Aydınlar açılımda çuvalladı!
Abone olAydınlar açılımda sınıfta mı kaldı? 'Yol haritası baştan yanlış çizildi' diyenler var. İşte iki farklı görüş..
Öcalan'ı muhatap almadan açılım mümkün mü? Hasan Cemal'e göre
evet, Rasim Ozan Kütahyalı'ya göre hayır.. Milliyet ve Taraf
yazarları bugünkü köşelerinde iki farklı görüşü yazdılar..
Kütahyalı, Öcalan'ın talimatıyla katledilen Kürt ailenin bile
bölücübaşına bağlı olduğunu savunuyor. Yazar "Kürt
hareketine dair liberal palavralar" başlıklı yazısında
açılımı savunan liberal aydınlara işte böyle çatıyor:
(...)Evet, bu açıdan Mustafa Kemal'in biz Türkler nazarındaki
algısına çok benzer bir algıdır bu... En antiKemalist Türkün bile
bir yerde Atatürk'le bir manevi bağı vardır. Öyle bir an gelir ki
Atatürk'ü savunma ihtiyacı duyar. "Kemal, totaliter, psikopat ve
narsist bir adamdı.
Kemal'i defterden silelim" lafını duyabileceğiniz Türk çok çok
nadirdir, hatta yoktur... Ya da "TSK, adi bir terör ordusudur"
diyen kaç Türk var? Bu lafları Tarafta bile söylemez kimse. Bir
yabancı söylerse de rahatsız olur, savunmaya geçeriz... Bu
ideolojik değil duygusal bir meseledir bir yerden sonra biz Türkler
için...
Kürt meselesi etrafında artık lütfen ve lütfen kendimizi
kandırmayalım... Göktürk gibi, Akyollar gibi liberaller bile
kendini kandırıp, tuzukuru yorumlar yaparsa yandık demektir... PKK
ve Öcalan Kürt halkı için artık duygusal bir meseledir. Yakın
akrabaları Öcalan emriyle infaz edilmiş bir Kürt ailesinde bile
durum bu minvaldedir. Türkiye'nin Kürt meselesi artık bu
noktadadır...
Bu durumu standart Türk yurttaşlara nasıl anlatacağız?
Esas şu an bunu konuşmamız gerekir...
Türk devlet yapısındaki tüm kepazeliklere net dille karşı çıktıktan
sonra büyük bir koalisyonu kapsayan Kürt hareketi içindeki
fecaatlere Kürt kardeşlerimizin karşı çıkmasını talep edebiliriz...
Bilin ki Kürt siyaseti olanca çoğulluğunu içinde taşıyan tek bir
bütünsel çatıdan ibarettir. DTP bunun siyasi koluydu... Bu kol yine
yaşamaya devam edecek... DTP dışı Kürt örgütleri ve aydınları detay
kere detaydan ibarettir... Hepsi de sevdiğim insanlar, şüphesiz
farklı perspektiflere sahipler ama Ümit Fırat, Mazhar Bağlı, Mehmet
Metiner, Muhsin Kızılkaya gibi Kürt aydınlarının Türk tarafında
yarattığı illüzyon maalesef ortak... Bu aydınların geniş bir
toplumsal temsil kabiliyeti yok...
Peki Hasan Cemal ne diyor? Haberin devamında
[PAGE]
Hasan Cemal ise Taraf yazarı Kütahyalı'nın eleştirdiği aydın
kesiminden. Milliyet yazarı " diyor. Öcalan ve Kandil'i
eleştiriyor.
(...)Bir:
Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma kararı barış ve demokrasi
açısından kötü oldu.
İki:
DTP’nin sine-i millet kararı da olumsuz bir gelişmedir.
Üç:
Hem kapatma, hem sine-i millet kararları, içte ve dışta Türkiye’yi
istikrarsızlaştırmak isteyen ve siyasete şiddet katmak isteyenlerin
işine yaradı.
Dört:
DTP’yi kapatma kararı yanlıştır ama dünyanın sonu değildir. Kürt
sorununun silahla bağını koparmak için yapılacak çok şey var.
Demokratik açılım daha dört buçuk ay önce başlatıldı. Dün bir,
bugün iki bile değil. Ne oluyorsunuz?.. Böylesine derine giden,
temelinde böylesine büyük acılar yatan bir sorunu çözüm rayına
oturtmak için aylar değil, yıllar lazım. Herkes aklını başına
toplasın.
Beş:
Kürt sorunu şiddetten arındırılacaksa, PKK dağdan inip günün
birinde silahlara veda edecekse, hiç kuşkusuz Öcalan da, PKK ve
Kandil de görmezlikten gelinemez. Ama bunun da bir sınırı
vardır.
Altı:
Erdoğan hükümeti, Kürt sorunuyla ilgili olarak Cumhuriyet tarihinin
en yürekli atılımını başlattı. Bu bizim tarihimizde bir ilk. Bunu
da Öcalan ve Kandil görmezlikten gelemez. Çünkü alternatifi, kan ve
gözyaşıdır. Bunca acı deneyimden sonra daha hâlâ bunu istediklerine
ihtimal veremiyorum.
Yedi:
Kapatma kararında DTP’nin de, İmralı’yla Kandil’in de ciddi
yanlışları vardır. Bu yanlışlardan bazılarının bile bile yapıldığı
dahi söylenebilir.
Sekiz:
‘Derin PKK’ var mı, ‘kendi inisyatifi’yle kanlı pusulara karar
verebilen?.. Bilemiyorum. Ancak, Öcalan’la Kandil’in bilmesi
gereken bir nokta var. Eğer bundan sonra dağlarla büyük şehirler
hareketlenirse, akacak kan ve gözyaşı, bu kez Öcalan’la Kandil’i de
Kürtlerin nezdinde, Kürt kamuoyunda eminim zora sokacak, zamanla
tecrit edecek, etkilerini kıracaktır.
Dokuz:
Çare dağa çıkmak değil, dağdan
inmektir. Çare, Kürt gençlerini dağa çağırmak değil, dağdan inişin
yollarını döşemektir. Anaların beklediği budur. Silah ve şiddet
çıkmaz sokaktır. “Apo’cu gençleri” savaş değil, barış yolunda
seferber etmektir çare... Siyasal iktidar ‘demokratik açılım’
derken, siyaset meydanını terkedip barış değil, savaş çağrıları
yapmak, Kürt gençlerine de, Kürt analarına da, bütün Kürtlere de,
Türklere de iyilik değil, kötülüktür.
On:
Başbakan Erdoğan’ın bütçe görüşmelerinde dediği gibi, “İnadına
demokrasi, inadına demokratik açılım!” Doğru olan budur. Ama bu
yolda kararlılıkla yürümek demek, bu sözlerin içini doldurmaktan
geçer. Bunu da hükümetin göz ardı etmekten kaçınması gerekir.
Son söz:
Mazinin esiri olarak, acıların tutsağı olarak barış yapılamaz. Bunu
da İmralı ve Kandil sakinlerinin iyi düşünmeleri lazım.