Ay'dan Ayeri'ye cevap gecikmedi
Abone olSavaş Ay'ı A Takımı'ndaki tutumundan ötürü yeren Burhan Ayeri'ye cevap gecikmedi. Ay'ın son sorusu Ayeri'yi can evinden vurdu.
Savaş Ay, kendisini kıyasıya eleştiren Burhan Ayeri'ye cevap
verdi. Ay, "Burhan Ayeri de böyle yazarsa batsın bu
dünya!.." dedi...
Ekran Polisi Burhan Ayeri Akşam gazetesindeki köşesinde son
A Takımı'nı, beni ve konuğum Nazlı Ilıcak'ı şöyle eleştiriyor:
"Yasakların acısını çok iyi bilen Nazlı Hanım'ın a takımı'ndaki
tutumunu görünce şaşırdık. 'Yeni TCK medyaya nasıl yansıyacak'
başlıklı tartışmada, gazeteciliği yapılamaz hale getiren
değişiklikleri savunan tek 'Sarı basın kartı sahibi' idi.
Türkiye'yi dünyanın en kalabalık 'Mahkum gazeteciler cezaevi
rekoru'na ulaştıracak bir gelişmeyi nasıl savundu, aklımız ermiyor.
Eğer bunları Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti değil de, kazara bir
başkası yapsaydı, parça parça ederdi."
Sıra bende
atv'deki tartışmaya İstanbul'da batan, LPG taşıyan RoRo gemisi
ağırlığını koydu. Savaş Ay'ın habercilik tarafı ağır basınca ele
alınan konunun ciddiyeti kayboldu. Ay'ın başında bulunduğu 'Merkez
Haber Ajansı'nın şovunu, bir yerde de reklamını izlemeye başladık.
Anlayacağınız böyle bir organizasyon, düzenleyicisinin eliyle
reytingini, dolayısıyla ciddiyetini kaybetti...
Kanlı kalem 'Buhran Abi
Ben Akşam'da yazarken odalarımız yan yanaydı. Bazen takılırdım;
"Senin esas adın Kanlı kalem Buhran Abi olmalı" derdim, gülüşürdük.
Yeni yetmeler Burhan Ayeri'yi sadece televizyon eleştirileri yazan
bir "aksi ihtiyar" sanabilir. Ama öyle değil. Neredeyse yarım dalya
denecek bir gazetecilik geçmişi vardır Ayeri' nin. Gecegündüz
haberle, olaylarla halli hamur olarak yoğrulmuş bir Babı Ali
çocuğudur o. Bir çırpıda sayılmayacak kadar fazla sayıda öğrencisi
hem geçmişte hem şimdilerde çeşitli yayın gruplarında üst düzey
yöneticiliklere kadar ulaşmıştır.
Zor yılların adamı
En büyük gazetelerde en zorlu sancılı yıllarda haber merkezleri,
yazı işleri toplantılarını da ekleyeyim ki, Burhan Ayeri'nin nasıl
su katılmamış bir gazetecilikten geldiğini öğretelim bilmeyene.
İşte tam da burada ve bu özelliklerini de bildiğimden çok
şaşırdığımı söylemeliyim bu duruma. Neymiş canlı yayın sırasında
muhabirlerimizin geçtiği batan Ro-Ro gemisi haberini verip, ara ara
da gelişmeleri ekrana getirdiğim için esas konumuz olan 1 Nisan
Yasası ve basın konusu ciddiyetini kaybetmiş.
El insaf abi
Böyle bir saçmalık senin kaleminden nasıl çıkar be Burhan Abi? İki
gündür haber bültenlerini, gazete baş sayfalarını görmüyor,
okumuyor musun? İstanbul nasıl bir tehlike atlattı, herkes fark
etmedi mi bunu? Böyle bir olay bir haber programının canlı yayını
sırasında gelecek ve ben vermeyeceğim öyle mi? Ya da birkaç satırla
geçiştirip, gelişmeleri bildirmeyeceğim. Tüm İstanbul'un valisi,
emniyeti, belediyesi, itfaiyesi, sahil muhafaza ekipleri, sağlık
neferleri ve ahalisi ayaklanmış, felaketi nasıl önleriz diye
çabalarken ben teğet geçeceğim bunu mu diyorsun?
Sizin kuşak
Merkez Haber Ajansı'nın hemen hemen bütün muhabirleri sıcak
evlerini, uykularını, eşlerini, çocuklarını bırakıp fotoğraf
makinelerini kapmış Kartal'dan Harem'e, Sirkeci'den Yeşilköy'e,
hastane acillerine, kriz merkezine ulaşmış ben onlara canlı
bağlanıp gelişmeleri bildirmeyeceğim, halkı panik yapmadan önlem
almaya, kriz masasından sevk ve idare edilen resmi görevlilere
yardıma çağırmayacağım sence öyle mi? Yapma Burhan Abi, sen ve
senin kuşağın, yani bizzat bizim kadroları yetiştiren ustalar böyle
mi öğrettiniz? Kamuyu direkt ilgilendiren sıcak haber ambulanstır,
bütün araçlar ona yol vermelidir, tüm haberleri sollar bu tür
gelişmeler diyen sen ve diğer ağabeylerimiz değil mi?
Mehmet Soysal'a soraydın
Sen bana değil, mesela TGRT Haber Daire Başkanı olduğu halde bu
gelişmeleri sanki hiçbir şey olmamış gibi izleyen, yerinden
kıpırdamayan, bir telefon açıp da ekiplerine ne oluyor, nasıl
oluyor demeyen sevgili Mehmet Soysal kardeşime sorsaydın keşke.
Orada evcil hayvanları yaşatma ve üretme toplantısı ya da ne
bileyim futbolda şike ve teşvik konusu konukları yoktu ki.
Stüdyonun yarısı gazeteciyle doluydu, konumuz zaten basın
mesleğiydi ve bu kadronun olduğu bir yerde İstanbul'u yakıp yıkacak
kadar büyük bir tehlikenin haberi anında verildi diye fırça
atıyorsun bana öyle mi abi?
Akşam'cılar niye gelmedi?
Ben buna yer vermeseydim, beni ertesi gün azarlaman, 'Nasıl
atlarsın sen bunu, tarihi fırsat kaçırdın' diye zılgıtı çekmen
gerekirdi asıl.
Haa bu arada, madem bu kadar ciddi bir konu konuşuluyordu, o zaman
koridora kadar bir çıkıver de gazetenizin yöneticisi olan iki
sevgili kardeşim Ahmet Tulgar ve Oray Eğin'e sor bakalım neden
çağrıldıkları halde gelmediler bu ciddi konuyu konuşmaya? Yazarınız
Serdar Akinan kardeşim gazetenizi temsil etmek üzere geleceğine söz
verdiği halde haber bile vermeden niye katılmadı programa? Ve son
olarak da zatıaliniz komedyen kardeşlerimizin yaptığı talk show
programlarına bile konuk giderken böylesi bir ciddi platforma
gelmeyi neden reddettiniz.
Ellerinden, yanaklarından öper, sevgilerimi sunarım canım
ustam.
YAZI:Savaş AY
SABAH