sürekli ağrılar, umutsuzluk, çaresizlik ve hüzündür depresyonu var eden. Kabullenme “Onunla neden birlikte olduğumu, artık neden birlikte olmadığımı ve bundan sonra daha iyi olacağımı anlıyorum” diyebilmekle başlar kabullenme süreci. Geçmişin anlamını çözmek ve gelecekte sizi bekleyenlerin farkına varmak anlamına gelir kabullenme. Yeni bir nefes alma fırsatıdır adeta. Güneş tekrar parıldar ve siz kendinizi yeniden hissedersiniz, harekete hazırsınızdır. Burada anahtar, esnek olmak. Anlık değişimlere açık olun, enerjinizi toplayın ve çocuğunuzla birlikte değişik bir şeyler yapmak için kendinizi teşvik edin. Okulu asın (Tabii ki her zaman değil, bazen) Tamam, tamam, pudra.com'un bu fikrini desteklemiyor olabilirsiniz! Sadece yaşanmış bir örnekten yola çıkarak şunu söyleyelim: Oğluyla hafta içi bir gün sürpriz bir seyahate çıkmış anne, bu seyahatin oğlunun hafızasına çocukluğunun en mutlu anısı olarak kazındığını söylüyor. Ve evet, çok nadiren de olsa eğlenceli bir yolculuk için okulu asmak, fena bir fikir olmayabilir. Duvar boyamaca Çocuğunuza evin dekorasyonunda size eşlik etme şansı verin. İşe kendi odasının dekorasyonundan başlayabilirsiniz. Duvarlarını değişik renklere boyamak için eline fırça ve boya verin. Üstü kirlenecek korkusunu bir kenara bırakıp belki sadece bir duvarı çocuğunuzun gönlünce renklendirmesi, resimler çizmesi için ayırın. Fonda bir müzikle boyama işini dans eşliğinde müthiş bir eğlenceye çevirebilirsiniz.