Aydın Doğanı çıldırtan ima!
Abone olAydın Doğan zehir gibi! AK Parti'nin iddialarına sert çıkan Doğan, tüm iddialara avukatı aracılığıyla cevap verdi.
Bugün gazetelerde yer alan bazı AKP'lilerin iftiralarına Doğan Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, avukatı Şehnaz Yüzer aracılığıyla cevap verdi.
Doğan, iddiaların asılsız olduğunu söylerken AK Partili bir milletvekilinin ortaya attığı iddialarla ilgili de ilginç bir benzetme yaparak, "Bu tür antidemokratik beklentiler Saddam dönemine benziyor" dedi.
İşte Doğan'ın açıklamalarından bazı bölümler;
Tekrar ısıtılıp getirilen iddialar: Başbakan’ın Aydın Doğan ve Doğan Grubunu hedef alan ve her biri anında cevaplandırılan ağır suçlama, hakaret ve asılsız iddialarından sonra, bu kez AKP’nin bazı yetkilileri, durumdan vazife çıkarma heves ve gayreti içine girmişlerdir.
Bu yeni rol dağılımının örneklerinden biri AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’dır.
Adı geçenin yeniden ısındırdığı “pijama ile başbakan karşılama” iftirası, yalan olduğu saptanarak mahkum olmuştur. Mahkemenin açık kararına rağmen Bozdağ’ın bu yalanı sürdürmesinin takdiri Türk adaletine aittir. Adı geçen hakkında yargı yoluna başvurulacaktır.
Türkiye diktatörlük mü?: AKP Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Ve Trabzon Milletvekili Kemallettin Göktaş “Doğan medyanın sahibi, bir sabah evinden saat 06.00’da alınıp, elleri kelepçeli olarak karakola götürülürse buna hiç şaşırmam” diyebilme cüret ve tehdidini göstermiştir. Bildiği bir şey varsa açıklamalıdır. Şantaj yaparak korkutma ve sindirme metodu uyguluyorsa, bu hukuk devletinin cevaz vereceği bir yöntem değildir. Yok, Göktaş bunu kendi temennisi olarak dile getirmişse, o zaman Türkiye’nin bir diktatörlük rejimi ile idare edilmediğini kendisine hatırlatmak bizim görevimizdir.
İktidardaki siyasi partinin bir temsilcisinin, Türkiye’nin en büyük basın gruplarından birinin patronunun kelepçelenmesi beklentisini dile getirmesi demokrasiye gönülden inanan herkes için göz açıcı olmalıdır. Bu beklenti ile Saddam türü rejimlerin zihniyet iklimleri ve yöntemleri arasındaki şaşırtıcı benzerlik dikkat çekicidir. Burada kelepçelenmek istenen, Türkiye’deki basın özgürlüğüdür.
İş Bankası iddiaları: İş Bankası'nın baskı altında kalarak hareket ettiği iddiası, Türkiye’nin bu en köklü ve güzide kurumuna haksızlık ve saygısızlıktır. 1994 yılında neredeyse batık durumdaki Dışbank’ın yüzde 65 hissesi 95 milyon dolara satın alınmıştır bu alım için iş bankasından tek kuruş kredi alınmamıştır. banka, 2005 yılında toplam 1 milyar dolar 182 milyon dolar bedel üzerinden satılmış, doğan holding, bu satıştan yüzde 65 hisse karşılığı 770 milyon dolar almıştır. Gerek alımda gerek satış sırasında fiyatı belirleyen temel unsur, konjonktürdür. Aynı dönemde satılan diğer bankalar daha fazla fiyattan alıcı bulmuştur.
Karasal yayın hakkı ve RTÜK: CNN Türk’ün karasal yayın için frekans isteminin asıl muhatabı RTÜK değil rekabet kuruludur. rekabet kurulu bu izni haber kanalı olmak kaydı ile esasen vermiştir. almanya’daki bir yolsuzluk davasında adı sıkça geçen RTÜK başkanıyla ilgili haberlerin doğan gurubuna ait gazeteler ve TV kanallarında yayımlanmasını frekans talebi ile açıklamak, izan ve vicdan sahibi kimseyi tatmin edemez. Almanya’da davası sonuçlanan ve Alman hakime “Asıl suçlular Türkiye’de” dedirten Deniz Feneri e.v. davası ile Zahid Akman isimlerini bir araya getirenler, Doğan Medyası değil, bu ahlaksızlığı yapanlardır.