Ay'ın gönlü yöneticiliğe ısınamadı
Abone olMerkez Ajansın başına geçen Savaş Ay, muhabirlikten bir türlü vazgeçmek bilmiyor. Bu yüzden Ergun Babahan'dan fırça yiyen Savaş Ay, kendisini savundu.
Usta muhabir Savaş Ay, Merkez Ajans'ın başına geçti geçmesine ama serde munhabirlik var. Bir türlü çok sevdiğim muhabirlikten vazgeçemeyen Ay, "Cinayet bile takip etmezsem ortadan ikiye çatlarım valla!.." dediği yazısında Ergun Babahan'la girdiği tatlı-sert savaşı anlattı:
- Genel Yayın Müdürümüz Ergun Babahan tatlı sert uyarıyor ara sıra;
"Merkez Haber Ajansımıza Genel Müdür oldun, hala gözün dışarılarda. Sabahlara kadar sokak sokak gezip iş kovalamayı bırak artık. Toplantılarda gözlerin Japon gibi oluyor. Muhabirliğini ekonomik kullan, enerjini habercileri sevk ve idareye harca..."
Fıtrat meselesi
Ağarmış saçıma sakalıma hürmeten, temenni kılıfıyla kamufle edilmiş bu emirler ilk anda çok da rahatlatıcı geliyor bana. Kendi kendime çemkiriyorum; "Otur masanda be yav. Hepsi genç birer haber ejderhası olan arkadaşlara 'git, bul, kotar, toparla, gel, yaz!.' diye talimatlar yağdır olsun bitsin. Lakin fıtrat ve yetişme biçimi müsait değil n'idek?..
Hamam-ter
Ustalarımız ta çıraklık günlerimizde "Oturan okuyucudur. Muhabir adam ille de haberin ayağına gidecek. Masada ahkam kesmeyecek. İşin gecesini, gündüzünü, bayramını, tatilini hesap edecek olan varsa buyursun bankaya memur girsin. Haberci olacağım diyenler 'hamam-ter' alakasına eyvallah edecek baştan sona!.." deyip belletmişler ne yapmamız gerektiğini.
Kafasına doğrultup..
Son örneği önceki akşam üstü yaşadık. Olay şuydu: Z.S.I adlı dünyalar güzeli bir kız kısa süre arkadaşlık ettiği Mustafa Baran adlı bir delikanlı tarafından çalıştığı işyerinde taciz edilir önce. Sonra kolundan tutup oradan çıkarılmak, kaçırılmak istenir. İşyerinin genç patronu Evren Açıkgöz olaya müdahale etmek ister ve canıyla öder bu durumu. Kızı kaçırmaya gelen genç tabancasını hem de kafasına doğrultup sıkar ve öldürür 23 yaşndaki patronu. Sonra kızı yanına alır ve kaçar gider meçhule doğru.
Ali Balcı anlattı
Olayı takip eden polis muhabirimiz Ali Balcı yorgun argın döndüğü işi işte böyle anlatmaktaydı istihbarat şefine. Kulak kabartınca tüm hadisenin işyerindeki güvenlik kamerasına kaydedildiğini; jandarmanın bu görüntüleri aldığını duydum. Hadi şimdi dur durabilirsen.
Geçerken uğrasam ya
Fırladım Ergun Bey'in odasına çıktım. O oda akşam üstleri sığınacak bir liman gibi. Kapısı herkese açık. Oturup hem günün ve yarının değerlendirmesini yapıyor hem de fikir firarı hallerde daldan dala mevzu ziyanlığı yapıyoruz. Baktım yine geniş bir kadro sohbeti koyultmuş. Kulağına eğilip, yüzüme de 'gitmezsem ölürüm' ifadesi verip; "İş büyük müdürüm. Ekip olaraktan izlemek fevkalade uygun düşer. Çocuklar gidiyor ama benim de yolumun üstü. Söğütlüçeşme'de ikamet eden halamın elini öpmeye gitmişken ben de şöyle bir nezaret ederim müsaadenizle.
Genç yaşta yitmek
İstanbul dışında yetişmiş genel yayın müdürleriyle çalışmanın tadı burada işte. Olay yeri Bahçeşehir ama Ergun Bey doğal olarak Söğütlüçeşme'nin Bahçeşehir'e 56 km. kadar kuzey batı ve sapa kaldığını bilemeyecek kadar has İzmirli şükür ki. Onay çıkınca soluğu o bölgelerde alıyorum ben de. 4 kişilik ekip halinde jandarma karakoluna, kaçırılan genç kızın ailesine, genç yaşta yiten delikanlının evine uğruyoruz sırayla.
Filiz gibi
Görüyorum ki bir bayram ancak bu kadar zindan edilir o talihsiz insanlara. Hiç uğruna kaybolan bir fidan, bir aslan parçası, hiç uğruna gençliğini yakan, elini kana bulayıp katil defterine adını yazan bir oğlan ve hala ne hallerde olduğu meşkuk, tutsak edilmiş 20 yaşnda filiz gibi bir genç kız.
Güvenlik kamerası
Evlerde göz tanığı olduğum acıyı hüznü ve isyanı anlatmaya sayfalar mı yeter?
Jandarma komutanları ve timleri 48 saattir uyumamış, bu işi çözmeye, faili yakalamaya ant içmişler görüyorum ki. Güvenlik kamerası görüntülerinin bir kopyasını alabilmek için çok dil döküyorum ve sonunda kıramayıp veriyorlar, sağ olsunlar.
Görüntüler dehşet!
İzlerken bir kez daha dehşete düşüyoruz bu kareleri. Yok yere... Tamamen yok yere işlenen bir cinayet bu. Hani desen ki öldürülen genç işyeri sahibi üstüne atladı, dövüştü, itişip kakışma oldu o da yok. Sadece sözlü uyarı var o kadar. Kızı sürükleyip götürüp arabaya kilitleyip, başna iki suç ortağını bekçi bırakıp ne dönersin oraya be kardeşim? Dönüp, tam kafasından nasıl da vurursun günahsız bir akranını yav?..
Hedef olumsuz
Sonra adresler saptanıyor bir bir. Kaçakların gidebilecekleri yerler tespit ediliyor gece boyunca. Hakimin öğlen vakti verdiği arama kararı ellerinde söz konusu tüm adreslere gidiliyor sabah karanlıklarında. Usul ayak takipteyiz biz de. Ama olmuyor. Gidilen her yerde 'hedef olumsuz' çıkıyor.
Zılgıt vakti
Sabahın ilk ışıkları şavkırken "bu günlük bu kadar" diyor jandarma komutanı. "Kuş olup da uçamaz ya. Elbet alacağız bu kaçağı. Aklı başna gelmiş olsa da kıza bir fenalık yapmasa inşallah" diyor.
Vedalaşıp ayrılıyoruz. Saate bakıyorum ki uuy; tam 06.45... Toplantıya 2-3 saat kalmış. Ne yapsam da gözlerimi Japon etmesem. Yine inceden narin zılgıt yemesem kim bilir?..
Yazı: Savaş Ay
Kaynak: www.sabah.com.tr