Bundan 15 yıl öncesi... Yıl
1994... Yerel seçimler yapılıyor. Erdoğan ile
Doğan medyasının ilk savaşı... Ama bugünkü gibi
değildi o savaş... Görmezden gelmeye
dayanan, ambargolu sessiz bir
savaştı... Tayyip Erdoğan, Refah Partisi'nden adaydı...
Rakipleri ise ANAP'dan İlhan Kesici, CHP'den Zülfü
Livaneli'ydi...
Doğan grubu sürekli anket yayınlıyordu. Bu
anketlere göre yarış Livaneli ile Kesici arasında
geçiyordu.
Erdoğan o anketlerde en sonlarda yer alıyordu...
Bunları o günlerin canlı tanığı olarak anlatıyorum...
Herkes Kesici mi Livaneli mi kazanacak diye sorarken ben;
-"Recep Tayyip kesin alacak" diyordum...
Hatta diğer adayları izleyen muhabir arkadaşlarla iddiaya bile
giriyordum...
Yalanım yok, kimse beni ciddiye almıyordu...
Anketler yalan söyleyecek değildi ya...
Erdoğan ismi hep en sonlarda çıkıyordu.
Dahası büyük medyada adı geçmiyordu...
Doğan grubu, aleyhinde değilse Erdoğan'ın hiç
bir haberini vermiyordu... Ona muhabir yollamaya
dahi tenezzül etmiyordu...
Bir Milli Gazete izlerdi Erdoğan'ı o
zamanlar...
Bir de Günaydın gazetesi adına ben...
Seçimin ertesi gününü hiç unutmam!
Refah Partisi'nin il binasına hiç uğramayan isimler oradaydı...
Erdoğan'ın bugün yandaş medya dediği kesimdendi o
isimler...
Yüzlerinde şoke olmuş bir ifade...
Şaşkın bir hal...
"Nereden çıktı bu adam" bakışları...
Şimdiki gibi değildi Erdoğan'ın imajı o zamanlar...
Refah Partisi'nin daha keskin
diline sahipti...
"Bir kısım medya"nın "öcü" gibi
gösterdiklerindendi...
O zamanlar medyaya da böyle denirdi...
Yandaş yerine "bir kısımdı"
onların adı...
O medya için "Demokrasi amaç değil bizim için
araç" dediği iddia edilen kişiydi Erdoğan...
Yani bir numaralı rejim düşmanıydı...
Ve İstanbul'u ele geçirmişti...
Medyadaki hava aynen böyleydi...
Sonrasını biliyorsunuz...
Erdoğan'a İstanbul'u yar etmemeye yemin
edildi...
Cezaevine giden bir yol açıldı...
O dönemdeki haberleri de çok iyi hatırlarım...
O "belden aşağı" vuruşları...
Bir araba bile dert olmuştu...
Neden plakası RTE diye...
Bunları niye anlatıyorum derseniz...
Şunun için...
Medya ne kadar vurduysa...
Erdoğan o kadar büyüdü...
Medya ne kadar saldırdıysa...
Erdoğan o kadar çok oy aldı..
İstanbul büyükşehir belediye başkanlığına onu taşıyan da bu
oldu...
Cezaevinden onu daha da güçlenmiş olarak çıkaran
da...
Erdoğan bunu çok iyi biliyor...
Bildiği için de her seçim arefesinde medya ile
kapışıyor...
Ve bir şeyi daha iyi biliyor...
Doğan grubunun halk nezdinde
sevilmediğini...
O yüzden de savaşı hep onlara ilan ediyor...
Üstüne gelsinler diye kuyruklarına hep seçim
döneminde basıyor.
Geçen seçimleri düşünün...
Önceki seçimleri...
Ve bu seçimleri...
Doğan grubu ile hatta doğrudan Aydın Doğan ile kavga
etmesinin hikmeti sizce başka ne olabilir...
Niye seçimler arefesinde hep bu savaşlar?
Bir şeye daha dikkatinizi çekeyim...
Ne oldu POAŞ'daki o büyük vergi cezası...
Neden sonradan o ceza kuşa çevrildi...
Niye Doğan'ın cezası affedildi...
Bir gariban vatandaş olsaydı o af olur muydu?
Allah biliyor ya...
Aydın Doğan'ı günahım kadar sevmem...
Ama bir şey var ki bana çok ters
geliyor...
O da Erdoğan'ın miting meydanlarında onunla kavga
etmesi...
Bu Aydın Doğan bir partinin lideri
mi?
Seçimlerde Erdoğan'ın rakibi
mi?
Doğan gizli bir parti kurdu da biz mi
bilmiyoruz?
Varsa bir günahı...
Sen başbakansın, ödetirsin hesabı...
Meydanlarda onun adını zikretmek ne iş...
Oy avcılığı değilse nedir bunun adı?
Sen onunla başa çıkamıyorsan halk ne yapsın?
Ama elbette işin aslı başka...
Hani bir zamanlar türban oy deposuydu ya...
Şimdi Aydın Doğan, Erdoğan'ın en büyük oy
deposu...
Erdoğan, Doğan'a vurdukça güçleniyor...
Doğan vurunca da yine Erdoğan
güçleniyor...
Yani her iki durumda da bu kavga
Erdoğan'a yarıyor...